> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Veren El Olabilmek
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Veren El Olabilmek  (Okunma Sayısı 810 defa)
27 Haziran 2010, 14:44:43
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 27 Haziran 2010, 14:44:43 »



Veren El Olabilmek

Hani, nerelerde bizim veren ellerimiz?
Hep alıyor, alıyor, alıyoruz.
Gönül tatminini yitireli göz doygunluğuna yöneldik. Fakat gözü ancak toprak doyuruyor.

Bir yandan müthiş bir israfın içinde boğulurken, diğer yandan hiç olmayacak tasarrufların peşindeyiz.
Fakirin hakkından, güzel bir sözden, bir tebessümden tasarruf ediyoruz. İlimden, ilim için yapacağımız harcamadan kısıyoruz. Ya da sahibi olduğumuz ilmi saklıyor, paylaşmaktan imtina ediyoruz. Nerelerde zaman öldürüyor da bir kuşa, bir ağaca, bir ihtiyaç sahibine ayıracağımız zamanı kıskanıyoruz.

Ve sonunda kendimizden de esirgediğimiz bir ömrün akıp gidişine tanıklık ediyoruz.

Nasibe Düşen

Rasulullah s.a.v. bir gün Hz. Esma r.a.’a şöyle buyurdu:
“Ey Esma, kesenin ağzını boğma! Allah da senden nasibini çeker.
Malını sayıp zapdetme. Allahu Tealâ da senin nimetlerini esirger.
Sakın çömlekte para saklama! Sonra Allahu Tealâ da senden elini çeker.
Ey Esma, gücün yettiği kadar az da olsa sadaka ver.”

Hz. Esma ve kız kardeşi Peygamber Efendimiz s.a.v.’in mübarek hanımı Hz. Aişe r.a., ashabın en cömertleri arasındaydı. Hz. Aişe eline geçenleri biriktirir, belli bir miktara ulaşınca dağıtırdı. Hz. Esma ise, eline geçen hiçbir şeyi ertesi güne bırakmaz hemen verirdi.

Oruçlu olduğu bir gün Hz. Aişe’ye yoksul biri gelip bir şeyler istedi. Hz. Aişe’nin evinde bir somundan başka bir şey yoktu. Yanında bulunan hanıma:
- Ekmeği ona ver, dedi. O hanım:
- Fakat, akşam iftar edeceğiniz başka bir şey yok, demesine rağmen Hz. Aişe ısrar etti:
- Sen ekmeği ona ver.
Ve, ekmek o yoksula verildi. Akşam olunca biri Hz. Aişe’ye pişmiş bir koyun ile bir miktar da ekmek gönderdi. Hz. Aişe o hanıma yemeği göstererek:
- Ye! Bu senin ekmeğinden daha iyidir, dedi.

Hz. Aişe r.a. hiçbir şeyi küçük görmez, ihtiyacı olana verirdi. Bir gün yanına iki kız çocuğu ile bir hanım geldi. O sırada yanında yalnızca bir hurma vardı. Hurmayı o hanıma verdi. O da hurmayı iki çocuğu arasında pay etti.

Yine bir gün bir dilenci gelerek bir şeyler istedi. O sırada Hz Aişe’nin önünde üzüm vardı. Yanındakilerden birine, “üzümden tek bir tane alarak ona ver” dedi. O kişi, bir üzüm tanesi de verilir mi diye hayretteyken Hz. Aişe, “niçin şaşırıyorsun, şu bir üzüm tanesinde kaç zerre vardır” dedi.

Hz. Aişe’nin cömertliği sınır tanımıyordu. Bir yemin kefareti için kırk köle azat etmiştir. Bir gün Hz. Muaviye r.a. tarafından  edilen iki kese altını o günün akşamına kadar sadaka olarak dağıtıp, akşam zeytin ekmek ile orucunu açmıştı.

Hangimizin Eli Uzun?

Rasulullah s.a.v. Efendimiz hanımlarına hitaben, “benim vefatımdan sonra bana en önce ulaşacak olanınız, eli en uzun olanınızdır” buyurmuştu.

Rasulullah s.a.v. vefat ettikten sonra mübarek annelerimiz kimi zaman toplanır, ellerini duvara uzatarak ölçerlerdi. Bu durum Zeynep b. Cahş r.a.’ın vefatına kadar sürdü. Onun boyu hepsinden kısa idi ve elleri de diğerlerinden uzun değildi. O zaman, mübarek annelerimiz anladılar ki, Rasulullah s.a.v.’in el uzunluğundan kastı cömertlik, el açıklığı imiş.

Zeynep b. Cahş el işlerinde maharetli bir hanımdı. Derileri tabaklar, diker, Allah yolunda infak ederdi.
Hz. Ömer r.a., devlet hazinesinden kimlere ne kadar maaş verileceği kararlaştırılıp dağıtılmaya başlanınca, ona da payını göndermişti. Bu paranın çok fazla olduğunu görünce Hz. Zeynep “Allah Ömer’i bağışlasın. Kardeşlerim (Hz. Peygamber s.a.v.’in diğer hanımlarını kastederek) bu işi daha iyi becerir, daha iyi bölüştürürlerdi” demişti.

Sonra paranın üstüne bir örtü attı. Eliyle örtünün altından paradan alır, dağıtırdı. Bu hal, ancak nafakasını sağlar hale gelinceye kadar devam etti. Sonra da, “Allahım bu seneden sonra Ömer’in maaşı bana nasip olmasın” diye dua etti. Duası kabul olunan Hz. Zeynep r.a. o sene vefat etti.

Başkasını Nefsine Tercih

Biliyoruz ki, cömertlik insanın muhtaç olmadığı bir şeyi ihtiyacı olan veya olmayan birisine vermesidir. Cömertlik de derece derecedir ve cömertliğin en yüksek derecesi “isar”dır. Yani, kişinin kendisi muhtaç olduğu halde bir başkasını nefsine tercih etmesidir.

Ashab’ın cömertliği, işte bu en yüksek derecede zuhur etmiştir.
Asr-ı Saadet’te birbirinden yoksul yedi ev vardı. Bir gün birisi bu evlerden birine bir parça et gönderdi. Ev sahibi, komşusunun daha muhtaç olduğunu düşünerek eti komşusuna verdi. İkinci komşu da aynı düşünceyle eti üçüncü komşuya gönderdi. Bu şekilde yemek yedi evi dolaşarak, ilk  edildiği eve ulaştı.

Bir gün bir adam Rasulullah s.a.v.’e geldi ve:
- Ya Rasulallah, açlıktan takatim kalmadı, dedi. Efendimiz yiyecek bir şeyler göndermesi için hanımlarından birine haber saldı. Hanımı: - Seni hak ile gönderen Allah’a yemin olsun ki, evimde sudan başka bir şey yoktur, dedi.

Sonra Rasulullah s.a.v. başka bir hanımına haber saldı. O da aynı şekilde cevap verdi. Diğer hanımlarına da haber gönderen Efendimiz farklı bir cevap alamadı. Nihayetinde yanında bulunanlara hitaben:
- Bu aç kardeşimizi bu gece kim misafir olarak kabul eder, diye sordu. Ensar’dan bir kişi:
- Ben, ya Rasulallah, dedi ve adamla birlikte evine gitti. Eve varınca hanımına:
- Allah Rasulü’nün konuğunu ağırlayacak bir şey var mı, diye sordu. Hanımı:
- Hayır, çocukların azığından başka bir şey yok.
- Onları bir şeylerle avut. Yemek istediklerinde onları uyut. Evde ne varsa sofraya getir. Konuğumuz odaya girince bir bahaneyle kandili söndür, dedi.

Ve misafirle birlikte sofraya oturdular. Konukları yemekten yiyor, karanlıkta kendileri de yemek yermiş gibi ağızlarını kımıldatıyor, ellerini sofraya götürüp getiriyorlardı. Böylece konuklarının karnını doyurdular. Kendileri ise aç olarak sabahladılar.

Akabinde Rasulullah s.a.v. Efendimiz ev sahibine:
- Allahu Tealâ sizin misafirinize takındığınız tavırdan çok memnun kaldı, buyurdular. Ve bu olaydan sonra şu ayet-i kerime nazil oldu:

“Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Haşr, 9)




Elvida Ünlü
 
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Veren El Olabilmek
« Posted on: 18 Nisan 2024, 03:44:41 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Veren El Olabilmek rüya tabiri,Veren El Olabilmek mekke canlı, Veren El Olabilmek kabe canlı yayın, Veren El Olabilmek Üç boyutlu kuran oku Veren El Olabilmek kuran ı kerim, Veren El Olabilmek peygamber kıssaları,Veren El Olabilmek ilitam ders soruları, Veren El Olabilmekönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes