> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Zekat ve faizin hayatımızdaki yeri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Zekat ve faizin hayatımızdaki yeri  (Okunma Sayısı 519 defa)
28 Ekim 2010, 15:35:52
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 28 Ekim 2010, 15:35:52 »



Zekat ve Faizin Hayatımızdaki Yeri


Doğrudan cüzdanımızla alakalı bu iki terim için Rabbimiz'in emri; faizden uzak durup, zekâtı vermemizdir. Bu konu ile alakalı olarak Bediüzzaman Hazretleri; bütün sosyal kargaşa ve düşmanlıkların ve bütün kötü ahlakın kaynağı olarak “Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse, bana ne.” ve “Sen çalış ben yiyeyim” anlayışını nazara vermiştir.

Sosyal hayatımızda zenginler ve fakirlerin bir arada yaşayabilmelerinin lüzumu olan dengenin esası, zenginlerden fakirlere merhamet ve şefkat, alttan üste ise hürmet ve itaattir. Avrupa medeniyeti bu dengeyi sağlayamadığı için bu iki tabaka arasındaki sosyal barış, bütün hayır cemiyetleri ve zorlayıcı kanunlara rağmen tesis edilememiştir. Bu tespitte yine Bediüzzaman Hazretlerinindir.

Zamanla geliştirilen bir takım sosyal muhtevalı ekonomik enstrümanlar ile müdahale söz konusu olsa dahi yine de yetersiz kalmaktadır. Avrupa'da yaşanan iktisadi kriz öncesinde başlayan faizsiz bankacılığın yaygınlaştırılması gayretleri bunun tezahürüdür.

Zekat ve faizin şahsi ve sosyal hayatımızdaki yansımaları, tabii ki Kur'an medeniyeti veya Avrupa medeniyetini referans almamıza göre değişecektir. “İsraf şükre zıttır… İktisat ise nimete karşı kazançlı bir ihtiramdır… İktisat eden geçim sıkıntısı çekmez.” Nurani prensipleri doğrultusunda zaruri ihtiyaçları ile diğer ihtiyaçlarının sıralamasını doğru yapıp, buna uyan bir mümin elbette faizli krediye ihtiyaç hissetme- yecektir. Kredi kartlarının suiistimali ve faizli krediye olan talebin arkasında muhakkak bu hırs ve iktisatsızlık yatar. Kazancının tümünü harcayan elbette ki hesapta olmayan ödeme ile zorda kaldığında faize yanaşacaktır. Müminde akıbet ise, ehli dünyaya göre daha dehşetli olacaktır. Amerika kıtasını yeniden keşfedermiş gibi ahu figan edecektir. Böylesine acımak elbette ki nafiledir. Faizli kredi kefaletinden doğan mahrumiyetler ve perişanlıklar da bunun katlamalı ahmaklığıdır. Yani biri faizle borç alırken onun bu durumuna bir nevi fetva verir gibi ona kefil olmak, dünyevi ve uhrevi hüsranı baştan kabullenmek demektir.

Zorda kalıpta mecburen ya doğrudan faiz ödeyenden ya da dolaylı olarak bankalardan faiz alan bir kimse de hem bu dünyada hem ahrette hüsranda demektir. “Faizin kap ve kapıları hükmündeki bankaların faydası ancak gâvurların en fenalarınadır” tespitinde bulunan Aziz üstadımız bu gerçeği nazara vermektedir. Zehirli bir bala benzeyen faiz geliri hem çalışma azmini köreltecek, hem de insandaki fıtri şefkat ve merhamet duygularını söküp atacaktır. Adeta başkasının hayat suyu olan kanla beslenme duygusu insanda yerleşmeye başlayacaktır. Zorla da olsa başkası ne kadar çok verirse, o da o kadar çok semizleyecektir.

Ticaretle uğraşan müminlerin maruz kaldığı finansman sıkıntılarına faizsiz bankacılık müessesesinin çözümleri hızla yaygınlaştırılarak sunulmalıdır. Sıkıntılı tacir öncelikle bu kurumlar- da derdine çare aramalıdır.

Esnaf Kefalet ve Kredi Kooperatiflerini suiisti- mal edip, talan edenlerden devletin müfettişlerince hesap sorulmalı ve bu kooperatifler rehabilite edilmelidir. Bir nevi ticari şirket statüsünde olan kooperatiflerin kendi bünyesinde ortaklarına “masraf karşılığı” dağıttığı kredi kanaatimizce faizsiz kredi sayılmaktadır. Çünkü ödenen makul fazlalıktan hem kurumun giderleri karşılanmakta hem de artan kısım yine ortakların esas sahibi olduğu kooperatifte kredi olarak tekrar dağıtılmak üzere finansal kaynağa dönüşmektedir. Tabii ki bunun fıkhı yönü ehlince değerlendirilebilir. Ama her halükarda finansman zorluğunda kalan küçük esnaf ve sanatkâr faizli bankalar yerine buralarda kendine çözüm aramalıdır.

Fakirin hakkı olan zekât toplumda yaygınlaş- mış olsa, senkronize olarak zaten fakirlerce faizli krediye olan talepte bu derece azalacaktır. Gerçi bu bir zihniyet ve inanç meselesidir.

İman zafiyetindeki müslümana helal-haramlık tesir etmedikten sonra netice gene hüsran olacaktır. Demek ki helal kazancından zekâtı verebilmek imanın kuvveti ile olabileceği gibi faiz illetinde de asıl olan iman zafiyetidir.

İslam'ın şartlarından olan zekât doğrudan serveti hedef almadığından servet düşmanlığına konu olamaz. Çünkü birden çok gayrimenkulü olan biri ancak bunların kira gelirlerinin; oda harcamadan arta kalan kısmının bir yıl geçtikten sonra kırkta birini vermekle mükelleftir. Zekâta konu olacak meblağ bir yıl geçmeden tekrar yatırıma dönüşmüş ise buna da zekât gerekmeye- cektir. Yatan servet zekâta konu olmaktadır. O halde faizin yasaklanması, zekâtın farz olması bir nevi servetin çalışmasını, ekonomiye aktif katılmasını teşvik etmektedir.

Milli gelirin hakkaniyetli sosyal paylaşımında faizin haramlığı ve zekâtın bu rolü maalesef laiklik prensibi zorlaması ile resmi otoritelerce dikkate alınmamaktadır. Cuma hutbelerinde bile hiç bahsedilmemektedir. Toto, loto, piyango gibi bahis oyunlarının, gelirlerin sosyal paylaşımına katkıda bulunduğu hezeyanı da yine maalesef iktisat fakültelerinde ders olarak anlatılmaktadır. Faizin zararlı olduğunu Avrupa kabul edip, faizsiz bankacılık ne zaman Avrupada yaygınlaşırsa biz de o zaman “demek ki doğru olan bu imiş” demek zorunda kalacağız.

Fertlerde ve toplumda akıl ve izan susar, nefis ve taklitçilik hükmederse kafasını örse vurur gibi dağıtması, kaçınılmaz hüsrandır. İsraf ve faiz kıskacında fertler, şirketler iflası yaşarken, devlet- ler de bundan nasibini alacaktır. Göstermelik, bağımsızlık yaygaraları, diğer devletlerin boyun- duruğuna girmeye engel olamayacaktır. Allah korusun böyle bir süreçte laiklik ne işe yarar tartışılabilir.
Laikliği zamanımızda fiili bir durum olarak değerlendiren Bediüzzaman Hazretleri bu durumu bir nevi otonom bir süreç olarak tespit etmiştir. Ama laiklik dini yaşamayanlara hürriyet verdiği gibi, dindarlara da aynı hürriyeti vermelidir demiştir. Kur'anın hitabının her asra baktığını ve bu hitabın doğruluğunun ispatını da en zor şatlarda pervasızca haykırmıştır.




Oğuz KİRAZ
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Zekat ve faizin hayatımızdaki yeri
« Posted on: 27 Nisan 2024, 06:21:31 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Zekat ve faizin hayatımızdaki yeri rüya tabiri,Zekat ve faizin hayatımızdaki yeri mekke canlı, Zekat ve faizin hayatımızdaki yeri kabe canlı yayın, Zekat ve faizin hayatımızdaki yeri Üç boyutlu kuran oku Zekat ve faizin hayatımızdaki yeri kuran ı kerim, Zekat ve faizin hayatımızdaki yeri peygamber kıssaları,Zekat ve faizin hayatımızdaki yeri ilitam ders soruları, Zekat ve faizin hayatımızdaki yeriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes