๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 09 Temmuz 2011, 11:26:51



Konu Başlığı: Yaşamak Dediğin..
Gönderen: Ekvan üzerinde 09 Temmuz 2011, 11:26:51
                     Yaşamak Dediğin..  

Yaşamak dediğin sanki, bir dâvâda ün.

Durur, seni de rahmetle anarlar bir gün.

Ölüm, rûhun bedenden doğuşudur. Gününü dolduran bir bebeğin annesinden doğması gibi, vakti geldiğinde tüm ruhlar da bedenlerinden çıkarak, âhirete doğacaklar. Bunu düşünürken, fincanın dibinde kalan çaya dedim ki: Ah elbet de içerim, ben seni bırakamam! Yârdan gelen ikrâmın, zerresini atamam! Ömür de bir ikramsa bize, israf etmeden geçirmek gerek, tek ânı kaçırmadan…

Yaşamak dediğin sanki, birkaç kısa gün. Bekle, seni de ebede salarlar bir gün!

*

Hâlis niyetini, hâlis amel ile hâlinde taşı. Sen bunu yapmadıkça, ben sana nasıl güveneyim ey cân! Hiç olur mu, “niyet ettim Allah rızâsı için namaz kılmaya” diyen; sonra da başka işe dalan bir gâfil gibi davranırsan? Bak işte, simit yiyorsun, dişinde susamı kalıyor. Sarımsak yiyorsun, terinden kokusu çıkıyor. Her ne yer isen, ağzında, dilinde, nefesinde ondan alâmet. O halde, yediğin ve yiyeceğin her bir halta dikkat et!

Yaşamak dediğin sanki, tek bir an, bir kün. Elbet senin de selânı okurlar bir gün!

*

“Bu benim başıma nasıl gelir?!” diye feryâda kalkışma! Doğduğunda senin başının, yâkuttan tâcı mı vardı? İmtiyazlı bir sınıftan olduğunu mu zannetmedesin? Ne özelliğin ve ayrıcalığın var ki, imtihansız cennete giresin? Dertsiz ömür istiyorsan, kurduğun ham bir hayal, bilesin. İyisi mi durma da kendini hep meşgul et. Kederlerini, Allah Azîmüşşân’ın yolunda hizmet etmekle dindir. O öyle koruyucu bir kalkandır ki, acılar bıçak olsa, seni delip geçemez. Boşa mı demiş büyükler: “Hayırla meşgul olanı, bâtıl işgal edemez!”

Yaşamak dediğin sanki, bir böyle mümkün. Sabret, senin de bedenini yutarlar bir gün!

*

Olsun! İşe yaramıyor gibi görünse de sen, tebliğ etmeyi, hayra çağırmayı sürdür. Ne biliyorsun? Belki de kendisinden ümit kestiklerin, yarın seni geçer de, sana sadaka olur. Ne ortada salınmak, çok iyi olmanın alâmeti, ne de gizlenip saklanmak, kabiliyetsizlik işareti. Allah herkesi farklı durumlarla imtihan ediyor. Rızâya eren kurtuluyor. O halde sen, elinden geleni yap, gücün kadar da yorul. Yollardan geçerken, sağına soluna dikkatli bak. Adımını dikkatli at. Sürçersen şikâyete durma hemen! Ölünce uyanacağız işte, dünyadan iyi rüya mı olur. O halde unutma: Hayra yoran hayır görür, hayır bulur.

Yaşamak dediğin sanki, birkaç tane dün. Alır seni de kefene sararlar bir gün!

*

Olgunlaşmak, yaşlanmakla değil, zaman içinde ne kadar tecrübe yaşadığın ve ne kadar yandığınla ilgilidir. Meşakkat içinde yirmisine basmış bir gencin olgunluğu, safahat içinde yetmişine gelmiş bir ihtiyarda var mıdır? Her ânı ayrı bir imtihan olan bu hayatta, Allah hepimize, hoşnut olduğu cevapları verme gücü lûtfetsin. Dileyelim canlarımız, keder içre raks etmeyi, gam içre gülümsemeyi keşfetsin! İki çocuğundan biri ölse, kederinden yere çökmeyeceksin! Kalan biri için dik ve sağlam duracak, eriyip bitmeyeceksin!

Yaşamak dediğin sanki, hüzünde hüsün. Sevin, seni de tabuta koyarlar bir gün!

*

Celâline edep giydir. Kızgınlığın sana, yanlış sözler ettirmesin. Öfken sebebiyle ağzın dilin bozulmasın. Fakat kibarlık edeceğim derken de, hak edenin hakkını vermekten geri durma! Bir ortası var. Bul! Bir de, eğer sen Hak yolunda daha “sen”den geçmedinse, “sence” lerini tez elden azaltmaya bak. Ol tamam, ol. Uçuk ol, kaçık ol, kanın kaynasın, deli dolu ol. Ne olursan ol; ama ahlâkı yamuk, kanı bozuk olma! Hem, dağın başı da, yamaç da, çukur da bir “yer”. Havada uçan da gelir, eninde sonunda yerçekimi gereği yere iner.

Yaşamak bir hüner sanki, sergile gün gün. Geçer, senin de kabrini kazarlar bir gün!

*

En ağır imtihanlardan bile, kuvvetli ve ihlaslı bir kul olarak çıkmak gibi bir azmin olsun. Çünkü yaşadığın ve yaşayacağın her şey, senin olgunlaşma duândır. Canını yaşamadıklarına sıkma. Zira o vakit, yaşayacakların ve yaşamakta oldukların için gerekli gücü israf etmiş olursun. Daha yükün adını duymakla bezen bir omuz, taşımaya güç yetirebilir mi? Korku ve endişeleriyle yorulan, korktuğu başına gelince râzı olabilir mi? Sevdikçe, sevgisinin ne kadar nâkıs olduğunu anlıyor insan. Bir de o nâkıslıkla, sevemeden yorulduysan, ne yazık!

Yaşamak dediğin sanki, doğup batan gün. Kurur senin de toprağın, sularlar bir gün.

*

Birilerinin seni tâkip etmesinden nasıl da korkuyorsun! Birileri söylediklerini duyacak, yaptıklarını kayıt altına alacak, gizlice peşine düşecek diye nasıl da endişeleniyorsun. Yahu! Kendin gibi insan olandan bu kadar çekiniyorsun da, Allah’tan niye çekinmiyorsun? Onun her an gördüğüne, fiillerini ve niyetlerini en güzel şekilde bildiğine hakkıyla iman ettiysen, bırak da başkalarını, sağ ve sol omzunda dâim mesâi yapıp durmakta olan kirâmen kâtibinden çekin. İhlâsı olan adam, çirkin işe gizlide de meyletmez! Böyle adam, yaptığı ve yapacağı güzel işler için de, hiç kimseden çekinmez! Allah’tan korkan kimse, er meydanında cesurdur! Allah’tan korkmayan ise, dipte köşede mahsurdur!

Yaşamak dediğin sanki, bir dâvâda ün. Durur, seni de rahmetle anarlar bir gün!

*

Dedi ki: “Sebeplere, Musa’nın âsâya baktığı gibi, haşyet içinde bak. Kâdir-i mutlak olanın, Allah olduğunu bilerek bak!” Her ânını, her hâlini, yüzündeki en ince mimiği bile çeken bir kamera zaten var. O halde bu, ikide bir fotoğraf çekme telâşı da neyin nesi? Gel sen hep hayırlar içinde bulun da, ilâhî kameraya, en iyi pozları verme çabasıyla dol, taş! Hem dertlenme. Yarın, zaten, her şeyi seyredecek ve belki de, “eyvah!” diyeceksin. Eyvah, bunu da mı çekmişler gardaş!?

Yaşamak dediğin sanki, bir-iki öğün. Gelir senin de helvanı kararlar bir gün!

*

Suya sabuna pek düşkün olduğun halde, yine de tertemiz değilsen, kendini biraz da istiğfarla yıka. Gönüllerde yaşamak istiyorsan, sev. Şarj olacağın bir kaynaktan mahrumsan, daha fazla oyalanma da, hemen bir mürşid-i kâmilin eteğine tutun. Akşemseddin’ini bulmadan, Fâtihlik umma! Kim ki kararmış gönülleri aydınlatmıştır, ışığını bir güneşten almıştır. İşte bu sebeple, Mevlânâ’yı anan, aslında Şems’i hatırlamıştır. Aşk geçici değil, sebepten sebebe, ondan da müsebbibe geçiricidir.

Yaşamak dediğin sanki, hasretten düğüm. Korkma, senin de düğümün çözerler bir gün!

Bütün murâdın aşk ile ermekse Yâr’e, elbet toplaşıp düğünün ederler bir gün!






Neslihan Nur Türk