> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Zahiri Şartları Kuşanmak
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Zahiri Şartları Kuşanmak  (Okunma Sayısı 652 defa)
10 Kasım 2010, 16:44:28
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 10 Kasım 2010, 16:44:28 »



Zahiri Şartları Kuşanmak

Gültekin Çelik


Globalleşme Sürecinde Ortak Geleceğimiz

Yeryüzündeki serüveninde insanoğlu geçmişten bugüne kadar çok sayıda globalleşme aşaması yaşamıştır. Zahiri şartlarda zirai üretimin hakim iktisadi faaliyet haline gelmesi bunun birinci en kuşatıcı aşamasını oluşturur. İkinci önemli sıçrama 18. yüzyılda sanayi devrimi ile yaşanmıştır. Kimya, elektrik ve elektronik sanayindeki buluşlar sanayi devrimi sonrası yeni aşamalar (üçüncü aşama) olarak kabul edilebilir.

Her aşama o çağda yaşayan toplumlar için yeni harici şartlar olarak geçerlilik kazanmıştır. Mesela zirai üretimin hakim iktisadi faaliyet haline geldiği dönemden sonra hâlâ tabiatta hazır durumdaki ürünleri elde etmeye bağlı bir ekonomik yapı oluşturan toplumlar (toplayıcılık ve avcılık yaparak) tarımsal üretimi gerçekleştirenler karşısında ya yok olmuşlar, ya da hakim medeniyet çizgisinin dışında kalmışlardır.

Benzer şekilde sanayi devrimi sonrası hâlâ tarımsal üretimde ısrar eden ve ana iktisadi faaliyet kolu olarak onu koruyan toplumlar da benzer süreci yaşamışlardır veya yaşamaktadırlar. Bundan sonra da, gelinen noktada yeni üretim teknolojilerini ve düzeylerini tutturamayan toplumların kaderi benzer olacaktır.

Bu çizgi insanoğlu için dünyada var olabilme yoludur. Dışarıda yağmur yağdığını gören kişi nasıl bir şemsiye alma ihtiyacı hissediyorsa, soğuk havada sıkıca giyinmek zarureti duyuyorsa benzer şekilde de mevcut hakim dış şartlar birer veri olarak toplumların varlıklarını/ dünyadaki statülerini belirlemektedir.

Bir toplumun eğer yeryüzündeki diğer insanlara söyleyecek şeyleri varsa, onları daha iyi ve güzelle buluşturma iddiası varsa ilk elde yapması gereken bu zahiri şartları yerine getirmektir. Yeryüzünün genel kanunlarını dikkate almayan toplumların başarılı olmaları ancak Allah’ın mutlak iradesini farklı şekilde tezahür ettirmesi ile mümkündür. Bu ise olağan bir durum değildir. Ayrıca hayat için takdir olunan şartları yerine getirmeden O’ndan bunu dilemek de ne derece uygun bir şeydir?

Dikkat edilirse, yeryüzünde büyük devletler, medeniyetler kurmuş toplumlar bu zahiri şartlar konusunda aynı dönemde yaşayan diğer toplumlardan daha başarılı olmuş olan toplumlardır. Mesela Roma imparatorluğuna bir bakalım; Eflatun ve Aristo’da ifadesini bulan Yunan düşüncesinin site ölçeğindeki çözümleri yerine kıtalar boyutunda bir çözümdür. Kıtalara cevaplar vardır Roma'da. Bin yıllık bir dönem (sınıf esaslı bir model olsa da) kölesinden soylusuna her seviyede insan için üretilmiş daha global bir sistemdir.

Zirai üretime dayalı olan bu sistem, var olabilmek ve büyüyebilmek için üç önemli alanda çağdaşı diğer sistemlere üstünlük sağlamıştır. Birincisi; bütün Akdeniz dünyası için geçerli ortak bir hukuk nizamı tesis etmiştir. İkinci olarak yine bütün Akdeniz dünyasını üretim-paylaşım ve tüketim sürecinde buluşturacak bir ulaşım-taşıma ağı oluşturabilmiştir. Üçüncüsü de bu düzeni sağlayacak ve koruyacak bir askeri gücü tesis etmiştir.

Moğol İmparatorluğu, Roma’nın yapabildiğini kısa süreli olarak ancak askeri alanda bir ölçüde tesis edebilmiştir. Askeri güce dayalı oluşu nedeniyle uzun soluklu olamamıştır. Hakimi olduğu toplumları dönüştürebilecek bir cevabı olmadığı için de kısa sürede dağılmıştır.

Bu alanda önemli bir diğer misal de Osmanlı Devleti’dir. Osmanlı Devleti siyasal, sosyal ve ekonomik alanda tarıma dayalı bir üretim aşamasında geliştirilebilecek çok iyi bir misaldir. Siyasal alandaki kendine özgü merkezi üniter-federal karışımı yapısı, ekonomik alandaki ferdî girişime dayalı yapısı, sosyal alanda da bütün sosyal grupları yine kendi kurumları ile kontrol ederek var kılan yapısı önemli bir misal teşkil eder. Osmanlı modelinde uygulana tımar sistemi emeğin kıt, toprağın bol kaynak olduğu tarım ekonomileri için maksimum verimi sağlayan bir uygulamadır. Yine tarımsal üretimin egemen olduğu bir dönem için tımar sistemi çok iyi bir askeri organizasyona ve yönetim yapısına da imkan vermiştir.

Sanayi devrimi Osmanlı için yeni harici şartlar anlamına gelmiştir. Osmanlının bu şartlara göre sistemini yeniden kurma/dönüştürme sürecinde sistem harici bir savaş müdahalesi ile çökmüştür.

18. Yüzyıl Sanayi Devrimi dünya ölçeğinde tarım ekonomileri yerine sanayi ekonomilerinin egemen olacağı yeni zahiri bir standart tayin etmiştir. O günden bu güne bu zahiri şartları yerine getiren toplumlar, manevi alandaki eksikliklerine/zayıflıklarına rağmen diğer toplumlara tahakküm etmişlerdir. Bu üstünlüğün uzun solukluluğu ise manevi alanın gücü ile ilişkilidir.

20. yüzyıl son döneminde ortaya çıkan bir diğer sıçrama da elektronik teknolojisinin getirdiği yeni açılımdır. Bu, globalleşmede yeni bir boyut ortaya çıkarmıştır. Bugün için hakimiyet/tahakküm/yok olma konuları önceki dönemlerden çok daha hızlı bir süreçte ortaya çıkmaktadır. Dünya çok hızlı bir şekilde tek pazar-tek kültür bölgesi haline gelmektedir. (bkz. Tablo 1)

Uluslar arası ticaret hareketlerindeki değişim tablosu rakamlarından da takip edileceği üzere dünyada bütün ülkeler birbirleri ile gittikçe artan oranda iktisadi münasebet içine girmektedirler. Sadece on yıllık veriler bile bunun hızının ipuçlarını vermektedir.

Bu gelişme trendinde acaba geleceğin dünyası kimin olacak? Mesela 2050 yılında yeryüzünde büyük devletler olarak kimlerin adı geçecek.  Türkiye’nin veya İslam devletlerinin bu gelecekte yeri ne olacak?

Bu soruya cevap verirken (mutlak iradenin nasıl tezahür edeceğinin bilinmezliği bir sır olarak kalsa da) mevcut zahiri standardı kuşanmak önemli bir kriter oluşturur. Bu yönü ile bakılacak olunursa mevcut teknolojiye göre kendini geliştirmiş toplumların daha başarılı olacağı aşikardır. Bu kriter doğrultusunda yukarıdaki soruya kolaylıkla cevap verilebilir sanırım.

Mesela uluslararası rekabet gücü sıralamasına göre ülkelerin durumlarına bakıldığında İslam ülkelerinden Malezya 27’nci, Türkiye ise ancak 37 sırada yer almaktadır. Dünya ülkeleri arasına İslam ülkelerinden ilk 50’ye giren başka bir devlet yok. (bkz. Tablo 2)

Uluslar arası ekonomik göstergelere göre devletlerin ihracat sıralamasında İslam ülkeleri temsilcilerinden Malezya 15’nci, Suudi Arabistan 18’nci, Endonezya 19’ncu ve Türkiye 20’nci sırayı almaktadır. Ancak burada dikkati çeken bir husus, özellikle Suudi Arabistan’ın ve bir ölçüde de Türkiye’nin hammadde ihraç eden ülkeler oluşlarıdır. Nihai ürün pazarlamanın esas olduğu dikkate alınırsa İslam ülkeleri Batı ülkelerinin ürettiğini tüketen-kullanan ülkeler listesinde yer alabilmektedir. (bkz. Tablo 3)

Geleceğin maddi dünyasını görebilmenin bir işareti genelde ülke ekonomisinin özelde ise istihdamdaki emek gücünün verimliliğidir. Bu iki husus  önemli birer kriter olarak kullanılabilir. Buna göre yapılacak bir değerlendirmede genelde İslam ülkelerin, özelde de Türkiye’nin durumu hiç de iç açıcı değildir. (bkz. Tablo 4)

Ekonominin  ve İşgücünün Verimliliği tablosuna göre Türkiye ile Avrupa ülkeleri arasında yedi (7) kat fark vardır. Buna göre aynı zaman diliminde Türkiye bir birim üretebilirken Avrupa ekonomilerinde bu üretim yedi birim olmaktadır İşgücü verimliği bakımından ise fark  on (10) kata çıkmaktadır. Ülkemizdeki bir işçi mesela 1000 bardağı üretebilmek için on saat çalışırken Avrupa işçisi 1000 bardağı bir saatte üretebilmektedir.

İnsana yaraşır zahiri şartları sağlamanın daha somut bazı göstergelerinden söz edilebilir.  Çocuk ölüm oranları, ortalama ömür süresi, Gayrı Safi Milli Hasıladan eğitime  ayrılan paylar gibi veriler dikkate alındığında yakın geleceği okumak daha da kolaylaşmaktadır. Mesela ortalama ömür bakımından yapılacak bir kıyaslamada Türkiye ikinci lig devletleri içinde kalmaktadır. (bkz.Tablo 5)

Genellikle Osmanlı Devleti ele alınırken “Söğütteki 400 çadır”dan söz edilir. Evet gerçekten de 400 çadırlık bir topluluktan (üç kıtaya yayılan) 35 milyonluk bir nüfusa ulaşma  vardır. Ancak bundaki sırrın bir yönünün de zahiri şartlarda dünya standardının üzerine çıkabilmek olduğunun unutulmaması gerekir. Aksi takdirde Bizans’ın kontrolü altına almakta zorlandığı Balkanların 50 yıllık bir dönem içinde Osmanlı Devleti’ne katılıp Avrupa ortalarına ulaşılmasının sırrını hiçbir zaman tam olarak çözemeyeceğiz.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Zahiri Şartları Kuşanmak
« Posted on: 29 Mart 2024, 09:41:12 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Zahiri Şartları Kuşanmak rüya tabiri,Zahiri Şartları Kuşanmak mekke canlı, Zahiri Şartları Kuşanmak kabe canlı yayın, Zahiri Şartları Kuşanmak Üç boyutlu kuran oku Zahiri Şartları Kuşanmak kuran ı kerim, Zahiri Şartları Kuşanmak peygamber kıssaları,Zahiri Şartları Kuşanmak ilitam ders soruları, Zahiri Şartları Kuşanmakönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes