๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 30 Aralık 2010, 16:23:28



Konu Başlığı: Yük çeken yükselir olgunlaşır
Gönderen: Sümeyye üzerinde 30 Aralık 2010, 16:23:28
   
Yük çeken, yükselir, olgunlaşır..


Dinimiz, almayı değil vermeyi emretmektedir. İnsanların sıkıntılarına katlanmak, kahırlarını çekmek, yardımlarına koşmak, müşkillerini halletmek, hep vermektir yani fedakârlıkta bulunmaktır. Zaten dinimizde esas olan, nazlanmak değil, naz çekmek yani yük çekmektir. İnsanların yükünü çeken, olgunlaşır, istifade etmeye başlar. Yükselen, olgunlaşan insanlar, hep vererek yükselmiş ve olgunlaşmışlardır. Bu sebeple insan, hayatta iken kendini vermeye alıştırmalıdır. Hadîs-i şerîfte;

(Şu üç şey için yemin ederim: Sadaka vermekle asla mal eksilmez. Öyle ise sadaka verin! Zulüm gördüğü şahsı, Allah rızası için affeden, dünya ve âhirette aziz olur. Öyle ise affedin! İsteme kapısını açana da, Allah fakirlik kapısını açar) buyurulmuştur.

Her şeyi yaratan, veren, ihsân eden Allahü tealadır. İnsanlar, isyân ettiği, emirlerini dinlemediği halde rızıklarını kesmemiş yine vermiştir. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:

“HER NİMETİ VEREN O’DUR”

“Bütün mahlûklara her nimeti, iyilikleri veren yalnız Allahü teâlâdır. Her şeyi var eden, var olmak nimetini veren Odur. Her ân, varlıkta durduran da Odur. İnsanları sıkıntıdan kurtaran, duâları kabûl eden, belâlardan kurtaran hep Odur. Öyle bir Rezzâktır ki, kullarının rızıklarını, günâhlarından dolayı kesmiyor. Affı ve merhameti o kadar boldur ki, günâh işleyenlerin yüz karalarını meydâna çıkarmıyor. Hilmi o kadar çoktur ki, kullarının cezâlarını vermekte acele etmiyor.”

Peygamber efendimiz bir hadis-i şeriflerinde;

(Allahü teâlânın ahlâkı ile huylanınız!) buyurmuştur. Meselâ, Allahü teâlânın sıfatlarından biri Settâr’dır. Yanî günahları örtücüdür. Müslümânın da din kardeşinin ayıbını, kusûrunu örtmesi lâzımdır. Allahü teâlâ, kullarının günâhlarını affedicidir. Müslümânlar da, birbirlerinin kusûrlarını, kabâhatlerini affetmelidir. Allahü teâlâ kerîmdir, rahîmdir. Yanî lütfu, ihsânı boldur ve merhameti çoktur. Müslümânın da cömert ve merhametli olması lâzımdır. Abdullah-ı Ensârî hazretleri buyurdu ki:

“Sana iyilik eden kimsenin esiri olursun. Ona karşı boynun bükük olur. Kendisine iyilik ettiğin kimseye karşı ise, tam tersi olur. Onun için, dâima herkese iyilik etmeli, faydalı olmaya çalışmalıdır. Nitekim bir hadîs-i şerîfte; (Veren el, alan elden üstündür) buyurulmuştur.”

Ebü’l-Hüseyin Nûrî hazretlerini, kendi zamanında yaşayan birkaç evliyâ ile beraber, hasetçinin biri, halifeye şikâyet etmişti. İşin aslı araştırılmadan bunların idâm edilmesi emredildi. Onlardan birisi idâm edilmek üzere çağrılınca, Ebü’l-Hüseyin Nûrî hazretleri, hemen ileri atılıp;

-Önce beni idâm edin dedi. Cellâd;
-Kılınç, kendisine koşulacak bir şey değildir. Niçin acele ediyorsun? Sana henüz sıra gelmedi deyince, Ebü’l-Hüseyin Nûrî hazretleri;
-Bizim yolumuz îsâr yâni arkadaşını, kendine tercih etme, fedâkârlık yoludur. En kıymetli ve tatlı şey candır. Ben kendimi fedâ edip, birkaç sâniye de olsa bu kardeşlerimin yaşamasını arzu ediyorum cevabını vermiştir. Bu hâli gören halife, onların durumunu tekrar tahkik ettirir ve bunların Allah adamı olduğunu anlayıp, özür diler ve serbest bırakır.

KALBİ NURLANDIRAN ŞEY!..

Bir kimse, kırıldığı kimselere iyilik edebiliyorsa, onlara hediye verebiliyorsa, rahat eder, huzûrlu olur. Din büyükleri;

“Kalbi en fazla nurlandıran şey; kızdığınız kimseye dua etmektir” buyurmuşlardır.

Netice olarak mümin, gıda gibi olmalı, her zaman ona ihtiyaç duyulmalıdır. Vermeye alışan, yük çeken kimse, gıda gibi olur. Yüzü dünyaya dönük olan yani almaya alışan kimse, herkesle kavgalı olur. Yüzü ahirete dönük olan ise, herkesin yükünü çeker yani hep verir ve herkesle de barışık olur. Zaten vermeyen, fedakârlıkta bulunamıyan, kısacası cömert olmayan kimse, insanların sevgisini kazanamaz. Veren kimse, her zaman itibarlı ve aziz olur. Almaya, istemeye alışan kimse de, zillete düşer.


Osman Ünlü