๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 01 Ağustos 2009, 20:30:54



Konu Başlığı: Yufeku Anhu Men Ufik
Gönderen: Ekvan üzerinde 01 Ağustos 2009, 20:30:54
Yu'feku anhu men ufik"


"Savrulan, kendi aleyhine savrulmuş olur."
"Hakikate sırt çeviren, yalana yüzünü dönmüş olur."
"Gerçeğin aksini savunan, kendini aldatır."
"Gerçekten sapan, yalana sürüklenir."

Zariyat Sûresi'nin başlığa taşıdığım 9. âyeti, bütün bu manaları havidir.

Kur'an sık sık köksüz muhataplarını şöyle azarlar: "Nasıl da savruluyorsunuz?" (Fe-ennâ tu'fekûn)
Şimdilerde rüzgârı sert esen yüksek rakımlarda dolaşan dostlarımıza şöyle haykırmak geliyor içimden:
Aman sağlam durun! Yoksa öyle bir savrulursunuz ki, değil başkaları, sizi siz dahi bulamazsınız!
Her savrulmanın bir mazereti nasıl olsa vardır. Mesela: Rüzgâr çok sertti, karşı koyamadım. Mesela: Tutunacak dalım yoktu, tutunamadım. Mesela: Sıkletim hafifti, yenik düştüm.
Ama bunların hiçbiri savrulmayı mazur göstermez. "Rüzgâr çok sertti, karşı koyamadım" diyene, "Oralara çıkarken düşünseydin a mirim! Bilmiyor muydun, oralarda rüzgâr sert eser" denilir. Böyle denilirse, haklı olunur.

"Tutunacak dalım yoktu, tutunamadım" diyene, "ALLAH yokmuş gibi konuşuyorsun hemşerim!" denilir ve sorulur:
"Sahi, senin hesaplarının değişkenleri arasında ALLAH kaçıncı sırada? Yoksa hiç mi yer almıyor? Yoksa 'Karıştırma ALLAH'ı bu işe canım' mı diyorsun? Ne zamandan beri bazı işlere karışmayan bir ALLAH düşlüyorsun?

Ne zamandan beri ALLAH'ın hangi işe karışıp hangisine karışmayacağına karar vermeye başladın? ALLAH karışırsa utanır mısın, yüzün kızarır mı? ALLAH'ı karıştırmadığın işe şeytan karışırsa, ona da rest çekecek cesaretin var mı?.."

"Sıkletim hafifti, yenik düştüm" diyene, "Niçin boyuna posuna bakmadan oralara çıktın? Hiç 'Ya savrulursam' diye kaygılanmadın mı? Kaygılansaydın dua eder, dua etseydin yardıma mazhar olur muydun?.."

Hayır. Bunların hiç birisi geçerli mazeret olamaz. Bînamaz özrü bunlar. Üstelik, asıl problemi saklayan mazeretler. Asıl problem köksüzlük, yeterince derinlere kök salamamak. Karpuz kavun hevenkleri gibi, daha asılmadan eline gelecek kadar eğreti tutunmak toprağa. Yani "mevsimlik olmak", mevsimlik düşünmek, mevsimlik plan yapmak, mevsimlik yığınak yapmak, mevsimlik heyecanlar yaşamak. Mevsimlik yaşayanlar hafızaya ihtiyaç duymazlar. Köke ihtiyaç duymazlar. Uzun yılları kapsayan plan ve proje yapmazlar.

Dakik ve rakik düşünmezler. Kabaca ve takribidir her hesapları. Anlıktır sevinçleri ve hüzünleri. Küçük sapmalara "Bir şey lazım gelmez" diye bakarlar. Bu küçük sapmalar yol aldıkça büyür. Kaynakta gözardı edilen milimetrik bir sapma, bir de bakmışsınız bir müddet sonra kilometrelere baliğ olmuş. Fakat adamımda geriye dönüp yeniden başlayacak mecal kalmamış. Özeleştiri yapınca tüm sermayeden olacağım diye düşünüyor. Bir yerde haklı da.

Gözardı edilen sapmaların toplamı bir noktadan sonra istikameti başlama noktasındaki istikametin tam tersine çevirebiliyor. Kâbe'ye diye yola çıkıp, Roma'ya gelmek gibi...
Ne olacak şimdi? Hakikate sırt dönmeyi hiç aklından geçirmezdi ama, geldiği nokta vakıa böyle bir felaket. Yüzünü yalana döne döne yalanı kanıksar hale gelmiş. Gerçeği hatırlamaktansa, kendini aldatmayı daha "realist" buluyor. Vicdanıyla her başbaşa kalışta içi yanıyor. İçindeki ses "Sen bu değildin" diyor. Fakat onu bastırmanın da bir yolunu buluyor. Ona "ıskat" yani "sus payı" teklif ediyor. Veriyor da. Bu bazen bir mübareğin öpülen eli ve alınan duası oluyor. Bazen sözüm ona ihya edilen mübarek bir gece oluyor. Bazen servetinin çoğundan verdiği azıcık sadaka oluyor. Vesaire, vesaire...
Oluyor da, kendini aldatmaktan kurtuluyor mu ? ALLAH'ım, olmak ne zor şey!


MUSTAFA İSLAMOĞLU


Konu Başlığı: Ynt: Yufeku Anhu Men Ufik
Gönderen: Ekvan üzerinde 19 Şubat 2011, 19:58:52


      Ya Rabbi..Her halimizi en iyi bilensin..Şu anda bu yazıyı okuyor olmak o kadar ilginç ki benim için..Ne diyeceğimi bilemiyorum..Tevafuklar bazan bize yol gösteriyor..Elhamdülillah.
    .Kalplerin sahibi Rabbim..İçimize bir ümit ışığı yak ne olur...Senin rızanı kazanmaya giden yolda öyle muhtacız ki buna..Acizliğimi,zayıflığımı,çaresiz kalışımı..Halimi Sana arz ediyorum..Ve Senden yardım diliyorum Ya Rabbi..Bizi bu yollarda Sensiz bırakma..
     Muhasara günlerinin ardından nasıl Medineyle sevindirdiysen Habibini;bize de öyle lütfet..Yardımını,sevgini,dost yüzleri..Ve bir fetih nasib et gönlümüze doğru..Kıralım içimizdeki yalancı aşkların putlarını..Bizi Sana getirmeyen yolları..Bizi Sana getirmeyen kulları..ve onların sevgisini sök al içimizden..
     Dünya bütün genişliğine rağmen dar geldiğinde nefsimize..İnşirah üfleyen bir solukla duyur kendini şu yaralı gönüllerimize..Kimsesiz kaldık..Kimsemiz ol..EY KİMSESİZLER KİMSESİ..