Bizdekini biz yapmıyorsak kim yapıyor ?

Bizdekini Biz Yapmıyorsak, Kim Yapıyor?

İki hücre bir araya geliyor, bir araya gelmezden önceki özelliklerini kaybediyor ve artık yepyeni bir özellikle çalışmaya başlıyor. Bu iki hücreden birinin adı yumurta, diğerinin sperm, yeni hücrenin adı ise zigot, yani canlı taslağıdır. İşte biz insanoğlu ilk önce böyle bir hücreydik. Bu hücre zamanla çoğaldı yaklaşık 75 trilyon hücre haline gelirken doku, organ ve sistemlerimizle birlikte bizler oluştuk. Kısacası, etimizle-kemiğimizle, canımızla-kanımızla zigot adı verdiğimiz bu hücreden çoğalmayız biz insanoğulları. Şimdi şu vücudumuzun ne kadar muhteşem bir kudret mucizesi olduğunu bir düşünelim. Sahip olduğu 75 trilyon hücre ve bunların oluşturduğu organ ve sistemler başlı başına birer harikalar alemi olan insan vücudu, bütün bu “alemlerin” gayet muntazam ve hikmetli bir şekilde yerleştirilmiş, birleştirilmiş ve tanzim edilmiş bir bütünüdür.
Damarların içinde yolculuk yapma mümkün olsaydı, o kadar muhteşem alemlerle karşılaşacaktık ki, hayretten küçük dilimizi yutmamız işten bile olmayacaktı. Milyarlarca evden meydana gelmiş muhteşem bir ŞEHİR sanki vücudumuz... Bu evlerde yaşayan atom ve moleküller durup dinlenmeksizin çalışıyorlar. Evler yer yer kümelenerek siteler, fabrikalar ve mahalleler meydana getirmişler.
Bütün şehir çok mükemmel bir yol ve kanal ağıyla donatılmış. Bu yol ve kanallarda hareket ederek her an vücudu dolaşan erzak memurları, her uğradıkları eve gıda paketleri bırakıyorlar ve onların çöp ve artıklarını alıyorlar.

GÖZÜN GÖREMEDİĞİ GÖZLER

Yolculuğumuz esnasında göreceğiz ki, bu şehirdeki evelerin hepsi canlıdır. Her ev bir müddet yaşayıp çalıştıktan sonra ölüyor, ölenlerin yerine yenileri geliyor. Şehir içinde her an binlerce yıkılış ve yeniden yapılış cereyan ediyor. Buna rağmen şehirde en küçük bir intizamsızlık görünmüyor. Bir eksiklik göze çarpmıyor. Her bir atom, molekül, hücre, doku, organ ve sistemler göremediğimiz bir gözle bir diğerini görüyor ve ihtiyacına yardım ediyor. Şehirdeki hayatiyetin ve evlerdeki faaliyetin devamı için gerekli olan besin maddeleri dışarıdan alınarak büyük bir kazanda pişiriliyor ve dağıtım şebekesi aracılığı ile şehre dağıtımı yapılıyor. Besin atıkları ve çöpler özel fabrikalarda süzülerek dışarı arıtılıyor.

ŞANTİYESİZ İNŞAAT

Şehrin besin deposu ve kileri, mikrofon ve hoparlör teşkilatı, telefon telleri ve kulübeleri, savunma sistemi ve alarm tertibatı, ısıtma tesisleri ve mezarlığı da ihmal edilmemiş... Şehir içinde mükemmel bir haberleşme sistemi kurulmuş. Sistemin idaresi ile vazifeli bilgisayar, vücut şehrinin neresinde neler olup bittiğini anında haber alıyor ve gereğini yerine getiriyor. Bir bölgede meydana gelen arıza karşısında hemen ilgili merkezleri alarma geçiriyor ve gerekli önlemlerin alınmasını sağlıyor.

Şehrin dışarıya açılan kapıları, dışarıyı gözleme ve dinleme cihazları da var. Bu cihazlar şehrin en üst kısmında bulunan büyük kompütüre bağlı olarak çalışıyorlar. Şehri dışardan gelmesi muhtemel tehlikelere karşı korumak üzere her an nöbet bekleyen askerler görevlendirilmiş. Bu askerler şehir içinde kuş uçurtmuyorlar. İçeri kötü niyetle giren herhangi bir düşman askerini anında yok ediyorlar.

NE GREV - NE BOYKOT: ÜCRET TATMİNKAR - İTAAT MUTLAK

Şehirde gözlemlediğimiz bir husus da şu: şehirde çalışan her hizmetkar, kendisi için tayin edilen görev yerinde vazife yapıyor. Yanılıp, şaşırıp ya da isyan edip başka bir yere gitmiyor. Herkes nihayet derecede dikkat ve itaat göstererek üzerine düşeni en mükemmel şekilde yapıyor. En küçük bir tembellik, itaatsizlik ya da intizamsızlığa rastlanmıyor.
Bu yolculuğumuz boyunca karşılaştığımız hayret verici manzaralar karşısında, ister istemez soruyoruz: Bu muhteşem şehrin hakimi Kimdir? Ve bu hakimin ne kadar mucizekar ve sanatkar, ne kadar sonsuz bir hikmet sahibi olduğunu anlamak için eserine şöyle bir bakmak yeterlidir.

Dr. Zafer Tel
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın