๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 13 Kasım 2010, 15:24:51



Konu Başlığı: Virdi Küçük Görme Cehâleti
Gönderen: Zehibe üzerinde 13 Kasım 2010, 15:24:51
Virdi Küçük Görme Cehâleti

Dr. Adem Ergül

İbn Atâullah el-İskenderî kuddise sirruh- buyurur:

“Virdi ancak câhiller küçük görür.”

 el-Hikemü’l-atâiyye’den

Vird”, Kur’ân-ı Kerim kıraati, nâfile ibâdetler, muayyen dua ve zikirlerden oluşan bir takım sâlih amellerin, belirli vakitlerde düzenli olarak icrâ edilmesidir. Çoğulu “evrâd”dır ki, dilimizde daha çok “evrâd ü ezkâr” terkibiyle kullanılmıştır. “Vârid” ise Allah’tan kuluna lütfedilen ilim, irfân, feyz (manevî heyecan), duygu, hâl, keşif ve kerâmet gibi birtakım ilâhî ihsânlardır ki, genellikle çoğul bir ifâdeyle “vâridât” diye zikredilegelmiştir.

Vird, temelleri Kur’an ve sünnete dayanan ve kişinin kendi arzusuyla ya da bir mürşid-i kâmilin tavsiyesi ile şekillenir. Hangi zikrin ne kadar, ne zaman ve nasıl icrâ edileceği belirlenmiş olmalıdır.

Evrâd ü ezkârın kişiden kişiye değişebilen düzenlemeleri de söz konusudur. Zira virdin belirlenmesinde, kişinin istidâdı, içinde bulunduğu manevî hâli, zaman, imkân ve meşgalelerinin göz önünde bulundurulması esas olmuştur. Evrâd ü ezkârın çeşitliliği, bu yönüyle sınırsız ise de genel olarak şu üç kategoride değerlendirilmiştir:

1. Mücâhede ehli âbid ve zâhidlerin evrâdı. Bu grupta olanlar, namaz, oruç, zikir ve dua gibi çeşit çeşit ibâdetlerle vakitlerini doldurmuşlardır. İmâm Gazâli’nin İhyâu ulûmiddin adlı eserinde bu grubun gece ve gündüz ibâdetlerinin neler olduğu ve nasıl icrâ edilmesi gerektiğine dair geniş bilgiler verilmiştir.

2. Seyr u sülûke giren yani manevî bir terbiye yoluna intisap edip de Hak yolunda mânen terakkî etmek isteyenlerin evrâdı. Bu kimseler, umûmiyetle bir mürşid-i kâmilin nezâretinde, onun kendileri için belirlediği muayyen bir evrâda devam etmek sûretiyle Hakk’a vuslatı hedefleyen kimselerdir. Onlar bu evrâda tam bir teslimiyet göstererek, büyük bir tazim, teksif, huzur ve edep duyguları içinde, kendilerine tavsiye edileni hakkıyla yerine getirmeye çalışırlar. Bu sayede de gönüllerini meşgul eden; Allah’tan başka her ne var ise (mâsivâ), onlardan kalben sıyrılıp, içlerini her çeşit mânevî kirden arındırmayı ve Allah’ın râzı olacağı faziletlerle güzelleştirmeyi murâd ederler.

3. Vuslat ehlinin evrâdı ise, hevâyı yani nefse ait meşrû olmayan her çeşit arzuyu bırakmak ve Mevlâ’nın muhabbetinde fânî olmaya gayret etmekten ibârettir. Tefekkür, murâkebe, dâimî huzurda olma hassasiyeti, bu kimselerin husûsiyle devam ettikleri halleridir.

Hak Teâlâ kime hangi virdi sevdirmiş ve nasip etmişse, o kimsenin o virde tam bir şekilde sarılması ve onu asla ihmâl etmemesi, kendi selâmeti ve terakkisi bakımından önemlidir. Kendi virdine olan inancı ve sevgisi, onu bir başkasının virdini küçük görmeye de sevketmemelidir. Zira ehl-i irfânın nazarında, her makâmın ve hâlin kendine has virdi vardır ve o vird, o makamda en güzeldir.1

Virdlerde aslolan devamlılık olduğundan, az olup devamlı olmasına büyük ehemmiyet verilmiştir. Zira devam edegeldiği evrâd ü ezkârını geçerli bir mazereti olmadan terk edenlerin, mânen birtakım mahrûmiyetlere maruz kalabileceğine dikkat çekilmiş ve buyrulmuştur ki: “Virdi olmayanın vâridi olmaz. Virdini terk edenin de vâridi kesilir”. Düzenli olarak feyz şebnemleri ile sulanan bir kalbin, bu mânevî damlaların kesilmesi durumunda ızdırap ve huzursuzluğa maruz kalması elbette tabiî bir sonuçtur.

Vird, mânevî terbiyenin ve tezkiyenin en mühim unsurlarından biridir. Nitekim son devrin büyük mürşidlerinden Sâhibü’l-vefâ Mûsâ Topbaş Efendi’nin şu tespitleri, bu hakikati en güzel bir şekilde beyan eder:

“Evrâdlarını ihlâs ve istikâmet üzere tatbik eden tâliplerde âdetâ gözle görülür şekilde değişiklikler ve inkişâflar olur:

Kibrin yerini tevazû ve vekar,


İmansızlığın yerini, derin Allah sevgisi, Peygamber sevgisi,

Bâtılın yerini Hak,

Hasetçiliğin yerini merhamet,

Cimriliğin yerini sehâvet,

Anlayışsızlığın yerini fetânet,

Tembelliğin yerini dirâyet, gayret,

Korkaklığın yerini cesâret,

Kötü görüşün yerini müsâhamalı görüş,

Kabalığın yerini nezâket,

Dağınıklığın yerini tertiplilik ve nezâfet,

Bilgisizliğin yerini edep, irfan,

Aceleciliğin yerini itidâl ve teennî,

İddiacılığın yerini, yerinde uysallık,


Mahlûkat düşmanlığının yerini herkesi hallerine göre sevmek, alır.”2

Kalbî hayatımız ve manevî dünyamız bakımından son derece önemli olan evrâd ü ezkârı, küçük gören, hafife alan ve ehemmiyet vermeyenleri, İbn Atâullah el-İskenderî –kuddise sirruh- cehâletle vasıflandırarak buyurur ki:

“Virdi ancak câhiller küçük görür. Vârid, âhiret yurdunda da bulunduğu halde, vird sadece bu dünyada bulunur ve dünya hayatının sona ermesiyle de son bulur. En çok itina edilmesi gereken hususlar, elden kaçınca bir daha telafisi olmayan şeyler olmalıdır. Diğer taraftan vird,  Hakk’ın senden istediği şeydir. Vârid ise senin O’ndan beklediğin şeydir. Senin O’ndan istediğinin kıymeti ile, O’nun senden beklediği şeyin kıymeti hiçbir zaman aynı değildir.”,

Gelecek sayıda devam edecek

Dipnotlar:

1) Evrâdın kısımları için bkz. Ahmed b. Muhammed Acîbe, Îkâzu’l-himem fî şerhi’l-hikem, 266-267. 2) Sâdık Dânâ, Sultânu’l-Ârifîn eş-Şeyh Mahmûd Sâmi Ramazanoğlu, sh. 13.