Üzülme hayatı olduğu gibi karşıla

Üzülme - 7

Hayatı Olduğu Gibi Karşıla…

Dünyanın, hayatı çekilmez kılan birçok sıkıntıları, kederleri ve gaddarlıkları vardır. Baba, eş, dost, ev veya görev her ne olursa olsun mutlaka hayatı bulandıran bir yönü vardır. Dünyadaki kötülüklerin ateşini iyiliklerin suyuyla söndürürsen ancak kurtulursun. Yüce Allah, bu dünyanın, zıtları, çeşitleri, değişik fırka ve düşüncelerin bir arada olmasını dilemiştir. İyilik ve kötülük, barış ve bozgunculuk, sevinç ve keder hep biraradadır. Sonra da iyilik, barış ve sevinç cennete yükselir. Bütün kötülükler, fesat ve hüzün de cehennemde toplanır. Hadiste şöyle geçer: “Haberiniz olsun ki dünya melundur, içindekiler de melundur. Ancak Allah-u Teâlâ’yı zikir, O’nun rızâsına uygun şeyler, bilenler ve öğretenler müstesnâdır” (Tirmizi). Gerçek olanı yaşa, hayalden de uzaklaşma, idealler dünyasında uç, dünyaya hak ettiği kadar yönel. Kendini dünyanın yaşantısına ve vatandaşlığına muti kılsanda, o sana ne bir arkadaşı samimi kılacak ne bir işi tamamlıyacak ve ne de bir eşi mükemmelleştirecektir. Çünkü samimiyet, mükemmellik ve işleri tamamlamak onun adeti ve niteliği değildir. Hadiste şöyle der: “Bir mümin, hanımına kızmasın! Kötü huyu varsa, iyi huyu da olur.” (Müslim). Aradaki mesafeyi kapatmamız, yakınlaştırmamız, afetmemiz, vazgeçmemiz, kolay olanı almamız, zor olanı bırakmamız ve bazen de görmemezlikten gelmemiz gerek.

Musibetzedelerden Güç Al

Sağına soluna bir bak. Dertlilerden ve çilelilerden başkasını görür müsün? Her evde bir yas, her gözde bir yaş vardır.

Birçok musibet ve onlara sabreden birçok kişi vardır. Düçar olan sen tek değilsin. Bilakis başkasına göre seninki azdır. Senelerce yataklarından kalkmayan, sağa sola kıvranan ve inleyen nice hastalar vardır.

Senelerce güneş görmeyen, hücresinden başka herşeyi unutan nice mahkümlar vardır.

Gençliğinin baharında çiğerparelerini yitiren nice anne babalar vardır.

Nice kederli, borçlu, musibetzede ve sıkıntıda olanlar vardır.

Bunlardan güç alma, bu dünyanın mü’minin zindanı, hüzün ve sıkıntı yurdu olduğunu bilme zamanın gelmiştir. Sabahleyin saraylar, ehli ile doluyken akşamleyin tamamen harap olabilir. Birlik ve sağlık var iken, mal ve evlat bol iken bir bakmışsın ki fakirlik, hastalık, ölüm ve ayrılık gelmiştir. “Onlara nasıl muamele ettiğimiz size apaçık belli oldu. Ve size misaller de verdik” (İbrahim: 54). Musibetini, etrafındakiler ve senden önce gelip geçenlerle dindirmelisin. Böylece, onlara kıyasla senin afiyette olduğun ve sana dokunanın hafif sancılar olduğu ortaya çıkar. Lütfundan dolayı Allah’a hamdet. Elindekinden dolayı ona şükret. Kaybettiğinin mükâfatını bekle ve etrafındaki musibetzelerden güç al.

Hz. Peygamber (sav) de, sana örneklik vardır: başına işkembe geçirilmiş, ayakları kanatılmış, yüzü yaralanmış, ağaç yapraklarını yiyecek hale gelecek şekilde ambargoya maruz kalmış, Mekke’den sürülmüş, dişi kırılmış, mübarek eşine iftira atılmış, yetmiş arkadaşı öldürülmüş, oğullarını ve kızlarının çoğunu sağiken kaybetmiş, açlıktan karnına taş bağlamış, sihirbazlık, kahinlik, delilik ve yalancılıkla itham olunmuş, Allah’ta onu korumuştur. Bu olması gereken bir sınama ve yüce bir arıtmadır. Çünkü Zekeriyya öldürüldü, Yahya boğazlandı, Musa tek bırakıldı ve İbrahim ateşe atıldı. İmamlarda bu yolda yürüdüler: Ömer kana bulandı, Osman suikastla öldürüldü, Ali saldırıya uğradı, önderler kamçılandı, seçkinler hapse atıldı ve iyiler cezalandırıldılar. “Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler: Allah'ın yardımı ne zaman! dediler. Bilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır” (Bakara: 214).

Namaz... Namaz

“Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir” (Bakara: 153).

Korku, ansızın gelip seni bulduğunda, hüzün seni çevrelediğinde, keder yakana yapıştığında hemen namaza kalk. O zaman ruhun sebat bulur, nefsin tatmin olur. Allah’ın izniyle namaz, hüzün ve keder sömürgesini sürüp götürmeye ve izlerini silmeye kefildir.

Hz. Peygamber (sav), başına bir iş geldiğinde şöyle derdi: “Ey Bilâl, bize namaz aracılığı ile nefes aldır.” Namaz onun gözünün nuru, mutluluğu ve neşesiydi.

Bir çok değerli alimin hayatını okudum. Onlara bir sıkıntı peyda olduğunda ve önlerinde problem çoğaldığında hemen huşu ile namaza koşarlardı. Böylece güçleri, iradeleri ve kararlılıkları geri dönerdi.

Korku namazı, korku anında, kellelerin uçuştuğu ve insanların kılıçtan geçirildiği günde eda edilmesi için farz kılınmıştır. İşte öyle bir anda en büyük sebat ve en yüce huzur huşu ile eda edilen namazdır.

Psikolojik hastalıkların fırtınasına düçar olan neslin, camiyi tanıması, ilk olarak Rabbini razı etmesi sonra da bu kalıcı işkenceden kurtarması için alnını yere koyması gerekir. Böyle yapmazsa gözyaşları içini yakacak, hüzün, damarlarını işlevsiz kılacaktır. Namazdan başka onu huzur ve emniyet ile destekleyecek bir güç yoktur.

Eğer bilirsek, bu beş vakit namazlar en büyük nimettirler. Günahlarımıza kefaret, Rabbimiz yanındaki derecelerimizin yükselmesine vesiledirler. Sonra bu beş vakit namaz, kötülüklerimize büyük bir ilaç, hastalıklarımıza şifadır. Kalplerimizi yeterli miktarda kesin inanç ve rıza ile doldururlar. Camiden uzaklaşanlar ve namazı terkedenler çileden çileye, hüzünden hüzne ve bedbahtlıktan bedbahtlığa düçar olurlar. “Onların hakkı yıkımdır. Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır” (Muhammed: 8).

Allah Bize Yeter O Ne Güzel Vekildir.

İşleri Allah’a ısmarlamak, ona tevekkül etmek, fiillerine rıza göstermek, iyi zanda bulunmak ve kederden, tasadan kurtulmayı ondan beklemek imanın en büyük meyvesi ve mü’minlerin en yüce niteliğidir. Kişi, iyi akibet noktasında tatmin olduğunda, her işte Rabbine itimat ettiğinde, korunmayı, sahipliği, yeterliliği, desteği ve yardımı ondan bulacaktır.

İbrahim (as), ateşe atıldığında “Allah bana yeter o ne güzel vekildir” dedi. Yüce Allah, ateşi ona serinlik ve esenlik kıldı. Hz. Peygamber (sav) ve ashabı, düşman ordularıyla tehdit olununca “Allah bize yeter o ne güzel vekildir” dediler. “Bunun üzerine, kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan, Allah'ın nimet ve keremiyle geri döndüler. Böylece Allah'ın rızasını kazanmış oldular. Allah büyük kerem sahibidir” (Ali İmran: 174).

İnsan tek başına olaylara karşı koyamaz. Felaketlere mukavemet gösteremez. Terslikleri gideremez. Çünkü aciz ve zayıf olarak yaratılmıştır. Ancak Rabbine dayanarak, ona güvenerek, işi ona ısmarlayarak baş edebilir. Yoksa musibetler kuşattığında, felaketler sardığında fakir ve hakir olan kulun elinden ne gelir? “Eğer inanıyorsanız Allah'a güvenin” (Maide: 23).

Ey nefsine nasihat etmek isteyen kişi! Helak olmaktan kurtarması, sıkıntılardan çıkarması için zengin ve çok güçlü olan Allah’a tevekkül et şiarını, “Allah bana yeter o ne güzel vekildir” eyle.

Malın azaldığında, borçların çoğaldığında, gelir kanalların kuruduğunda, kaynakların kısıtlandığında “Allah bana yeter o ne güzel vekildir” diye nida eyle.

Bir düşmandan korktuğunda, bir zalimden veya bir tehlikeden çekindiğinde “Allah bana yeter o ne güzel bir vekildir” diye seslen.

“Hidayet verici ve yardımcı olarak Rabbin yeter” (Furkan: 31).

Devam edecek...

Aid El-Karani

Tercüme: Selahattin Yıldırım

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın