๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 24 Eylül 2010, 19:18:10



Konu Başlığı: Yarım hurma ile
Gönderen: Sefil üzerinde 24 Eylül 2010, 19:18:10

* Yarım hurma ile de olsa kendinizi ateşten koruyun!

Sahabeden Adiy İbn Hâtim radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sizden herkese Rabbi, aralarında bir tercüman olmaksızın, doğrudan doğruya hitab edecektir.

Kişi o zaman, ateşe karşı bir kurtuluş yolu bulmak üzere sağına bakar, hayatta iken gönderdiği (iyi) amellerden başka bir şey göremez. Soluna bakar, orada da hayatta iken işlediği (kötü) amellerden başka bir şey göremez. Ön cihetine bakar. Karşısında (kendini beklemekte olan) ateşi görür.

Ey bu dehşetli güne inanan müminler! Yarım hurma ile de olsa kendinizi ateşten koruyun. Bunu da bulamazsanız güzel bir sözle koruyun." [Buhari, Müslim, Tirmizi]

'Mal biriktirenleri, cehennem ateşinde kızdırılan taşlarla müjdele'


Ahnef İbn Kays radıyallahu anh anlatıyor: "Ben Kureyş'ten bir grupla oturuyordum. Oradan Ebu Zerr radıyallahu anh geçti. Şöyle diyordu: "Mal biriktirenleri, cehennem ateşinde kızdırılan taşlarla müjdele. Bu kızgın taşlar onların her birinin memelerinin uçlarına konacak, ta kürek kemiklerinden çıkacak; kürek kemiklerine konacak, ta meme uçlarından çıkacak. (Böylece) çalkalanıp duracaklar" dedi.

Bu konuşmayı dinleyenler başlarını indirdiler. Onlardan hiçbirinin bu adama cevap verdiğini görmedim. Bunun üzerine adam dönüp gitti. Ben de peşinden onu takip ettim. Nihayet bir direğin dibine oturdu.

- Bu adamların, senin kendisine söylediklerinden hoşlanmadıklarını görüyorum, dedim. Şu cevabı verdi:

- Bunların hakikaten hiçbir şeye aklı ermiyor. Dostum Ebu'l-Kâsım (Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem) bir keresinde beni çağırdı. Yanına varınca bana:

- Uhud'u görüyor musun? dedi.

- Evet, görüyorum dedim. Bunun üzerine:

- Bunun kadar altınım olmasını istemem, (olsaydı) üç dinar müstesna hepsini infak ederdim, buyurdu. Ebu Zerr radıyallahu anh önceki sözünü te'kiden:

- Bu Kureyşliler var ya dünyayı topluyorlar hiçbir şeye akılları ermiyor, dedi. Ben:

- Seninle bu Kureyşli kardeşlerinin arasında ne var ki, onların yanına uğramıyor, onlardan bir şey almıyorsun? dedim. Ebu Zerr:

- Hayır! Rabbine yemin ederim, ta ALLAH ve Resulüne kavuşuncaya kadar ben onlardan ne dünyalık isterim ne de kendilerine din namına bir şey sorarım, dedi. Ben tekrar:

- Şu ihsan meselesi hakkında ne dersin? dedim.

- Sen onu al. Çünkü bugün onda bir nafaka var. Ancak, bu ihsan dinin karşılığında yapılırsa, bırak alma, dedi. [Buhârî, Müslim]

Bir başka rivayette şöyle denmiştir:

"Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'la beraber yürüyordum. O, Uhud dağına bakıyordu. Bir ara: 'Evimde üç gece kalacak altınım olsun istemem. Ancak üzerimdeki bir borç sebebiyle tek dinarı koruyabilir, geri kalanın da ALLAH'ın kullarına şöyle şöyle dağıtılmasını emrederdim' dedi ve elleriyle önüne, sağına soluna dağıtma işareti yaptı".

[Buhârî, Müslim]

'Kâbe'nin Rabbine yemin olsun onlar zararda'

Ebu Zerr radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm Kâbe'nin gölgesinde otururken yanına geldim. Beni görünce: 'Kâbe'nin Rabbine kasem olsun onlar zararda' buyurdu. Ben:

- Ey ALLAH'ın Resulü, annem babam sana feda olsun, onlar kimlerdir? dedim. Buyurdu ki:

- 'Onlar malca çok olanlardır. Ancak -eliyle ön, arka, sağ ve sol taraflarını göstererek- şöyle şöyle bol bol vermelerini emredenler müstesna' dedi.

Sonrasında şöyle ilâve etti: 'Böyleleri ne kadar az! Şunu bilin ki, devesi, sığırı, davarı olup da zekâtını vermeyen her insan kıyamet günü, o malları, mümkün olan en iri ve en semiz şekilde karşısına çıkıp, sırayla boynuzlarıyla toslayacak, ayaklarıyla çiğneyecek. Sonuncusu da bu muameleyi yapınca birinci tekrar başlayacak. Bu hal, insanlar arasındaki hüküm bitinceye kadar devam edecek.' [Müslim, Buhari, Tirmizi, Nesai]
Sıkılık huyundan kaçının!

İbn Ömer anlatıyor: Bir gün Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bize hitab ederek şöyle buyurdular: "Sıkılık huyundan kaçının. Zira sizden önce gelip geçenler bu huy yüzünden helâk oldular. Şöyle ki: Bu huy onlara cimrilik emretti, onlar hemen cimrileşiverdiler, sıla-ı rahmi kesmelerini emretti, hemen sıla-ı rahmi kestiler, doğru yoldan çıkmayı (fücur) emretti, hemen doğru yoldan çıktılar." [Ebu Davud]


Konu Başlığı: Ynt: Yarım hurma ile
Gönderen: Ekvan üzerinde 24 Eylül 2010, 19:43:55
Sadaka bahsi cpk güzel açıklanmış.. Rabbim gönülden verebilmeyi bizlere nasib eylesin.. Bu yazıyı okudugumda aklıma su kıssa geldi:
Bir adam Ramazan sohbetlerinde diliyle hep cömertlikten söz ediyor; ama eliyle hiç de cömertlik yapmıyordu. İşte bu adam bir gün İbrahim Edhem’e rica etti:

- Herkese nasihat ediyorsun, bana da nasihat et.. İbrahim tek cümlelik nasihatini şöyle yaptı:

- Sen açığı kapa, kapalıyı da aç sana yeter!. Adam bir şey anlamamıştı. Mecburen sordu:

- Açık nedir ki onu kapayayım, kapalı nedir ki onu da açayım? İbrahim de kısaca anlattı: - Açık olan hep cömertlikten söz eden ağzındır. Onu kapa. Kapalı olan da yoksula hiç açmadığın kesendir. Onu aç. Bu sana yeter!

     Rabbim bizleri agzı  değil eli açık olanlardan eylesin..