๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 20 Aralık 2010, 16:15:27



Konu Başlığı: Ya Rabbi! özrümü beyan eden Ayeti indir
Gönderen: Sümeyye üzerinde 20 Aralık 2010, 16:15:27
Ya Rabbi! özrümü Beyan Eden Ayet–i Indir

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem, bir gün Kureyş'in ileri gelenleriyle konuşuyordu.(1) Onları kazanmak, onların Müslüman oluşuyla, geniş çevrelerinin de İslam'a yöneleceğini ümit ediyordu.
Konuşmanın can alıcı bir yerinde Abdullah İbn Ümmi Mektum radıyallahu anh çıkageldi. Rasûlullah'a bir şey sormak istiyordu:
–Ey ALLAH Rasûlü! Rabbinin sana öğrettiğinden bana da öğret!
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, önceki konuşmadan kopmak istemiyordu. Bu duygu, mübarek simasında belli olmuştu. Yeniden Kureyşlilere döndü. Onlarla konuşmasını tamamladı. Onların İslâmla şeref bulmasını istiyor, ümidini gerçekleştirmeye çalışıyordu.
Aralarındaki konuşma bitmiş, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onları uğurlamış, ailesinden tarafa yönelmişti ki, vahy emareleri başladı. Olduğu yerde durdu... Vahy başlamıştı;
"Yüzü değişti ve geri döndü. Çünkü Âmâ gelmişti. Rasûlüm nereden biliyordun, belki o gönül temizliği ve safiyetine ulaşacaktı!?...”(2)
Sûrenin başında yer alan 16 âyet–i kerîme, bu nüzul sebebine bağlı olarak vahyediliyordu.

* * *
ALLAH Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, bu dâvaya ilk günden sahip çıkan, çilelerine katlanan insanlara yakınlık göstermesi, onları ikinci plana itmemesi, ihmal etmemesi... emrediliyordu.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, daha sonraki günlerde Abdullah'ı gördükçe karşılar, yakınlık gösterir, zaman zaman "Merhaba! Rabbimin beni ikazına vesile olan kişi!"der, yanına oturtur, gönlünü hoş tutardı.


YA RABBİ! ÖZRÜMÜ BEYAN EDEN AYET–İ İNDİR


İbn Ümmi Mektum diye meşhur olan bu aziz sahâbî, hep böyle anılıyor, artık asıl adı bile zor hatırlanıyordu. Çoğu kitaplarda, isminin Abdullah olduğu naklediliyor. Iraklılar ise ona, Amr diyorlar. Annesinin adı Atike, babasının adı ise Kays'dı.
Ayrıca, Hatice Validemizin dayısının oğludur. Hatice Validemizin annesinin adı Fatıma, Fatıma'nın kardeşi de İbn Ümmi Mektum'un dayısı Kays İbn Zaide'dir.
İlk Müslümanlardandır… İlk nura kavuşan ve ilk çileleri çekenlerden... ALLAH'ın emrine gönülden bağlanıp, ALLAH Rasûlü nün yanında yer alanlardandır.
Medine–i Münevvere'ye Mus'ab radıyallahu anh ile ilk hicret edenlerdendir. Onunla birlikte Medine'de ev ev dolaşıp ALLAH nurunu yayma mücadelesi verenlerdendir.
Hak dâvada geçirdiği hayatının her safhası fedakârlıklarla doludur.
Ancak onu asıl yâdetmemize sebep; onun İlahî emirler karşısındaki duyarlılığıdır...
Bedir Gazvesinin ardından, cihadın ve mücahitlerin faziletleri, üstün rütbesi, cihaddan uzak duranlardan farkını, îmana sahip olma, onu yaşama ve yaşatma mücadelesinin izzet ve şerefle dolu duygusunu ifâde eden âyetler indirilince; sanki bu âyetler, cihadla ilgili konuda da, binlerce sahabi arasından kendisini kastediyormuşcasına müthiş bir mesuliyet duygusuna kapılarak Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e gelmiş ve;
–Ya Rasûlallah! Vallahi, cihad etmeye imkânım olsa, edebilsem ederdim, demişti.
Daha sonra gözyaşlarını tutamadığı;
"Ya Rab! Özrümü beyan eden âyet indir! Özrümü beyan eden âyet indir!" diye dua ettiği nakledilir.(3)


ÖZRÜLÜ OLANLAR HARİÇ


Zeyd İbn Sabit radıyallahu anh anlatıyor:
"İbn Ümmi Mektum, Rasûlullah bana vahyi yazdırırken gelmiş ve bu sözleri söylemişti. Bu sırada Rasûlullah'ın dizinin bir kısmı dizimin üzerine geliyordu. Birden dizi ağırlaşmaya başladı. Vahy başlamıştı. Dizim ezilecek zannettim. Biraz sonra hafifledi. Bana dönerek; "Zeyd, yazdığını oku!" buyurdu. Okudum. "Müminlerden savaşa katılmayıp oturanlar... bir değildir."
Rasûlullah, ilâve ettirdi:
"Özürlü olanlar hariç..." Sonra da ayet–i kerimeleri yazdırmaya devam etti.
Rabb'ımız bu ayet–i kerimelerde şöyle buyuruyordu:
"Müminlerden –özür sahibi olanlar dışında– savaşa gitmeyip oturanlarla, malları ve canlarıyla ALLAH yolunda cihâd edenler bir değildir. ALLAH, malları ve canlarıyla cihâd edenleri, derece bakımından daha üstün kıldı. Gerçi ALLAH, hepsine de güzel mükafat vaadetmiştir. Ancak mücâhidleri, çok daha büyük bir ecirle oturanlardan üstün kılmıştır. Onlara kendi katından dereceler, mağfiret ve rahmet lütfetmiştir. O, çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir."(4)
Bu âyet–i kerîmeyle, cihâdın ve mücâhidlerin fazîleti dile getirilirken, o ve onun gibilerin fiili cihaddan, sıcak çatışmadan mesul tutulamayacağı, açık ve net olarak ifâde ediliyordu. Ancak, onun bu duyarlılığı unutulacak gibi değildi.
Gücünün yettiği hiç bir hizmetten geri durmuyordu. Mus'ab ile davetçi, Bilal ile birlikte ALLAH Rasûlü'nün müezziniydi. Onu bizler daha çok Bilal ile okuduğu ezanlarla tanıyor, bu yönüyle hatırlıyoruz.
Cihada çıkışlarda çok defa Medine ona emanet ediliyor, Medine emîri oluyordu. Kaynaklarımızda yaklaşık 13 defa Medine emiri olarak kaldığı bildirilmiştir.(5) Nitekim, Mekke'nin fethinde de, Medine emiri oydu.
İbn Ümmi Mektum radıyallahu anh, özürlüydü. Cihada gidemiyordu ve cihâd etme sorumluluğu taşımıyordu. Ama her cihâda gidenle birlikte gönlü de gidiyordu.



ALINTI