> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Toplumsal ahlâk sorunu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Toplumsal ahlâk sorunu  (Okunma Sayısı 616 defa)
15 Ekim 2010, 11:59:26
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 15 Ekim 2010, 11:59:26 »



Toplumsal Ahlâk Sorunu


Son yıllarda ülkemizde ahlâkî ve millî değerler alanında bir yozlaşma ve savrulmanın yaşandığına şahit oluyoruz. Ahlâkî değerlerde meydana gelen bu yozlaşma, her şeyi mubah sayan bir zihniyetin oluşumuna ortam hazırlıyor. Kitle iletişim araçlarından ve çevremizde olup-bitenlerden öğrendiğimiz kadarıyla, ülkemizde gün geçtikçe suç işleme oranlarının arttığını görüyoruz. Özellikle kapkaççılık, cinsel tâciz, adam öldürme, cinayet, yaralama, hortumculuk, ailelerde parçalanma, adam kaçırma, toplumun sağlığını bozma girişimleri, trafikte kural ihlâlleri yaparak kazalara sebep olma, rüşvet verip-alma, uyuşturucu madde kullanma, haksız kazanç vb. gibi suç türlerinde önemli artışlar söz konusudur. Suçlular çalıp-çırpmakla kalmıyor, yaralama ve öldürme gibi masum ve suçsuz insanların canına kasteden davranışlar sergiliyorlar. Elbette bu içtimâî suçların sebepleri araştırılmalıdır. Eğitimsizlik midir, işsizlik midir, gelir dağılımındaki adaletsizlik midir? Aile hayatındaki çözülme midir? Ahlâk eğitiminin yetersizliği midir? Televole ve magazin programlarının tesiri midir? Her neyse sosyal çözülmeyi hızlandıran sebepler, mutlaka giderilmeli, meselenin çözüm yolları aranmalıdır.

Elbette devlet, vatandaşlarının suç işlemelerini önlemek için, suç kontrolünde etkili bir mekanizma olan kanunî tedbirleri alacaktır. Acaba sadece kanunî tedbirler, ferdî ve içtimâî suçları önlemede ne derece başarılı olur? Sosyal bilimcilerin yaptığı ilmî araştırmalara göre, dinin/dindarlığın suç üzerinde azaltıcı tesirinin olduğu bir gerçektir. Bu tespit, her din için geçerlidir.1 Çünkü her dinde, adâlet, merhamet, şefkat, sevgi, hak-hukuk, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, canlıların masumiyeti, her can taşıyan varlığın korunması, insana verilen değer, paylaşma gibi erdemler dindarlık derecesine göre ferdin iç dünyasında şekillenir, gündelik hayat da buna göre mânâlandırılır. Hele hele, İslâm’da ferdin dindarlığı, hayatın bütün alanlarına yansıyacak boyuttadır. Bu da İslâm’ın kapsamlı bir şekilde hayatı anlamlandırma projeksiyonundan kaynaklanır. Kur’ân’da, hukuk düşüncesinden önce ahlâk düşüncesi üzerinde durulur. Bundan dolayı hukukî boyut, imanî ve ahlâkî temeller üzerine örgülenmektedir. Meselâ, fuhuş, zina, yetim malı yemek haramdır hükmü; “...zinaya yaklaşmayın”, “yetim malına yaklaşmayın”2 şeklinde ifade buyrulmuştur. Ayrıca içki, kumar gibi fert ve toplumun akıl, ruh ve beden sağlığını bozmada birer araç olan davranışlardan caydırmak için önce, ‘bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz’, ‘bunlar size Allah’ı unutturur da aranıza düşmanlık ve kin salar’ şeklinde işin ceza boyutundan önce ahlâkî boyutuna dikkat çekilir.3 Yine Kur’ân’da verilen pek çok örnekten birisi de, duydukları zaman insanların sevmeyeceği bir çeşit yargısız infaz türü olan kötü zan ve gıybet gibi davranışlara karşı tedbir almak için; ‘birbirinizin kusurunu araştırmayın’, ‘biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinizin etini yemekten hoşlanır mı?’4 gibi uyarılarla ahlâkîliğe vurgu yapılır. Çünkü yerleşik bir ahlâk telâkkisi olmadan, kanunî tedbirler suç işlemede istenen düzeyde caydırıcı olmayabilir.

Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi yolsuzluk, usulsüzlük, adam kayırma ve rüşvet gibi hak-hukuk ihlâlleri maalesef ülkemizin değişmeyen gündem maddeleri arasındadır. Herkes temiz toplumdan bahsediyor; ama neredeyse hiç kimse “Böyle bir toplum yapısını yeniden nasıl inşâ edeceğiz?” sorusu üzerinde ciddi anlamda fikir üretmiyor. Elbette bu işin kanunî, sosyolojik boyutları vardır. Fakat bütün bunların üstünde, ahlâkî-dinî boyut gelmektedir.

Bilindiği gibi ‘ahlâk’ kavramı; seciye, huy, tabiat anlamlarına gelir. İnsan, iyi ve kötü yargısına ahlâkî bilgi ve duyarlılık sonucunda ulaşır. Bütün semavî dinler, “iyi insan” yetiştirmek için gelmişlerdir. Bu mânâda son din olan İslâmiyet’i tanımlamak gerekirse, “iyi insan yetiştirme projesi” denilebilir. Yine bütün dinlerin dünyaya yönelik bir yüzü vardır. Bu sebeple İslâm’da münzevî hayat hoş görülmez, rasyonel ahlâk anlayışı öne çıkarılır. Çünkü insan, Allah’ın kendisinden beklediği sorumlulukları, içtimâî hayatta yaşayarak davranışlarıyla bizzat gösterecektir. Şu şartla ki İslâm, toplum içinde yaşamayı her fırsatta teşvik etmiş, münzeviliği de topluma daha faydalı olma istikametinde dolma, şarj olma süreci olarak görmüştür. Dolayısıyla “temiz toplum”, o toplumu oluşturan fertlerin bulunduğu konuma göre sorumluluk duygusu taşımalarıyla gerçekleşebilir. Bu sorumluluğun din ve ahlâkla desteklenmesi gerekir. Yoksa bu sorumluluk duygusu her zaman için suiistimal edilebilir, kötüye kullanılabilir. Zaten yolsuzluk da, kamu gücünü şahsî çıkarlar için kullanma davranışı olarak tanımlanamaz mı? Nitekim İslâm hukukunda “raiyyet üzerine tasarruf maslahata menuttur” prensibi vardır. Yani kamu imkânları insanlığın hizmetine, maslahatına kullanılmak üzere idarecisinin tasarrufuna verilmiştir. Herkes kendi gücüne göre hak-hukuk ihlâlleri yapıyor. Hâlbuki hukuku, ayakta tutan unsurlardan birisi de din fikridir. Din, hukuk ve ahlâk kurallarını iyi dengelemek gerekir. Zîrâ dinî düşüncenin zayıfladığı toplumlarda hak-hukuk fikri yara alır. Kur’ân’a göre, insan gizli-açık yaptığı bütün davranışlardan mes’uldür.5 İslâm insanın bütün davranışlarını Allah’a itaat ve ibadet fikri altında birleştirir; hukuk ve ahlâk ayrımı yapmaz. Meselâ, yalan söylememek, hırsızlık yapmamak vb. gibi fiiller Allah’a karşı vazifelerimiz kapsamına girmesi sebebiyle başta ahlâkî-dinî alana, sonra da kamu alanına aittir. İslâm, insana bu fiilleri ihlâl ettiği takdirde, kamu vicdanında muhakeme edilmeden önce ferdin kendi vicdanında muhakeme etmesi gerektiğini öğretir. Bunun yolu da fert ve toplumu ahlâkî değerler alanında eğitmekten geçmektedir.

Eğitim, ferdin davranışında, kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir.6 Bu tarifte de görüldüğü gibi eğitim, belli bir süreci izleyerek ferdin davranışlarını belli maksatlar doğrultusunda değiştirmeyi hedefler. Bu değişimi eğitim yoluyla sağlama konusunda çağımızın bir âliminin görüşü şu şekildedir: “… tahmin ederim ki, nâsihlerin nasihatleri şu zamanda tesirsiz kaldığının bir sebebi şudur ki: Ahlâksız insanlara derler, ‘Haset etme, hırs gösterme, adâvet etme, inat etme, dünyayı sevme.’ Yani, ‘Fıtratını değiştir’ gibi, zâhiren onlarca mâlâyutâk bir teklifte bulunurlar. Eğer deseler ki, ‘Bunların yüzlerini hayırlı şeylere çeviriniz, mecrâlarını değiştiriniz’; hem nasihat tesir eder, hem daire-i ihtiyarlarında bir emr-i teklif olur.” Anlayabildiğimiz kadarıyla eğitim istidat ve kabiliyetlerin faydalı alanlara kanalize edilerek inkişaf ettirilmesi meselesidir.
Dolayısıyla, ülkemizin en büyük problemini, “içtimâî ahlâk sorunu” olarak tanımlamak mümkündür. Millet olarak “temiz toplum” yapısını oluşturmada tepeden tırnağa ahlâkî anlamda bir arınmaya ihtiyacımız vardır. Bu sebeple Kur’ân’da insan, sadece ferdî değil, topyekûn içtimâî mânâda da arınmaya çağrılır.7 Bu arınma faaliyeti, toplumun en küçük birimi olan aileden başlamak suretiyle toplumun bütün kesimlerine yayılmalıdır. Zîrâ iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak görevi, sadece ferde ait değil, topluma yüklenen bir sorumluluktur da. Bu mesuliyet şuurunun temelleri önce ailede atılır, sonra da okul hayatında şekillendirilir.

Bilindiği gibi çocuk gözlerini aile içinde dünyaya açar. Aile, ferdin doya doya mensûbiyet duygusunu içselleştirdiği ve sosyalizasyon sürecine katıldığı bir ortamdır. Dolayısıyla, çocuklar ilk eğitimlerini aile ortamında yaşayan büyüklerinden alırlar. Çocukluk dönemi bir çeşit alıcı olma dönemidir. Çocuklar ailede gördüklerini gündelik hayatlarında taklit etmeye özenirler. Bu sebeple aile, “değerlerin” çocuklara aktarıldığı önemli bir aracı kurumdur. Aile toplumun bir çekirdeği ise, ilk önce temiz toplumun tohumları ailede atılacak demektir. Anne ve babaların bu noktada çok dikkatli olmaları gerekir. Uyarı, uygulama ve anlatımda doğru örneklerle başlar. Sözgelimi, eğer çocuğumuzun namaz kılmasını istiyorsak, önce biz büyükler kılmalı; eğer çocuğumuzun yalan söylemesini istemiyorsak, öncelikle biz büyükler yalan söylememelidir. Eğer biz, çocuklarımızın sigara, içki, kumar ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklardan uzak durmalarını istiyorsak, öncelikle bu kötü alışkanlıklardan biz yetişkinlerin uzak durması gerekir. Yine eğer çocuklarda yardımseverlik duygularını geliştirmek istiyorsak, kapımıza gelen ihtiyaç sahiplerine veya sosyal yardımlaşma ve dayanışma gibi sivil toplum kuruluşlarına para ve yiyecek vermek gibi işleri onlara yaptırmalıyız. Böylece çocuklarımıza paylaşma alışkanlığını kazandırmış oluruz. Çünkü her türlü dinî davranış çocukların saf ve temiz ruhlarında derin izler bırakır.

Ailede verilen din ve ahlâk eğitiminin, çocukların gelecekteki dinî hayatlarını şekillendirdiği ilmî bir hakikattir. Evde okunan Kur’ân, İlâhi, mevlit, besmele, hamdele, yemekten sonra yapılan bir dua, görerek ve yaşanılarak kazanıldığı için çocukların zihin ve gönül dünyalarına tesir etmekle kalmaz, geleceklerini de şekillendirir. Ayrıca onlarda sevimsiz bir davranış gördüğümüz zaman, kızmadan, kazanmayı gaye edinip, sevgi ve hoşgörü temelli bir yaklaşımla uyarma yoluna gitmeliyiz. Bu konuda Hz. Peygamber’den şöyle bir uygulama aktarılır. Sahabeden Rafi b. Amr anlatıyor: “Henüz çocuk iken bir hurma ağacını taşlıyordum. Beni Hz. Peygamber’e götürdüler. O, şöyle buyurdu: ‘Yavrucuğum, hurmayı niçin taşladın?’ Ben, yemek için, deyince, Allah’ın elçisi: ‘Yavrum, bir daha hurmayı taşlama, altına düşenlerden ye.’ buyurdu ve sonra da başımı okşayarak; ‘Allah’ım! Bu yavrunun karnını doyur.’ diye dua etti.” 8 Bu hâdisede de görüldüğü gibi Hz. Peygamber, sevgi ve hoşgörü ile hareket etmiş, yanlış bir davranı...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Toplumsal ahlâk sorunu
« Posted on: 24 Nisan 2024, 12:03:14 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Toplumsal ahlâk sorunu rüya tabiri,Toplumsal ahlâk sorunu mekke canlı, Toplumsal ahlâk sorunu kabe canlı yayın, Toplumsal ahlâk sorunu Üç boyutlu kuran oku Toplumsal ahlâk sorunu kuran ı kerim, Toplumsal ahlâk sorunu peygamber kıssaları,Toplumsal ahlâk sorunu ilitam ders soruları, Toplumsal ahlâk sorunu önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes