> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Zaman hangi zamandır zamanın ilacı nedir ?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Zaman hangi zamandır zamanın ilacı nedir ?  (Okunma Sayısı 732 defa)
21 Ekim 2010, 21:45:42
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 21 Ekim 2010, 21:45:42 »



Zaman Hangi Zamandır,Zamanın İlacı Nedir?


İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin temel esprisi ve sebebi, Cenab-ı Hakk'a iman etmek, O'nu tanımak ve O'na ibadet etmektir. Evet görünüşte hiçbir vazifesi görünmeyen ve bütün kainatı kendisine bir cihetle hizmetkar eden bu insanın, kainat üstü bir vazifesi bulunması icab ediyor. Her soruya ve soruna hakiki derman olan Kur'an-ı Hakim, insanın zahiren ehemmiyetsizliği ve vazifesizliği ile birlikte, tüm kainata reis ve sultan olmasının hikmetini şöyle izah etmektedir: “Ben, cinleri ve insanları ancak Beni tanısınlar ve Bana îman ve ibâdet etsinler diye yarattım.” (Zâriyat Sûresi, 51:56) Demek asıl mesele imandır ve o iman içerisinde derinlik kazanarak ibadete yönelmektir. Imanın derinliği ibadetlere zenginlik kattığı gibi, ibadetlerin ciddiyeti de imana değer katmaktadır. Bu iki unsur da Allah'a olan marifetimize ve muhabbetimize basamak ve temel oluşturmaktadır. Böylece insan tarifi mümkün olmayan bir manevi huzur, saadet ve hazlara sahip olur.

Ilahi marifete veya iman hakikatlerinin derinliğine ulaşmakta çeşitli yöntemler vardır. Elbette bu yöntemler hem insanların farklı ruh haletine hem de zamanların durum ve vaziyetine göre değişiklik arz etmektedir. Bazı insanlar uzun bir yolla isteklerine kavuşmayı irade ederken, bazıları kısa yoldan emellerine ulaşmaya çalışabilir. Bazı zamanlara göre çok güzel ve kaliteli gibi görünen bir mal, başka zamanlarda çok basit ve ehemmiyetsiz görünebilir. Kışın ısrarla aradığımız ve piyasaya çıkardığımız elbiselerimizi yazın görmeyi bile istemeyiz. Bazı insanların rahatlıkla kullandığı bazı ilaçların, farklı mizaçlarda olanların kullanmalarının zararlı olması gibi.....

Evet bu zaman, ahirzamandır. Bu zamanın insanı çok aceleci, sonuca hemen ulaşmak isteyen, tahammülsüz, çok şeyleri kısa bir zaman sürecinde halletme eğiliminde olan bir yapıya sahiptir. Bediüzzaman'ın tabiriyle bu zamanın “seriüsseyr- çok hızlı olan, süratle akan” gibi bir özelliği vardır. Geçmiş zamanlara göre çok bariz ve açık bir farklılığa sahip olan bu asrın insanının,  Elbette ilahi ve imani marifete ulaşma sistemi de zamana uygun olmak gerektir. Çünkü Allah, hem Adil hem de Hakimdir.

Zamanımızın ve ülkemiz topraklarının yetiştir- diği parlak ve nadide bir şahsiyet olan Bediüzza- man, bu konuda çok çarpıcı açıklamalar yapmakta- dır. Bu konuda birkaç örnek vermek münasip olacaktır. Şöyleki:

1-“I'lem eyyühe'l-aziz! Tevfik-i Ilâhî refiki olan adam, tarikat berzahına girmeden zahirden hakikate geçebilir. Evet, Kur'ân'dan, hakikat-i tarikati, tarikatsiz feyiz suretiyle gördüm ve bir parça aldım. Ve keza, maksud-u bizzat olan ilimle re ( iman ve islam esaslarına bakan yüksek ilim ler) ulûm-u âliyeyi ( alet ve yardımcı ilimler) oku- maksızın isâl edici bir yol buldum. Serîüsseyir olan bu zamanın evlâdına, kısa ve selâmet bir tarîki ihsan etmek rahmet-i hâkimenin şânındandır.” ( Mesnevi-i Nuriye, s)

Demek bu zamanda Allah'ın yardımına mazhar olan birisi, uzun yıllar çalışmasına ihtiyaç kalmayacak şekilde, kısa zamanda hakikate ulaşabilir. Bu noktadan uzun bir zaman çalışarak ancak hakikate ulaştıran tarikat ve medreselerde öğretilen alet ilimlerinin tahsiline gerek kalmadan, istenen mertebeye kısa zamanda ve emniyetli bir tarzda erişilebilir. Bediüzzaman'a göre bunun sebebi, insanların kabiliyetlerinden öte süratle akan bir nehir gibi olan bu asırda bizi yaratan Allah'ın rahmet, hikmet ve adaletle geçmiş asırlardaki insanlara yetişebilmemizi veya geçebilmemizi irade etmesidir.

2- “Ehl-i velâyetin amel ve ibadet ve sülûk ve riyazetle gördüğü hakikatler ve perdeler arkasında müşahede ettikleri hakaik-i imaniye, aynen onlar gibi, Risale-i Nur, ibadet yerinde, ilim içinde hakikate bir yol açmış; sülûk ve evrad yerinde, mantıkî burhanlarla ilmî hüccetler içinde hakikatü'l-hakaike yol açmış; ve ilm-i tasavvuf ve tarikat yerinde, doğrudan doğruya ilm-i kelâm içinde ve ilm-i akîde ve usûlü'd-din içinde bir velâyet-i kübrâ yolunu açmış ki, bu asrın hakikat ve tarikat cereyanlarına galebe çalan felsefî dalâletlere galebe ediyor, meydandadır.” (Emirdağ Lâhikası I, s:  91)

Yine ahirzamanın özelliğinden kaynaklanan ve bu zamanın manen perişan insanlarına ilahi bir yardım ve rahmet eseri olarak, ilmin gücünden istifade edilerek hakikate ulaşmanın yolu açılmıştır.

Evet geçmiş asırlarda fevkalade makbul olan ve süluk ve riyazet sistemi üzerine kurulu olan tasavvuf ve tarikat mesleği yerine, bu zamanda ilim ve mantığın kullanılması hakikate ve Velayet-i Kübra dediğimiz özel bir makama ulaşılabilir.

3-”Hem iman yalnız ilim ile değil; imanda çok letâifin hisseleri var. Nasıl ki, bir yemek mideye girse, o yemek muhtelif âsâba, muhtelif bir surette inkısam edip tevzi olunuyor. Ilimle gelen mesâil-i imaniye dahi, akıl midesine girdikten sonra, derecâta göre ruh, kalb, sır, nefis, ve hâkezâ, letâif kendine göre birer hisse alır, masseder. Eğer onların hissesi olmazsa noksandır." ( Mektubat, s:331)

Iman ve marifet dediğimiz cevherlerin yeri ve mahzeni akıl değil, ruh, kalb ve sırr denilen  latifelerdir. Nasıl ki yemeğin yeri mide değildir. Mide vücudun hücrelerine gıdayı dağıtan bir vasıtadır. Aynı şekilde akıl da, ilimler için bir mide gibidir. Akıl midesine ilimler girdikten sonra, kalb, sırr, ruh, latifeler ve hisler kendilerine göre istifade etmelidir. Yoksa akılda kalacak ilim, insana bir kemalat kazandırmaz. Işte bu zamana hitab edecek temel tarz akla hitab eden, ama kalb ve ruha kemalat verecek ve onları kemalata ulaştıracak olan ilimdir.

4-“Hem, “Risale-i Nur mesleği, tarikat değil, hakikattir, Sahabe mesleğinin bir cilvesidir. Bu zaman tarikat zamanı değil, imanı kurtarmak zamanıdır.” Risale-i Nur, bu hizmeti lillâhilhamd en müşkül ve ağır zamanlarda yapmış ve yapıyor. Risale-i Nur dairesi, Hazret-i Ali ve Hasan ve Hüseyin'in (r.a.) ve Gavs-ı Âzamın (k.s.) ihbarat-ı gaybiyeleriyle, şakirtlerinin bu zamanda bir dairesidir. Çünkü Hazret-i Ali, üç keramet-i gaybiyesiyle Risale-i Nur'dan haber verdiği gibi, Gavs-ı Âzam (k.s.) da kuvvetli bir surette Risale-i Nur'dan haber verip tercümanını teşcî etmiş. (Emirdağ Lahikası I, s: 67)

Islam tarihine göz gezdirildiğinde görülecektir ki, sahebeler zamanında hakim olan inanç ve iman eksikliği, Islam aleminde hiç bu asır kadar bulunmamıştır. Dolayısıyla sahabelerin hakikate kısa zamanda yetişmelerine ve iman hizmetini esas yapmalarına vesile olan, zamanlarının özelliğidir. Madem aynı şartlar şimdi de ortaya çıkmış ve madem inancın azaldığı ve herkesin dünyaya teveccüh ettiği bir zamanda iman hizmeti ön plana çıkıyor. Öyleyse ahirzamanda da dine kuvvet verecek sistemlerin temel hizmet anlayışı, hızlı ve pratik anlaşılabilen ve insanların imanına destek verecek olan bir mekanizmaya sahip olmalıdır. Bu tarz bir hizmet de, ancak sahabeler zamanındaki gibi kısa zamanda hakikate ulaştıran “ilim ve iman kurtarma” esaslı olabilir. Bediüzzaman kendi hizmetinin böyle bir özelliğe sahip olduğunu da Imam-ı Ali (r.a) ve Gavs-ı Azam olan Abdulkadir-i Geylaniden delil getiriyor. ( Bakınız; Sikke-i Tasdik-i Gaybi eseri)

Imam-ı Rabbani (r.a) “Mektubat” eserinin 32. Mektubunda der ki: “Tasavvuf yolculuğunda, her makâmın, ayrı bilgileri, ma'rifetleri, hâlleri vardır. Her makâm için ayrı vazîfe, zikr ve teveccüh lâzımdır. Bazı makâmda zikir, başka makâmda Kur'ân-ı Kerîm okumak, namâz kılmak, bazısında cezbe, bazısında sülûk, bazısında ise bu ni'metin her ikisi vardır. Öyle makâmlar da vardır ki, cezbe ve sülûk oraya yanaşamaz. Bu son makâmlar çok yüksek, pek kıymetlidir. Peygamberimizin (a.s.m) Ashâb-ı Kirâmının (r.a) hepsi, bu makâmlara kavuşmuş, bu büyük nimet ile şereflenmiştir. Bu makamla- rın sâhipleri, başka makâmların sâhiplerine benzemez. Baska makâmların sâhibleri ise, birbirlerine az çok benzer. Bu makâm, Ashâb-ı Kirâmdan sonra, Hazret-i Mehdîde görünecektir. Tasavvuf büyüklerinden pek az kimse, bu makâmdan haber vermiştir. Bu makâmın ilimlerinden, marifetlerinden söyleyen ise, yok gibidir. Bu makâm, Allahü teâlâ'nın, öyle büyük bir nimetidir ki, dilediği, seçtiği bahtiyârlara nasib olur. Ashâb-ı Kirâm (r.a) bu pek yüksek mertebeye, dahâ ilk sohbette ayak basardı ve zamânla bu mertebelere yükselirlerdi. Sonra gelen Evliyâdan birini, bu nimet ile şereflen-  dirmek ve Ashâb-ı Kirâmın terbiyesi ile yetiştir- mek isterlerse, cezbe ve sülûk mertebelerini geçirip ve bunlarin ilm ve marifetlerini atlattık- dan sonra, bu devlete eriştirirler.”

Bediüzzaman'ın “ Senin şu âciz ve fakir ve hiç ender hiç olan kardeşin, bin derece haddimin fevkinde olarak, kendimi o gelecek adam olduğumu iddia edemem, hiçbir cihette liyakatim yoktur. Fakat o ileride gelecek acip şahsın bir hizmetkârı ve ona yer hazır edecek bir dümdârı ve o büyük kumandanın pîşdâr bir neferi olduğumu zannediyorum. Ve ondadır ki, sen de yazılan şeylerden o acip kokusunu aldın.” (Barla Lahikası, s: 283) cümleleri, Imam-ı Rabbani'nin “Ashab-ı Kiramda görünen bu makam daha sonra Hazret-i Mehdi'de görünecektir” ifadesine çok muvafık düşmektedir.

5- Bu zamanda iman ve Kur'ana yapılan saldırı, cehaletten değil, fen ve felsefeden kaynaklanmak- tadır. Elbette saldırıya karşı yapılacak mukabele ve karşı koyma tekniği de aynı özellikte olmalıdır. Çünkü düşmanın silahına göre tedbir almak hem dinimizin emri hem de hikmetin gereğidir. Bediüzzaman “Eski mübarek zâtların ekseri divanları ve ulemanın bir kısım risaleleri imanın ve mârifetin neticelerinden ve meyvelerinden ve feyizlerinden bahsederler. Onların zamanlarında imanın esasatına ve köklerine hücum yoktu ve erkân-ı iman sarsılmıyordu. Şimdi ise köklerine ve erkânına şiddetli ve cemaatli bir surette taarruz var. O divanlar ve risalelerin çoğu has mü'minlere ve fertle...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Zaman hangi zamandır zamanın ilacı nedir ?
« Posted on: 26 Nisan 2024, 14:15:29 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Zaman hangi zamandır zamanın ilacı nedir ? rüya tabiri,Zaman hangi zamandır zamanın ilacı nedir ? mekke canlı, Zaman hangi zamandır zamanın ilacı nedir ? kabe canlı yayın, Zaman hangi zamandır zamanın ilacı nedir ? Üç boyutlu kuran oku Zaman hangi zamandır zamanın ilacı nedir ? kuran ı kerim, Zaman hangi zamandır zamanın ilacı nedir ? peygamber kıssaları,Zaman hangi zamandır zamanın ilacı nedir ? ilitam ders soruları, Zaman hangi zamandır zamanın ilacı nedir ?önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes