๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Dinler Tarihi => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 05 Kasım 2010, 01:06:56



Konu Başlığı: Ahirete İman
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 05 Kasım 2010, 01:06:56
3. 5- Ahirete İman


İslâm'ın zaman tasavvuru bir noktada başlayıp, diğer noktada son bulan bir doğrultu şeklindedir. Bu sebeple, zaman ve talih geri alınamaz, tekrar edilmez. insan da bu geri dönüşü olmayan zaman akışı içinde dünyaya gelir, yaşar, ölür. Canlıların tâbi olduğu bu hayat süreci gibi bu dünyanın da bir ömrü vardır. Yaratılışla başlayan tarih, “Kıyamet” dediğimiz, her şeyin yıkılışıyla son bulacaktır. Bu sürecin bilgisi ve takdiri Allah katmdadır. Ondan başka kimse bilemez. Yine zamanını Allah'ın bildiği bir süreden sonra, dünya bir başka yerküreye, gökler de başka göklere dönüştürülerek[537] haşir gününe hazırlanacak ve tüm canlılar, özellikle insanlar, dünyada yaşadıkları bir defalık hayatın hesabını vermek üzere yeniden canlandırılacaklardır. Dünyadaki vücutlarına benzer vücutlara kavuşacaklar. Serbest iradeleriyle yaptıkları tüm davranışların hesabını verecekler, muhakeme edileceklerdir. Bu Tanrısal muhakemeden sonra, suçlu bulunanlar cezalarını çekmek üzere “Cehennem” denen ceza yerine, affa uğrayanlar ve mükâfata lâytk görülenler de, mükâfat yeri “Cennete” gönderileceklerdir. Kur'an'daki Cennet ve cehennem anlatımları insanların anlayabileceği, abartılmış dünyevî tasvirler şeklindedir. Anlatımların gerçek mahiyetlerini ancak Allah bilir. Ahiret alemi için, naklî bilgiler dışında bilgi kaynağı yoktur.

Ölüm, Allah'ın emrindeki elçilerin canimin hayatını, canını almasıyla olur, Kur'an'da

“Sonra o (canlar) gerçek Tanrıları olan Allah'a döndürülüp götürülürler” [538]  buyrulur.

Canlıların dünyevî hayatlarının sona ermesiyle, haşirle başlayacak âhiret hayatları arasındaki sürede hayat cevherlerinin (ruhlarının) nerede, nasıl vakit geçirecekleri bilinmez. Kur'an bu konuda;

“Onlar gerçek Tanrı'ları Allah'a döndürülüp götürülürler” buyurur [539] daha fazla bir açıklamada bulunulmaz. Gene de âlimler bu yere “Bekleme mahallî” anlamına “Arasat” veya mahiyeti bilinmeyen bir kavram olan "âlem-i ervah" (ruhlar âlemi) demişlerdir. İslâm açısından bu yerin nasıl ve nerede olduğu bilinmez. Buna rağmen ilâhiyatçılar çeşitli görüşler ve düşünceler üretmiş, bunlar üzerinde tartışmalar yapmışlardır.

İslâm, çeşitli dinlerde ölümden sonra ruhun gittiği ve haşir gününe kadar bekleyeceği yer olarak ortaya konan çeşitli görüşlere saygı duyar. Onları ne kabul eder, ne de reddeder. Ancak fiziksel vücutlarını kaybetmiş ölü ruhlarının hayalet, hortlak vs. gibi serbestçe dolaştıkları, kötülerin, şeytanca hareket edenlerin günahlarını çoğalttıkları, iyilik yapıp hayrı destekleyen ruhların sevap kazanmaya devam ettikleri, kemaiâtlarmı artırdıkları yolundaki görüşleri kabul etmez. İslam'a göre günah veya sevap kapısı ölümle kapanır, ancak hayatta iken hayırlı evlât yetiştirenlerin, faydalı kitap yazanların ve insanlığın yararına hayırlı eserler bırakanların, geride bıraktıkları hayırlı işlerden yararlanıldığı sürece “Sadaka-i câriye” olarak ölü ruhlarına sevap veya insanlığa günah yolunu açanların açtıkları günahın işlendiği sürece, günah kazanmaya devam edeceğine inanılır. İlgili ruh da görevli meleklerce Allah'ın dilediği yere götürülür. Ölümle fizik ötesi gerçeği anlayan ruhların;

“Ah keşke bir daha dünyaya gitmemiz mümkün olsaydı da şimdi onların (bizi kötülüğe sevkedenlerin) bizden uzak durdukları gibi biz de onlardan uzak dursaydık.” [540] şeklindeki dünyaya geri dönme istekleri kabul edilmez. Ölü ruhlarının yaşayan insanların konuşmalarını duydukları, ancak onlara cevap veremedikleri yolundaki haber ve tasavvurları da Kur'an kabul etmez, Fatır suresi 22. Ayet;

“Dirilerle ölüler bir olmaz. Allah dilediğine dilediğine işittirir; yoksa sen kabirlerde bulunanlara işittirecek değilsin” buyurarak ölülerin işitmediğini beyan eder.

Yine vücudu terk eden ölü ruhunun, kemâlat devresini tamamlayıncaya, Tanrısal hoşnutluğu kazanıncaya kadar, başka bir bedene girdiği görüşü, yânı tenasüh ve reinkamasyon kabul edilmez. Kur'an'ın Mü'minûn Sûresi 100. Ayette dünyaya tekrar geri dönmek isteyen ve yeni bir hayat arzu eden kişi için “Hayır, bu onun söylediği, “Olmayacak” bir laftır, önlerinde, tâ dirilecekleri 'kıyamet' gününe kadar, 'geriye dönmelerini engel olan' bir perde vardır” ifadesi kullanılır ki, bu ayet reinkamasyon düşüncesini açıkça reddeder.

Budizm'de olduğu gibi, ruhun Nirvana'ya (yokluğa veya mutlak sükûna) girdiği görüşünü de kabul etmez. İslam'a göre, her ruh, hesap gününü bekleyecek, hesap günü sonunda vadedilen mükâfata kavuşturulacak veya cezaya çarptırılacaktır. Allah'ın iradesi dışına çıkmak, cennette veya cehennemde ölmek yoktur. Ölebilmek de mümkün değildir. Yine bazı Hint dinleri tasavvurlarında olduğu gibi, ruhun şu anda mevcut bir cennet veya cehennemde mükâfat veya ceza gördükten sonra, tekrar dünyaya geri dönerek çeşitli hayat kademelerinde yeniden dünya hayatını sürdüreceği inancı da, İslam'da kabul görmez.


 



Konu Başlığı: Ynt: Ahirete İman
Gönderen: Melda üzerinde 12 Mart 2015, 23:27:09
Genelde akşamları  mezarlığın yanından geçerken insanlar  korkarlar . Ruhların ortalıkta dolaştığını  söylerler.
Biz ölüceğimizi unutmamalıyız ona göre davranmalıyız . Peygamberimiz : éinsanların en akıllısı ölümü unutmayan ve ona hazırlklı olan kimsedir. "