> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Toplum ve idareciler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Toplum ve idareciler  (Okunma Sayısı 763 defa)
01 Kasım 2010, 17:52:01
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 01 Kasım 2010, 17:52:01 »



Toplum ve İdareciler


Cenâb-ı Hak, halkettiği varlıkların husûsiyetlerine göre, onlara muhteşem bir hayat nizâmı ve toplum tarzı lutfetmiştir. Rabbimiz, maddî ve mânevî güzellikler ve istîdatlarla en mükemmel şekilde yaratılan insanın da, kâinattaki ilâhî azamet tecellîleri ve kudret akışlarının âhengine râm olmuş bir kalbî kıvâm ile yaşamasını arzu etmektedir. Nitekim âyet-i kerîmelerde buyrulur:

“Semâyı Allâh yükseltti ve mîzânı (ölçü, nizam ve dengeyi) O koydu. Sakın dengeyi bozmayın.” (er-Rahmân, 7-8)

Yine Rabbimiz, insanı diğer mahlûkattan farklı olarak, birbirlerine daha muhtaç bir hâlde yaşamaya mecbur kılmıştır. Bu sebepledir ki insanlar, târih boyunca ferdî olarak değil, küçük bir kabîleden devlet teşekkülüne kadar dâimâ toplum hâlinde yaşama temâyülü altında bulunmuşlardır. Bu temâyülün âhenkli bir nizâm dâhilinde hayat bulabilmesi için de, toplumlara yön veren idârecilerin mevcûdiyeti ve onlarla toplum arasında muvâzenenin temini şarttır.

Hikmet nazarıyla bakıldığında, idârecilerle idâre edilenlerin, âdeta görüntüleri birbirine akseden aynalar misâli olduğu görülür. Buna göre en küçük bir âile ve cemaatten başlayarak büyük milletlere kadar bütün toplumlar, idârecilerinin maddî-mânevî seviyelerine göre; buna mukâbil idâreciler de toplumun maddî-mânevî liyâkat ve nasîbine göre şekillenirler. Baştakilerin kâbiliyet ve adâleti, toplumun sulh ve selâmetine; bunun zıddına beceriksiz ve ehliyetsiz olması da toplumun sefâletine sebep olur. Diğer taraftan da toplum, kendi hâlini düzelttiği takdirde sâlih idârecilere sâhip olurken; güzel hâl ve meziyetlerini terk edip ahlâkî zaaflara dûçâr olduğunda, buna mümâsil menfaatperest idâreciler başlarına musallat olur. Zîrâ idâreciler de halkın mahsûlüdür, yâni toplum içinden çıkmaktadır.

Bu bakımdan ictimâî huzur ve saâdet için, hem idârecilerin hem de toplumun, kusuru öncelikle kendilerinde aramaları ve kendi hâllerini ıslâh gayreti içinde olmaları şarttır. Yâni tasavvuftaki “muâhezeyi nefsine, müsâmahayı gayriye yöneltme” ahlâkı, sâdece kalbî hayâtın değil, ictimâî hayâtın da sulh ve selâmeti için elzemdir. Nitekim âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:

“…Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar, Allâh, onlarda bulunan hâli değiştirmez…” (er-Ra‘d, 11)

“Bu da, bir millet kendilerinde bulunanı (güzel ahlâk ve meziyetleri) değiştirinceye kadar, Allâh’ın onlara verdiği nîmeti değiştirmeyeceğinden dolayıdır...” (el-Enfâl, 53)

Âyet-i kerîmelerde buyrulduğu üzere bir topluma olan ilâhî ikram, ihsan ve rahmet tecellîleri, onların güzel hâllerini devâm ettirmelerine bağlıdır. Ne zaman ki Rabbimizin râzı olduğu güzellikler terk edilir, o vakit Allâh’ın rahmet ve nîmeti de o toplum üzerinden kalkar, anarşi baş gösterir. Hadîs-i şerîfte buyrulduğu vechile, “toprağın altı, üstünden daha hayırlı” hâle gelir.

Bu bakımdan, başlarındaki idârecilerin sâlih kimseler olmasını dileyen ve huzur içinde yaşamak isteyen toplumlar, öncelikle kendi hâl ve gidişatlarının ilâhî rızâya muvâfık olup olmadığına dikkat etmelidirler. Nitekim Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şerîflerinde, toplumu îkaz maksadıyla:

“Siz nasılsanız, öyle idâre edilirsiniz.” buyurmuştur. (Süyûtî, Câmiu’s-Sağîr, II, 82)

Bu gerçeği ifâde eden şu hâdise de ne kadar mânidardır:

Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-, İbn-i Mülcem tarafından ağır bir şekilde yaralandığında, insanlar başına toplanmış ve ona:

“–Ey Mü’minlerin Emîri! Bize bir idâreci tâyin et!” demişlerdi. Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- ise onlara şu cevâbı verdi:

“–Ben sizi, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bizi bırakıp gittiği gibi bırakıyorum. Vaktiyle biz de; «–Yâ Rasûlallâh! Bizim üzerimize bir idâreci tâyin etseniz!» demiştik de Fahr-i Kâinât Efendimiz; «–Allâh Teâlâ sizde bir hayır görürse sizin üzerinize hayırlılarınızı idâreci yapar.» buyurmuştu. O zamanlar Cenâb-ı Hak bizde bir hayır gördü ki, başımıza Hazret-i Ebû Bekir’i geçirdi.” (Hâkim, III, 156/4698)

Yine Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-’ın hilâfeti zamanında pek çok ihtilâf ve fitneler ortaya çıkmıştı. Bir gün ona:

“−Senden evvelki halîfeler zamanında böyle ihtilâflar olmadığı hâlde, senin zamanında bütün bunlar niçin oluyor?” tarzında bir suâl yöneltildiğinde, ilim ve hikmet şehrinin kapısı olan o büyük zât:

“−Onlar, benim gibi insanlara; ben ise sizin gibilere idâreci oldum.” buyurarak, idârecinin davranışlarının, idâresine memur olduğu insanların mânevî istihkak ve nasîbine göre meydana geldiğini ifâde etmiştir. Bu gerçeğe, idâreciler açısından bakıldığında da, durum aynıdır.

Nitekim Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- bu hususta şöyle buyurmuştur:

“اَلنَّاسُ عَلَي سُلُوكِ مُلُوكِهِمْ: İnsanlar idârecilerinin takip ettiği yol, üslûp veya tavır üzeredirler.”

“İdârecileri istikâmet üzere bulunduğu müddetçe insanlar da müstakîm olurlar.” (İbnü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 223)

Hakîkaten de halk, umûmiyetle başlarındaki kimseleri taklid eder ve onlara uyar. Şu târihî misâl, toplumların, başlarındaki idârecilerin mânevî durumlarına göre vaziyet aldıklarını ne güzel îzâh eder:

Emevî halîfelerinden Velid bin Abdülmelik, güzel binâlara meraklıydı. İnsanlar da ona uyarak binâ merâkına düştüler. Meclislerde devamlı inşaattan bahsedilir oldu. Süleyman bin Abdülmelik, yeme-içmeye çok düşkün bir hükümdardı. Onun zamanındaki insanlar da yeme-içme lâkırdılarıyla vakitlerini isrâf ederlerdi. Ömer bin Abdülaziz ise, âbid ve zâhid bir kimseydi. Onun zamanında halk, ibâdet ve tâat yoluna girdi. Kendi aralarında birbirlerine tavsiye mâhiyetinde; “Bu gece evrâdın ne idi, Kur’ân-ı Kerîm’den kaç âyet hıfzettin, bu ay kaç gün oruç tuttun, kaç garibin, hastanın, yetimin gönlünü hoş ettin?” gibi, kalbe rûhâniyet aşılayan sözler söyler oldular.[1]

Hakîkaten, baştakilerin hâl ve tavırları, er veya geç, topluma bir şekilde sirâyet etmektedir. Buna göre baştakilerin yapacakları hayırlı ve güzel işler, toplum üzerinde umûmî bir hayır ve güzellik iklîminin oluşmasına; bunun aksine baştakilerin yapacakları yanlışlıklar ve beceriksizlikler de, bütün bir toplumda fitnenin yaygınlaşmasına sebep olmaktadır.

Nitekim atalarımız da; “Balık baştan kokar.” demişlerdir. Bu bakımdan, âile reislerinden vakıf ve dernek yöneticilerine, cemaat liderlerinden büyük toplumlara yön verenlere kadar bütün idâreciler, son derece hassas ve titiz davranmak zorundadırlar. Mes’ûliyetlerinin büyüklüğünü muhâsebe etmelidirler. Şeyh Edebali Hazretleri’nin, Osman Gâzî’ye:

“Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.” tavsiyesi de bu hassas vaziyeti ifâde etmektedir.

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-, insanlara bir şeyi emrettiği veya yasakladığı zaman, evvelâ kendi âilesinden başlardı. Âile fertlerini bir araya toplayarak onlara şöyle derdi:

“Şunu ve şunu yasakladım. İnsanlar sizi yırtıcı kuşun eti gözetlediği gibi gözlerler. Siz bu yasağı çiğnerseniz onlar da çiğnerler, siz korkup geri durduğunuzda, onlar da böyle yaparlar. Allâh’a yemin ederim ki, herhangi biriniz bu yasaklara uymazsa, bana yakın olduğu için ona daha fazla cezâ veririm. Şimdi isteyen ileri gitsin, isteyen de geri dursun!” (İbnü’l-Cevzî, Menâkıb, s. 266)

Toplumların yükseldiği zamanlara bakıldığında, idârî mevkîlerde bulunanların, vazîfelerini ne büyük bir hassâsiyet ve dirâyetle icrâ ettikleri göze çarpar. Osmanlı’nın muhteşem sultânı Kânûnî Sultan Süleyman’ın, Gâzî Bâlî Bey’e gönderdiği tâlimatnâmedeki şu ifâdeler, bu titizliği ne güzel aksettirmektedir:

“Tebaaya (halkına) göz kulak ol ki, beyler ve vekiller sâlih insanlar olurlarsa, toplumun hâli de sâlihleşir. Tebaa, baştakilerin hâlini yansıtır.

Bâzı kimseler vardır ki, gündüzleri sâim (oruçlu) geceleri de kâimdirler (namaz kılar, ibâdet ederler). Lâkin bunlardan bir kısmı dünya malına aşırı muhabbet gösterirler, böylece mallarının putperesti olurlar. Toplumu mal sevgisinden daha fazla azdıran başka bir şey yoktur. Sakın sen de fânî şeylere meyletme. Elindeki nîmetleri Allâh’ın kulları üzerine cömertçe sarf et, kerem elini aç, haset etmekten son derece sakın…”

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hâl ve davranışları, idâreciler için de ne güzel bir numûnedir. O, ashâbının bütün sıkıntılarıyla bizzat ilgilenir, en zor zamanlarda bile ashâbının en önünde olurdu. Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- gibi cengâver sahâbîler dahî en zor ve tehlikeli anlarda:

“−Biz, Allâh Rasûlü’nün arkasına sığınırdık.” demişlerdir.

Bu bakımdan, insanlara öncülük edenler, dâimâ nefislerinden fedâkârlıkta bulunarak en önde olmalı, uzaktan kumanda ile makbul bir hizmet îfâ edilemeyeceğini bilmelidirler.

Yine Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, seferlerde arkada kalan zayıflara yardımcı olmak için onların yanında yürürdü. Zîrâ, merhametli bir çoban, sakatlanan bir koyunu aslâ olduğu yerde bırakmaz, bilâkis onu kucağında taşır ve sürüsünden ayırmaz.

Diğer taraftan toplumların önünde bulunanlar, mevkîleri sebebiyle şımarmamalı; Allâh’ın mülkünde bir memur gibi tasarrufta bulunduklarını, âdeta bir veznedar hükmünde olduklarını ve bir gün mutlaka ilâhî mahkemede sorguya çekileceklerini unutmamalıdırlar. Nitekim İmam Mâlik, zamanın halîfesine yazdığı bir mektubunda şu nasihatlere yer verir:

“Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- 10 defa haccetti. Benim bildiğime göre bir haccında ancak 12 dinar harcardı. Çadırda değil, ağaç gölgesinde konaklardı. Süt kırbasını boynunda taşırdı. Çarşı-pazar dolaşır, oradaki yardıma muhtaç insanların hâlini sorar, onların ihtiyaçlarını giderirdi. Mâl...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Toplum ve idareciler
« Posted on: 26 Nisan 2024, 14:18:06 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Toplum ve idareciler rüya tabiri,Toplum ve idareciler mekke canlı, Toplum ve idareciler kabe canlı yayın, Toplum ve idareciler Üç boyutlu kuran oku Toplum ve idareciler kuran ı kerim, Toplum ve idareciler peygamber kıssaları,Toplum ve idareciler ilitam ders soruları, Toplum ve idarecilerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes