๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 08 Aralık 2010, 19:42:51



Konu Başlığı: Zehirli Bal
Gönderen: Hadice üzerinde 08 Aralık 2010, 19:42:51
Zehirli Bal


Günah zehirli bir baldır. İnsan zehirli balın sancısını hemen idrak edemez. Önce tatlı ve hoş gelir. Fakat son­ra zehrin kıvrandıran sancısı başlar ve insan karanlık girdap­lara, çıkmaz sokaklara ve limansız sahillere sürüklenip gider.

 

Çağın en büyük imtihanı olan cinsellik de yanlış yolda kul­lanıldığında "zehirli bal" halini alır. İşte size zina günahına düşüp gönlünü zehirleyen, ancak ardından pişmanlık duyan bir sinenin feryadı:

 

"Sakın yuvanızda bulamadığınız mutluluğu dışarıda ara­mayın, hele sanal ortamda hiç! Benim gibi hüsrana uğrarsınız sonra... Eğitimli olmak, inançlı bir aileden gelmiş olmak yet­miyormuş şeytanın tuzağına düşmemeye...

 

Şimdi nasılım biliyor musunuz? Aynı uyuşturucu krizine giren biri gibi... Yalan bir hayat kurmuştum kendime gerçek­lerden uzak... İçi sadece günah kokan, hem de buram bu­ram... Ve ondan zevk alan bir kalp, hızlı hızlı heyecanla çar­pan... N'olur kınamayın beni... İnsan düşebiliyormuş...

 

Ama artık neye karar verdim biliyor musunuz? Önce bede­nimi temizleyeceğim, sonra ruhumu... Sonra annemi arayaca­ğım, ona müjdeyi vereceğim namaza başladığımı söyleyerek...

 

Sonra kaç zamandır ilgilenmediğim yuvamı tekrar gözden ge­çireceğim. Eşime daha sıkı sarılacağım, dostlarımın gönlünü alacağım... Ve en önemlisi msn adresimi artık kullanmayaca­ğım. Yapacağım bunu!

 

Ama siz kıymetli büyüğümden bir isteğim var. Lütfen be­nim için dua edin. N'olur yalvarırım size şeytanın yakamdan düşmesi için dua edin. Beni bana bırakmayın. Karıncaların yu­vasını bozmamak için yere bakarak yürüyen ben, kendi yuva­mı bozmak istemiyorum."

 

Bir bakışla batma!

 

Günümüzde bu şahıs gibi daha nice insan var, bir bakışla batan, bir düşünüşle girdaplara kapılan... İnsan, bir bakışta, bir duyuşta öyle hayallere dalar ki; o ilk adım, pratiğin zemi­nini de hazırlar. Adım adım, farkında olmadan sürüklenir çık­mazlara...

 

Şeytanın hayale attığı her sahnecik, her bir karecik, hayal kamerasında bir film halini alır; günah zakkumlarına sebebi­yet verir. Hele bir de insan, nefsin kölesi haline geldi mi, zih­ne yer eden sahnelerin pratik sahaya yansıması sıradan bir şey halini alır.

 

Bütün günahlar önce hayalde belirir ve daha sonra niyete, karara ve pratiğe taşınır. Öyleyse, hayali bulandıracak her dü­şünceyi bir yılan, zihinde günah sahneleri oluşturacak her su­ret ve fikri de bir akrep bilip bu sinsi düşmanların ağına düş­memeye, düşmüşse kurtulmaya çalışmak samimi bir kulun hedefi olmalıdır.

 

İnsan, hangi atmosferde, neyin tesiri ve manyetik sahası içindeyse, hayalinde canlanacak resim ve suretler de, daha zi­yade o türden olur.

 

Sinemada veya televizyon karşısında, nefsin hoşuna giden ve onu şehvete çağıran müstehcen manzaraları seyreden bir kimsenin; o anda ve o ruh haletiyle kaldığı süre zarfında ken­disinin ve diğer insanların anketini düşünmesi, Allah Resulü'nün yüce adını mahrum gönüllere duyurma yolları arama­sı ne kadar mümkün olabilir?

 

Sabah-akşam gayr-ı meşru sahneler gören, meşguliyetleri­nin çokluğundan şikâyet edip hayırlı işlere vakit bulamadığın­dan yakındığı halde saatlerce internet sitelerinin kir fırtınası­na razı olan, kafa ve kalbini onlarla yaralayan ve o yaraları gözyaşlarıyla pansuman etmeyi düşünmeyen bir insan, mü'min de olsa, imanın lezzetini duyamayacak, o lezzeti baş­kalarına da duyurma bahtiyarlığını yakalayamayacaktır.

 

Rabbimiz hangi gençleri beğeniyor?

 

Dünya fanidir, geçicidir; ama burada yapılması gereken lü­zumlu işler pek çoktur. Çünkü, ahiret ve ebedi huzur yeri olan cennet dünyada kazanılacaktır.

 

Bundan dolayıdır ki, aklı başında olan kimse fuzuli şeyler­le uğraşıp değersiz insan durumuna düşmez.

 

Manasız ve lü­zumsuz bilgileri, hayali bulandıran görüntüleri, kalbi hançer­leyen sahneleri, daha açık bir ifadeyle müstehcenlik saçan ga­zete, dergi ve kitapları takip ederek zihnini karıştırmaz. Al­lah'ın bir nimeti olarak pek hayırlı faaliyetlerde kullanılabile­cek interneti ve televizyonu hayalinin, şuurunun, kalp ve ka­fasının katili haline getirmez.

 

Nitekim Peygamber Efendimiz de, "Bir insanın faydasız ve ahiret hesabına kıymeti olmayan işleri terk etmesi onun Müs­lümanlığının güzelliğindendir" (Tirmizi, Zühd 11) buyurmuş­lardır.

 

Günümüzün üst üste yığılmış dert ve problemleri Cenab-ı Hakk'ın sevgisine mazhar gençleri beklemektedir. Dünyanın kararan ufku, gönlü temiz o yiğitlerin ışığına muhtaçtır.

 

Kimdir onlar? Vasıfları nedir o bahtiyarların? Bu soruların cevabı da Efendimizin şu mübarek ifadesindedir:

"Cenab-ı Allah, eğlencelere ve nefsin isteklerine karşı için­deki arzu ve meyle hâkim olan bir genci pek beğenmekte ve ondan hoşnut olmaktadır." (Müsned, 5/264)

 

Öyleyse, Allah'ın sevgisine mazhar bir genç, bilgisayar ya da televizyon ekranından gazete sayfalarına kadar, gözünün ilişebileceği her türlü çirkin sahne ve görüntüye karşı tetikte olmalı, iradesiyle onlara bakmamalı, "Bir kereden, bu kadarcıktan bir şey olmaz" şeklindeki şeytan hırıltılarına kanmamalıdır.

 

Çarşı-pazarın hakkını verin

 

Çarşı-pazarda, okul ve işyerinde bize düşen, dışarının hak­kını vermektir. Dışarının hakkı da, Allah'ı ve Resulü'nü anlat­ma gayretidir. Sahabe-i Kiram Efendilerimiz, çok defa hak ve hakikati anlatmak için dışarıya, çarşı-pazara çıkarlardı. Böyle bir gaye ile çıkanlar, sokağın ve yolun hakkını vererek günah­lara girmekten korunmuş olurlar. (Buhari, Mezalim 22)

 

Bizim bütün gayretimize rağmen üzerimize yine de sağdan soldan irademiz haricinde gelip, kalp ve ruhumuza bulaşan çamur ve lekeler olabilir. Bu türlü durumlarda ise, hemen töv­benin ve ibadetlerin himayesi altına girip Cenab-ı Hakk'a yö­nelmek, günahları yıkayıp temizleyecek olan gözyaşlarına sı­ğınmak gerekir.

 

Namazlar, Allah (c.c.) indinde günahları silip süpüren vesileler­dir. Hadiste, farz namazların namaz aralarında işlenen küçük günahlara kefaret olduğu ifade edilir. Rabbimize karşı yaptı­ğımız kulluklar, eda ettiğimiz namazlar, İNŞAALLAH elimizde olmadan ve irademizi aşarak gelip bize çarpan günahlara ke­faret olacaktır.

 

 

M. Ali Seyhan