๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 23 Mayıs 2010, 14:47:50



Konu Başlığı: Zulüm gayretullah sınırına dayanınca
Gönderen: Sümeyye üzerinde 23 Mayıs 2010, 14:47:50
Zulüm gayretullah sınırına dayanınca, ZeVaLi kaçınılmaz olur!


Yazımıza başlık olarak aldığımız cümle bir ilahi kaideyi ifade etmektedir.

Yani, zulmün tahammül edilecek bir derecesi, sabredilecek bir dayatma sınırı vardır. Zulüm o sınırı geçmediği sürece devam eder, bir engelle karşılaşmaz. Şayet gün gelir tahammül derecesini aşar, sabredilecek sınırı geçerse artık bu kadarı da fazla olur, bir de bakarsınız ki, Rabbimiz sebepler halk eylemiş, kimsenin gücünün yetmeyeceği sanılan zulmü gayretullaha dokunma sınırına dayandığından dolayı tepetaklak edip sona erdirmiş, duaları arşa yükselen mazlumları artık zulmün pençesinden kurtarmıştır.

Bu konudaki kaide şöyle ifade edilir:

- El-Küfrü yedum vez'zulmü la yedûm. Küfür devam eder, ancak zulüm devam etmez. Gayretullaha dokunma sınırına dayanınca, zevali kaçınılmaz olur! (Onuncu Lem'a'ya bakılabilir.)

***

İrşat eserlerinde bu gayretullaha dokunma olayı ile ilgili ibretli misaller zikredilir. Bunlardan birini sona eren bir zulüm vesilesiyle ibretlerinize sunmak istiyorum bugün.

İnşaallah haksızların haddini bilmesine, zalimlerin zulümlerini gayretullaha dokunma sınırına vardırmamasına sebep olur bu ikaz örneği.

Sözü daha fazla uzatmadan Rabb'imizin, başlarına yıldırımlar yağdırdığı zulüm örneğine bir bakalım isterseniz.

Bir grup Müslüman tertip ettikleri kadınlı erkekli bir kafileyle hac yolculuğuna çıkarlar. Çölleri aşıp vahaları geçerek yol alırken, iki dağın arasında ıssız bir vadide yollarını kesen eşkıya, silahlarını doğrultur:

- Ya canınız ya malınız! derler. Hac yolcularında elbette karşı koyacak silah yoktur. Hepsi de kaba kuvvet karşısında ellerini kaldırıp teslim olmaktan başka çare bulamazlar.

Bir ellerinde silah bir elleriyle de erkek yolcuların üzerlerini aramaya başlayan eşkıya, ne var, ne yok hepsini alır, ekmek parası dahi bırakmaz. Şu kadarı da var ki, geriye çekilmiş korku içinde titreşen kadınlara asla dokunmazlar. Bunu gören yaşlı bir yolcu:

- Eyvah der, eşkıya paramızı alıp elini kolunu sallayarak gidecek, ekmek parası dahi bırakmayacak bize! Tam o sırada eşkıya başından bir ses yükselir:

- Kadınları bırakmayın, başörtülerini çıkartın, saçlarının arasına varıncaya kadar altın arayın.

Eşkıya güruhu bu defa bir köşeye çekilmiş korku içinde titreşen kadınlara yönelip onların başörtülerine el atmaya başlar. Yaşlı yolcu bu defa yorumunu değiştirir:

- Arkadaşlar der, artık eşkıya paramızı götüremez endişeye kapılmayın! Şunu ekler sözlerine: Çünkü der, bunlar zulmü gayretullaha dokunduracak dereceye çıkardılar. Bekleyin bir gayretullaha dokunma tokadı gelir bunların başına.

İşte bu sırada başları üzerinde bekleyen yağmur yüklü buluttan müthiş gürültüler duyulur, eşkıya topluluğunun üzerine yıldırımlar yağar, yerlere serilen eşkıya aldığını koruyamaz hale gelir. Cesareti artan yolcular da paralarını zalimlerin ellerinden geri toplayıp yollarına devam ederler. Bir müddet sakince yürüdükten sonra biri sorar:

- Efendi der, önce ekmek parası dahi bırakmayacaklar, tüm paramızı alıp götürecekler diye endişeye kapıldınız, ama sonra da sanki olacakları biliyormuşçasına, 'Artık paramızı götüremezler' diye rahatladınız. Gerçekten de dediğiniz gibi oldu. Paramızı götüremediler, alıp yolumuza devam ediyoruz. Bunu nasıl anladınız?

Yaşlı yolcunun yorumu şöyle olur:

- Onlar önce erkek yolcuların parasını almakla zulmettiler. Ama zulüm orta derecedeydi; gayretullaha dokunma sınırına ulaşmamıştı. Zirveye çıkmayan zulüm devam eder, bir engelle pek karşılaşmaz. Onun için 'Eyvah paramızı götürecekler!' diye feryat ettim. Ne zaman ki kadınlara dönüp onların başörtülerine de el attılar. Başörtüsüne el atma derecesine ulaşan zulüm, gayretullaha dokunma sınırına ulaşan zulümdür. Zulüm bu sınıra varınca Rabb'imiz bir sebep halk edip zalime haddini bildirir. Zulmünü sona erdirir. Bundan dolayı ümitlenip paramızı götüremeyeceklerini söyledim. Öyle de oldu. Kadınların başörtüsüne el atmaları gayretullah yıldırımlarını üzerlerine çekmelerine sebep oldu.

Demek ki, zulmün bir gayretullaha dokunma sınırı vardır. O sınıra dayanıncaya kadar zulüm devam eder. Ancak sınıra ulaşıp da iş kadınların başörtüsüne el atmaya dayanınca, mazlumun duası da arşa dayanır. İşte bundan sonra Rabb'imiz 'artık dur!' der, zalime haddini bildirir, mazlumun yüzünü güldürür, gayretullaha dokunan zulmü sona erdirir. Buna da 'zulmün gayretullaha dokunma sınırı' denir. Bundan dolayı halk dilinde 'zalimin zulmü varsa mazlumun da Allah'ı var' sözü yaygın şekilde söylenir.

Bilmem böyle bir gayretullaha dokunma olayına siz de şahit oldunuz mu bugünlerde?



AHMED ŞAHİN