> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Zâti Muhabbet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Zâti Muhabbet  (Okunma Sayısı 849 defa)
13 Kasım 2010, 15:08:04
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 13 Kasım 2010, 15:08:04 »



Zâti Muhabbet


Abdurrahman Candan


Sufiler arasında meşhur olan bir hadise göre Allah Teala bu âlemi zatını bilinmesi ve sevilmesi için yaratmıştır. Bu sebeple sufiler hem Rablerini her şeyden çok sevmişler, hem de bizlere muhabbetullahın yollarını göstermeye çalışmışlardır. İmam Rabbanî hazretleri için sülukun en önemli hedefi muhabbetullaha ve özellikle de zâtî muhabbete ulaşmaktır. Zâtî muhabbet Allah’ı hiçbir karşılık beklemeden ve sırf sevilmeye layık olması sebebiyle sevmektir. “Bana Seni gerek Seni” şeklinde Yunus’un şiirinde ifadesini bulan bu sevgi; dünyevî veya uhrevî hiçbir menfeati düşünmeden, Rabbi katıksız bir muhabbet ile sevmek demektir.

İmam’a göre Hakk Teâlâ dışında bu dünyada gerçek manada sevilmeye layık hiçbir şey yoktur: “Bu dünyada Vâcibu’l-vücud (celle şanuhunun) Zâtının dışında istenmeyi ve aranmayı hak eden hiç bir şey yoktur. Çünkü bu dünya fani olmaya mahkumdur, asıl iş zor da olsa kolay da olsa Hak subhanehû’nun rızasına ulaşmaya çalışmaktır. (150. mektup)

İmam’a göre hak yolun yolcusu sadece dünyevi arzuları ve sevgileri terk etmekle yetinmemeli, kemale erdikçe Allah Teâlâ’nın Zâtı dışındaki uhrevî sevgilerden de vazgeçmelidir. Tasavvufî terbiyenin hedefi salikin cennet ve nimetlerini elde etmesi, ahirette keyif sürmesi değildir. Gerçek sufi Hakk’tan başka her tür hedefi gönlünden çıkaran kimsedir. Muhammed Lahori’ye yazdığı bir mektubunda şöyle der:

Seyr u süluktan maksat nefs-i emmareyi her tür kötülüklerden arındırmak suretiyle nefsâni arzulardan kaynaklanan batıl ilahlara kulluktan kurtulmak, gerçek mabud olan Allah Teala’dan başka kıbleye yönelmemek, Allah’ın üzerine hiçbir dini veya dünyevi amacı koymamaktır. (35. mektup)

Her ne kadar cenneti istemek, cehennemden sakınmak gibi hedefler ebrar için makbul birer hedef olsa da, süluk yolunda mesafe katetmiş mukarreb kullar için bunlar eksiklik sayılır. Zira mukarreb kullar Allah’tan başka kimseyi kendilerine amaç edinmezler. İşte bu yüce makama erişmek Hakk’tan tam bir rıza halinde bulunmaya bağlıdır. İbrahim Hakkı hazretlerinin tabiri ile “Hoştur bana senden gelen, ya gonca gül yahud diken, kahrın da hoş lütfun da hoş” diyebilenler, kendini aşıp Hakk’ta fani olabilenler ancak bu yüce makama erişebilir.

Bu makama erişmek, nimet ve külfetin eşitlendiği zâti muhabbet ve fenânın gerçekleşmesine bağlıdır. İşbu zâti muhabbet makamında Allah’ın verdiği musibetlere karşı duyulan lezzet hali yine O’nun verdiği nimetlerden duyulan lezzetle eşittir.  (35. mektup)

Peki, bu durumda salikin cennet istemesi ve oradaki nimetlere gönül vermesi doğru olur mu? İmam’a göre ariflerin cenneti istemesi ile saliklerin ve avamın istemesi arasında büyük fark vardır. Ariflerin cenneti istemesi; Allah’ın rızasının orada olması ve cemalullahın ancak cennette temaşa edilmesindendir. İmam’a göre salik böyle zâti bir sevgi ile Allah’ı sevip, uhrevi konularda bile nefsinin hazlarından vazgeçmeden  ihlâsın hakikatine erişemez:

İşte ihlâsın hakikati ve batıl ilahlardan kurtulmak bu makamda gerçekleşir. Kelime-i tevhid bu demde sıhhat bulur. Bundan başkası ise boşa kürek çekmek olur. Mahbubun (Allah’ın) nimet ve ikramını gözetmeksizin oluşan zâti muhabbet ele geçmeden iş sağlıklı olmaz. Her tür batıl şirki yakıp yok eden bu zâti muhabbet olmadan mutlak fenâ da ele geçmez. (35. mektup)

İmam zâti sevgiye ulaşmak için Allah’tan gelen her şeye razı olmanın, özellikle kahır ve celâl tecellileri karşısında sevinç duymanın gerekli olduğunu şu sözleri ile ifade eder:

Bu büyük makamın birinci şartı, sevgili hakkında hüsnüzan beslemektir. O kadar ki sevgili eline bıçağı alıp seven kimseyi boğazlasa, onu lime lime etse, seven kimse bunun kendisi için hayırlı olduğuna inanmalıdır. Sevgilinin yaptığı işlere karşı gücenme duygusu ortadan kalktığı zaman hüsnüzan oluşur ve böylece bütün nisbet ve itibarlardan uzak olan zâti muhabbet başlar. Bu makam sevgili Peygamberimize mahsustur. Öyle sanıyorum ki bu makam rıza makamından daha üstündür. Zira rıza makamında sadece sevgiliden gelen acıya karşı gücenmemek vardır. Halbuki bu makamda gücenmek bir yana, (sevgilinin cefasından) lezzet almak söz konusudur. Sevgilinin cefası arttıkça lezzet ve ferahlık duygusu da o derece artar. (II. Mektup 33)

Bu sebeple İmam Rabbanî, hamdi şükre tercih eder, zira hamd  Hakk’ın zâtına yapılır. Halbuki şükür Hakk’ın zâtına değil daha çok O’nun ikramlarına yani fiillerine karşılık olarak yapılır. Hamdde hamd edilenin güzelliği ve kemalatı tefekkür edilirken, şükürde kula erişen ihsanlar göz önüne getirilir.  Bu bakımdan hamd övgü itibariyle daha yüksek ve daha kalıcıdır. Şükür ise böyle değildir, zira sadece nimete karşı yapılan şükür kısa sürelidir, ve nimetin ortadan kalkması ile ortadan kalkar. (II. Mektup 33)

İşte bu sebeple salik, Rabbine karşı hamd duygusunu daha çok geliştirmeli, sadece ihsanlara karşı yapılan şükür duygusu ile yetinmemelidir. Bu makama ulaşmak isteyen maldan, candan ve evlattan geçebilecek cesarete ve metanete sahip olmalıdır, bu sevgi her insanın satın alabileceği ve güç yetirebileceği bir şey değildir.

Sevgili dostum! Elem ve sıkıntı muhabbetin gereklerindendir, dervişliği seçene elem ve gam mutlaka lazımdır. (140. mektup)

Peki, bunun sebebi nedir? İmam’a göre mahbub yani Rabb Teala, kendini seven kulunun gönlünün kendinden başka hiçbir şeye asılı kalmasını istemez, bu sebeple de dünyadaki her şey ile ona cefa ederek muhibbi bunlardan soğutur. Böylece Hakk’ı seven sadece Rabbi ile sükûn bulur, ondan başkasından mecburen ayrı kalır. Hâlbuki nefisler hiçbir zaman sıkıntıdan ve belalardan hoşlanmaz, onlardan kurtulmak ve madde ile sükûn bulmak isterler, bu ise İmam’a göre salikin faydasına bir şey değildir:

Bu makamdan kurtulmayı istemek nefsini fitneye atmaktır. Nefsini tamamıyla sevgiliye teslim etmen, ondan gelen her şeye razı olman, yüz ekşitmeden ve itiraz etmeden kabul etmen gerekir. (140. mektup)

Yüce Rabbimiz bizlere maneviyat yolunun en yüce noktasını ulaştırıp bizleri mukarreb kullarından eylesin, O’nun muhabbetini taşıyabilecek kuvveti versin. Âmin

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Zâti Muhabbet
« Posted on: 19 Mart 2024, 10:54:59 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Zâti Muhabbet rüya tabiri,Zâti Muhabbet mekke canlı, Zâti Muhabbet kabe canlı yayın, Zâti Muhabbet Üç boyutlu kuran oku Zâti Muhabbet kuran ı kerim, Zâti Muhabbet peygamber kıssaları,Zâti Muhabbet ilitam ders soruları, Zâti Muhabbetönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes