๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 16 Haziran 2010, 09:56:14



Konu Başlığı: Yalancının mumu kime ışık saçacak
Gönderen: Sümeyye üzerinde 16 Haziran 2010, 09:56:14
Yalancının mumu kime ışık saçacak

Yalanları mahkûm et demeyin bana Yalana karşı savaş verilemez Yalanla savaşmaya kalktınız mı, önce onun ne olduğunu belirtmek zorundasınız Neyin yalan olduğunu söylerseniz, onu meşhur edersiniz Yalan ve yalancı düşmanlarının sırtından geçinir Yalan ve yalancı doğruyu nakzetme tecrübeleri sayesinde işgal ettikleri sahayı genişletirler Oysa doğruya bel bağlayanlar yalanı ve yalancıyı nakzetmeye vakit ayıramaz”

Yukarıdaki satırların sahibi Türkiye’deki siyasî hadiseleri konuşmanın imkansız hale geldiğini anlatmaya çalışırken, konuşulmak istenen her meselede intişar etmiş bir yalanın varlığına işaret ediyor, o meselede konuşmaya başlamanın yalanın intişarına yardım edeceğini ve intişar etmiş yalanın da ön kabulüne götüreceğini hatırlatıyordu

Ülkemiz atmosferinin gittikçe ısındığı şu günlerde yukarıdaki başlık da nereden çıktı diyebilirsiniz İlk kertede bana birkaç atasözünü hatırlattı“Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” “Mum dibine ışık vermez” vb

Yalan ve yalancı, doğruluk ve doğrunun zıddı olduğuna göre, yalancının mumuna da doğrunun mumu’nun tam karşıtı diyebilir miyiz? Atalarımız bize doğrunun mumunun ne zaman söneceğini, ne zaman yanmaya başlayacağını söylemiyor Fakat yalancının mumunun yatsı vakti geldiğinde söneceğini hatırlatıyor Bu arada yatsı geldiğinde sönen yalancının mumunun ne zaman yanmaya başladığı da meçhul

Türkiye ve dünyada hayatı dizayn etme gücünü kendilerinde görenler, doğru ve doğruluğun egemenliğine asla rıza göstermiyorlar Siyasetin ve sosyal tablonun izharında ise doğru ve doğruluğa yer olmadığını söylediklerinde karşılaşacakları tabloyu bildikleri için ısrarlı bir şekilde bu tablonun en önemli ögesinin doğruluk ve doğrular olduğunu söylüyorlar Bu ilana itibar eden doğrularda, sosyal ve siyasal hayata müdahil olmak için gayret ettiklerinde yalanın ve yalancının egemenliğin sonlanması noktasında çok büyük mesafe kat ettiklerini ve büyük bir kapı araladıklarını bizlere müjdeliyorlar Oysa bizlerin bilmesi gereken aralı kapının kapalı kapı olmadığı kadar açık bir kapı da olmadığı gerçeğidirBu anlamda yukarıda ki ilana itibar etmekle doğrular yalana da ortak olmuş oluyorlar Bu arada bilmemiz gereken bir şey daha var; henüz aralanmış bu kapıdan içeri girebilmek için ya kapıyı sonuna kadar açacağız ya da değişik akrobatik hareketlerle kapı aralığından içeri girmeye çalışacağız Türkiye’de ve dünyada Müslümanların sosyal hayata intibakını savunan çevreler çoğu zaman ikinci yolu tercih ediyorlar Niye mi? Çünkü birinci yolun, yani kapının sonuna kadar açılmasının kapıyı itelemekten geçtiğini, yani güç kullanmak gerektiğini biliyorlarve kapıyı aralamamıza müsaade edenlerin güç kullanmak hususunda bizlerden daha mahir olduklarını da…

Yolunun aydınlık olduğunu söyleyen bir insan zımnen karanlık yolları da bildiğini ifade etmiyor mu? Yolunuzu aydınlatan el bir yalancıya aitse ve yolunuzu onun ışığı aydınlatıyorsa size yatsı vaktini beklemekten başka ne tavsiye edebiliriz ki? Henüz günün hangi vaktinde yaşadığımızı bilmiyorsanız, İslamın doğuş günlerini insanlığın ikindisi olarak bizlere öğreten elçinin sözlerine kulak vermemizde fayda var

Müslümanlık evsafınızı iğfal edecek üç vasfın belki de en önemlisi yalan değil mi? Öyle ki, elçi olayın ciddiyetini kavramamız için Kitab’ın kebireden saydığı fiilleri bir müslümanın hataen yapabileceğini ama asla bir yalana ortaklık etmeyeceğini hatırlatıyordu

Hz Ali, dilsiz olmayı yalancı olmaya yeğlediğini ifade ediyordu Bu yüzden bizler de susmaya bilgelikten bir pay ayırıyoruz

Dilimizin, davranışımızın, halimizin insicamı, bizi sıdka ulaştıracak, bu yüzden Allah bizlere kati bir şekilde doğrularla beraber olmamızı emrediyor ve yüce bir ideal olarak doğruluğu işaret ediyor

Adem Ceylan