> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Ve İnsan Emaneti Kabul Etti
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ve İnsan Emaneti Kabul Etti  (Okunma Sayısı 1430 defa)
02 Mayıs 2010, 12:30:18
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 02 Mayıs 2010, 12:30:18 »



Ve İnsan Emaneti Kabul Etti



Evet, insan emaneti kabul etmiştir. Yerlerin ve göklerin taşımaktan kaçındığı o emaneti yüklenmeyi kabul etmiştir. Çünkü o unuttuğu ve emanete ihanet ettiği zaman zalim ve cahildir. Ama aynı şekilde insan aslını ve emanetini hatırladığı zaman eşref-i mahlukattır.

Kur’an-ı Aziz, en büyük emanetin yerlere, göklere ve dağlara verildiğini ama onların emaneti taşımaktan korkup kaçındığını söylüyor. Koca varlık alemi bu emanetin ağırlığından kaçınırken onu taşımayı insan kabul ediyor. Çünkü insan “zalim ve cahildir” (Ahzab, 72). İnsanoğlu, emanete muhatap ve mazhar olmakla zulüm ve cehalet arasında bir varlık. Peki emanet nedir? İnsan nasıl zalim ve cahil olur? Bugün emanete sahip çıkmak ne manaya geliyor?

Bir emaneti yüklenmek, aynı zamanda emin olmak demek. Emanetin kendisi kutsal ve aziz olduğu için emanete sahip çıkmak da kutsal bir görevdir. Emanet edilen şey bir kıymeti haiz olmasa, onu korumak için insanın özel bir gayret sarfetmesine de gerek kalmazdı. O yüzden emanete sahip çıkabilmek için taşıdığımız şeyin ne olduğunu bilmek zorundayız. İnsanın üzerinde taşıdığı şeyi bilmemesi cehaletlerin en kötüsüdür herhalde.

İnsana verilen emanet, kelimenin en geniş manasıyla yüce Mevlâ’nın yarattığı her şeydir. Alemleri insana musahhar kılan, yani onun emrine veren Rabbimiz, kurduğu mükemmel nizam ile insanın barış ve uyum içerisinde yaşamasını emreder. Bitkilerin, hayvanların bizim emrimize verilmesi, bize onlar üzerinde hoyratça bir tasarruf hakkı vermez. Tersine bize büyük bir sorumluluk yükler. Bu yüzden bize emanet edilen her şeyden sorumluyuz; yani teklife muhatabız, mükellefiz.

Varlık nizamı ilâhi adalet üzerine kurulu olduğundan, insan arz üzerinde adaleti inşa ve ikame etmekle mükelleftir. Adalet mülkün, yani hem varlığın hem de hükmetmenin temelidir. Varlığa sahip olup adaletle hükmetmemek bizi kaosa götürür. Çığrından çıkmış kapitalist dünyada adalet olmadığı için insanlık büyük bir kaosun içinde yaşıyor. Kapitalizm bizi her şeyin yolunda gittiğine inandırdığı için aslında bunun farkında bile değiliz. Fakat hatırlayalım ve hatırlatalım: Şeytanın modern dünyadaki en büyük başarısı, insanları var olmadığına inandırması olmuştur.

Karıncayı Dahi İncitme

Varlık alemi insana emanet edildiği için insan ona karşı adaletli ve merhametli olmak zorundadır. Rahmet etmeyene merhamet edilmez. “Karıncayı dahi incitmek” tabiri bizim kültürümüzün en nezih ve veciz yönlerinden biridir ve bu ilâhi emanet ve adalet ilkesiyle doğrudan irtibatlıdır. İlâhi nizam ve adalete tabi olan kişi emanetine sahip çıkar ve bir karıncayı dahi incitmekten Allah’a sığınır.

Aynı hayat felsefesi ve ruh iklimi, müslüman toplumların sosyal hayatına da derinlemesine nüfuz etmiştir. “Dicle’nin kenarında bir kurt kuzuyu kapsa Ömer’den sorulur..” diyen bir devlet ve yönetim anlayışı başka hangi kültürde var? Bu ruh inceliğini ortaya çıkaran şey, bu varlık ve nizam anlayışından, emanet ve merhamet ilkesinden başka ne olabilir?

Peki insan emanete nasıl sahip çıkar? Onu nasıl koruyup kollar ve sonunda sahibine iade eder? İşte burada insana verilen diğer iki büyük emanet gündeme gelir: Akıl ve irade. Bu iki meleke sayesinde insan ‘zübde-i alem’ yani varlığın özü, lübbü, hülasası olmuştur. Akıl ve irade sayesinde insan iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, doğruyu yalandan, adaleti zulümden ayırt edebilir. Bunu yaptığı için de hem eşref-i mahlukat, yani yaradılmışların en şereflisidir, hem de onların en fazla sorumluluk taşıyanı.

Klasik müfessirlerin de işaret ettiği gibi ‘teklif’ sadece insana yapılmıştır. Dağa yürü denmez. Buluta aşağı in denmez. Yağmura git denmez. Tabiat olaylarının her biri ezelde belirlenmiş sünnetullaha göre hareket eder. Onların iradesi yoktur. Tek fiilleri, emr-i ilâhiye tabi olmak, böylece itaat ederek O’nu tesbih ve zikretmektir.

Bize Emanet Edilen

Oysa insana verilen emanet, onu diğer varlıklardan farklı ve üstün kılar. Akıl ve irade sayesinde insan kendisine verilen emanetin manasını idrak eder. Bunu idrak ettiği için de ona daha fazla sahip çıkar. Onu gözbebeği gibi korur. Bozmadan, yıpratmadan, eskitmeden ve eksiltmeden sahibine aynen iade etmek için çabalar.

İşte marifet, yani gerçek irfan bilgiye, emanetin bilgisine sahip olmaktır. İnsan bir defa bildi mi, artık o bilginin onun üzerinde hakkı vardır. İnsan bildiği şeye bilmiyorum diyemez. Belki başkalarını kandırır ama kendini kandıramaz. Bu yüzden emaneti bir defa idrak eden kişi, onun gereklerini yerine getirmekten geri duramaz.

İslâm medeniyeti bu manada bir emanet medeniyetiydi. İnsanlar en büyük emanete sahip çıktıkları için birbirlerine karşı da “emin” idiler. Yani hem güvenen hem de güvenilen kişilerdi. Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz “Mümin, elinden ve dilinden herkesin güven içinde olduğu kişidir.” buyururken, müslümanın bu evrensel özelliğinden bahsetmektedir. Temelinde emniyet ve emanet olan bir medeniyet, insanı hem emin hem de mümin kılar.

Bugün sosyal bilimcilerin en fazla kafa yorduğu konu güven meselesi. Mahallenin güvenliğinden şehir asayişine, ülkelerin güvenliğinden uluslararası teröre kadar bütün alanlarda karşımıza çıkan temel sorun güven. İnsanların birbirlerine güvenmediği bir toplumu bir arada tutmak mümkün değil. Aynı şekilde birbirlerine güvenmeyen bireylerin oluşturduğu bir aileyi de yaşatmak mümkün değil.

Bugün güvenlik alanında yüzlerce, binlerce araştırma yapılıyor. Birçok soruna işaret ediliyor. Çözüm önerileri getiriliyor. Hepsinin dayandığı bir tane temel sorun var: nasıl güven inşa edebiliriz? Güven inşa etmenin sihirli formülleri üzerinde kafa yoran siyasetçiler, sosyal bilimciler, güvenlik uzmanları, meselenin temelinde yatan sorunu anlamıyorlar ya da anlamak istemiyorlar. Sadece çıkar ilişkisine dayalı bir güven ne kapsamlı ne de kalıcı olabilir. Yatay düzlemde, yani insanlar arasında güven inşa edebilmek için dahi dikey bir ilkeye, bir tutamağa, bir urvetü’l-vüskâ’ya yani sağlam bir ipe ihtiyaç var. Zira Kur’anın dediği gibi insan ‘zalim ve cahil’dir.

Zulüm ve Cehalet: Çıkış Yolu Nedir?

İnsan nasıl zalim ve cahil olur? Yüklendiği emanetin ağırlığını bile bile ona ihanet eden kişi zalimdir. Çünkü emanetin hakkını ihlal etmiş, ölçüyü yitirmiştir. İnsan bedeni de insanın kendisine emanet olduğu için ona karşı yapılan her tür haksızlık ve aşırılık da zulümdür. İnsan “bu beden benim; istediğimi yaparım” diyerek kendi bedenine zarar veremez. Mesela uyuşturucu yoluyla kendini zehirleyemez. Vücut azalarından birini kesip atamaz. Kendi hayatına son veremez.

Oysa modern özgürlük anlayışı öylesine aşırı ve ölçüsüz bir noktaya vardı ki insanın kendi kendine zulmetmesi adeta özgürleşmenin, bireyselleşmenin sembolü haline geldi. Kendini her gün biraz daha yok eden bir insanlığın özgürleştiği söyleniyor. Oysa insanlar hayvanî arzularının kölesi oluyorlar. Şeref sahibi insanlık makamını, “şuursuz hayvandan daha sapık” bir dereceye indiriyorlar.

İşte bütün bunları göremeyen, görmemekte ısrar eden insan sadece zalim değil, aynı zamanda cahildir. Bilmeyi malumat toplamaktan ibaret sanan cahiller, gerçek bilginin nerede olduğunu bilmezler. Usulde hata yapan füruda her zaman yanılır. İlkeyi anlamayan kişi, detaylarda hep hata yapar. Modern dünya füruda, yani detaylarda müthiş mesafeler katetti. Geçmişle kıyaslanmayacak kadar malumata, detay bilgiye sahip. Fakat usulde, yani ilkelerde çok temel hatalar yaptığı için gerçeği göremiyor. Bu yüzden ne kadar bilgi toplarsa toplasın cehaletten kurtulamıyor.

İlim ve irfana, yani gerçek bilgiye sahip kişi, hakikatin nuruyla aydınlanmış kişidir. Emanete sahip çıkan kişi, aklını ve iradesini doğru kullanan, neyi emanet olarak taşıdığını bilen kişidir. Bu yüzden müfessirler emanetin aynı zamanda farzlar, yani emir ve yasaklar olduğunu söylerler. Aynı şekilde emanet, tevhiddir; yani Allah’ın varlık ve birliğini ikrar etmek ve ona göre yaşamaktır. Zira “peki bu emanete nasıl sahip çıkacağım” sorusu bizi doğrudan ahlâka, yani dinin özüne götürür. Ahlâkî ilkesi, sınırları, kırmızı çizgileri, emir ve yasakları olmayan bir din, din değildir. Bu yüzden ahlâksız ve hukuksuz bir din üretme projesi olan modernist din anlayışı hem Batıda hem de İslâm dünyasında iflas etmiştir.

Evet, insan emaneti kabul etmiştir. Yerlerin ve göklerin taşımaktan kaçındığı o emaneti yüklenmeyi kabul etmiştir. Çünkü o unuttuğu ve emanete ihanet ettiği zaman zalim ve cahildir. Ama aynı şekilde insan aslını ve emanetini hatırladığı zaman eşref-i mahlukattır.

Gelin bugün hangi emaneti taşıdığımızı bir kez daha tefekkür ve tezekkür edelim.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ve İnsan Emaneti Kabul Etti
« Posted on: 19 Nisan 2024, 02:48:55 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ve İnsan Emaneti Kabul Etti rüya tabiri,Ve İnsan Emaneti Kabul Etti mekke canlı, Ve İnsan Emaneti Kabul Etti kabe canlı yayın, Ve İnsan Emaneti Kabul Etti Üç boyutlu kuran oku Ve İnsan Emaneti Kabul Etti kuran ı kerim, Ve İnsan Emaneti Kabul Etti peygamber kıssaları,Ve İnsan Emaneti Kabul Etti ilitam ders soruları, Ve İnsan Emaneti Kabul Ettiönlisans arapça,
Logged
28 Eylül 2014, 16:18:08
Hafsa Nur 6.D

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 568



« Yanıtla #1 : 28 Eylül 2014, 16:18:08 »

teşekkür ederim ödevimde yardımcı oldunuz paylaşım için Allah razı olsun

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Bakış şeytanın oklarından bir oktur.Bir kimse Allah korkusu ile bakışına hakim olursa Allah ona imanın tadını kalbine hissettirir...
Hz. Muhammed S.A.V.
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes