๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 08 Ağustos 2009, 23:18:09



Konu Başlığı: Ve bahar yazıldı yeniden yeryüzü sayfasına...
Gönderen: Zehibe üzerinde 08 Ağustos 2009, 23:18:09
"Şimdi bak ALLAH'ın rahmet eserlerine: Ölümünün ardından yeryüzünü nasıl diriltiyor." Rum Sûresi, 30:50

Günlerdir yeryüzüne bir kez daha yazılan bahar sayfası üzerine kasır fehmimle bir kaç kelam yazmak istiyorum. Ama nedense o spot cümleyi bulupta ardına düşemedim.Ve sonra farkına vardım; emin olduğumu kuvvetlendirmek adına koşturmacaların içindeyim de, bütün o yazılanların pratiği olan kainat kitabını okumaya ne kadar vakit ayırdım ki, kaç çiçek kokladım, kaç yaprağa dokundum, kaç yeniden diriliş hikayesine şahit oldum ki, anlatmaya niyetlendim?

Evet, bahar yazıldı yeniden bütün ihtişamıyla dünyaya. Bahar önce bulutlar, gökgürültüleri ve rahmetin sicim sicim döküldüğü yağmurlarla; laleler, sümbüller, menekşelerle... Ölümün ardından dirilişi tefsir edercesine yazıldı yeniden, beton yığınları arasında sür-ü-düğümüz hayata...

Hızla tükettiğimiz bir ömür içinde, nede çok ihtiyacımız var nefes almaya, sevap listemizi kabartmaya. Farzları bile dünya meşgalesine sıkıştırdığımız düşünülürse " Bir saat tefekkür bir sene nafile ibadetten evladır" müjdesine nail olmaya ne de yakın günler. Esma okumaları için nasıl da fırsatlar serilmiş her adımımıza.

Her haliyle olduğu gibi, bir hayat biçimi olarak yaşadığı tefekkürlede bize örnek bir kuldu ALLAH Resulü (asm), çöl ortasında geçen hayatının her anında tefekkür sahnelerine rastlıyoruz. Bize göre kurak, kıtlıklar içinde, zor yaşanacak bir iklimde gördüğü - yaşadığı herşeyin Kainatın Sahibiyle bağlantısını kurarak kulluğun zirvesinde dolaşmıştı. Çünkü Kuran ayetlerinde ağaçlar, meyveler, canlılar, deveran içinde akıp giden günler hep bir tefekkür vesilesi kılınmıştı. Ki O da yaşayan Kuran'dı. Rabbimizi bize tarif eden üç külli muarrif nasılda muhteşem sahnelerle bir araya geliyordu Efendimiz (asm)'in hayatında... Peygamberimizin yaşadığı her günü tefekkürle Yaratıcıya layık bir kulluk örneğine çevirdiğini anlatan çok değerli eserlerden biri, Metin Karabaşoğlu'nun "Peygamberin Bir Günü "kitabı. Ordan bir örnekle bakarsak O'nun Kuran ayetlerini bizim yaptığımız gibi yeri geldiğinde başvurulacak bir kaynak değilde, bir emir olarak nasıl yaşadığına bir kez daha şahit oluruz:

"Müminlerin annesi Ayşe validemiz de Peygamberimiz (asm)'in az bir uyku dışında gecesini teffekkür ve namazla geçirdiğini bildirir.
O tekeffür ve ibadetle aydınlanmış gecede Peygamber (asm)'in avluda gökyüzünü seyrederek okuduğu ayetler, Al-i İmran suresinden şu ayetlerdir:
"Muhakkak ki , göklerin ve yerin yaratılışında ve gece ve gündüzün değişmesinde akıl sahipleri için ayetler vardır. Onlar ki, ayakta iken de, otururken de, yatarken de daima ALLAH'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışını tefekkür ederler ve 'Rabbimiz! Sen bunları boş yere yaratmadın!' derler. 'Seni bütün noksanlardan tenzih ile tesbih ederiz. Bizi ateşin azabından koru!"(Al-i İmran S:190-191)
Ayşe validemiz , Peygamber (asm)'in bu ayeti okuyup tefekkür ettikten sonra şöyle buyurduğunu da haber vermektedir: "Bu ayeti okuyup ta uzun uzun tefekkür etmeyenlerin vay haline!"

Hani çoğu uyku ile kaçırdığımız o şahane yıldızlar geçidini seyrederken Efendimizin bu Kurani öğütle bizim sadece bir bir gökyüzü seyrini kaçırmadığımızı hatırlatması, bana gündüz, gözüm açıkken, uyanık olduğumu zannettiğimde kaçırdığım nice güzelliklerin ahını da yaşattı.Va esefa...duyduğum bunca misal ile hala baharın kıyısından geçiyorsam, binlerce kez yazıklar olsun bana...

Yine yakın bir tarihte türlü tecrit ve tarassut altındayken imanın her lezzetini tadıp, bize de miras bırakanlardan biri; karanlıklıklarda, soğuklarda, yalnızlıklarda,insanlarla hatta yaşamla kendilerince uzak tuttukları Bediüzzaman. Nesilleri sonsuz baharlara çağırmak için kışa dönmüş bir ömre razı olan Bediüzzaman. Bulduğu her fırsatı, bir katran agacını, bir çam dağını, bir kaleden bakışı, bir sineğin kanadını, bir nimetin seyrini muhteşem bir kainat müşahedesine çeviren Bediüzzaman. Bizim ancak görüp geçtiğimiz o hayat kitabının her sayfasını, her cümlesini,her kelimesini, her harfini bir Mektubat-ı Samedaniye olarak okuyan Bediüzzaman...

"Zemin yüzünde yazılan, bahar sayfasında teşhir edilen rahmet ve hikmetin mucizeli eserlerini, eşcar ve nebatat ve hayvanattaki san'at-ı İlâhiyenin harikalarını, simalarında parıldayan tevhid sikkelerini okumaya ziyadesiyle meftun idi. Böylece, hakaik-i imaniyenin, mârifetullahın nihayetsiz ufuklarında hakkalyakîn mertebesinde kanat açıp geziyordu. (Emirdağda iken)Tarihçe-i Hayat - Emirdağ Hayatı - s.2187
Nasıl bir meftuniyetti ki bu, sürgünde - baskı altında ancak nefes almak için çıktığı zamanlarda bizim kuru, yapraksız, çiçeksiz diye yanından geçip gideceğimiz bir ağacın altında tüm kainatı soluklamıştı.Kainat her tabakatıyla müşahede edilip bugün bir tefekkür hazinesi olan "Ayet-ül Kübra" olarak sayfalara
sığıştırılmıştı..."Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennet-âsâ bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır." diyordu yine başka bir yerde, bize bıraktığı sonsuz bahar müjdeleriyle, bir külliyat dolusu ümitlerle...

Ve bahar yazıldı yeniden yeryüzü sayfasına. Bu günlerde daha çok çıkmalıyız dışarıya, bir bağa-bahçeye, yeşilliklerle bezenmiş bir dağ eteğine, güneşin tebessümler yağdırdığı bir su kıyısına...ALLAHın bir emrini, bir Peygamber sünnetini, bir Üstad mirasını alarak yanımıza, daha sık gitmek gerek kainat buluşmalarına. Henüz vakit varken bu diriliş destanını okumaya...

FUNDA DEMİRER


Konu Başlığı: Ynt: Ve bahar yazıldı yeniden yeryüzü sayfasına...
Gönderen: Ekvan üzerinde 24 Şubat 2011, 12:40:51

    Ve bahar yazıldı yeniden yeryüzü sayfasına. Bu günlerde daha çok çıkmalıyız dışarıya, bir bağa-bahçeye, yeşilliklerle bezenmiş bir dağ eteğine, güneşin tebessümler yağdırdığı bir su kıyısına...ALLAHın bir emrini, bir Peygamber sünnetini, bir Üstad mirasını alarak yanımıza, daha sık gitmek gerek kainat buluşmalarına. Henüz vakit varken bu diriliş destanını okumaya...

    Neredeyse iki ay oluyor..Başka bir ile, arkadaşları ziyarete gittik..İki yüce dağın arasında küçük bir yerleşim yeri..Eğer maneviyatı soluklama imkanınız yoksa, pekçok insana ben burada yaşayamam dedirtecek bir mahrumiyet bölgesi..Orada açılan bir Türk okulunda mütevazi,saygı ve edebin üzerlerinden aktığı temiz simalar önce mest etti bizi..Acaba Türkiye'de bir yatılı okulu ziyaret etme imkanımız olsa bu tavrı görebilir miydik diye düşündüm..Temiz yürekler..Safiyane bir duruşla karşımızdaydı..Hamd ettim..Bu güzellikleri yakından görebildiğime..
    Ve gece okuldan eve dönerken,nasıl olduysa bir an gökyüzüne çevirdik başımızı..O muhteşem manzarayı herkesin görmesini dilerdim.. Rakımı 2500 den fazla olduğu için mi bilmem..Elimizi uzatsak değecekmişiz gibi yakındı gökyüzü..Ve Ayet-i Kerime sanki tecelli etmişti..Gökyüzünü kandillerle donatmıştı Rabbim..Kapkaranlık bir gecede pırıl pırıl parlayan yıldızlar..Ama yüzlerce..
    5 saat yol gitmek ve sonra tekrar o yolu geri dönmek zahiren zor görünebilir..Ama aldığımız ücret her zorluğu unutturacak kadar güzeldi..Elhamdülillah..Elhamdülillahi ala külli hal..