๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 01 Kasım 2010, 16:30:29



Konu Başlığı: Umut Sancısı
Gönderen: Zehibe üzerinde 01 Kasım 2010, 16:30:29
Umut Sancısı

Muammer Duran



Ümit edilenler, arzuların yoğunlaştırıldığı emeller, uğruna canlar adanan dâvâlar bedelsiz zirveye yükselmezler.

Umutların kazanım süreçleri vardır. Sancısız süreç yok insanoğlu gündeminde. Herşeye bir bedelle erişiliyor. Veriyor alıyorsunuz. Sabredip ulaşıyorsunuz. Verdiklerinizle bir yerlere arıyor, meyveleri bu yüzden topluyorsunuz. Ekiyor, biçiyorsunuz. Elde ediyor, biriktiriyor, harcıyorsunuz. Okumadan öğrenemiyorsunuz, bakmadan göremediğiniz gibi... Gözlerini kapatmadan uyuyanı siz de hiç duymamışsınızdır...

Emeklemeden yürünmüyor. Adımlamadan varılmıyor. Velhasıl bizleri yarınlara taşıyan, daha iyiye ulaştıran, olgunlaştıran süreçler var. Bu süreçlerin sınavlarından geçiyoruz toplum olarak, ümmetin bir âzâsı olarak.

1950'li yılların sürecindeki umutlar 90'lı yıllara kadar sancılı bir büyüme hızı gösterdi. Sancılar dinmedi hâlâ da...

En çok sancıyı da toplumun İslâm'a biraz daha hızlı koşanları ve yarınlara emanet etmeyi bir vazife, bir îmânî borç addettikleri kurumlar çekti.

Bitmeyen sancılar vardı Türkiye gündeminde... Sancılanan yere vuruldukça acı daha bir artıyordu elbet.

Ama bu sancılar bir umut taşıyordu. Anne karnındaki sancının yeni bir soluk umudu gibi.

Ağrıyan organın üzerine tekmeler savruluyordu 97 Türkiye'sinde. Birilerinin bir acısı vardı ama doktor gözükmüyordu yanı başlarında. Üstelik yaralara neşter atma tehditleri yağdırıyordu birileri diğer birilerine...

Ara sıra neşterlerini dokundurmuyor da değillerdi hani...

Umutlar darbe alıyordu elhâsıl.

"Ve mekerû" yaşanıyordu gün gün... Ama umutlar hiç bir zaman yitirilmemişti. Çünkü beklenen bir şey vardı, dört gözle beklenen.

O da "VE MEKERALLAH"ın tecellisinden başka bir şey değildi elbet.