๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 28 Mayıs 2010, 16:42:38



Konu Başlığı: Vicdan sustuğu zaman
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 28 Mayıs 2010, 16:42:38
Vicdan Sustuğu Zaman

Müthiş bir ideâl aşınması, samimiyet yıpranması süreci yaşadığımızı düşünüyorum. Paranın sesi vicdanın sesini çok rahat susturuyor. Çürüme hızlanıyor. "Türkiye bizden sorulur" diyenler, "Dünya bizden sorulur" diyenlerle iş birliği yaparak insanlığın, dürüstlüğün, saflığın ve samimiliğin geleceğini karartıyor.

Kapitalist, şehvete ve şöhrete tapan azmanlara karşı mücadele veren insanlığın samimi evlâtları da faâl halde. Lâkin onların faâliyetleri yıkılmayı, yıpranmayı, çürümeyi önleyebilecek çapta değil. Şeytanın uşakları sanki verimli ovaları çöle çevirirken, Allah'ın kullarının gayretleri çöle dökülen bir sürâhi su.

Çürüme nerede durur, sıhhât hangi noktadan bir başlangıç yapar? Bunu sâdece Allah c.c. biliyor.

O Bildik Dünya

Yürüdüm durdum dağlarda derelerde, kırlarda bayırlarda. Hep aradım, hep aradım. Ne aradığımı da, doğrusu pek bilemedim. Büyük çoğunluğu itibârıyla toplum bana çok sığ, insanlar menfaât düşkünü ve de zavallı geldi. Çocukları; genellikle sevdim. "Manevî atmosferden mahrûm, vurgun ve cinâyete alışmış merhametsiz ve seviyesiz bir toplumda eriyip gidecekler" diye çok acıdım çocuklara "öyleyse şimdi ne yapmalı ey günahsız çocuklar?" diye içimden çok feryâtlar yükseldi, bu feryâtların mezarı da kendi yüreğim oldu. Nâdiren de olsa, rastladığım samimi ve sıcak insanları, içten gelen ilgileri çok takdir ettim.

Tabiatta aradığımı bir dereceye kadar buldum. Lâkin içimde bir boşluk, bir tedirginlik varolup-durdu.

Doğrusu, rûhu perişân eden bir sosyâl atmosferde yaşadığımı, cümle varlıkların bu ortamda harcanıp gittiğini hep hissedip durdum.

Sağından bak, solundan bak, o bildik dünya değil mi? Rûhu tatmîn etmekten âciz mekân değil mi?

İnsanlığın Sırrı Dengede

Aşırı yorgunluklar yüksek duygu ve düşüncelerin ölümüne sebeb oluyor. Denge, insanlığımızı bir bütün olarak yaşamamız için şart. Aksi takdirde hisse yönümüzün büyük bir bölümü, ruhsâl yönümüz dumura uğrayacak, tek boyutlu, yorgunluk dolu bir hayâta mahkûm olacağız demektir. Meselâ; hayret ve hayranlık duygularını, şükür ve secde zevklerini tadamayacağız, müsâmaha meziyetini sürdüremeyeceğiz demektir. Çünkü aşırı yorgunluklar bizi bunaltmış, gergin hale getirmiştir. İhtiras da (kazanma arzusunun aşırı gitmiş hâli de) sürüp gidiyorsa, ardı arkası kesilmeyen bunalım ve gerginlikler, bezginlikler, bitkinlikler kaderimiz olacak demektir.

Denge bizim insanlığımızdır, islamlığımızdır. Bizi, hırçın bir üretim ve tüketim cihazı hâline gelmekten koruyan bir güzel ayar, bir şahâne prensiptir. Denge kitap değerinde bir kelimedir.

İhtişâmın Farkında Olmak

Yarattığın dünya ne güzel Rabbim.Bu kadar güzelliği yaratmaktan maksadın ne? Binbir şekil, binbir güzellik... Eserlerinle mi kendini anlatmak istiyorsun? Kendini anlata anlata bizi hangi noktaya getirmek istiyorsun. Eserlerine bakan insanın nasıl bir insan olmasını istiyorsun? Bu zavallıya istediğin insan tipini biraz hissettirsen ne iyi.

Bir duman yükselir dağın bağrından. Bir dere şırıldar dağ yamaçlarından. Bir kuş süratle o tarafa bu tarafa uçar, o dala, bu dala konar. Bir bulut yığılır karşı ufuklara, karlar gibi, pamuk öbekleri gibi. Bir ışıktır tepeciklerde âhenkler oluşturan. Gür ağaçlık dalgalanır, yaprak hışırtıları çevremi doldurur.

Ben bu atmosferde sâdece fiziğimle yaşamaktan utanıyorum ya Rabbe-l âlemin. Ben duygusal boyutun insanı insan ettiğine inanıyorum.

İhtişâmın farkında olmamak... İşte bu, bir mahrûmiyettir Rabbim.

Yüreğinde Hissedebilenlere Selâm

Sabah namazı sırasında savrula savrula karlar yağıyordu. Birkaç saat sürdü bu savrulma. Gök yere, yer göğe savruluyordu. Cenâb-ı Hakk'ın benzeri hadiseleri yaratmakta elbette bir maksadı var. Öyleyse Allah c.c. insanları ciddiye alıyor demektir. İnsan da, bu olaylarla anlatılmak istenenleri ne kadar anlayabiliyorsa, ne kadar yüreğinde hissedebiliyorsa, o kadar Yüce Yaratana muhâtab olabiliyor demektir. Muhatap olabilme değeri de berâberinde getirir.

Cenâb-ı Hakk'ın yarattığı olayların ardı arkası kesilmediğine göre sürekli ders, sürekli anlama ve hissetme durumundayız demektir. Cenâb-ı Hakk'ın sürekli talebeleri, hayret edenleri, hayranlık duyanlarıyız demektir. Bu tesbitle sanki varoluş gâyemize varıyoruz.

Alıntı