> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Yerin altı da bekliyor üstü de
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Yerin altı da bekliyor üstü de  (Okunma Sayısı 600 defa)
04 Temmuz 2010, 15:00:37
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 04 Temmuz 2010, 15:00:37 »



Yerin Altı da Bekliyor, Üstü de!



Her Beldenin Bir Sâhibi Var!


Bazı beldelerin bağrında, Yahya Kemâl’in anlatımıyla, bir “âsûde bahar ülkesi” olan berzah âleminde, Dîn-i Mübîn-i İslâm’ın gül devrinin iştiyâkıyla subh-i kıyâmeti bekleyen bir kısım hak dostları vardır ki, onlar, oraların mânevî sâhipleri, dinamikleri ve o şehirlerle özdeşleşmiş tapu senetleridirler İstanbul’da Eyüp Sultan Hazretleri; Ankara’da Hacı Bayram-ı Velî; Konya’da Hz Mevlânâ; Bursa’da Hz Üftâde… bu yiğitlerden sadece birkaçıdır O şehirlerde bulunan ehl-i hizmet insanlar, çoğu zaman buralara uğrar, onların mânevî himmet, irşât ve işâretlerinden istifâde etmeye çalışır ve onların zaman-üstü soluklarını yakalamaya özen gösterirler Zîra buralardaki mâneviyât büyükleriyle, günümüzün fedâkâr hizmet erlerinin hayatlarının anlam ve gâyesini oluşturan güzellikler arasında, muhakkak ki çok büyük bir irtibat vardır Onlar bir yönüyle bu hizmetlere muzâhir, teşvikçi, alkışlayıcı ve dâvet edici konumundadırlar


Şehirleri temsil eden böyle başyüceler olduğu gibi, ülkeleri ve hattâ kıt’aları besleyen daha başka aşkın şahsiyetler ve himmet erleri de vardır Hindistan deyince meselâ İmâm-ı Rabbânî’yi (ra) hatırlamamak mümkün mü! Orta Asya ve bir baştan bir başa Türk dünyası denince, Ahmed Yesevî’yi (ra) anmamak olur mu! Ancak bizler, o güzel insanların, genelde meşhurlarını tanırız Meselâ, Hindistan’da öncelikle İmâm-ı Rabbânî’yi biliriz! Fakat o coğrafyaların bağrında, bizim az bildiğimiz, ya da hiç tanımadığımız, ancak kendilerini bize bir şekilde ihsas ettiren nice gönül erleri de mevcuttur Bu meyanda, eğitim elçilerimizin başından geçen ilginç bir iki olayı aktarmak isterim


Öğretmen İsteniyor!

Büyük bir ülkenin, bir eyâletinin başı, bir devlet büyüğü Oradaki eğitim elçilerimiz tarafından Türkiye’ye, İstanbul’daki gözümüzün nuru eğitim müesseselerine, Eyüp Sultan Hazretlerine bir gezi düzenlenir Bu zat, buralardaki faaliyetleri, esnafımızın fedâkârlığını ve daha başka hizmetleri hakkalyakîn yerinde müşâhede eder O zat, gezip gördüklerinden çok etkilenir; bu yüzden kendi memleketine dönünce, “acaba ben neler yapabilirim, kendi konumumun hakkını nasıl verebilirim” diyerek, birtakım fikir teâtîlerinde bulunur Birgün arkadaşlarımızı alır, 5-6 saat yolculuktan sonra farklı bir şehre getirir Orada 670 kişilik bir okulu gezdirir Sonunda, “Bu okulu size teslim edeceğizÖğretmen maaşlarını biz vereceğiz; her masrafı üstleniyoruz Türkiye’deki o seçkin öğretmenlerinizden göndereceksiniz, onlar burada rehberlik yapacaklar!” der Bunun üzerine arkadaşlarımız, bu meseleyi bir istişâre etmemiz lâzım, derler Öyle ya, ileri düzeyde yabancı dil bilen müsâit öğretmen sıkıntısı vardır Bu yirmi öğretmeni bulmak biraz zor olacaktır Vermeyi düşündüğü bu okulun yüzde yetmişi putperest, gerisi de müslüman öğerencilerden oluşmaktadır Devlet büyüğü, arkadaşlarımızdan, bu meseleyi âcilen çözmelerini ister Böyle bir çalışma, belki onu, siyâsî hayatında sıkıntıya sokacaktır ama, o, bunu zaruret derecesinde önemli bir iş görmektedir Bu şekilde sözleşip ayrılırlar On beş gün sonra tekrar gelir, yetkililerle tekrar görüşür Ancak henüz cevâb-ı sevâp alamamış, mesele henüz halledilememiştir Bunun üzerine bu aşklı şevkli zat, kızıp sitem edecektir Hattâ işi daha da ileri götürüp, vizelerin iptaliyle tehdit edecektir Çünkü, o eyâletteki bütün öğretmenlerin vizeleri, ondan sorulmaktadır Bunu yapabilir de Ama biraz daha müsâade eder Ancak problem devam etmektedir Çünkü, dünyanın değişik yerlerindeki taleplerden dolayı, yetişmiş öğretmen sıkıntısı vardır Sonunda iş tatlıya bağlanır Türkiye’den hizmet için oralara gidecek öğretmenlerin ayarlanması adına birkaç ay daha müsâade istenerek, anlaşmaya varılır Yetkililerden edindiğimiz bilgiye göre, öğretmenlerimiz, yakın zamanda oraya gidip, eğitim faaliyetlerine inşallah başlayacaklar Görüyorsunuz, yerin üstü, fedâkâr eğitim elçilerimizi iştiyâkla bekliyor



Gönül Erleri, Günümüz Hizmet Erlerini Çağırıyor!

Sinesi pak ve duru bir eğitim elçimiz, rüyâ görür Rüyasında sarıklı muhterem bir zat, “Beni unuttunuz, beni tanımıyorsunuz, ben de sizi istiyorum, sizi buralara getirmek için mürâcaat ediyorum!” demektedir Evet bu zat, abimizin rüyâlarında defâatle görünüp, “beni ihmâl ettiniz!” diye yakınmaktadır Arkadaşımız, anlam veremediği bu olay üzerine, durumu oradaki abilerine nakleder Abilerimiz, tabii öncelikle bu zatın kim olduğunu merak ediyorlar, ancak tam olarak da kestiremiyorlar Kimi ihmâl ettik acaba, diyerekten, önemli türbelere gidip dua dua yalvarıyor, Yâsîn-i şerîf okuyorlar Âdetâ bir “dinler arenası” olan bu yerlerde, türbelerle ilgili âdetler de şirke varan ölçülerdedirMezarlarda yapılıp edilen şeyler tiksinti uyaracak türdendir Türbe ziyaretleri âdetâ putperestlikle aynı ölçülerdedir Çoğu şeyin aslı faslı çoktan bozulmuştur Meselâ müslümanlar da vardır, ama bazıları namaz bile kılmazlar, ancak, delicesine zikir yaparlar… Her neyse, arkadaşlarımız değişik türbelere gidip dua dua yalvarıyor, bu rüyalarda defâatle görülen meçhul zatın kim olduğunu tesbit etmeye çalışıyorlar O türbeye gidip Kur’ân okuyor, bu türbeye gidip dua ediliyor… Ama abimiz, aynı rüyâyı hâlâ görmektedir Her defasında da Hazret, “Beni ihmal ettiniz, beni yalnız bıraktınız, beni küfürbaz sihlerin arasında garip perişân ettiniz, buralarda sadece filânca zatlar mı var, ben de varım!” diyerekten sitemini bildirmektedir Hattâ bir keresinde bu eğitim elçimiz, rüyada ciddi ciddi hırpalanır!

İşin sonunda bu zatın meçhûl biri olmadığı, aksine pek meşhur biri olduğu anlaşılacaktır ama bunun için biraz zaman geçecektir Evet, aramışlar sormuşlar ve başka bir şehirde büyük bir zatın yatmakta olduğunu öğrenmişlerdir Bu zat, Muînüddîn’den başkası değildir Belli ki oralarda, hizmet ve ziyâret adına ihmal edilmiştir Çünkü, o bölge ve özellikle o Hazret’in türbesi ziyâret edilip Kur’ân okununca, kardeşimiz bir müddet bu tür rüyaları görmez olmuştur Aradan zaman geçer Bu zat yine kardeşimizin rüyalarına teşrif etmeye başlar Bu sefer, memnûniyetini izhar eder ama, bir taraftan da ziyâretin ötesinde, arkadaşlarımızdan daha başka şeyler de beklemektedir; “Bana falanca öğretmeni, daha başka bir de şunları bulup gönderin!” diye şaşırtıcı bir şekilde açıktan açığa işârette bulunmaktadır Evet, eğitim faaliyetlerinin henüz ulaş(a)madığı o bölgede okul yapılması istenmekte, ve: “Diğer yerlere gönderdiğiniz, fiziğe kimyaya Allah dedirten öğretmenlerinizin aynılarından bana da gönderin!” denmektedir

Sonunda, âhirzamanın kızıl kıyâmetine bir yağmur tanesi gibi düşen yağmur topluluğun fertleri, eğitim gönüllülerimiz, işâret edilen yere de hizmet götürmeye, oralara da el uzatmaya, rüyâlarda yeniden istenen öğretmenleri göndermeye karar verirler ve bunu gerçekleştirirlerTabii asırlardır bekleyen, karanlık ruhların çizmeleri altında inim inim inleyen o zatın da gönlünü almış olurlar Artık kardeşimiz de rüyâlardaki fırçalardan kurtulmuştur Epey zaman sonra, bu olup bitenlerden haberdâr olmayan, Hızır-misâl bir zat, bir rüyâ görür Rüyasını gelip kardeşlerimizden birine aktarır Der ki: “Rüyamda, Hz Muînüddîn’i gördüm, sizlere selâmı var; gönderdiğiniz adamlar istenen yere ulaşmışlar; artık herhangi bir problem kalmamış!”

Evet, Mesele Anlaşılmıştır!

Evet, anlaşılmıştır, yerin altı da bu güzel insanları beklemektedir, üstü de Anlaşılmıştır, tek çaremiz adam yetiştirmek ve “ben acele ettim kışta geldim, sizler cennet-âsâ bir baharda geleceksiniz” diyerek asırlardır bu günleri intizâr eden çilekeş ruhları daha fazla bekletmeden, onları, bari bir buket çiçekle kabirlerinde sevindirmek gerekmektedir Evet anlaşılmıştır, bu mesele Allah’ın dâvâsıdır, bunun önünde hiçbir beşerî güç duramayacaktır Evet anlaşılmıştır, bu güzelliklerin şehitlerle, toprağın altındaki yiğitlerle çok büyük bir irtibatı vardır Evet anlaşılmıştır, Asrın Dertlisi Hz Üstad’ın, “Ben tahmin ediyorum ki, eğer Şeyh Abdülkâdir-i Geylânî (ra) ve Şâh-ı Nakşibend (ra) ve İmâm-ı Rabbânî (ra) gibi zatlar bu zamanda olsaydılar, bütün himmetlerini, hakâik-i îmâniyenin ve akâid-i İslâmiye’nin takviyesine sarf edeceklerdi” buyruğu Anlaşılmıştır, nefsimizin cümleden ednâ, hizmetlerin de cümleden a’lâ olduğu hususu Anlaşılmıştır, “Muînüddîn” kelimesi, “dinin yardımcısı ve hizmetkârı” demektir Adıyla tamâmen bütünleşmiş bu zat, asrın Muînüddînlerini iştiyâkla beklemektedir Hayatında-memâtında hep çağrılar, dâvetler, görünüp himmet etmeleriyle meşhûr olan bu zât, günümüzün çilekeş hizmet insanlarına da bir selâm çakmış, onları yanına, hizmet için dâvet etmiştir Kimbilir hangi mekânlarda, hangi toprağın altında, daha başka hangi ölümsüz ruhlar, kaç zamandır bu güzel insanları, eğitim gönüllülerini çağırmakta ve beklemektedirler

Ey Günümüzün Ebû Bekirleri, Muînüddînleri!

Ey günümüzün Ebû Bekir timsâli esnafları, Hz Muînüddîn misâl muhâcir öğretmenleri, çalışanları, mühendisleri! Şahıslar farklı olsa da, aslında çağrılan sensin Senin ayağa kalkman, himmetini “dünya ve mâfîhâ”ya değil, sadece ve sadece Allah yoluna sarfetmen beklenmektedir “Çok sıkıyor, pek sıkıştırıyorsunuz; ülkenin durumu da zaten belli, lütfen biraz…!” filan demeyin ne olursunuz! Görüyorsunuz, beklemeye mühlet ve tahammül var mı! Hadi biz beklesek, acaba onlar bekleyecek mi! İmâm-ı Rabbânî’ler bize zaman tanıyacak mı! Zannetmiyorum Bekleyenlerin tahammülü yok Bizim ayağa kalkmamızı ve üzerimizdeki ölü toprağını atıp, kendimize gelmemizi bekliyorlar Dünyâ-âhiret adına kurtuluşumuz da zaten buna bağlıdır Âhiret’te, o çetin günlerde bu büyük zâtları şefâatçi ve muzâhir olarak yanımızda görmek istiyorsak, birazcık halden dilden anlamalı ve ne yapıp edip acele etmeli, utana sıkıla kapımıza gelen ve bize derdini şerhetmeye, dil dökmeye çalışan hizmet erlerini daha fazla yormamalıyız!


Bayram Kusursuz
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Yerin altı da bekliyor üstü de
« Posted on: 26 Nisan 2024, 22:18:07 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Yerin altı da bekliyor üstü de rüya tabiri,Yerin altı da bekliyor üstü de mekke canlı, Yerin altı da bekliyor üstü de kabe canlı yayın, Yerin altı da bekliyor üstü de Üç boyutlu kuran oku Yerin altı da bekliyor üstü de kuran ı kerim, Yerin altı da bekliyor üstü de peygamber kıssaları,Yerin altı da bekliyor üstü de ilitam ders soruları, Yerin altı da bekliyor üstü deönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes