Güneş başka mum başka!

Güneş başka mum başka!

Beşerin kendi icadı ve abartması olan yaşam tarzları, allayıp pulladığı sistemleri, olgun bir hayatın vazgeçilmez kuralları diye şişirdikleri de İslam'ın getirdiği hayat sisteminin muadilleri veya benzerleri değildir.

İslam ve onun şeriatı güneştir!

Din ve hayat sistemi olarak İslam, sondur. Tek geçerli olandır. Değişim görmemiş, erimemiş, tozlanmamıştır. Allah'ın, kulları için göndermiş olduğu ondan önceki mensûh dinler Yahudilik ve Hıristiyanlık şimdi İslam'ın muadili değildir. Muadil olmadıkları gibi benzer de değildirler. Asıllarındaki birlik dallarında sürmemektedir. Biri tevhide dayalı diğeri teslise dayalıdır. İslam sadece İslam'dır.

Beşerin kendi icadı ve abartması olan yaşam tarzları, allayıp pulladığı sistemleri, olgun bir hayatın vazgeçilmez kuralları diye şişirdikleri de İslam'ın getirdiği hayat sisteminin muadilleri veya benzerleri değildir. Bir bütün olarak İslam'ın karşısında görülemeyecekleri gibi, hayatın herhangi bir alanında bile İslam'ın koyduğu tarzın daha iyisini veya benzerini koyamazlar.

Allah'ın dini İslam bir konuda yön göstermiş, kural koymuş veya yasak getirmiş ise beşeriyet için en mükemmel ve en el verişlisini yapmıştır. Artık insanların kendi ürettikleri alternatifleri koftur, beyhudedir. En mükemmeli, en elverişliyi ancak Allah yapar. Kulunu en iyi O düşünür. Kulun kula lütfû ile Rabbinin kuluna lütfû hiçbir şartta denk olamaz, hatta benzemeye aday bile değildir.

İnsanın aradığı akılsa, Kur'an akıllıların kitabı olarak din koymaktadır. Şeriat göstermektedir. Söz konusu ruh/madde dengesi ise, her ikisinin de yaratıcısı olan Allah'ın razı olup gönderdiği dini İslam'dır.

Bir uygarlık özlemi çekiliyorsa İslam, dillere destan uygarlığını kurmuş ve yaşatmıştır. İslam'ın kurduğu uygarlığı masa başı uygarlığı değildir. Sadece kitaplarda yazılı teorilerden ibaret değildir. Beşeriyete eşsiz bir 'asr-ı saadet' yaşatmıştır. Geldiği yere huzur ve adalet getirmiş, fıtratı ayağa kaldırmıştır. Tamir etmiş, tahrip etmemiştir.

Toplayıcılık bir idealse, ilk nebiden son nebiye kadar bütün enbiyayı aynı şeriatın görevlileri olarak gören, tamamına imanı iman kabul eden İslam, etrafında bileşilebilecek en büyük idealdir. Benzeri birleştirici bir çatı tasavvur bile edilemez. Beyazla siyahı, zenginle fakiri, kadınla erkeği, büyükle küçüğü; çatlayıp ayrılmaya, birbirini itmeye müsait insan fıtratını başka ne birleştirebilir?

İslam en üstündür

Onun dışındakiler, yanında veya altında değildirler. İslam ve başka bir şey aynı listede değildir. İslam tektir. İslam ve Şeriatı güneştir, gerisi mumdur! Çünkü İslam Şeriatı Rabbanidir, İlahidir:

Kaynağı kulların Rabbi Allah'tır. Kulların 'İlahımız' diyerek önünde kulluk ettikleri İlah'a aittir. Akide kökenlidir. Daha yukarısı olmayan en üstten gelmiştir. Özünde ne insan, ne melek, ne başka bir mahlûkun müdahalesi vardır. Ulvidir, yücedir. Onun kanun koyduğu, kural belirlediği bir ortamda ezen ve ezilen yoktur. Sömüren ve sömürülen yoktur. Menfaatini putlaştıranlar, başkalarının ekmeğine yağ sürmek için yaşayanlar yoktur. En azından öyle olmak isteyenlere revaç yoktur. Öylelerinin kabul görmesi, tasvip edilmeleri muhtemel değildir. Kulun kula itaati değil, kulun kulların Rabbine itaati vardır. O ortamda, göklerdeki ve tabiattaki insicamın bir benzeri vardır. Her şey tabiidir. Çünkü göklerde ve tabiattaki kural koyucu ile birliktelik vardır.

Kullar için dünya hayatında gerekenler ve ahiret saadeti için gerekenler aynı anda verilmiştir. Sadece ahireti göstermediği gibi, sade bir dünya yörüngesi de çizmemiştir. Kapsamlıdır. Bir elinde dünya, öbür elinde ahiret vardır.

Çünkü İslam Şeriatı Masumdur:

Aslı yanılmayan, unutmayan, aldanmayan Allah'a ait olduğu için o da masumdur; hatalı bir bölümü yoktur. Uygulandıktan sonra yanlış veya yersiz olduğu anlaşılıp değiştirilmesi gereken bir kısmı yoktur. Masumluğu da süreklidir. Günümüze kadar, kıyamete kadar süreklidir. İndiği gün gibidir. Allah'ın koruması altındadır.
Çünkü İslam Şeriatı Özgündür, Etkilenmemiştir:

Kendisindeki önceki dinlerden alıntı olmadığı gibi, muasırı veya komşusu olmuş sistemlerden de alıntı değildir. Derleme olmamıştır. İnsanı alakadar eden ne varsa, yaşaması ve dareyn saadeti elde etmesi için ne gerekiyorsa onu koymuştur. Ekonomisi şu sistemden, ahlakı bu sistemden değildir. Bütündür, mütekâmildir. İslam insanlara din ve şeriat olarak indikten sonra bizzat Allah'ın elçisinin sağlığında, O'nun denetimi altında topluma yerleşti, insanlar tarafından uygulandı. Anlaşılmayanı açıklandı. Müphemi giderildi. Bir ihtilalin sonucu olarak veya toplumsal bir hareketin etkisi ile ortaya çıkmadı.

Çünkü, Gönüllere Hâkimdir:

Rabbani olduğu için onun hâkim olduğu yerlerde, emirleri ve yasakları karakollardan önce gönüllerde güç bulur. İbadet edecek olan ibadetini kendisi yapar. Kanuna gerek olmadan ezana icabet eder. Kimse izlemese de orucunu yemez. Zorlayan olmasa bile sadakalar verilir. Zekât vermek zevk olur. Suç işleyen canına mal olacağını bilse dahi cezasını ister. 'Allah görüyor ya!' anlayışı ruhlara siner. Herkes kendisine bekçi olur. Korkular güven unsuruna dönüşür.

Cezaların uhrevi boyutu, henüz dünya hayatında iken arınma samimiyeti getirmiş inananlarını, işledikleri suçun cezasını infazın peşinde koşar hale getirmiştir. Diğer yandan da dünyevi boyutta ihmal edilmemiştir.

Yöneticilerin dinin arkasına sığınıp halkı ezmelerine fırsat vermemiş, ŞÛRA prensibini getirmiştir. Kullar, Allah'ın hududunu çiğnememek kaydıyla kendi kararlarının sahibi olma hakkını korurlar.

Çünkü, Evrenseldir:

Bütün zamanlar ve bütün insanlar için gönderilmiştir. Onu gönderen Allah, insanların siyahının da beyazının da Rabbi olduğu için, dini de bütün renklerin ve bütün zamanların dinidir. Değişime ve düzeltilmeye gerek bırakmayacak esneklikte ve genişliktedir. Zaman aşımı sorunu olmamıştır. Coğrafya farklılığından etkilenmemiştir. Irklar arasında farklılık doğurmamıştır.

Köleyle efendiyi aynı sofraya oturtmuş, kadınla erkeği aynı seccadeye secde ettirmiştir.

Bireyi öne çıkarmadığı gibi toplumun menfaatlerini de bireyi ezecek şekilde abartmamıştır. Ahlakı korunacak değerler arasında tuttuğu için 'insanî' olan değerleri evrensel boyutta muhafaza etmiştir. Hâlbuki bütün beşeri kanunlarda ahlakın kanunla bir ilgisi yoktur.

İnsanları ulvi bir gayenin etrafında topladığı için işinden evine, evinden işine tipi insanlar değil, fazilet yarışı yapan insanlar toplumu oluşturmuştur.

Dinle siyaseti ayırmadı. Bilakis siyaseti en önemli unsurlardan biri olarak ayakta tuttu. Müslümanları yöneten devletin başındaki kişiyi, Peygamberin makamında vekil kimliği görüp, ondan nebevi adaleti ve gayreti göstermesini istedi. Lider standardını böyle oturttu. Onu sorgulanamaz yapmadı. Yazılı olmayan, kuraldan kaynaklanmayan işleri yapmasına ruhsat vermedi.

Çünkü Kolaydır:

Darbe ve etki görmemiş fıtratlar için kolay ve uygulanabilir bir şeriattır. Asla zor değildir. Getirdiği cezalarında bile insanların kalıcı menfaatleri gözetilmiş, acıtsa bile yararlı olanı tutulmuştur.

Hasta olanın hastalığını, zorda olanın zorluğunu dikkate almış 'kanun kanundur' dememiştir. İnsanı mükerrem görmüş; ama azmasına mecal bırakmamıştır.

Çünkü Ufku Geniştir:

Müslümanlardan şu beş esası koruyan bir çalışma yapmalarını istemiştir. Yasalardan, ticari çalışmaya, sosyal ilişkilere kadar bugünkü ifadesiyle İslam'ın kırmızı çizgileri şunlardır:

* Dini koru!

* Cana dokunma!

* Mala değer ver!

* İnsanlık farkı olan akla zarar verme!

* İnsan neslinin sürmesini engelleyen iş yapma!

ALINTI
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın