๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 19 Mayıs 2010, 15:36:40



Konu Başlığı: Toplumsal ahlak
Gönderen: Sümeyye üzerinde 19 Mayıs 2010, 15:36:40
Toplumsal Ahlak


Toplumlar bireylerin uyumu ile devamlılığını sağlar.Bozulan bir toplum yapısı ise çöküşe geçen bir milletin simgesidir.
Bugün toplumumuzu uzun uzun incelemeye kaktığımızda var olan değerlerin korunmadığı bunun tam aksine kendi kültürümüz içersinde yer almayan değerlerin bizzat bize ait gibi kullanılmaya çalışılması ise tamamen çelişkidir.
Geçmişimize dönüp baktığımızda kurulan Türk devletlerinde toplumsal ahlak ön planda tutulmuştur.Çünkü bir ülkenin milli değerini ayakta tutan toplumsal ahlaktır.Eğer bir ülkenin içten yıkılışa geçmesi bazı çıkarcı ülkeler tarafından hedefleniyorsa,bu ülkelerin hedeflaerine ulaşmaları için yıkmaları gereken ilk duvar toplumsal ahlak duvarıdır.
Peki toplumsal ahlaktan ne anlıyoruz?Bu soruya yetmiş milyon insanımızın vereceği cevap toplumsal ahlakı oluşturmaktadır.Ülkenin her bireyinde var olan düşünce yapısında bu sorunun cevabı farklıdır.İşte bu farklılıklar bir araya getirilip bir bütün oluşturulunca toplumsal ahlak kavramının ne olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bozulan toplum yapısı öncelikle milletin en küçük biriminden yani bireylerin düşünce yapılarından başlar.Nasıl ki halkadan bir çember yapılmak istendiğinde işe en küçük halkaları birleştirerek başlanılıyorsa aynı şekilde bireyin kişisel ahlakında olan bozukluk zaman içerisinde toplumsal bozukluğa neden olmaktadır.Bireyin mutlu ve huzurlu bir toplum dileyebilmesi için öncelikle kendisini topluma faydalı birey haline getirmelidir.
Ülkelerin içten çöküşüne ortam hazırlamak için toplumsal ahlakın bozulmasının hedef alındığını yukarıda bahsetmiştim.Peki bunu nasıl gerçekleştirebilirler?Bugün değişen dünya yapısına baktığımızda maddesel yani fiziki gücün kullanıldığı savaşların aksine psikolojik savaşlar halinde toplumlar yıpratılmaya çalışılıyor.Toplum bireylerini kendi kültüründen,kendi ahlakından kısacası kendi özünden uzaklaştırmaya çalışarak psikolojik savaşların nimetlerinden faydalanılmaya çalışılıyor.Özünden kopan,milli değer ve kültürüne bağlı olmayan yahut bunlardan koparılmış bir birey kendi toplumundan uzaklaşır.Var olduğu toplumda huzursuz olur ve zamanla etrafındakileri daha sonra ise toplumu huzursuz etmeye başlar.Bu da toplumsal bir huzursuzluğa yol açar.Bugün belki bir bireyin toplum içerisinde huzursuzluk ve ahlaksızlık yapması belki aşırı dikkat çekmeyebilir peki bu birey sayısı zamanla katlanarak çoğalırsa…İşte o zaman psikolojik savaşı toplum üzerinde uygulamaya çalışan güçlerin ekmeğine yağ sürülmüş olur.
Peki toplumsal çöküşün engellenebilmesi için ne yapılmalı? Burada yapılması gereken,öncelikle her bireyin kendi özüne sadık kalması gerekmektedir.Karakterini olgun bir şekilde tamamlayan kişiler bunu zaten yaparlar.Eğer bir hiç uğruna,ortam merakı yahut özentilik peşinde koşarak kendi kültüründen kopan,kendi ahlakını ve milli değerini koruyamayan bir insan için olgunluğu geçin karakterden bile söz edilemez.Boyunduruk altına girdiklerinin farkına bile varmadan hayatlarını bir hiç uğruna köle olarak devam ettirmek zorunda kalırlar.Ne yazık ki bu tercihte onların şahsi meyilleri sonucunda ortaya çıkmıştır.
İşte bu gibi sebeplerden dolayı toplum içerisinde vagon olarak değil de lokomotif olarak var olmak isteyen bilinçli bireyler milli değerlerinden,ahlaklarından kopmayarak toplumsal ahlaksızlığa sebebiyet vermemelidirler.Unutulmamalı ki toplumsal bozukluk her zaman çöküşün habercisidir.



ERSİN ALAKUŞ