๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 20 Temmuz 2010, 14:23:38



Konu Başlığı: Teferruat mı Vazife mi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 20 Temmuz 2010, 14:23:38
Teferruat mı ? Vazife mi?

Rahman ve Rahim olan ALLAH’ın adı ile…

Teferruat sözlüklerde dallar, bölümler, asıl parçadan ayrılan ikinci derece bölümler olarak tanımlandığı gibi; ayrıntı anl----- da gelmektedir Günümüzde teferruat önemsiz ayrıntı, küçük şey, dikkate değer olmayan şey anlamında sıkça kullanılmaktadır


Teferruat algımızın yaşamımızı nasıl etkilediğinin ya da şekillendirdiğinin farkında mıyız acaba?; Din bir nasihattırBizler de bu ilkeden hareketle füruat olarak gördüğümüz bir çok şeyin aslında asli görevlerimizden olduğunu birbirimize hatırlatmak zorundayızAksi takdirde füruat olarak görüp de önemsemediğimiz bu şeylerin dünya ve ahiret hayatımıza mal olacağını yüksek sesle çevremize haykırmamız gerekiyorİşin acı olan bir başka boyutu da füruat kategorisine yerleştirdiğimiz bir çok asli unsuru hiç bir sıkıntı duymadan gönül rahatlığıyla terk edebiliyor olmamızdır


Görmek ve bakmak farklı şeylerdir Bazan gözümüzün önünde duran şeyleri fark edemeyebiliriz Sürekli odada duran fakat bakıp da görmediğimiz bir sehpayı kaldırıp sonra da sehpayı gördün mü diye bize sorsalar, o sehpayı hiç fark etmediğimizi söyleyebiliriz
Bunun gibi bizler de asli sorumluluklarımıza karşı öylesine lakayıt bir duruma geliyoruz ki bir müddet sonra onları teferruat gibi algılama hastalığına düçar oluyoruz Bütünü oluşturan parçalardır O bütünün parçalarını önemsemezseniz, ayrıntıymış gibi görünen parçalardan oluşan bütün bir gün paramparça olabilir


Biz bu şeylere teferruat demiyor olabiliriz gerçekte, bu şeyleri teferruat olarak görmediğimizi söylüyor olabiliriz, fakat bilinçaltımızda onlara birer teferruat damgası vurduğumuzu unutuyoruz, bunu farkedemiyoruz


Asli görevlerimiz arasında yer almakla birlikte füruat olarak görüp terk ettiğimiz ya da önemsemediğimiz değerler vicdanımızda nasıl makes buluyor acaba Ayrıntıdır düşüncesiyle kendimizi avutup geçiştiriyor muyuz, yoksa ayrıntı da olsa bir bütünü oluşturan parçayı terk edip bütünü tehlikye attığımız için bir vicdani rahatsızlık mı duyuyoruz?


Sabah namazına kalkamadığımız zaman üzülmek bir ayrıntı mı bizim içinYatsı namazını cemaatle kılmak için gayret sarf ediyor muyuz, yoksa bu da bizim için artık bir ayrıntı mı ?


Ömür Ramazan olsa yine geçer demişler; çabucak geçip gitti Ondan sonra Şevval de geçip gitti Peki biz bu mubarek aylarda ne yaptık, oruçlarımız bizi tutabildi mi? Yoksa… yoksa bunları düşünmek de bizim için bir ayrıntı mı oluverdi


Acaba hergün kıldığımız beş vakit namaz bizi münkerden alıkoymaya yetiyor mu, yani namazımız bizi kılıyor mu? Yoksa bunu düşünmek de artık bizim için bir teferruat mı?


Raflarda tozlanan yüce kitabımız Kuran-ı Kerimin ara sıra tozunu almak bizim için bir ayrıntı mı? Ulu önderimiz Hz Muhammed Mustafa( sas )’ nın adı anıldığında işlediğimiz günahların, terkettiğimiz sünnetlerin aklımıza gelip, yüreğimizi sızlatması, yüzümüzü kızartması da bir teferruat mı oldu artık bizim için


Kendimiz için istediğimiz bir şeyi müslüman kardeşlerimiz için de istememiz gerektiği gerçeği bir ayrıntı mı?


“ Ey iman edenler; zandan kaçının çünkü zannın bir kısmı haramdır…” Hucurat 12 ayetini okuduğumuz halde gıybetten kaçınmak da bizim için bir teferruat mı?


Her ay sigaraya harcadığımız onlarca liranın israf olduğunu düşünmek aynı zamanda da israfın haram olduğunu aklımıza getirmek ve bu günahtan hicret etmek istemek de mi bizim için teferruattır?


Bunlar benim aklıma gelen onlarca teferruatlaştırılmış asli görevlerimizden sadece birkaçıBence bu soruları vicdanımıza sormanın , nefis muhasebesi yapmanın zamanı geldi artık


İşine gelmediğinde mazaret üretme konusunda insanoğlu oldukça mahirdir Görev ve sorumlulukları söz konusu olduğunda habire mazeretler sunarOndan sonra bu asli sorumlulukların füruattan olduğuna kendisi de inanmaya başlar Çoluk çocuk, iş güç, zaman mekan bu mazeretlerin başında gelir Oysa ALLAH (cc) tevbe suresi 24 ayeti kerimesinde mazeretçilere bakın nasıl cevap veriyor:


Deki: “Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kar getireceğinden korktğunuz ticaret, hoşunuza giden evler, sizlere ALLAH’tan O’nun Rasülü’nden ve O’nun yolunda cihat etmekten daha sevgili ise artık ALLAH’ın emri(azabı) gelinceye kadar bekleyedurun ALLAH fasıklar topluluğuna hidayet vermez” Peygamberimiz Hz Muhammed Mustafa (sas) bize böyle öğretmedi O’nun güzide ashabı mazeretçi değildi Onlar özü ve sözü bir olan mümtaz şahsiyetlerdi O’nun yolunda yüreyebilmemiz için ondan başka örnek alabileceğimiz modelimiz yokO her konuda olduğu gibi bu konuda da bizim için en güzel örnektir Adres belli iken bugün hala çıkmaz sokaklarda dolaşıyor olmamız oldukça düşündürücü olmalıdır



Mazeret hastası arkadaşlarımızın ağzında sakız olan başka bir bahane de; “ Peygamberimiz dönemi başka, yaşadığımız dönem başka “sloganıdır O zamandan bu zamana ne değişti bunu anlamak oldukça güç doğrusu Yaşadığımız zaman belki gerçekten ahir zamandırYaşadığımız zamanın belki gerçekten birtakım zorlukları vardır Ama bunun böyle oluşu bizi gevşetmemeli; bilakis bizi kendimize getirmeli azmimizi arttırmalı Hayatın topyekün bir direniş olduğunu düşünmeli ve Rabbani değerlere daha sıkı sarılmamıza vesile olmalı


Bana öyle geliyor ki bu ahir zaman sloganı bizi ALLAH Resulü (sav)’nün ve O’nun biricik ashabının yaşantısından her geçen gün biraz daha uzaklaştırıyor Bir yanda“ Harama düşme korkusundan helallerin onda dokuzunu terkediyorduk“ diyen bir millet; diğer yanda da ALLAH’ın affediciliğini ve ALLAH Resulü’nün ahir zamanın güçlüğü ile ilgili hadislerini kendine kalkan yapıp helal sınırlarını sürekli genişletmeye çalışan çer çöp misali bir millet Aralarında ki fark ise ahir zaman ALLAH (cc) kullarının zayıflığını biliyor ve“ Gevşemeyiniz, üzülmeyiniz“ şeklinde uyarılarda bulunuyor


Modernizmin cendersinden geçirilip sekülerleştirilen zihinlerimiz şartlar,
konjüktür, dengeler gibi mazaretler bulmakta hiç zorlanmamakta Modernizm uğruna sekülerizm denizinde boğulmayı göze alan gözüpek kahramanlara dönüştük hepimiz


Bununla birlikte müslümanlığımıza da toz kondurmayız Elhamdülillah müslümanım diyoruz Oysa müslümanım demek ne anlama gelir onu pek az düşünüyoruz Müslüman olmak ciddiyet ister İşini ciddiye alan insanlar da her ayrıntıyı dikkate alırlar Yani müslüman olmak demek biraz da bütünün parçalar sayesinde oluştuğunun bilincinde olup küçük büyük ayrımı yapmamaktır


Böyle düşünen bir müslüman hiçbir zaman küçük günah, büyük günah; küçük sevap, büyük sevap ayrımı yapmaz O kendini ALLAH’a yaklaştıran herşeye yakınlaşmaya, ALLAH’tan uzaklaştıran herşeyden de uzaklaşmaya gayret eder ki ALLAH ile aralarındaki dostluğa ve muhabbete zarar gelmesin Elbette beşer olmamız münasebetiyle birtakım yalnışlarımız olacak; ama Yüce ALLAH’ın tövbe kapısını her an açık tuttuğunu hatırlayıp, Hz Yunus (as)’un yaptığı gibi ALLAH’ı tenzih edip “Ya Rabbi ben zulmedenlerden oldum” ( Enbiya 87 ) demeyi de ihmal etmiyeceğiz


Rabbim bizleri ayrıntı olmayan şeyleri ayrıntılaştıran kullarından eylemesin Gerçek ayrıntıları da eleyip asıl meselelere kafa yoran kullarından eylesin Amin




Ahmet Yeter