๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 01 Mayıs 2010, 16:43:16



Konu Başlığı: Taşlaşmış Kalbin Istırabı
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 01 Mayıs 2010, 16:43:16
Taşlaşmış Kalbin Istırabı

(http://www.semerkanddergisi.com/DergiResimleri/c3626e47b271f0b6390.jpg)

Kalbimiz, o iyi olursa her şeyin iyi olduğu, çok önemli ve belki de en temel yanımız. Bu yüzden onu korumak, iyi olmasına çalışmak en öncelikli işimiz. Aksi halde onun kötülüğü bizim ıstırabımız olacak.

Katı kalplilik, kalbin isyanıdır. Yüce Yaratıcımızın özel hasletlerle yarattığı kalbimiz, kendisini taşıyan insan tarafından taşlaşmış hale getirilmekten hiç huzur duyabilir mi? Sükûn ve huzur deryasından gelen kalp bu fıtrî tecrübesini yaşayamadığı zaman isyanının dışavurumu olarak insana beklenmedik davranışlar yaptırabilir. Bir başka ifadeyle, kalbini huzursuz eden insanın kendisi de huzursuz olacaktır.

Kalp Katılığının Temel Sebebi

Merhametsiz birine “katı kalpli” dediğimizde bir bilebilsek o kalp ne kadar üzgündür... Çünkü kalbin kendisi bizatihi katı değildir ki! Onun katılaşması, insanın diğer yaratılanları sevememesinden ve onlarla rekabet halinde olmasından kaynaklanan nefsinin katılaşmasındandır.

Kur’anımızın ve hadis-i şeriflerin yol göstericiliğine rağmen insanın bir türlü vazgeçemediği kötü özellikler varsa ve çok kereler tevbe etmesine rağmen kötü huylarında ısrarcı ise, artık o kişinin kalbi şu niteliklere düçar kalmıştır: Kalp hastalığı, kalp sapması (zeyğ), kalp katılığı (kasvet), kalp kirliliği ve kalp körlüğü. Böyle bir kalbin temizlenmesi zor değil midir?

Peygamber Efendimiz s.a.v. bundan dolayı kalp katılığını insanın cehennemlik olduğunun alameti olarak bildirmiştir: “Cehennemlikleri size haber vereyim mi? Onlar katı yürekli, cimri ve kibirli kimselerdir.” (Riyâzu’s-Salihîn, III, 614)

Peygamberlerin Kalbi

Peygamberlerin ortak özelliklerinden biri yumuşak kalpli olmaları ve katı kalpliliğin insanın gönlünü kıran davranışlarından uzak durmalarıdır. Bu özellik peygamberler zincirinin son halkası olan Hz. Muhammed s.a.v.’de kemâle ermiştir.

Atâ İbn Yesâr r.a. Hazretleri’nin anlattığına göre:

“Abdullah İbn Amr İbni’l-As radıyallahu anhüma’ya rastladım ve:

– Rasulullah s.a.v.’in Tevrat’ta zikredilen vasıflarını bana söyle, dedim. Bunun üzerine hemen pekâlâ dedi ve devam etti:

– Allah’a yemin olsun ki O’nun Kur’an’da geçen bazı sıfatları Tevrat’ta da belirtilmiş ve şöyle denmiştir:

“Ey peygamber, biz seni insanlara şahit, müjdeleyici ve korkutucu (Ahzab, 45) ve ümmiler için de koruyucu olarak gönderdik. Sen benim kulum ve elçimsin. Ben seni mütevekkil diye isimlendirdim. O, ne katı kalpli, ne de kaba biridir. Çarşı pazarda rastgele bağırıp çağırmaz. Kötülüğe kötülükle karşılık vermez, bilakis affeder, bağışlar. Allah bozulmuş dini O’nunla tam olarak ikame etmeden, O’nunla kör gözleri, sağır kulakları, paslanmış kalpleri açmadan O’nun ruhunu kabzetmez.” (Buharî, Büyû’ 50)

Hakikat Bilgisinden Yoksun Olmak

Kalp katılığı cahil insanların temel özelliğidir. Cehalet, kendinden, kalbindekinden, kâinattaki Allah’ın ayetlerinden haberdar olmamak demektir. Mevlâna Hazretleri, “Cahil olanların merhameti ve lütfu azdır.” buyurmaktadır. Acziyetini bilmeyen insan cahildir. Acizliğini bilen kişi hiç merhametsiz olabilir mi?

Hz. Cerir r.a.’ın rivayet ettiğine göre, Rasulullah s.a.v. şöyle buyurmuşlardır: “Allah, insanlara merhamet etmeyene rahmette bulunmaz.” [Buharî, Tevhid 2, Edeb 27; Müslim, Fedâil 66, (2319); Tirmizî, Birr 16, (1923)]

İnsan, Allah’ın yarattığı diğer insanları görmezden gelerek, onlara eziyet ederek Allah’a ulaşabileceğini mi sanır? Allah’ın rahmetine ulaşabilmenin yolu, yine O’nun yarattıklarına merhametimizden geçer. Hayatımızdaki en temel imtihanımız, insanlar, hayvanlar, bitkiler, dağlar, denizler, yani kısaca yaratılmış olanlarla ilişkilerimizde gizlidir. Kalbimiz var olanlarla karşılaştıkça onları nasıl algılıyor? Hangi anlam kalıplarıyla varlığı değerlendirebiliyoruz?

Ebu Hüreyre r.a. anlatıyor:
Rasulullah s.a.v. bir gün, torunu Hasan’ı öpmüştü. Bu durum o sırada yanında bulunan Akra İbn Hâbis’in tuhafına gitti ve:

– Benim on tane çocuğum var. Fakat onlardan hiçbirini öpmedim, dedi. Rasulullah s.a.v. ona bakıp:

– “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” buyurdu. [Buharî, Edeb 18; Müslim, Fedâil 65, (2318); Tirmizî, Birr 12, (1912); Ebu Davud, Edeb 156, (5218)]

Rezin, Rasulullah s.a.v. şunu da söyledi, dedi: “Allah sizin kalbinizden merhameti çıkardı ise ben ne yapabilirim?”

İnsanın Kendine Zulmü

Kasvet sahibi insan kendi azap kuyusunu kendi elleriyle kazmaktadır. Sahte otoritesiyle belki etrafına dehşetler salmakta görünse de aslında o kendi iç dünyasında zavallı olduğunu bilmektedir. Çevresinin kendisinden çektiği sıkıntılardan binlerce daha fazlasını kendi vicdanı çekmektedir. J. J. Rousseau’nun dediği gibi, “Kalpleri kemiren gizli azaplar yüzlerden belli olsaydı, haset uyandıran nice kimseye merhamet duyulurdu.”

Günümüz insanının en sık karşılaştığı ruhî rahatsızlıkların başında gelen depresyonun temel sebeplerinden biri, kalbin katılaşması sonucu insanın merhametsizleşmesidir. Depresyonun temelinde tatmin olmayan istek ve arzular dizisinin yattığını bilmekteyiz. İnsan hırsıyla, kıskançlığıyla, başkalarıyla sonu gelmez rekabetiyle bir türlü tatmin olamamakta ve bu tatminsizliğini kasvetiyle etrafına da bulaştırmaktadır.

Bu insan söz konusu acınası durumdan nasıl kurtulabilir? Merhametin engin okyanusunda nasıl yüzebilir? Ancak içinde bulunduğu nefs katından bir an önce yükselmesiyle kurtulabileceğini söyleyebiliriz. Yoksa nefsinin mevcut seviyesini değiştiremedikçe kişi sıkıntılı ruh labirentinin içinden bir türlü çıkamayacaktır. Farklı bir nefs mertebesine yükselebilirse, bu yeni kat, kişiye bambaşka duygular ve farklı bir bakış açısı kazandırabilir. Böylece karşılaşacağı müşahede ışığı, daha önce fark edilemeyen ayrıntılara ışık tutar ve kalp katılığı erimeye başlar.
İnsan zaman zaman kalp katılığıyla nefsine mağlup düşebilirse de mağlubiyetinin farkında olmalıdır ki mağlubiyeti onun için zaferlerin en güzeli olabilsin. Çünkü yenilginin ona getireceği acı, kalbini saran katılıkları kırabilecek ve onun içindeki sevgi dolu gönül ortaya çıkacaktır.

    Katı Kalp İsyan Alâmeti

    Abdulkadir-i Geylânî k.s. Hazretleri sohbetlerinden birinde şöyle buyuruyor:

    “Kulun isyankârlığının alameti kalp katılığı, göz kuruluğu, uzun emeller peşinde koşması, elinde olanda cimrilik etmesi, emir ve yasakları küçümsemesi ve bela geldiğinde hoşnutsuzluk göstermesidir. Bu vasıflarda birini görürseniz biliniz ki, o isyancıdır.

    Katı kalpli olan, hiç kimseye merhamet etmez. Sevincinde de üzüntüsünde de gözlerinden yaş gelmez. Çünkü gözlerinin kuru olması kalbinin katılığına işarettir.

    O, günah, hata, uzun emel, nasibi olmayan şeye hırs gösterme, haset etme gibi şeylerle doluyken onun kalbi nasıl katı olmasın ki? Farz olan zekâtta cimrilik eder. Kefaretleri ödemez. Adakları yerine getirmez. Akrabalarını soruşturmaz. Gücü olduğu halde borcunu ödemez, aksine onu ödemeyi uzatır veya inkâr eder. Hakkı hukuku yerine getirmekten ve iyilik etmekten hoşlanmaz.

    İşte bütün bunlar ve benzerleri isyan alâmetleridir.” (Cilâü’l-Hâtır fi’l-Bâtın ve’z-Zâhir)



Konu Başlığı: Ynt: Taşlaşmış Kalbin Istırabı
Gönderen: Rüveyha üzerinde 03 Temmuz 2016, 14:46:35
Esselamu aleykum...Çok güzel bir paylaşım..Mevlam idrakimizi artırsın İnşaAllah.Amel etmeyi nasip eylesin..
.İsyan günahına düşmekten Mevlam sığınıyorum.Rabbim razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Taşlaşmış Kalbin Istırabı
Gönderen: Mehmed. üzerinde 03 Temmuz 2016, 18:08:54
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah. Rabbim bizlerin kalbini katı eylemesin.  Rabbim paylaşım için razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Taşlaşmış Kalbin Istırabı
Gönderen: Sevgi. üzerinde 03 Temmuz 2016, 19:16:18
  Aleyna Ve Aleykümüsselăm. Allah ( c.c ) herdaim kalbimizi yumuşak huylu olanlardan eylesin inşaAllah. Amin


Konu Başlığı: Ynt: Taşlaşmış Kalbin Istırabı
Gönderen: Ceren üzerinde 27 Temmuz 2016, 21:17:18
Aleykumselam.Kalbini ruhunu allahin ismi ile zikir ederek besleyen ve taşlaşmış kalbini islam isiginda yumusatan kullardan olalim inşallah...