๑۩۞۩๑ Açık Öğretim & İlitam Dunyasi ๑۩۞۩๑ => Dinler Tarihi => Konuyu başlatan: Safiye Gül üzerinde 20 Mart 2014, 16:37:59



Konu Başlığı: Ünite 5 Hint Dinleri II
Gönderen: Safiye Gül üzerinde 20 Mart 2014, 16:37:59
5. ÜNİTE / HİNT DİNLERİ-II
S.   BUDİZM NEDİR?
C.   Budizm, MÖ. VI. asırda kuzey Hindistan’da yasadığı kabul edilen Siddharta Gautama Sakyamuni’nin öğretilerine dayalı olarak gelişen inanç sistemidir.
   Mensuplarınca Budda-dharma (Budda’nın seriatı), Budda-vacana (Budda’nın sözleri) veya Buddasasana (Budda’nın öğretileri ve mesajı) diye bilinen bu inanç sistemi, günümüzde dünyanın dört bir yanında mensupları bulunan ve en hızlı gelişen dinlerden biridir.
   Hindu kast anlayışına karsı reformist bir hareket olarak ortaya çıkmıştır: Hinduizm sadece dünyayı düşünen ve mutluluğu sadece arzu-isteklerin tatmininde arayan bir din değildir. Ancak benimsediği kast anlayışı nedeniyle dinî emir ve yasaklar neredeyse sadece brahminler sınıfını ilgilendirir hale gelmiştir. Zira onların dışındaki toplumsal sınıflar kast anlayışına göre bireysel ve toplumsal hayatın devamı için gerekli sosyal sorumluluklara sahiptir. Bu nedenle onlar, dinin öngördüğü nihai mutluluk hedefinden oldukça uzaktır ve samsara çarkından kurtuluş için yeni var oluşları beklemek zorundadır. Dolayısıyla Budda’nın uzak durulmasını önerdiği yollardan birinin geleneksel Hindu anlayışı olduğunu söylemek pekâlâ mümkündür. Onun her sınıftan insana hitap etmesi ve onları kendi cemaatine alması da bu görüsü desteklemek adına zikredilebilir.
   Budizm, başlangıçta kanlı kurban törenleriyle kurtuluş fikrine bir tepkidir: Budda; Hinduizm’deki karmamarga (dinî ibadetleri ve kurban törenlerini icra ederek kurtuluşa ulaşma yolu)’ anlayışına karşı çıkmıştır.
   Kurucusu Siddhartha Gotama Sakyamuni metafizik sorularla uğraşmayı yasaklamıştır: Budda; Hinduizm’deki jnanamarga (Brahman, atman vb. soyut kavramlar veya metafizik hakikatlerin mahiyetini kavrayarak kurtuluşa ulaşma yolu) olarak isimlendirilen geleneksel kurtuluş yöntemlerine karşı çıkmıştır. Jnanamarga; kişiyi soyut metafizik gerçekler üzerinde düşünmeye ve onların mahiyetini kavramaya zorlar. Hâlbuki insan, Budda’ya göre, dünyada yaşıyordu ve öncelikle buranın gerçeklerini kavramalı ve ona göre davranmalıydı; aradığı mutluluğu temin edecek yegâne davranış buydu.
   Ruhun sabit bir cevher olduğunu ve ölümden sonra başka bedenlere geçtiğini kabul eder: Budizm, Hinduizm’deki karma yasasının yanı sıra bunun doğal bir sonucu kabul edilen reinkarnasyon öğretisini de benimser. Bilindiği gibi karma yasası, bireyin dünyevi var oluşunu, onun iradi eylemlerinin ahlâki sonuçlarına göre belirlenmesi şeklinde ifade eder. Bu yasaya göre insanın mevcut yaşamı geçmiş hayatlarındaki eylemlerin bir sonucu olduğu gibi gelecekteki yaşamları da bugün yaptıklarına göre belirlenecektir.

S.   BUDDA KİMDİR VE NASIL AYDINLANMIŞTIR?
C.   Budda, her türlü maddi imkâna sahip olmasına rağmen hayatta özlemini duyduğu mutluluğu elde edemeyen ve sürekli arayış içerisinde olan bir genç olarak tanımlanır.
   Budda, MÖ. VI. asırda Hindistan’ın kuzeyinde Nepal sınırında yaklaşık 80 yıl yaşamış tarihsel bir kişidir. Sakya krallığında prens olarak dünyaya gelen bu gencin adı Siddharta, soyadı Gautoma, unvanı ise Sakyamuni’dir.
   29 yasına kadar sarayda büyük bir rahatlık ve konfor içerisinde yasamıştır.
   Ancak yaşlılık, hastalık ve ölüm gibi dünya hayatının kaçınılmaz olayları karsısındaki kaygısı onu arayışa sevk etmiş ve bu süreç, onun sarayı ve ailesini terk ederek münzevi bir hayat tarzını benimsemesiyle sonuçlanmıştır.
   Altı yıl katı riyâzet hayatı sürdüren Siddharta, katı riyâzetin, hayatın acı ve sıkıntıları için çözüm olmadığı sonucuna ulaşır.
   Bunun üzerine kendisinin “orta yol” olarak tanımladığı, aşırı rahatlık ve katı münzevilikten uzak “sekiz dilimli yolu” keşfeder.
   Bu yolu izleyerek 36 yaslarında tüm hayatı kapsayan acı ve ızdırabın kaynağına ulaşır ve bundan sonra “eren veya ermiş” anlamındaki Budda lakabıyla anılır.
   Ömrünün geri kalan 45 yılını da edindiği tecrübeleri Ganj havzasındaki her sınıftan insana anlatarak geçiren Buda, 80 yaslarında hayata gözlerini kapar.

S.   BUDİZM’İN GELİŞİM VE DÖNÜŞÜM DEVRELERİ NELER?
C.   Budizm; gelişim ve dönüşüm tarihi açısından üç ana devreye ayrılır:
1.   İLK BUDİZM DÖNEMİ: Budda’nın aydınlanmaya kavuşmasından Maurya kralı Asoka’nın MÖ. III. asırda Budizm’i krallığın resmi dini olarak kabul etmesine kadar geçen üç asırlık  dönem.
2.   HİNAYANA BUDİZM’İ DEVRESİ: Asoka döneminde belirlenen ahlâki ilkelere ve bunların bireysel uygulanmasına aşırı vurgu yapılan dönem.
3.   MAHAYANA BUDİZMİ SAFHALARI: Kral Asoka’dan Kushan kralı Kaniska’ya kadarki dönemde ve sonrasında yerel kültürlerle etkileşim sonrasında gelişen dönem

S.   BUDİZM’İN KUTSAL METİNLERİ NELERDİR?
C.   Budizm’in kutsal metinleri:
   Pali Kanon: En eski toplu Budist dini metinleri, hikmet yolu (Dharma-Chakra-Pravattana) adını taşır ve derlenişi tahminen milattan sonra ikinci yüzyıldır. Günümüzde Budist kutsal literatürü birçok dil ve lehçede olmasına rağmen Pali dilindeki metinler en sahih metinler olarak kabul edilir ve bu yazılara Pali Kanon ismi verilir. Tripitaka: Pali Kanon için kullanılan bir isimdir. “Üç sepet” manasına gelir ve öğretinin nesilden nesle nakli için kullanılan aracı ifade eder.
   Vinaya Pitaka: Bu metinde kesislerin uyması gereken manastır hayatı kuralları yer alır. Bu yüzden “davranıs kuralları kleksiyonu” olarak da bilinir. Rahip ve rahibelerin günlük ve dinî hayatta uyması gereken tüm kuralları içerir.
   Sutta Pitaka:  Sutta “bag, ip” manasına gelir ve Budist ögreti ile insanlar ve onların yasamları arasındaki baga isaret eder. Suttalar bes ana bölüme ayrılır ve her bir bölüm de, kısa kısa sutralardan mütesekkildir. Sutta Pitaka’da sadece dört hakikat ve sekiz dilimli yol gibi Budist ögretinin en önemli esasları degil, aynı zamanda Budistler için gerekli diger birçok özel ve pratik bilgiler de yer alır. Bundan ötürü Budist dini metinler arasında en önemli metin olarak kabul edilir.
   Abhidhamma Pitaka:  Dört temel gerçeklik, sekiz dilimli yol ve anatma ögretisi gibi Budizm’in temel ögretilerine dair felsefi açıklamalar ve yorumları içerir. Yedi alt bölümden olusan Abhidhamma Pitaka’da mantıksal ve psikolojik analizler de göze çarpar. Ayrıca ögretiye analitik ve sistematik yaklasması açısından “üst dharma/yüksek din” olarak da adlandırılır. Suttalarda temas edilen konular, burada daha ayrıntılı açıklanır.
   Mahayana Kutsal Literatürü: Mahayana mezhebi, Hinayana gibi homojen değil, öğreti ve uygulamaları bakımından birbirinden oldukça farklı Madhya-mika, Lamaizm, Yogacara, Çin ve Japon Budizm’i gibi muhtelif alt-mezheplerin genel adıdır. Bundan dolayı Mahayana kutsal literatürü Sanskritçe, Tibetçe ve Çince olarak kaleme alınmış çoğu Pali metinlerinin yorumu niteliğindeki yüzlerce eserden oluşur. Örneğin Kanjur ve Tenjur bölümlerinden oluşan Tibet Kanonu, 1750 tarihli Narthang edisyonu esas alındığında toplam 98+224=322 ciltlik devâsa bir koleksiyondan oluşur. Aynı şekilde Çince Kanonu da, yüz ciltlik bir koleksiyondur. Üstelik bu eserler, bütün Mahayanistleri bağlamaz. Bununla birlikte Sanskritçe kaleme alınan dokuz eser, zaman zaman Mahayana Kanon olarak da isimlendirilir:

S.   BUDİZM’İN TEMEL İNANÇLARI NELERDİR?
C.   Budizm, Veda kutsal literatürünün dinsel otoritesini kabul etmez. Dolayısıyla onlardan kaynaklanan birçok dini uygulama gibi kast anlayışına karşı çıkar ve bundan ötürü Hindularca sapık olarak tanımlanır. Budizm’de bazı inançlar Hindu anlayışları ile benzeşirken bazı inançlar sadece Budizm’e özgüdür:
1.   Kabul Edilen Hindu Anlayışları: Budizm’de; Hinduizm’in yeniden doğuş (reinkarnasyon), karma ve nihai kurtuluş (moksha) öğretileri bazen küçük değişiklerle bazen de olduğu gibi Budizm tarafından kabul edilir. İlk dönemlerde ve Hinayana mezhebinde Hinduizm’e reaksiyoner ve belirgin bir tavır söz konusu olduğu halde bilhassa Mahayana geleneğinde Brahma, Indra ve Yama gibi Vedik tanrılara yer verildiği, Hindu ölüm sonrası hayat anlayışının aynen kabul edildiği ve Nirvana yolunda yoga egzersizlerine de başvurulduğu görülür.
a.   Doğuş (reinkarnasyon) öğretisi
b.   Karma öğretisi
c.   Nihai kurtuluş (moksha) öğretisi
2.   Budizm’e Özgü İnançlar: Sadece Budizm’e özgü inançlar:
a.   Bağımlı Varoluş Yasası,
b.   Dört temel gerçeklik,
c.   Sekiz dilimli orta yol
d.   Nirvana öğretileri

S.   BUDİZM’E ÖZGÜ TEMEL İNANÇLARI NELERDİR?
C.   Sadece Budizm’e özgü temel inançlar:
   BAĞIMLI VAROLUŞ YASASI (PRATİTYASAMUTPADA): Budizm’in bilhassa ilk dönemlerinde Yaratıcı Tanrı fikri yoktur. Ayrıca varlığın kendiliğinden veya yokluktan tesadüfî bir biçimde varoluşu da kabul edilmez. Her şey görecelidir, bir şeyin varlık dünyasına çıkısı, bazı ön şartlara ve diğer faktörlere bağlıdır. Budizm’de bu durum, 12 halkalı Nedensellik veya Bağımlı Varoluş Yasası seklinde tanımlanır. Nedensellik ilkesinin Halka ve basamakları:
1.   Avidya:    İlk ve temel halka avidya’dır. Avidya, eşyanın hakikatine dair yanılgıyı, cehâleti ifade eder. Her türlü varoluşun yanı sıra hayattaki acı ve ızdırabın nedeni de avidyadır.
2.   Eylem,
3.   Bilinçlilik,
4.   Zihinsel ve fiziki varlıklar (biçim ve form),
5.   Beş duyu organı ve zihinden oluşan altı hassa (yeti),
6.   Formlarla temas,
7.   Algılama basamağı
8.   Var olma/yaşam arzusu,
9.   Kavrama basamağı
10.   Oluş basamağı
11.   Doğuş basamağı
12.   Ölüm basamağı
Demek oluyor ki her durum ve her yeni varoluş, kendisinden öncekinin bir sonucu, daha sonraki durumun ise, sebebidir.

   DÖRT TEMEL HAKİKAT: Budda’nın Dört Temel Hakikat’i şöyle formüle edilir:
1.   Hayat acı ve ızdırap doludur. Acı ve ızdırap dünyevi var oluşun temel özelliğidir.
2.   Acı ve sıkıntıların nedeni arzulardır.
3.   Acı ve sıkıntıları sona erdirmek, arzu ve isteklerden vazgeçmeye bağlıdır.
4.   Arzu ve isteklerin üstesinden gelmek Sekiz Dilimli Yolu izlemekle mümkündür.
Budistlere göre bu ilkeler, maddi ve manevi bakımdan sıkıntı çeken insanoğluna, benzer durumları önceden yaşayan ve sonunda çareyi bulan biri tarafından önerilen hayata dair temel gerçeklerdir. Buna göre insan, nefsinin esiridir. O her zaman mutluluk, servet, güvenlik, başarı, uzun ömür ve haz peşinde koşar. Ama ilginçtir ki her zaman şansına acı-ızdırap, hastalık veya başarısızlık düşer. Ayrıca ölüm de, herkesi bekleyen kaçınılmaz sondur. Aslında biz hayata sarılmakla kendimizi samsara okyanusuna, acı-ızdırap deryasına atmış oluruz. Dolayısıyla bütün sıkıntılardan kurtuluşun yegâne yolu her türlü arzuyu bırakmaktır. Bu, yegâne gerçek ve temel hikmettir.
   SEKİZ DİLİMLİ YOL: Budda’nın, hayatın dördüncü temel gerçeği olarak tanımladığı bu yol, şu basamaklardan oluşur:
1.   Doğru Bilgi veya Kesin İman: Burada söz konusu edilen bilgi, dört temel gerçekliğin idrak edilmesidir. Bu da ancak gerçek bir guru (manevi lider) gözetiminde alınacak eğitim sayesinde, onun hikmet ve sevgisinin elde edilmesiyle başarılabilir.
2.   Doğru Amaç/Düsünce: Zihnin şehvet, nefret ve hırs gibi kötü düşüncelerden kaynaklanan amaç ve eylemleri bırakıp diğergâmlık ve hoşgörü gibi faziletlere dayanan iyi ve güzel eylemler ve amaçlara yönelmesidir. Ayrıca ruhsal gelişim yolunda karşılaşılan her türlü engeli aşma konusundaki kararlılıkla her gün daha ulvî ve daha yüce amaçlara yönelmektir.
3.   Doğru Konuşma: Bireyin konuşması onun karakterini yansıtır. Dolayısıyla yalandan, kırıcı ve kötü sözlerden, dedikodudan, iftiradan, yararsız ve boş konuşmalardan kaçınmak nirvana yolcusunun görevidir. Ayrıca onun konuşmaları kötü niyet, bencil arzu ve dogmatik iddialardan da uzak olmalıdır.
4.   Doğru Davranış: Günlük tavır ve davranışlarımızın öldürmekten, yalan söylemekten, hırsızlık yapmaktan, zinadan, alkollü ve bilincimizi giderici her türlü içecekten uzak durma ilkelerine uygunluğu ifade eder. Manastırda yasayan Budistlerin ise, bu kuralların yanı sıra sadece kuşluk vaktinden öğleye, zevâl vaktine kadar ki zaman diliminde yemek, eğlenceli toplantılara katılmamak, parfüm ve takı kullanmamak, sert ve dar yataklarda yatmak, altın ve gümüş kabul etmemek gibi kurallara da sıkıca uymaları gerekir.
5.   Doğru Meslek: Mesleğimizin dördüncü maddedeki beş ahlâki ilkeye uygun olması gerekir. Buna göre bir Budist, kasaplık, deri ticareti, tarım ilaçları ile av malzemelerinin üretimi ve satısı, alkollü ve uyuşturucu maddelerin üretimi ve ticareti gibi mesleklerde çalışamaz.
6.   Doğru/Sürekli Çaba: İyi ve güzel alışkanlıkların edinilmesi kötü ve çirkin olanların terk edilmesi konusunda sürekli ve kararlı çabayı ifade eder.
7.   Doğru/Sürekli Gözetim: Bireyin yaptığı her eylemin farkında olması ve kendini sürekli muhasebeye çekmesi anlamına gelir. “Bu isi niçin yaptım ve yapmadım” seklindeki düşüncelerin eşyanın hakikatiyle ilgili cehaleti ortadan kaldıracağı ve bizi olgunlaştıracağı varsayılır.
8.   Doğru/Tam Konsantrasyon: Bu, bir çeşit derin düşünme/tefekkür uygulamasıdır. Kendi içinde birbirini izleyen dört amaçtan oluşur. İlk hedef, zihnimizdeki çalkantılı düşünceleri bir tarafa atmak ve böylece zihinsel huzura ulaşmaktır. Bunu önce olumsuz duygu ve düşüncelerin, bilâhare zihnin mutlak dinginlik noktasına erişebilmesi için haz ve mutluluk gibi iyi düşüncelerin de terk edilmesi izler. Nihai amaç, suje-obje farklılığının ortadan kalktığı zihin haline ulaşmaktır. Başka bir deyişle zihnin hedefe kilitlendiği ve başka hiçbir şeye ilgi göstermediği bir hali yasamaktır.
 “Ortayol” olarak da bilinen bu sekiz kuralın ilk yedisi birbirini izleyen basamaklar değildir. Bunlar bireyi derin tefekkür aşamasına hazırlayan zihinsel ve fiziksel uygulamalardır. Dolayısıyla basamak basamak düşünülmemeli, hepsi aynı anda, bir arada uygulanmalıdır.

   NİRVANA ÖĞRETİLERİ: Sözlükte “sönmek”, “sakinleşmek” anlamındaki nirvana terimi Budizm’de nihai kurtuluşu ifade eder. Nirvana eşyanın gerçek mahiyetiyle kavrandığı, dünyevi varoluş çarkının sona erdiği “mutlak aydınlanma” ve “mutlak huzur” hali anlamına gelir. O, gelip geçici olmayan sürekli bir hâldir. Budist kutsal yazılarında bu hâl, bazen “karsı sahil”, “fırtınalı denizdeki sakin ada”, “serin mağara” ve “kutsal şehir” gibi sembolik ifadelerle, bazen de “ölümsüzlük”, “değişmezlik”, “samsara çarkından ebedi kurtuluş” ve “sonsuz barış ve mutluluk” seklinde tanımlanmıştır. Ancak onun; “ kelimelerle tanımlanamayan sadece tecrübe edilebilecek mutlak kurtuluş hali ” seklindeki tanımı oldukça yaygındır.

S.   BUDİZM’E GÖRE KARMA ÖĞRETİSİ NEDİR?
C.   Budizm, Hinduizm’deki karma yasasının yanı sıra bunun doğal bir sonucu kabul edilen reinkarnasyon öğretisini de benimser. Bilindiği gibi karma yasası, bireyin dünyevi varoluşunu, onun iradi eylemlerinin ahlâki sonuçlarına göre belirlenmesi seklinde ifade eder. Bu yasaya göre insanın mevcut yasamı geçmiş hayatlarındaki eylemlerin bir sonucu olduğu gibi gelecekteki yaşamları da bugün yaptıklarına göre belirlenecektir. Dolayısıyla Budizm’e göre insanın kaderi Tanrı tarafından değil, kendi iradi eylemlerince çizilir ve bu süreç Nirvana’ya ulaşıncaya kadar devam eder.
S.   BUDİST KARMA REİNKARNASYON İLE HİNDU ÖĞRETİSİ ARASINDAKİ TEMEL FARKLILIK NEDİR?
C.   Budist karma reinkarnasyon ile Hindu öğretisi arasındaki temel farklılık: Budist anatta/anatman öğretisinden kaynaklanır.
   Anatman; varlığın özünü oluşturduğunu düşündüğümüz, “ruh” veya “ben” adını verdiğimiz sabit bir cevherin yokluğunu ifade eder.
   Bu durumda reinkarnasyon sürecinde birbirini takip eden bedenlerin ayniyetini/özdeşliğini ispat etmek zorlaşır, hatta imkânsızlaşır. Sonuçta, karma-reinkarnasyon öğretisinin gerçekliği ve ahlakiliği tartışılır duruma gelir. Budizm’de bu sorun, yanan bir mumdan başka bir mumun yakılması örneğindeki benzer bir sebep-sonuç ilişkisi veya genel nedensellik yasası çerçevesinde çözülmeye çalışılır.

S.   BUDİZM’DE İBADET ANLAYIŞI?
C.   Budizm’de ibadetin objesi Budda’dır. Budda, ilk dönemlerde mutlak aydınlanmaya kavuşmuş bir insan olarak algılanmasına karşılık, zamanla duyular dünyasının ötesinde algılanamaz bir varlık sekline dönüşmüştür. Budda’nın kimliği konusundaki bu farklılıklar, doğal olarak Budist ekollerin ibadet anlayışlarını etkilemiştir:
   Bazılarınca meditasyon veya derin düşünme yegane ibadet biçimi olarak algılanırken,
   Diğerleri dindarın günlük hayattaki her türlü eylemini ibadet sayar. Başka bir deyişle ibadet, sadece zât bir varlıkla bağlantılı değildir. Zira bir Budist’in günlük yaşamındaki tüm faaliyetleri de ibadet olarak görülebilmektedir.
Bununla birlikte müstakil belirlenmiş ibadet zamanları ve mekânları da elbette mevcuttur.

S.   VİHARA?
C.   Vihara:  Budist dini yapıları için yaygın olarak kullanılan isimlerden biridir ve manastır, tapınak veya türbe seklinde tercüme edilebilir. Theravada geleneğine ait bir terim olmakla birlikte tüm Budist ekollerce kullanılır. Tibetliler ise, bu terim yerine “ayrı yer” anlamına gelen “ gompa ” terimini tercih ederler. Viharalar genelde kampus veya külliye şeklinde inşa edilmiş yapılardır ve içerisinde bir kimsenin günlük tüm ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik imkanlar mevcuttur. Budist dini yapıları Vihara’ların bölümleri:
1.   Genel Ibadet Salonu: Budda heykelinin yer aldıgı ana bölümdür. Kutsiyeti dolayısıyla Budda heykeli odadaki her seyden yukarıda yer alır. Onun hemen önünde sandalyeler ve sangha üyelerinin puja esnasında oturmaları için hazırlanmıs özel bir platform vardır. Salonların düzenlemesi hem sembolik hem de islevseldir. Budistler burada, giris kapısının tam karsısına yerlestirilmis Budda heykelinden ilham alarak kesislerce okunan ilahileri dinlerler.
2.   Meditasyon Odası: Ana salona göre daha az bilinen bir mekândır ve vihara’daki herhangi bir oda bu amaçla kullanılabilir. Eger meditasyon için özel bir oda tahsis edilirse, bu sayede fiziki atmosferin meditasyona daha uygun hale geleceği varsayılır.
3.   Misafirhane: Genelde keşişlerin konaklaması için yapılan bu bölüm, Budizm’deki dini amaçlı hemen her yapının ayrılmaz bir parçasıdır. Burası keşişlerin günlük ihtiyaçlarını giderdikleri bölümdür.
4.   Kutsal Emanetler Binası: Temelde konik kubbeleri ve abartılı iç ve dış süslemeleriyle Budist mimarinin özgün niteliklerini yansıtırlar. Stupalar başlangıçta sadece Budda’nın yakılan cesedinden arta kalanların saklandığı yerler olarak kabul edilmiş ve hâlâ pek çok Budist tarafından böyle kabul edilmektedir. Ancak zaman içerisinde stupaların kral veya büyük manevi liderlerin yakılan cesetlerinden arta kalan kalıntıların saklandığı yerler haline geldikleri de bilinen bir gerçekliktir.
5.   Özel Olarak Düzenlenmis Avlu: Her viharada genişçe bir avlu ve avluda da mutlaka kutsal bodhi ağacı vardır. Yine avlularda kesişlere hayat çarkının sürekli dönüşünü hatırlatan, yaprağını döken başka ağaçlar da yer alır. Ayrıca birçok viharada hem estetik kaygılar, hem de içerisinde Budizm’in diğer bir sembolü haline gelen nilüfer çiçeği yetiştirmek için özel havuzlar da yer almaktadır. Havuzdaki nilüferler Buddalar veya Boddhisatvalara benzetilir. Çünkü bu nilüferler, tıpkı bu yüce ruhların insanların acı ve elem içinde kıvrandıkları bu samsara okyanusunda nirvanaya ulaşarak mutluluğu yakaladıkları gibi, her yaprağın çürüyüp kokuştuğu bir ortamda hayat bulurlar ve bakanlar için neşe ve sevinç kaynağı olurlar. Başka bir deyişle, lotus çiçeğinin temizliği ve saflığı Budist din adamlarının durumuna benzetilir.
S.   BUDİSTLERDE VİHARA-TAPINAK İBADET ZAMANI?
C.   Tapınaklarda yasayan keşişler, Budda heykelinin yer aldığı ana salonu ve meditasyon odasını kutsal metinleri okumak, ibadet/dua etmek ve meditasyon için kullanabilirler. Sıradan halk ise;
   İstediği zaman tapınağa gidebilir, bunun için özel bir gün veya zaman söz konusu değildir. Her gün vihara ve tapınaklara giden Budistler olduğu halde çoğunluk buralara ayda iki kez, yani “uposatha” denilen hilal ve dolunay günleri gider.
   Ayrıca Budizm’de cemaatle ibadete veya meditasyona katılmak da zorunlu değildir.
   Her Budist aile, evinin bir odasını meditasyon veya ibadet odası olarak tanzim eder. Dini sorumluluklarını genelde orada yalnız başına yerine getirir ve sadece yıllık bayramlarda bir veya iki kez viharaya veya manastıra gider.

S.   BUDİSTLERDE VİHARA-TAPINAK İBADETİ ŞEKLİ?
C.   Tapınaklara veya diğer kutsal mekânlara giden Budistler, her şeyden önce ayakkabılarını çıkararak kutsal mekana saygılarını gösterirler. Bilindiği gibi bu gelenek sadece Hindistan’da değil, diğer kültürlerde hatta Batıdaki bazı tapınaklarda da vardır. Tapınağa girince, önce Budda heykeli selamlanır ve sonra tapınağın bir köşesine çekilerek meditasyon yapılır. Ya da eller göğüsler seviyesinde birleştirilerek secdeye gidilir ve uzunca süre secde pozisyonunda kalınır. Bu hareket genelde Budda, Dharma, Samgha adına en az üç defa tekrar edilir. Bodh Gaya’yı ziyaret edenler ise, aynı hareketi defalarca tekrar ederler.
   Takdimeler ve Dualar: Budda için özenle hazırlanmış çiçekler, kaseler içindeki rengarenk mumlar ve farklı kokular saçan tütsü çubukları Theravada geleneğinin en temel sunum maddeleridir. Mahayana Budistlerinin ise, puja adını verdikleri yedi aşamalı bir ibadetleri vardır. Burada hamd, değişik takdimeler sunma ve ibadet bir aradadır. Bu ayrıntılı ibâdet şu aşamalardan oluşur:
1.   Secde
2.   Takdimeler sunmak
3.   Günah itirafı
4.   Sevinç
5.   Niyaz Etme
6.   Budda ve Boddhisatvaların Dünyada Aktif Kalmalarını İsteme
7.   Hediye Vermek:
   Toplu Olarak İbadet: Budizm’de topluca icra edilen zorunlu bir ibadetin olduğu söylenemez. Genelde keşişler tapınaklarda veya manastırlardaki salonlarda dinî ibadetlerini icra ederken diğer Budistler dini sorumluluklarını, müsait oldukları zaman evlerinde veya tapınaklarda yerine getirirler.
   Yıllık Bayramlar (Festivaller): Budist ibadet takvimi de ay takvimine göre belirlenir. Buna göre:
•   Her ayın birinci (hilal) ve on besinci (dolunay) günleri uposatha günüdür. Uposatha, ziyaret etmek manasına gelir. Bu günlerde Budistler viharalarda oruç tutan, dua eden ve meditasyon yapan keşişlere katılır. Ayrıca hilal ve dolunayı takip eden sekizinci günler de -uposatha günleri kadar olmasa bile- kutsal günler arasında sayılır ve özellikle ruhbanların bu günlerde diğer iki gün gibi oruç tutmaları tavsiye edilir.
•   Dini bayramlar din adamları ile sıradan halkın bir araya geldiği müstesna günlerdir. Bu nedenle Din Adamları, tapınaklara gelen insanlara dini ibadetlerin eksiksiz yerine getirilmesi konusunda yardımcı olurken, Halk da, Din Adamlarının ve dini yapıların yıllık maddi ihtiyaçlarını karşılamaya gayret sarf ederler. Halk ayrıca buralara gelirken çeşitli yiyeceklerin yanı sıra, tabak-çanak, çeşitli elbiseler ve şemsiye gibi eşyaları da hediye olarak getirir. Ruhbanların maddi ihtiyaçlarının önemli bir kısmı bu şekilde karşılanır.

BUDİST DİNİ BAYRAMLARI:
Dini bayramlara ait kutlamalar ve bu günlere atfedilen önem değişik ekollere mensup Budist ülkelerde farklılıklar gösterir. Bunların derecesi hakkında bilgi vermek amacıyla Therevada geleneğini takip eden Birmanya ile Mahayana geleneğine mensup Japon Budistlerine ait bayramlar asagıda çizelge olarak verilmistir.
S.   BUDİSTLERDE GÜNLÜK İBADET?
C.   Budistlerde günlük ibadet:
   EVLERDE YAPILAN İBADET VE ŞEKLİ: Evde ibadet, daha ziyade bireysel yaşam tarzını tercih eden Budistler için geçerlidir. Evlerinde ibadet yapabilmek için;
   Mutlaka bir Budda heykelinin bulunması gerekir. Evlerde Budda heykeli için çoğunlukla ayrı bir oda, raf veya niş tahsis edilir. Burası, tapınaktaki benzeri platformların basit bir seklidir. Budda heykeli bir süs eşyası olmadığı için odada en üst rafa, çok katlı evlerde ise en yukarıdaki odaya konur.
   Dua için en uygun zaman, sessizliğin hâkim olduğu günün erken saatleridir.
   Fakat Budistler için günlük ibadet sadece bu zaman ve mekânlarda yapılanlarla sınırlı değildir. Onlar her gün sabah uyanınca; “dilerim ki tüm varlıklar cehâletten kurtulur”, elbise giyerken de “dilerim ki tüm varlıklar ahlâk elbisesini giyer” anlamlarına gelen mantraları veya duaları da defalarca tekrar ederler. Aynı şekilde yemeğe başlamadan önce, yeni bir eve taşınınca veya benzeri başka durumlarda söylenmesi gereken sözler ve okunması gereken daha pek çok dua ve mantra söz konusudur.
   Bir Budist için günlük yaşamının her anında aklıselimle davranmanın ve serinkanlı olmanın da bir çeşit ibadet olarak görülmesidir.
   DUA TESPİHLERİ( MALAS-MALA) VE DUA TEKERLEKLERİ (ÇAKRA): Budistler dua ederken, dua tekerlekleri veya tespihleri kullanırlar:
   Çakra adı verilen tekerlekler dharma ve samsara çarklarının dönüşlerini sembolize eder. Özellikle Tibet Budizm’inde kullanılan dua tekerlekleri “Dharma çarkını döndürme” vasıtalarından biridir. Bu tekerleklerin iç ve dıs kısımlarında Aum mani padme hum (Nilüferdeki mücevhere selam olsun) mantrası yazılıdır. Tibetliler, bu mantrayı günlük hayatta karsılaştıkları hemen her durumda okurlar. Örneğin mezarlıkların yanından geçerken, bir cenaze gördüklerinde veya hasta birini ziyaret ettiklerinde bu mantra okunur.
   Dua tespihlerine malas adı verilir. Bunlar: Hindu ve Sihlerin tespihleri gibi 108 taneden oluşur. Sayının yüz sekiz olma nedeni, Budizm öncesi dönemlere uzanır, hatta antik Hint astrolojisine dayanır. Bazı Budistler, 108 taneli tespihlerin büyük olusu, çok ses çıkarması ve secde esnasında elde tutulmasının zorluğu gibi sebeplerden ötürü 27 taneli mala’ları tercih ederler.
   MEDİTASYON: Meditasyon, Hint dini hayatının en önemli unsurlarından ve bu bölgede ortaya çıkan bütün dinlerde var olan bir ögedir. Tıpkı diğerleri gibi Budist meditasyonun amacı da bireyi öncelikle zihinsel sükûnete kavuşturmaktır. 
   Meditasyon denilince akla gelenler:
•   Sakin bir yer
•   Rahat oturma
•   Nefesi kontrol etme
•   Dış dünyaya karşı duyarsızlaşma
•   Dünyevi kaygı ve sıkıntıları azaltma / sona erdirme
•   Acı ile hazzın, sevinç ile mutluluğun bir ve aynı olduğunun farkına varma.
   İki çeşit meditasyon vardır.
1-   Samadhi (Sakinleşme, sükûnete ulaşma): Sürekli zihinsel konsantrasyonu ve suje-obje ayırımının tamamen ortadan kalktığı mutlak kilitlenmişlik halini ifade eder.
2-   Vipassana (Her şeyin iç yüzünü kavrama): Konsantre olma, her şeyin içyüzünü görme ve eşyaların gerçek mahiyetini kavrama yeteneğini arttırtır. Nihai amaç ise, tüm varlıklar için samsara’nın ortaya çıkardığı memnuniyetsizlikleri ortadan kaldırma ve herkesin nirvanaya ulaşmasını sağlamadır.

S.   BUDİZM’DE KUTSAL MEKÂNLAR?
C.   Tüm dini geleneklerde olduğu gibi Budizm’de de bir takım kutsal mekânlar vardır. Fakat zorunlu dinî ibadetler arasında İslâmiyet’teki gibi bir hac ibadeti yoktur. Bundan dolayı Budistler için bu kutsal mekânları ziyaret etmek isteğe bağlı nafile ibadetlerdir. Bununla birlikte ünlü bir guruyu veya öğretmeni ziyaret etmek, çok uzaktaki kutsal bir mekâna gitmekten daha hayırlı bir is olarak kabul edilir. Mecburi olmasa da kutsal mekânları ziyaret etmek, buraları mesken edinmiş keşiş ve keşişelere yardım etmek çok iyi bir davranış olarak kabul edilir. Budizm’deki baslıca ziyaret yerleri Budda’nın hayat hikâyesine göre belirlenmiştir:
   Lumbini: Budda’nın doğduğu yer’dir ve günümüzde Nepal sınırları içerisinde Hindistan’a yakın bir bölgede yer alır.
   Bodhgaya: Budda’nın tahminen 35 yaşlarında iken aydınlanmaya kavuştuğu yer’dir. Günümüzde Budistlerce sıkça ziyaret edilen bu yer, Hindistan’ın Bihar eyaletindeki Gaya sehrine 15 km. uzaklıktadır. Budda’nın altında aydınlanmaya ulaştığı kabul edilen Bodhi ağacı da hâlâ ayaktadır.
   Sarnath: Budda’nın aydınlanmaya ulaştıktan sonra beş müridine ilk vaazını verdiği yer’dir. Uttar Prades eyaletinde Varanasi şehrinin 10 km. kuzeyinde yer alır. Burada ilk vaazını verdiği merkez vihara, Mulaganghakati, dışında değişik ülkelere ait onlarca tapınak mevcuttur. Budistler toplu halde bu tapınağı ve mensup oldukları ülkelerin tapınaklarını ziyaret ederek keşişlerin önderliğinde değişik ibadetlere iştirak ederler.
   Kushinagar: Uttar Prades eyaletinde Kasia şehri yakınlarında yer alan ve Budda’nın öldüğü kabul edilen yer’dir. Burada Budda’nın Nirvana’ya ulaşması anısına inşa edilmiş bir tapınağın yanı sıra yine değişik geleneklere ait manastırlar da vardır.

Günümüzde dünyanın dört bir yanındaki Budistler için bu kutsal mekânları kapsayan paket turlar organize edilmektedir. Bu organizasyona katılan bir Budist, Budda’nın ayak izlerini sürdüğüne ve böylelikle hac ibadetini yerine getirdiğine inanır. Keşişler de bu gezilere rehberlik ederek katılımcıları Budda, Dharma ve Sangha hakkında bilgilendirirler. Bu seyahatlere Budistler kadar diğer dinlere mensup insanların da iştirak ettikleri bir gerçektir. Bundan ötürü bu bölgeler, günümüzde sadece Budistlerin değil, farklı dinî geleneklere mensup insanların ziyaret ettiği turistik bölgeler haline gelmişlerdir.

S.   BUDİZM’İN BAŞLICA MEZHEPLERİ NELERDİR?
C.   Budizm’in başlıca mezhepleri: Budizm’de Hinayana ve Mahayana olmak üzere iki temel mezhepten söz edilebilir. Bunların ilk olarak ne zaman ortaya çıktıkları belli değildir. Ancak onların daha milâdın ilk yıllarında var oldukları bilinmektedir:
   HİNAYANA MEZHEBİ: Güney Budizm’i olarak da anılan Hinayana mezhebi, Sri Lanka, Birmanya, Tayland, Vietnam ve Laos gibi Güney Doğu Asya Ülkeleri’nde yayılmış ve bugüne kadar gelmiştir. Temelde bireysel kurtuluşu savundukları için Mahayanistler tarafından Hinayana denilen bu ekol mensupları, kendilerini “atalarının öğretilerine sadık kalanlar” anlamında Theravada diye isimlendirir ve Budda’nın öğretilerine en sadık kalanın kendileri olduğunu iddia ederler.
   MAHAYANA MEZHEBİ: Mahayana Mezhebi, Kuzey Budizm’i olarak anılır. Çünkü Tibet, Çin, Japonya ve Kore gibi ülkelerde varlığını sürdürmüştür. Hinayana mezhebinin aksine kendi içinde daha fazla çeşitliliğe sahiptir. Bünyesinde Lamaizm, Çin Budizm’i ve Zen Budizm’i gibi birbirinden oldukça farklı anlayışları barındırır. Öyle ki Tibet Budizm’inde dünyadan el-etek çekmek en önemli dindarlık kriteri kabul edilirken, XII. asırdan sonra rahip Nichiren’in görüşleri etrafında oluşmaya başlayan Japon Budizmi’nde, başka insanların refahı ve mutluluğu için çalışmak en önemli dini ibadet olarak kabul edilir ve Japon kalkınmasının temel dinamiklerinden birinin bu düşüncenin yaygınlığı olarak kabul edilir. Dahası Mahayana mezhebi yayıldığı bölgelerin yerel kültürlerine kolayca adapte olmasıyla da dikkat çeker.

S.   HİNAYANA VE MAHAYANA ARASINDAKİ BENZERLİKLER?
C.    Hinayana ve Mahayana arasındaki benzerlikler:
1.   Dinin amacı, eşyanın özüne dair yanılgının giderilerek mutlak aydınlanmanın elde edilmesi, bireyin acı ve elemden kurtulup sonsuz ve mutlak âleme girişini temin etmektir.
2.   Âlemin bir başlangıcı ve sonu yoktur. Ayrıca bir Yaratıcıdan da söz edilmez. Her şey nedensellik/bağımlı Varoluş yasası çerçevesinde oluşur ve yok olur. Yani var oluş geçici ve görecelidir.
3.   “Ben”, “Ego”, “Ruh” veya “Atman” olarak isimlendirilen ve eşyanın özünü oluşturan sabit bir cevher yoktur.
4.   Nedensellik/bağımlı varoluş yasası sadece ahlâk alanında değil, aynı zamanda fizikî âlemde de geçerlidir. Dünyadaki her varoluş böyle bir yasanın varlığını açıkça ortaya koyar.
5.   Eşyanın hakikatine dair yanılgı/bilgisizlik evrensel acı ve ızdırabın temel nedenidir. Budda’nın önerdiği sekiz dilimli yol ve diğer ahlaki kurallar bireyin maruz kaldığı acı ve ızdırabı giderir.

S.   HİNAYANA VE MAHAYANA ARASINDAKİ FARKLAR?
C.    Hinayana ve Mahayana arasındaki farklar:
1.   Bağımlı Varoluş Yasası: Hinayana ekolüne göre bağımlı varoluş yasası eşyayı oluşturan atomların (dharmas) ortaya çıkmaları ve yok olmalarını düzenleyen bir çeşit nedensellik yasası olarak algılanır. Mahayanistlere göre ise bu, iki bin beş yüz yıl önce dile getirilmiş bir çeşit izafiyet teorisidir; yani eşyanın ve onu oluşturan temel unsurların (dharmaların) varoluşu gerçek ve sabit değil, bilakis, geçici ve göreceli olduğunu ifade eder.
2.   Nirvana Anlayışı: Hinayanistler, nirvana’nın sonsuz, elde edilebilir ve samsara halinin karşıtı bir durum olduğu konusunda ısrarcı davranmalarına karşılık, özellikle Madhyamika, nirvana hâlinin tahmin edilemeyeceği, onun sonradan elde edilen bir hâl olmadığı ve en önemlisi nirvana ile samsara arasında bir farklılık olmadığını savunur. Onlara göre nirvana bilincin berraklaşması, nefsin dharma-kaya’nın iradesine mutlak teslimiyeti, egoizmin kaybolup bireyin dış dünyaya karsı sevgi ve merhametle dolması veya bireyin mutlaklaşmasıdır.
3.   İdeal Kişi ve Özellikleri: Hinayanistlere göre ideal kişi arhat; Mahayanistlere göre boddhisattvadır. arhat nihai kurtuluşa ulaşmış kutsal kişi demektir. Boddhisattva ise, mutlak aydınlanmaya erişmiş veya ramak kala kendini diğer insanların kurtuluşuna adayan kişiyi ifade eder. O potansiyel Budda’dır. Hinayanistlerin amacı nirvanaya ulaşmak, Mahayanistlerin hedefi ise, mutlak hikmet ve evrensel sevgiyi ifade eden buddalık derecesine kavuşmaktır.
4.   Nirvanaya Ulaşma Vasıtaları: Hinayanistler, bireyin ruh veya nefis (pudgala) denen bir bene (personaliteye) sahip olmadığını idrâk etmesiyle nihai kurtuluşa ulaşabileceğine inanırlar. Buna karşılık Mahayanistler, nihai kurtuluşun sadece pudgalanın değil, onu oluşturan unsurların (dharmas) da sabit bir cevher olmadıklarının idrâk edilmesiyle gerçekleşebileceğini iddia ederler.
5.   Nirvana Yolundaki Engeller: Hinayanistlere göre sehvet, nefret, açgözlülük ve hırs gibi arzular hakikati örttüğü için kisi nirvanaya ulaşamaz. Bunlardan kaynaklanan her türlü eylem de nirvana yolunda bir engeldir. Eşyanın ve benin gerçek olmadığı geçici ve anlık olduğu idrak edilince, dünyaya karsı bütün arzular sona erer, hakikati örten perdeler kaybolur ve nirvana gerçekleşir. Mahayanistlere göre ise, hakikati örten sadece arzular değil, onun yapısına dair bilgisizliğimizdir. Çünkü ona karsı tavrımız ve arzularımız bundan kaynaklanır. Eğer kişi nirvanayı arzuluyorsa sadece dünyevi arzulardan değil, aynı zamanda onun mahiyetiyle ilgili cehâletten de kurtulmalıdır.
6.   Dharma Anlayışı: Hinayanistlere göre, eşyayı oluşturan en küçük parça atomlar veya onun daha küçük parçaları diyebileceğimiz dharmalardır. Âlem ve içindekiler, en küçük ve en temel gerçeklik kabul edilen dharma atomlarının sürekli akısıyla oluşmuştur. Mahayanistlere göre ise, bunların varlığı gerçek değil, muhayyeldir, zihinsel bir kurgudur. Yani biz öyle varsayarız. Çünkü eşya sunyadır, gerçekliği yoktur.
7.   Budda Anlayışı: Budda’nın rupa-kaya adı verilen tarihsel bedeninin gerçek Budda olmadığı konusunda her iki mezhep hemfikirdir. Hinayanistlere göre dharma-kaya, Budda’ya dair bütün özelliklerin toplamıdır. Dolayısıyla “Budda’ya sığınırım” diyen kimse de tarihin belli bir döneminde yasamış ve ölüp gitmiş Gautama Budda’ya değil, Dharma-kaya Budda’ya sığınmış olur. Bu konuda Mahayana ekolünde ise, Budda formunda tecelli eden bizatihi Tanrıdır. İnsanlara karsı sevgi ve merhametinden ötürü zaman zaman farklı biçimlerde tecelli etse bile dharmakaya onun asli ve değişmez tabiatını ifade eder.
8.   Genel Din ve Dünya Görüşü: Hinayanistler Budda’nın beşeri yönüne önem verir ve genelde rasyonalist bir dünya görüsüne sahiptir. Onların temel amacı, Budda’nın açıkladığı sekiz dilimli yolu eksiksiz izleyip nihai kurtuluşa ulaşmaktır. Buna karşılık Mahayanistler, Budda’yı her türlü varoluşun kaynağı, ilahi sevgi veya Mutlak gerçeklik olarak görür ve Hıristiyanlıktaki inkarnasyon veya Hinduizm’de avatara anlayışlarına benzer tarzda onun insanlara olan düşkünlüğünden ötürü yeryüzüne indiğini düşünürler. İbadet anlayışları ve ibadet biçimleri de doğal olarak farklılaşmıştır. Çünkü onlara göre Budda, sadece kurtuluş yolunu gösteren bir rehber değil, bir bakıma ibadetin kendine yöneldiği, samimi insanlara her konuda yardım etmeye hazır bir Tanrı’dır. Dahası o Avalokitesvara, Amitabha ve Maitreya’dır.



Konu Başlığı: Ynt: Ünite 5 Hint Dinleri II
Gönderen: Arife 8 üzerinde 20 Mart 2014, 17:05:50
bu dinin konusu ne . bir kaç kere ismini duymuştum.


Konu Başlığı: Ynt: Ünite 5 Hint Dinleri II
Gönderen: Gülbahar Aktay üzerinde 20 Mart 2014, 17:28:14
ben bunun hakkında fazla bir şey bilmiyordum ama sizin sayenizde öğrendim.