๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 31 Aralık 2010, 10:48:12



Konu Başlığı: Yumuşak ve mülayim olan kazanır
Gönderen: Hadice üzerinde 31 Aralık 2010, 10:48:12
Yumuşak ve mülayim olan kazanır


İnsan davranışlarında sertlik, iticilik ve korkuyu, yumuşaklık ise, sıcaklığı, şefkati, merhameti ve sevgiyi doğurur. Korkutarak elde edilen başarı, yıkılmaya, sevgi ile elde edilen muvaffakiyet ise, artmaya, büyümeye mahkumdur. Bunu için Resulullah efendimiz; (Allahü teâlâ refiktir. Yumuşaklığı sever. Sertlik edenlere vermediği şeyleri yumuşak davrananlara ihsan eder. Başkalarına vermez) buyurmuşlardır.

Enes bin Mâlik hazretleri, “Resulullah efendimize on sene hizmet ettim. Bu zaman içinde bana incindiğini, sert söylediğini hiç görmedim” buyurmuştur.

Peygamber efendimizin bu güzel hâli, Âl-i İmran suresinin yüz elli dokuzuncu âyetinde mealen: (Yanında bulunanlara yumuşaklık ve tatlılıkla muamele etmen, Allahü teâlânın sana bir kerem ve rahmetidir. Eğer kötü ahlaklı olup, sert davransaydın etrâfındakiler dağılırlardı) buyurularak övülmektedir.

Çelebi Cemâleddin efendi, hiç kızmaz, dostuna, düşmanına aynı muamelede bulunurdu. Onun bu geniş müsâmahakâr hâlini anlayamayanlar;
-Bu kadar yumuşaklığın, insanlara karşı bu kadar tahammül ve sabır göstermenin manâsı nedir? Diye sual ettiklerinde;
-Hilm, yumuşaklık kılıcı, demir kılıçtan, hatta yüz zafere sebep olan kılıçtan daha keskindir diye cevap vermişlerdir.

İmam-ı Rabbani hazretleri de, buyuruyor ki:
“Allahü teâlânın emirlerini yapmak ve yasaklarından kaçmak lazım olduğu gibi, insanların haklarını ödemek ve onlarla iyi geçinmek de lazımdır. (Allahü teâlânın emirlerini büyük bilmek ve Onun yarattıklarına acımak lazımdır) hadis-i şerifi, bu iki hakkı yerine getirmenin lazım olduğunu göstermektedir. Bu iki haktan yalnız birini gözetmek kusur olur. Bundan anlaşılıyor ki, insanlardan gelen sıkıntılara katlanmak lazımdır. Onlarla iyi geçinmek vaciptir. Kızmak iyi olmaz. Sert davranmak yakışmaz.”

Hazret-i Hasan ile hazret-i Hüseyin bir gün çölde gidiyorlardı. Bir ihtiyarın abdest aldığını gördüler. Adamcağız abdesti doğru almıyor, şartlarına uymuyordu. Yaşlı olduğu için, böyle abdest sahih olmaz demeye de sıkıldılar. Yanına giderek;
-Efendim, biz iki kardeş, birbirimizden daha iyi abdest aldığımızı söylüyoruz fakat buna bir karar veremiyoruz. Biz bir abdest alalım. Siz de hangimizin haklı olduğunu bize bildirin olur mu dediler. Adamcağız bu teklifi kabul edince, önce hazret-i Hasan, sonra da hazret-i Hüseyin güzel bir abdest aldılar. İhtiyar, bunlara dikkatle bakıyordu ve sonunda;
-Evlatlarım! Abdest almasını şimdi ben sizden öğrendim meğer yanlış alan benmişim demiştir.

İbrâhim aleyhisselam, bir gün 200 mecusiye ziyafet vermişti. Ziyafetten memnun kalan Mecusi topluluğu, İbrâhim aleyhisselama;
-Bize ne emredersen yapalım dediler. İbrâhim aleyhisselam da;
-Sizden bir dileğim var, buyurdu.
-O nedir? dediklerinde,
-Benim Rabbime bir kere secde etmenizi istiyorum dedi. Kendi aralarında müzakere ettiler ve; “Bu ihtiyarın ihsanları, ziyafetleri meşhurdur. Bunu kırmayıp, bunun Rabbine bir kere secde eder, sonra gidip yine tanrılarımıza tapınırız. Bir zararı olmaz” diye karar verip secdeye gittiler. Onlar secdede iken, İbrâhim aleyhisselam; (Yâ Rabbi! Gücümün yettiği bu kadar! Daha fazlasını yaptırmak benim elimden gelmiyor. Bunları hidayete, saadete kavuşturmak, ancak senin kudretindedir. Bunlara Müslümanlık nasip eyle!) diye dua etti ve duası kabul olup, hepsi Müslüman oldu.

İnsanlara karşı sert veya yumuşak davranılması konusunda şöyle bir hikaye anlatılır:
Rüzgarla güneş, hangisinin daha güçlü, kudretli olduğu üzerinde konuşurlar. Rüzgar, gücüne güvenip; “Ben senden kudretliyim”, Güneş de; “Her zaman kaba kuvvet işe aramaz” der. Sonunda tecrübe etmeye karar verirler.

Rüzgar güneşe, “Senden daha kudretli olduğumu şimdi sana göstereceğim. Bak şu ihtiyarın paltosunu sırtından nasıl çıkartacağım, gör!” der.

Rüzgar kuvvetle esmeye başlar. İhtiyar, açılan paltosunun iki yakasını hemen elleri ile sıkıca tutar. Rüzgar, paltoyu sırtından bu hâliyle atamayacağını anlayınca, fırtınaya dönüşür, ama ihtiyar paltosuna daha çok sarılır. İşi sağlama almak için de düğmelerini iyice ilikler.

Bunun üzerine güneş, “Sen beceremedin, bak şimdi ben güzellikle, tatlılıkla ihtiyarın paltosunu şimdi nasıl çıkarttıracağım, gör” der.

Saklandığı bulutun arkasından çıkan güneş, bir gülümsemeyle, tatlı bir sıcaklıkla ortalığı ısıtıverir. İhtiyar terlemeye başlar, sonunda kendiliğinden paltosunu çıkarır, neşe içinde yoluna devam eder...

Güneş rüzgara dönerek, “Gördün mü? Tebessüm, sıcak ilgi, nezâket ve dostluk, sertlikten kudretlidir. Gerçekte kuvvetli olmak, insanlara bir işi zorla yaptırmak değil, kendiliğinden yapacak hâle getirmektir” der.

İsâ aleyhisselam, bir gün havârileriyle beraber yahudilerin yanından geçiyordu. Oradakiler, kendisine çok kötü şeyler söylediler. Bu sözlere rağmen onlara iyi ve tatlı cevaplar verdi. Yanındakiler;
-Onlar, sana kötülük yapıyor, sen ise onlara iyi şeyler söylüyorsun dediklerinde, buyurur ki:
“Herkes, başkasına, yanında bulunandan verir.”
 
 


Osman Ünlü