> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Ümmetçe Dirilmek İçin
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ümmetçe Dirilmek İçin  (Okunma Sayısı 630 defa)
10 Kasım 2010, 17:00:20
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 10 Kasım 2010, 17:00:20 »



Ümmetçe Dirilmek İçin

Ahmet Taşgetiren


1988'den 1992'ye Hac duyguları...

İmanın his çağlayanı halinde yaşandığı anlar hac günleri...Yurdunda çocuklarına veda ederken gözleri nemlenenler, dudakları kıpır kıpır duaya ve ağlamaya ramak kalanlar, pırıl pırıl gözlerdeki yaşlarda his...Tavafta babasının omuzlarında Kâ'be etrafında dönen, belki birkaç aylık bebeğin gözlerindeki pırıltı...his ve iman...

Otobüste, ilâhilerle başlayıp Lafza-i Celâl ile taçlanan bir zikirde yüreklerin kabarıp boşalması... Gözyaşlarının hıçkırıklara karışması...His..Hac...İman..

Hac bir iman galeyanı belki de...Ümmetin ma'şerî heyecanı... Bir ibadet şevkinin bütün bir ümmetle birlikte yaşanması...

ÜMMET

Hac ve ümmet...Haccın verdiği ilk duygu, insanın kendisini büyük bir ümmetin parçası olarak hissetmesidir. Yalnız değilsin kardeşim. İşte yanıbaşında Malezyalı...Kenyalı...Tunuslu... Cezayirli...Nijeryalı...Pakistanlı, Türkistanlı...Aynı saftasın. Gözlerinizin birleştiği noktayı hep birlikte görüyorsun. Burada herbirinizin kulağına başka türlü hasetlikler fısıldayan şeytanlar yok. Aynı saftasın. Duaların beraber "Ya Aziz ! Ya Gaffâr! Ya Rabbe'1-âlemîn! " İşte Kâ'be'nin çevresinde pervaneleriz. İşte sevgilerimizin odağı. İnançlarımızın, ortak inançlarımızın sembolü etrafında kol kola, adım adıma, yürek yüreğe, göz göze, nefes nefese dönüyoruz. Yeryüzünden, 5 milyarın içinden süzülüp gelmişiz. Aynı peteğe dolan, çiçek usarelerinden süzülüp aynı peteğe ulaşan çiçek tozları gibi...İşte ümmet bu...İslâm'ın gücü bu. Bu gücü dokuyan bir ilmek de sensin. Herbiri Bilâl-i Habeşî'den bir onur, bir haysiyet, bir mazlûmiyet taşır gibi hissettiğim ka-raderilisi... çekik gözlüsü...genci, yaşlısı, anası bacısı, yerde sürüneni, ayakta dikileni... İşte Kâ'be'nin siyah örtüsü etrafında papatya gibi örülen ümmet sensin... "İnanıyorsanız mutlaka üstünsünüz! " Eğer bu ümmetin gücünü taşırsak yurtlarımıza...Yurtlarımızdaki mü'minlere... Haccı bir ümmet aşısı gibi, bir güç iksiri gibi taşırsak...Bu gücü, yurtlarımızdaki kardeşlerimizin yüreklerinde parlatabilirsek...Kendi yüreklerimizdeki arınmayı, pekleşmeyi bir ömür boyu bulanmaması gereken bir emanet gibi saklarsak...Yüreklerimiz, bu arınmışlık duygusu etrafında dönüp durursa... Kâ'be'yi, Arafat'ı içimizde saklarsak...İşte büyük ümmetin yolu böyle açılır. İşte üstün ümmet odur.

DUA

Dağa taşa bir yürek konduran, arzı bir yürek vuruşu halinde bezeyen bu ümmetin bir parçasıyım. Harem-i Şeriften sokaklara taşan bu milyonlarca yürekten birisi benim. Şu milyonlarca mü'min soluğunu ben de içime çekiyorum. Allahım, şu, ellerini gökleri kucaklarca-sına açmış, gözlerini senin Cemâlini görüyormuşçasına Mekke'nin yıldızsız semasına dikmiş... şu yüreği kopuverecekmiş gibi, kopup da Senin izzetine, rahmetine sığınacakmış gibi yakaran Bilâl-i Habeşî'nin torununun duasında ben de varım. Buna eminim. O gönlü geniş adam, benim için de, bütün ümmet için de dua ediyor, eminim. Benim dualarımda da o var. Onun hürriyeti, izzeti, şerefi var. Onun duası geri çevrilmez bir dua eminim. Afrika topraklarını eline dolayıp Senin Kâ'be'ne ulaşan o genç adamın duası geri çevrilmez... "Duanız olmasa neye yarardınız?" demektesin... İşte şurada, milyonlarca insan bir tek duadan ibaret: Allahım bu ümmete yeniden izzetli günler yaşat!

ÇOCUKLAR

Kâ'be ve çocuklar... Kaç kere bu duyguyu yaşadım bilmiyorum. Ali Rıza Demircan Hoca'nın "Çocuklarımızı da hacca götürelim" yazısını kaç kere pişmanlıkla hatırladım. İhramını giymiş minnacık yavruların yüzlerinde kaç kere kendi çocuklarımın yüzünü aradım. Gözlerinde çocuklarımın gözlerini, dualarında onların dualarını aradım. Şu boncuk boncuk gözler, şu günahsız bakışlar ne güzel yakışıyor şu masum evceğizin etrafında dönmeye... Emzikli bebeğini tavaf mahallinin kıyısına bırakıp tavafa katılan anne, Allah'ın " Ve men dehalehû kâne âminen" âyetine ne kadar yürekten inanmış olmalıdır. Şu kara üzüm gibi zenci çocuklarını gördükçe, "Allahım, sanki bir tarafımıza onlardan iz kondursaydın, bu kara masumiyet, bu kara güzellik Senin eserin, Sana inanmanın yansıması" diyeceğim geliyor. Dün, dedesinin yanında, bir sütunun dibine oturmuş oynayan bir çocuğun yüzlerini avuçlarımın içine aldım. Aslında içimden '"Hadi beraber dua edelim" demek geçiyordu. Ama diyemedim. Yüzünü avuçlarımın içine aldım. Pütür pütür derisini bir sevgi cisimleşmesi şeklinde taa yüreğimin başında hissettim. Acaba o da bu sevgiyi anladı mı? Anlamıştır eminim. Gözleri öylesine pırıltılı idi ki...

Şu minik minik, başörtülü kız çocukları... Hepsi bu emin yurda bir güvercin sıcaklığı, masumiyeti taşıyor. Bu günahsızlığa özeniyorum, imreniyorum, gıbta ediyorum.

ANLAŞAMAMAK

Bugün Cuma. Yanıbaşımda Tunuslu bir genç. Yüzünde tebessüm. Tanışıyoruz. Adı Cemal. Mühendis olduğunu söylüyor, "İslâm dünyası ve sömürgeleşme"den bahsediyor. " Hilâfet-i İslâmiyyeyi yıktılar. Osmanlı'yı parçaladılar" diyor. "Şimdi de İslâm ülkelerini bölük pörçük ediyorlar." diyor. Türkiye'den soruyor. Çocukların Kur'an öğrenip öğrenmediklerini, gençliğin İslâm'la ilgisini merak ediyor. Güzel haberler veriyorum. Seviniyor. Ümmetin başsızlığı ortak şikayetimiz. Harem'de toplanan milyonlara bakıp "İslâm ümmeti yeni bir diriliş halinde " diye ümitle noktalıyoruz bir cuma öncesi sohbeti.

Ümmetin ortak derdi anlaşamamak. Yani dil problemi. Harem-i Şerife doluşan mü'minler duada, ibadette anlaşıyorlar. Aynı duaları paylaşıyorlar. Ama aynı dertleri paylaşabildikleri şüpheli. Herkes birbirini incitmemeye, gözleriyle birbirine şefkat sunmaya, sevgisini hissettirmeye gayret ediyor. Ama ondan ilerisi yok. Daha tanışma faslında yalpalıyoruz. Birbirimizi sadece memleket olarak, belki biraz da ismen tanıyoruz. Dertleşemiyoruz. Türkiye'nin sıkıntısını ben anlatamıyorum. Tunuslu Tunus'u anlatamıyor bana. Oysa ne kadar istiyor bunu. Herkes bir kuş dili oluşturuyor arasında. Ne olacak halimiz? Bu ümmeti birbiriyle anlaşabilir hale getirmek lâzım. Mekke'li, Türkçe rakamları öğrenmiş. Çünkü ticaret yapıyor. Ya İslâm'ın ortak meseleleri nasıl konuşulacak? Bir ortak dil. Bu, sanıyorum şu "Duyûfu'r-Rahmân"ın ortak talebi olmalıdır. Bir ortak dil. Şüphesiz öncelikle Kur'an dili. Çocuklarımız bunu mutlaka öğrenmeli. Bizim bu büyük dünyadan kopukluğumuzu onlar yaşamamalı. Ümmet de ancak bu ortak dille bir güç haline gelebilir. Çağımız haberleşme çağı. Ama biz İslâm dünyasının meselelerine ulaşamıyoruz. Allah Teâlâ, "Tanışasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık" buyuruyor. Ama tanışamıyoruz. Çünkü ortak dilimiz yok. Fransızca, İngilizce ile anlaşmaya çalışıyoruz. Kur'an dili Kur'an'da hapsedilmiş. Olmaz böyle. Nijerya'da olan biten Türkiye'de bilinmeli. En azından şu mukaddes beldede bu ortak meseleler, dertler ümmete aktarılmalı. Sevgi alışverişi, bir dert alışverişi de olmalı. İslâm'ın ortak efkâr-ı umumiyesi oluşmalı. Herkes ülkesine İslâm dünyasının ortak meselelerini bilerek ve millî seviyede buna nasıl katkıda bulunabileceği kaygısıyla dönmeli.

Hac, geniş kitleler için nasıl bir haberleşme kopukluğu içinde geçiyorsa, ümmetin seçkinleri için de verimli bir iletişim ortamına dönüştürülemiyor. Minik teşebbüslerle oluşturulan sohbet ortamları da olmasa, her millet adeta kendi toprağında haccetmiş gibi kendi kabuğu içinde kalmış olacak. Arafat'a bakınız bir. 15 asır evvele gidip münadiler tarafından dalga dalga yayılan ve tüm çağları etkileyen Veda Hutbesini duyar gibi oluyorsunuz. Çağınıza döndüğünüzde ise çadırlarınızda tıkanıp kaldığınızı müşahede ediyorsunuz. Hutbelerimiz Arafat sınırlarını aşmıyor. Dualarımız çadırlarımızı aşmıyor. Sevgilerimiz çadırlarımızı aşmıyor. Arafat'ta bir kere olsun ümmetçe kucaklaşsak çağın rengi değişir oysa...

Evet, Hac günlerinde, hareketli bir iletişim ağı ve organizasyon ile çok daha verimli neticelere ulaşılabilir. İslâm'ın ve İslâm dünyasının ilmî, politik, askerî meseleleri komisyonlar halinde ele alınıp, incelenebilir. Yıl boyu tebliğler hazırlanıp İslâm dünyasını kavrayan beynelminel kongreler teşkil edilebilir.

BİLGİ

Ümmetin temel zaaflarından birisi, bilgisizlik, görgüsüzlük. İslâm'ı bilmiyoruz. İbadeti de yeterince bilmiyoruz, ahlâkı da, görgüyü de. İslâm'ın hukuka ve sisteme dönük yanından ise bütünüyle habersiziz. Bildiklerimiz genellikle miras malı bilgiler. Onların da şuurunda değiliz. Geniş bir bilgilenme hamlesine ihtiyaç var. Ümmetin sevgi ile eğitilmesi lâzım. Afrika kökenli Müslümanların her birinin elinde bir tesbih var. Sürekli tesbih ile tehlil ile meşguller. Ama ümmetin diğer unsurları ile ilişkilerde nezaket aksıyor. Bütün davranışlarda kendiliğindenliğin serbestliği, biraz başıboşluğu var. Anlaşılıyor ki onların diline tesbih ve tehlili ulaştıran bir bilgilenme gerçekleşmiş. Anlaşılıyor ki bir muallim -Allah onlardan razı olsun- onların elini tesbihe, dilini zikre alıştırmış. Şimdi yeni muallimler gerekli ki, onların davranışlarını İslâm'ın güzelliği, zerafeti, inceliği ile nakış nakış işlesin.

Bu yalnız Afrikalı Müslüman için böyle değil. Her milletin, hepimizin şu veya bu yönümüzle eğitime, İslâm'ın süzgecinden geçmemize ihtiyacımız var. Dönerken Habur'da, köfte-ekmek kuyruğunda birbirinin sırasını kapmaya çalışan insan, Hac'la birlikte yoğun bir İslâmî terbiye verilmesi gerektiğinin de örneği gibi ele alınmalı değil mi?

Akşam -Medine'de- Kirazoğlu Hoca'yı-şimdi onu rahmetlerle yadediyoruz-dinlerken, kendimdeki eksiklikleri bir kere daha gördüm ve tavafta, cemrelerde, Ravza'daki ziyaretlerde izdiham olduğu zamanlar sağımdan solumdan sıkıştıranlara karşı içimden öfkeler geçtiği için utandım. Bir başka Müslümanı incitmemek mutlaka önemli bir terbiye. Ama, sana dirseği dokunan ve ondan eziyet ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ümmetçe Dirilmek İçin
« Posted on: 24 Nisan 2024, 17:57:05 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ümmetçe Dirilmek İçin rüya tabiri,Ümmetçe Dirilmek İçin mekke canlı, Ümmetçe Dirilmek İçin kabe canlı yayın, Ümmetçe Dirilmek İçin Üç boyutlu kuran oku Ümmetçe Dirilmek İçin kuran ı kerim, Ümmetçe Dirilmek İçin peygamber kıssaları,Ümmetçe Dirilmek İçin ilitam ders soruları, Ümmetçe Dirilmek İçinönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes