> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Zikir ve İnsan
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Zikir ve İnsan  (Okunma Sayısı 653 defa)
01 Kasım 2010, 16:26:06
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 01 Kasım 2010, 16:26:06 »



Zikir ve İnsan



Prof. Dr. İrfan Gündüz



Kur'ân-ı Kerîm'de "Abd", "Beşer" ve "İnsan" gibi isimlerle anılan insanın1, adıgeçen kelimelerle veya bu köklerden türetilmiş ifâdelerle ele alınması, konumuz açısından üzerinde önemle durulması gereken bir husustur.

Cenâb-ı Hakk, kulluk görevlerinin yalnızca kendisine tahsîsini emrettiği, ibâdeti ihtivâ eden âyetlerde insanoğluna, kul ve kulluk anlamına "abd" veya bu kökten türetilmiş isim ve fiillerle hitap etmiştir2. Bu yönü ve özelliği ile insan daha ziyâde fıkıh ilmine konu olmuştur.

"Beşer" vasfı ile de, insanın içyüzü, mâhiyeti, ne olduğu ve ne olacağı değil, genellikle dış cephesi ve zâhirî yönü dile getirilmiş, yaratılışı konu edinen, insanın tasvîrini ve görüntüsünü ifâde eden, sîretini değil de sûretini tanıtan âyetlerde "Beşer" veya bu kökten türetilmiş kelimeler kullanılmıştır3. Çünkü "Beşere" (Çoğulu; Beşer veya ebşar), cild ve deri demektir. Aynı kök başka kalıplara döküldüğünde ise müjde, hediye, güzellik ve sevinmek gibi mânâlara gelmektedir. Buna göre Kur'ân-ı Kerîm'de "Beşer" deyimiyle insanın bir taraftan dış yüzü, zâhiri ve sûreti, diğer yandan da içyüzü ifâde edilmeye çalışılmıştır.

Kûfeli bilginlere göre "Nisyan", Basralılara göre de "Ünsiyyet" kökünden türetildiği ileri sürülen "İns", "İnsan" ve "Nâs" vasfı ile, insanın Allah ile olan veya olması gereken irtibâtına ve iç bağlantısına işâret edilmiş, kulu ile kendisi arasındaki ma'nevî münâsebetlerin nasıl olması gerektiğini vurgulayan âyetlerde de Allah, insanoğluna "insan" veya türevlerini kullanarak seslenmiştir4. İnsan bu yönüyle daha ziyâde tasavvuf ilminin ve insanı bu eksikliklerinden arındırarak kemâle erdirmeye çalışan tasfiye ve tezkiye işlemlerinin konusu olmuştur.

Gerçekten de insana insan denilmesinin sebepleri îzah edilirken ileri sürülen fikirler bu bakımdan dikkat çekicidir.

l. O, cismi, sûreti ve bedeniyle halk, rûhu ve mânâsıyla da Hakk'la ünsiyet edebildiği , beş duyu organı aracılığı ile dış âlemden etkilendiği ve duygu alış-verişinde bulunduğu için "Ünsiyyet eden ve edilen" anlamında "Ünsan"'dan insan olmuştur.

2. İnsan, eşyâyı his, ilim ve akıl yoluyla idrâk edebildiği için, görmek, bilmek, duymak ve hissetmek anlamındaki "inâs"'tan türemiştir.

3. İnsan, değişen şartlara intibak edebildiği ve uyum gösterdiği için hareket etme ve değişme yeteneği anlamına gelen "Nevs"'ten türetilmiştir.

4. Çok unutan ve unutkan olduğu için "Nisyân" kökünden "İnsiyan" olmuş, hemzesi arap dili ve gramer kâidelerine göre fazlalık kabul edilerek atılmış ve "İnsan"'a dönüşmüştür5.

Çünkü insan, hiç unutmaması gereken Allah'ı unuttuğu, "Elest Bezmi"'nde Allah'a, O'nun emir ve yasaklarına bağlılığı ifâde eden ve evet anlamına gelen "Belâ" şeklinde verdiği sözünü ve Allah'ın emir ve yasaklarını unuttuğu, bu yüzden de uygulayamadığı için adı geçen unutkanlıklarının sembolü olarak çok unutan anlamına İnsan adı verilmiştir.

"Nâs" kelimesinin aslının çok unutan ve unutkan anlamında "Nâsî" olduğu, arapça dilbilgisi kâidelerine göre yâ harfi sâkin, sin harfi de kesreli olduğu için yâ harfi atılmış ve harekesi sin?e verilerek "Nâs"'ın ortaya çıktığı ileri sürülmüş ve böylece İbn Cübeyr, "Andolsun biz, önceden Âdem'e (o ağaçtan yememesini) tavsiye etmiştik. O, (bizim tavsiyemizi) unuttu. Biz onda bir azim (ve sebat) görmedik."6 âyetinde ifâde edilen insandaki unutkanlık za'fına delîl olarak göstermek istemişti7.

Araplar arasında söylenen: "İnsanların ilki, unutkanların da ilkidir." "Nisyan ile ma'lûl, nisvan ile ünsiyete düşkün olan insan, nasıl olur da bu iki tehlike arasından sıyrılarak kurtulabilir?" şeklindeki atasözleri bu açıdan değerlendirilebilir.

Gerek konumuz ve gerekse tasavvufî bakımdan aslolan insanın nisyan kelimesinden türetildiği ve onun unutkanlığının sembolik ifâdesi olarak kendisine insan denilmesinin gerekçeleridir. Buna göre tasfiye ve saffet'ten türetildiği söylenen tasavvufun yapmak istediği ma'nevî temizlik ameliyesinin asıl konusu, Hz. Âdem'den beri varlığı insanoğlunun fıtratında bulunan unutkanlıkları gidermek, insanın Allah'la şuurlu ve sürekli bir berâberliğini te'sîs ederek insanı "ihsân"'a8 erdirmek ve böylece onu, temizlenmesi gereken Allah'ı unutma lekesinden arındırıp insan-ı kâmil derecesine yükseltmektir.

Tasavvuf, "Nerede olursanız olun! Allah sizinle beraberdir."9 meâlindeki âyette açıklanan "Allah ile beraberliği" kulundan Allah'a doğru giden bir seyr içinde gerçekleştirmeye çalışır. Zira Cenâb-ı Hakk, her yerde hâzır ve nâzır, her zaman kullarıyla beraberdir. Aslolan ise kulların bu beraberliğin farkında olması, tavır ve davranışlarını buna göre düzenlemesi, hayatını Hakk'ın gözü önünde yaşanan bir hayata çevirmesidir.

Bu değerlendirmelerden sonra tasavvufun, arzettiğimiz tasfiye işlemini gerçekleştirmek isterken, insandaki giderilmesi gerekli en önemli eksikliklerden biri olan nisyân'ı nasıl gidereceği ve idealindeki kâmil insan modelini nasıl gerçekleştireceği? şeklinde bir soru akla gelebilir. Tasavvufun hemen hemen bütün ıstılahları aynı hedefe kilitlenmiş bir görünüm arzetse de, insanın nisyan za'fını zikirle, ünsiyyet za'fını da halvet veya uzletle gidererek kâmil hâle getirmek istediği ve böylece hem adını, hem konusunu hem de metodunu Kur'ân-ı Kerîm'den alan bir ilim olduğu çok rahat söylenebilir.

Zikir; hatırlamak, anmak, düşünmek, adı geçmek, hatırdan çıkarmamak, hatırlayıp gereğini yapmak, geçmişte başımıza gelip te unuttuğumuz bir şeyi yeniden aklımıza getirmek gibi anlamlara gelen arapça bir kelime olup, unutkanlığın, ğaflet ve nisyanın zıddı olarak kullanılır10.

Genellikle zikir kelimesiyle, zihin ve düşüncenin geçmişte olup biten bir işe uzanması ve onun hâfızaya yeniden getirilmesi kastedilir. Nisyan ise, emâneten tevdî edilen bir şeyi, kalp za'fı veya ğafletle, ya da kasıtlı olarak unutmak demektir. Herhangi bir işi hatırlamak, fikri ve düşünceyi ona bağlamak, onunla zihnî bir alâka kurmak anlamına gelir.

"Zikir" ile "Hâtır" arasındaki en önemli nüansın da bu noktada ortaya çıktığı ileri sürülmektedir. Zikir, bizde mâzîsi olan ve geçmişi bulunan unutulmuş bir işin yeniden hatırlanması, Hâtır ise, herhangi bir duygu veya düşüncenin ilk defa gönlümüzde doğması ve taze taze aklımıza gelmesi demektir11. Aradaki bu incelik ve anlam farkı dikkate alındığında, Kur'ân-ı Kerîm'de geçen zikir kelimeleri üzerinde daha farklı değerlendirmelerde bulunmak ve değişik düşünceler ileri sürmek mümkündür.

"Elest Bezmi"'nde Allah'a "Bela" diyerek evet sözü veren, dünyâya geldikten sonra bu sözünü unutan ve söz veren sanki başkasıymışcasına sözüne aykırı davranışlar içinde bulunan insanın, rûhu üzerinde cereyan etmiş böyle bir mu'âhedeyi ve Mîsâk'ı hatırlaması, gerçekte zikr ile kuldan istenen husûsun ne olduğunu açıkça ortaya koyar.

Kur'ân-ı Kerîm'in pekçok yerinde geçen "Allah ile olan ahdi bozma" veya "Allah'a karşı verilen sözü yerine getirme ve gereğini yapma" anlamındaki ifâdeler, bazı müfessirler ve özellikle sûfîler tarafından "Elest Bezmi"'nde cereyan eden "Mîsâk Meclisi"ne yönelik olarak değerlendirilmiştir.

"Onlar ki, söz verip bağlandıktan sonra Allah'a verdikleri ahdi bozarlar..."12, "Mü'minlerden öyle erkekler var ki, Allah'a verdikleri sözde dururlar. Onlardan kimi ahdini yerine getirdi (şehid oluncaya kadar çarpışacaklarına söz vermişlerdi, çarpıştılar ve şehid düştüler), kimi de (şehitliği) beklemektedir; sözlerini asla değiştirmemişlerdir."13, "...Kim ahdini bozarsa, kendi aleyhine bozmuş olur. Ve kim Allah'a verdiği ahdi tutar (ve gereğini yerine getirirse) Allah ona büyük mükâfât verecektir."14 âyetleri konunun bu yönüne işâret etmesi bakımından önemlidir.

Bütün bu ifâdelerden anlaşılıyor ki, zikir, bir tefekkür ve düşünce ameliyesi, Hakk'ın hatırlanması ve hatırlanılanın te'sîrinde kalınması işlemidir. Bu anlamda zikir, kul ile Allah arasındaki engelleri kaldıran, insandaki nisyan eksikliğini gideren, kişiyi zihnî, fikrî ve şu'ûrî dağınıklıktan kurtararak Allah'a kavuşturan önemli bir eylemdir. "Vuslat" denilen Allah'a kavuşma veya kavuşturma işi Allah'tan kuluna değil, kulundan Allah'a doğru yönelen bir şuûr ve bilinç işâretidir.

"Unutur unutmaz Rabb'ini hemen zikret"15 âyeti ile "Zikirle Allah arasında perde yoktur."16 hadîsi, zikirle nisyan arasındaki ilişkiyi göstermesi açısından mühimdir. Böylece zikrin insanı nasıl nisyandan arandırarak Allah'a götürmek istediği daha rahat anlaşılmış olur. Zikrin temizlemek istediği nisyânın birinci vechesi Allah'ı, O'nun emir ve yasaklarını unutmamak ve hayatımızda hakim olmasını sağlamaksa, ikinci vechesi de insanoğlundan unuttuğu için hatırlaması istenen Allah'a verdiği sözü gündeme getirmek, Allah'ı gerek iç, gerekse dış hayatında hükümran kılmaktır.

Dipnotlar: 1. Fârûk Ahmed ed-Düsûkî, İstihlâfü'l-insân fi'l-ard, İskenderiye, TY., 5,85. 2. Râğıb el-Isfehânî, el-Müfredât fî Ğarîbi'l-Kur'ân, Kahire l970, 479-480. 3. A. eser, 61-63; Nihat Keklik, Allah, Kâinat ve İnsan, İstanbul 1967, 129. 4. Firuzâbâdî, Besâiru zevi't-temyîz, Kahire 1406/1986, II, 31-32. 5. el-Isfehânî, Age., 34; İbn Manzûr, Lisânü'l-arab, Kahire 1977, I, 147-150; Firuzâbâdî, Age., II, 31-32; Âsım Efendi, Kâmûs Tercümesi, İstanbul 1305, II, 871-873. 6. K.Kerîm, Tâhâ, 20/115. 7. el-Isfehânî, Age., 34; İbn Manzûr, Age., I, 147-150; Firuzâbâdî, Age., II, 31-32; Âsım Efendi, Age., II, 871-873; Nicholson, The Mystics of İslâm, 15; A. Shimmel, Tasavvufun Boyutları, 155. 8. Buhârî, İman, 37; Tirmizî, İman, 4; İbn Mâce, Mukaddime, 9. 9. K.Kerîm, el-Hadîd, 57/4. 10. el-Isfehânî, Age., 259; Firuzâbâdî, Age., III, 9-16; Âsım ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Zikir ve İnsan
« Posted on: 29 Mart 2024, 02:56:02 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Zikir ve İnsan rüya tabiri,Zikir ve İnsan mekke canlı, Zikir ve İnsan kabe canlı yayın, Zikir ve İnsan Üç boyutlu kuran oku Zikir ve İnsan kuran ı kerim, Zikir ve İnsan peygamber kıssaları,Zikir ve İnsan ilitam ders soruları, Zikir ve İnsanönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes