Konu Başlığı: Yönetimin Kimliği Gönderen: Zehibe üzerinde 27 Kasım 2010, 18:02:00 Yönetimin Kimliği İsmail Seyidoğlu Yönetim sistemleri, kurum ve kadroları, milletlerin, millet olarak seviyelerini ve insana bakışlarını, dünya ve ahireti kavrayışlarını yansıtır. İsterseniz siz buna "milletlerin gelişmişlik düzeylerinin göstergesi" de diyebilirsiniz. Ama işin, insan ve toplumların dünya ve ahiret hayatlarını ilgilendiren yönlerini unutmadan, göz ardı etmeden. Yönetim, özde Allah kullarının sevk ve idaresi demektir. Sistemin ana karakteristiğini tayin eden gerçek bu olmalıdır ki "insani" olabilsin. "İnsani" olabilen kavram, kurum ve uygulamalar -kim ne derse desin- her zaman çağdaştırlar. "İnsanilik" ise "vahyi" bir öz ve kökten kaynaklanır. "Beşerî" karakter ve kaynak, çıkar hesaplarının dışına taşarak soyut _"insani"liği yakalayamaz. Bu beşerin kabileyetleriyle ilgili değiştiremeyeceği bir özelliği ya da zaafıdır. Ancak vahyî ve külli değerler, evrensel çapta insaniliği yakalayabilirler. Bu sebeple yönetici, şu derin sorumluluğu üstlenen kişidir. Yönetimin kimliği bu sorumluluk çizgisinde belirginleşmektedir - Hayır, yorulsa değil, ölse yardım etme sakın: Vebâli kendine aiddir İbni Hattab'ın. Kadın ne söyledi Abbas, işitmedin mi demin? Yarın, huzur-ı ilahide, kimseler, Ömer'in Şerik-i heybeti olmaz, bugünlük olsa bile; Evet, hilafeti yüklenmiyeydi vaktiyle. Kenar-ı Dicle'de bir kurt aşırsa bir koyunu Gelir de adl-ı ilahî sorar Ömer'den onu! Bir ihtiyar karı bî-kes kalır, Ömer mes'ul! Yetîmi, girye-i hüsran alır, Ömer mes'ul! Bir aşiyan ı sefalet bakılmayıp göçse, Ömer kalır yine altında, hiç değil kimse! Zemîne gadr ile bir damla kan dökünce biri; O damla bir koca girdap olur boğar Ömer'i! Ömer duyulmada her kalbin inkisarından; Ömer koğulmada her matemin civarından! Ömer halife iken başka kim çıkar mes'ul? Ömer ne yapsın, ilahi, beşer zalüm u cehû'l! Ömer'den isteniyor beklenen Muhammed'den... Ömer! Ömer! nasıl aldın bu barı sırtına sen?(1) Yönetimler böylesine sorumlu, adil, hakşinas olmaları gerektiği gibi, iktisaden güçlü de olmak zorundadırlar. Özellikle uluslararası ilişkilerde bu büyük önem taşımaktadır. Dilencilikle siyaset döner mi hey budala? Siyasetin kanı: Servet, hayatı Satvettir. Zebûn-kûş Avrupa bir hak tanır ki: Kuvvettir.(2) İdare ya da yönetimden yana hak yanlısı yüreklerin sıkıntısı ne yazık ki, sürekli olmuştur. İdarî sistem ne olursa olsun, hangi adla anılırsa anılsın, sürekli daha iyiyi, daha güzeli arayanlar ya da aradığını söyleyenler yönetimleri eleştirmişlerdir. Her eleştirilerinde mutlak haklı olduklarını söylemek gibi genel bir hüküm vermek imkanı da yoktur. Ancak, düşünce dünyasını vahyî temellere ve esaslara dayandırmış, mutlak güzellik düzeninin kriterlerini benimsemiş, daha açıkçası, İslam'ı her kademede kurtuluş reçetesi bilmiş aydınların, yönetimden yana şikayetleri, hakka olan bağlılıkları ve ümitleri ölçüsünde sürekli olmuştur. Çünkü şiddet ve baskı ancak zulmü sevdirmenin yoludur: O zamanlar Rusya'da hakimdi yaman bir tazyik Zulmü sevdirmek için var mı ya bir başka tarîk? Hükümetlere ve yönetimlere yakışmayan tutum, "zabtiye ruhu"dur: Ya kuzum, zabtiye ruhuyla hükümet sürenin Yeri altındadır, üstünde değildir kürenin!(3) Hem hiç unutmamak gerektir ki, Bilmiyorlar ki bu şiddetlerin olmaz hükmü Göz yılar önce, fakat, sonra kanıksar ölümü! Akif, mü'mince bir nazlanma ile yönetimden yana yorumlayamadığı bir toplum gerçeğini Rabb'ına şöyle arzeder: Bir şahsa esir olmayı bir koskoca millet, Mekrinle mi ya Rab sanıyor kendine devlet?"(4) Bu içli mü'min serzenişi, dün mutlakiyet yönetimi kimliğini teşhis ediyor idiyse, bugün herhalde adı değişmiş de olsa, uygulama olarak aynı çizgiyi sürdüren ve üstüne üstlük bir de hukukî zırha bürünüp tartışmaya bile tahammül edemeyen demokratik ve çağdaş(!) yönetimlerin gerçek ve pek tabiî olarak çirkin yüzünü de teşhir etmektedir. Yönetimlerin kimliğini merak edenlerin önündedir şimdi bu soru Bir şahsa esir olmayı bir koskoca millet, Mekrinle mi ya Rab sanıyor kendine devlet? Akif döner, tüm zamanların zalim yönetim ve yöneticilerine Acem Şahı'nın şahsında şöyle seslenir: Nasibin yok mudur bir parça olsun ademiyyetten Nasıl aldırmıyorsun yükselen feryada milletten? Emin ol bunca mazlumun yüreklerden kopan ahı, Tependen indirir elbette birgün la'netullahı! (5) .... Şehamet gösterip binlerce beytullahı bastırdın Şecaat arz edip birçok ricalullahı astırdın! Ne Allah'tan hayha ettin, ne peygamber'den ar ettin; Devirdin ka'be-i ulya-yı dîni, hak-sar ettin!(6) Dipnotlar: 1. Safahat, s. 85-86, 2. Safahat, s. 233, 3. Safahat, s. 399, 4. Safahat, s. 17, 5. Safahat, s. 71, 6. Safahat, s. 72 |