๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 18 Haziran 2010, 12:30:23



Konu Başlığı: Tevhid'e teslim olmak
Gönderen: Sümeyye üzerinde 18 Haziran 2010, 12:30:23
TEVHİD'E TESLİM OLMAK  



Tevhid'e Teslim Olmak…

“Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna açık açık ayetleri indiren O’dur Şüphesiz Allah, size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir” (57/9)

İslam bizim için bir kandil… Bu kandil gözlerimizi kamaştırıyor Ama sadece kandile bakıyoruz Onu elimize alıp yolumuzu aydınlatmasına izin vermiyoruz Ona bakmakla yetiniyoruz Yüzümüz aydınlanıyor, yüreğimize ilhamlar doluyor Bir süre aydınlandıktan sonra eski karanlık dünyamıza geri dönüyoruz Işığı yanımıza almayı unutuyoruz diyemiyorum Bilerek bırakıyoruz ardımızda… Karanlık dünyamızın yarasalarının bu ışığı şiddetle reddedeceğini biliyoruz çünkü… Belki de evet unutuyoruz Bizden öncekiler de böyle yapıyordu çünkü… Ara sıra kandile bakmakla yetinip sonra da eski hayatlarına geri dönüyorlardı

İslamı belli aylara, günlere ve gecelere sığdırmaya çalıştık Günlük hayatın saatlerine böldük biz İslamı… Ama hayatın merkezine oturtamadık Tevhide teslim olan dava erlerinin yaşantıları yüreğimizde destanlaştı Ruhumuzda fırtınalar estirdi Ama bizim günlerimiz destanlaşamadı Sosyal programımızla örtüştüremedik İslâmı… Zorluğun, sıkıntının ve çatışmanın bir başlangıcı mı olacaktı? “O sizi seçti ve size dinde bir zorluk yüklemedi” (22/78) diye buyuruyor Allahu Teala… Vicdanımız ve hayatımız arasındaki o derin uçurumu ne zaman kapatacağız? Evet O bizi seçti Başımıza gelen acı tatlı olaylar Allah’ın takdirinden başkası değildir Seçilmiş olduğumuz düşüncesiyle hareket edersek önümüze çıkan engelleri yine Allah’ın yardımıyla aşacağımıza inanmalıyız

Dalâleti içeren bütün minvallerden, yollardan ve düşüncelerden arınmak gerekiyor başta… Muttaki, takva sahiplerinden, Salih kullardan olmak güzel bir hayaldi Hayalden öteye, gıptadan ötelere gidemiyorduk Oturuyorduk oturanlarla beraber… Allah’ın müjdesini, övgüsünü hangi şartlar altında kazanmışlardı? Bunları düşünüyor muyduk? Dava erlerinin yok muydu hayalleri, zaafları? Hataya, çelişkiye düştükleri zamanlarda oluyordu Zaman, mekan ve dünya değişiyordu mutlaka… Ama insan iradesi, nefsi, zaafları, düşkünlükleri, istekleri ve ihtiyaçları hep aynıydı

Kul, Allah’ın hüdalarına sarılmalı ve hayatını İslam'ın rengine boyamak için gayret göstermelidir Doğruyu yanlıştan ayırıp, Tevhidi çizgide kararlı bir duruş sergilemelidir Hedef Sıratı Müstakimdir Yani “dosdoğru olan yol” dur Kararlılık çok önemlidir Mesela sabah namazına uyanmaya niyetli olan bir Müslüman gereken tedbirlerini aldıktan sonra uykuya dalmalıdır Erken yatmak, saat kurmak ve kararlılık… Uyanamazsam güneş doğunca kaza yaparım düşüncesine fırsat vermeden beyindeki saati! kurmak gerekiyor aslında Hiç düşündük mü sahabeler nasıl uyanıyordu namaza?

Emin olamamak, kararsızlık, çelişki ve cesaretsizlik hata etmeye daha yatkın duygulardır Ama tedirginlik, endişe kaçınılmaz sanki… Bunun yanında yüreği serinleten imani duygular… Tevekkül, inanç ve ümit yüreğimize güç katar  Ayağımızı sanki daha sağlam basarız bu güçle… Bir Müslüman, ümit ve korku arasındaki o ince çizgide olmalıdır aslında…

Günlük hayatın içinde birçok imtihanla karşılaşıyoruz Zahmet olmadan yemek olmuyor pek tabii… O zahmetin içine girmeye gönüllü müyüz? Başta bunu düşünmeliyiz Her yandan kuşatılıyoruz kimi zaman… İyinin peşinde ve iyi olma adına zorluğun pençesine yakalanıyoruz Geri adım atmak, yanlışı kabul etmek işte asıl zayıflık bu değil mi? Mücadeleden kaçış değil mi? Neyi niçin yaptığımızı ve kimin için yaptığımızı düşününce gözlerimiz ümit kapısına çevrilecektir İnsan bir şeyi kaybedince asıl değerini anlıyor Hastalandığımızda sağlığın kıymetini anlıyoruz Peki bu sağlığı veren Allah’ın bize her gün, her saat ve her dakika yardım ettiğini anlıyor muyuz? İşte bu güç, bu irade bizim üstümüzdedir Tasarruf hakkı O’na aittir O’nun ne kadar güçlü, şefkatli ve zengin olduğunu anlıyoruz Allah’a hamd ediyoruz

Sabır, dua ve direniştir hayat… Şartların ve durumların birbirinden farklı olduğu konumlardayız hepimiz Her peygamber farklı olaylarla imtihan edilmiş Çeşitli sıkıntı ve güçlüklere düçar olmuş Hepsinin ortak özelliği Tevhide teslim olmalarıydı Bu teslimiyetle birlikte kıyasıya bir mücadele başlamıştır Sabırla, duayla ve dirençle yapılan bir mücadeleydi bu… Yeni uyanışlar başlıyordu gittikçe İmanın tadını alan dalaletle savaşıyordu

“Direnişi sadece bir alan veya hedefle sınırlamak yanlış bir yaklaşımdır… Hayatı komple kuşatacak, tüm olumsuzlukları gidermeyi hedefleyecek bir direniş felsefesi üzerinde durmak, doğru olan budur… Şeytanlaşmaya direniş… Dünyevileşmeye direniş… Bağileşmeye direniş… Duyarsızlaşmaya direniş… Değersizleşmeye direniş… Cahilleşmeye direniş…”(1) Sistemle, toplumla veya yerleşmiş düşünceyle kıyasıya bir inatlaşma değildir direniş… Direniş, çözüme giden yoldur Tevhide teslim olanların düsturudur Direniş dava erlerinin teneffüs ettiği havadır aslında… Nefes aldıkça yani gayret, çalışma ve çaba oldukça direnç artacaktır Direniş bölünme kabul etmiyor O bütün bir hayatı kapsıyor Topyekün bir direniş…

Zulmün, haksızlığın, fesatlığın ve kötülüğün yaygın olduğu bir dünya da nasıl bir duruş sergilemenin kaygısını taşıyor muyuz yüreğimizde? Belki dünyayı değiştirecek gücümüz yok ama dalaletin karanlığına bir mum yakmaya gücümüz yeter inşallah… Bir mumun bir çok mumu yakmaya gücü yetebilir değil mi? Her mum yanındaki muma ışığından verse bütün dünya aydınlanır değil mi?

Selam ve dualarımla…


(1) Ramazan Kayan, Özgün İrade, s29, sf37

Dilek Dinçer