> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Tasarrufun devam etmesi ne demektir?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tasarrufun devam etmesi ne demektir?  (Okunma Sayısı 828 defa)
04 Kasım 2011, 12:59:27
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 04 Kasım 2011, 12:59:27 »



TASARRUFUN DEVAM ETMESİ NE DEMEKTİR?


Peygamberimiz (asm) vefat edeli asırlar geçmesine rağmen, bütün
ümmetini nasıl tanıyacak. Yıllar evvel vefat etmiş evliyalar nasıl
olurda bu gün bizlere yardımcı olabilir?


“Tasarrufun devam etmesi ne demektir? Öldükten sonra her
şey bitmez mi. Tasarrufu devam eden evliyâ var mı? Meselâ, Abdülkadir-i
Geylânî’nin (ks) tasarrufu devam ediyor mu? Bu konu için Kur’ân’dan veya
sünnetten delil gösterilebilir mi?”


Konuyu birkaç yönüyle ele almakta fayda var:
1-
Evliyânın tasarrufunun devam edip etmemesi konusu tamamen gayb alanına
giriyor. Bu alan, eşyanın görünen değil; görünmeyen iç yüzü ile ilgili
bir alandır.
2- Eşyanın iç yüzü, her zaman delil ile gösterilebilecek
cinsten bir seyir izlemez. Çünkü melekûttur. Çünkü ledünnî alandır.
Çünkü bize kapalıdır. Dışyüz olaylarını delillerle hükme bağlayan
Şeriat, eşyanın iç yüzünün seyri hakkında çok kesin delillerle
kavranabilecek bilgi vermez. Çünkü amel bakımından bizimle doğrudan
ilgili bir alan değildir. Ancak Şerîât, işâretlerle, remizlerle,
keşiflerle, müşâhedelerle ve kerâmetlerle görülebilecek ölçüde içyüz
kapısını açık bırakır. Ne var ki, bu açık kapıdan herkes giremez.
Şüphesiz keşif ve müşâhedeler sonucunda ulaşılan bilgiler, âyet ve
hadislerin ruhuna ters düşmemelidir.
3- Kur’ân, varlıkların dış
yüzüne hâkim bir şeriat sahibi olan Hazret-i Mûsâ (as) ile varlıkların
içyüz bilgisine sahip Hazret-i Hızır (as) arasında geçen bir yolculuktan
ve yolculuk esnasında geçen olaylardan bahsederek; içyüz bilgisinin
kapısını Müslümanlara aralar. Fakat bu kapı tenkit ile, şüphe ile,
itiraz ile, tartışma ile, delil öncelikli bir arayışla açılmaz. İçyüzde
yürümek için itimad, teslimiyet, bağlılık ve sadâkat lâzımdır.
4-
Öldükten sonra tasarrufun devam etmesi: Tasarruf sahibinin kendisi ölmüş
olsa da, Allah’ın izniyle dünyevî olaylarla ilgi ve irtibatını devam
ettirmesi ve Allah’ın inâyetiyle Allah’ın dilediği kadar hayra
yönlendirmelerde bulunabilme yetkisine sahip olması demektir. Bu bir tür
gaybî yardımdır. Fakat her şey âdetullah ve teklif sırrı prensipleri
çerçevesinde cereyan eder.
Tasarrufta:
I- Allah’ın izni, rızâsı, emri, irâdesi, inâyeti, rahmeti ve kudreti esastır.
II-
Tasarruf sahibinin kendi kişisel irâdesi ile değil; Allah’ın irâdesine
boyun eğerek hareket ettiği ve tasarrufta bulunduğu göz ardı edilmez.
III- Hiçbir tasarruf;
a) Tevhid inancını zedeleyecek biçimde algılanmaz,
b) Âdetullaha aykırı olacak şekilde gerçekleşmez,
c) Teklif sırrını ihlâl edecek derecede abartılmaz.
d) Kişiselleştirilmez. Yani Cenâb-ı Hakkın emir ve irâdesini yok sayıp, kula mal edilmez.
5-
Tasarrufun yukarıdaki şartlarda halk arasında çok sık kullanımı da
vâkidir. Meselâ insanların, bir darlık esnasında söyledikleri “Kul
daralmayınca Hızır yetişmez” sözünde Hazret-i Hızır’ın tasarrufuna vurgu
vardır.
6- Gaybî yardımın örnekleri Kur’ân’da vardır. Meselâ:
*
Bedir savaşında üç bin meleğin Ashab-ı kirâma Allah adına yardım ettiği
Kur’ân’da zikredilir. Bu, düşmanın üçte bir gücüne ancak sahip olan
Bedir ashabının galip gelmeleri için Allah’ın izniyle ve emriyle
Meleklerin kullandıkları bir tasarruftan (savaşın seyrini hayra
yönlendirmekten) başka bir şey değildir.
* Kur’ân, peygamberlerin
mahşerde, ümmetleri hakkında birer şâhit olarak getirileceğini,
Peygamber Efendimizin de (asm) hepsine şâhit kılınacağını bildirir.
*
Yine Kur’ân Peygamber Efendimizin (asm) “hakîkî bir şâhit, gerçek bir
müjdeci ve ciddî bir uyarıcı” olarak gönderildiğini kaydeder. Müzemmil
Sûresinde, nasıl Fir’avun’a bir elçi gönderilmiş idiyse, bize de
hakkımızda şâhitlik edecek bir Peygamber gönderildiği bildirilir.
Bilindiği
gibi şâhit olmak; müşâhede etmek, izlemek, görmek, tanıklık etmek,
haberdâr olmak demektir. Öldükten sonra herşey bitmiş olsa idi eğer,
peygamberlerin ümmetleri hakkında böylesine “gerçek tanıklık”
yapmalarına imkân kalır mıydı? Çünkü bu durumda yalnız kendi çağlarında
yaşayanlardan ve kendi zamanlarındaki inananlardan haberdar
olabilecekler; kendilerinden sonra gelen ümmetten bîhaber olacaklardı.
Oysa âyetlerden, peygamberlerin ümmetleri hakkındaki şâhitliklerinin,
ümmetlerinden tek bir fert kalıncaya kadar sürdürdükleri
anlaşılmaktadır. Her peygamber kendi zamanında yaşamış olsun olmasın;
kendi ümmetinden haberdardır, ümmetinin kötülükleri aleyhinde ve
iyilikleri lehinde şahittir ve ümmeti üzerinde tasarruf sahibidir.
Binâenaleyh,
üzerimizde çok müşfik ve bize çok düşkün bir Peygamberin (asm) bizimle
“gerçek tanıklık” derecesinde yakın ilgisi olduğunun Kur’ân’daki beyanı,
tasarrufunun üzerimizde kıyâmete kadar devam ettiğinin de ifâdesidir.
Kur’ân,
mü’minleri de insanlar hakkında “şahitler” olarak vasıflandırır. Kur’ân
bazı insanlara “şâhit” sıfatını vermekle, “Peygamberlerin vârisleri
olan” ve “ilimde söz sahibi olan” âlimleri diğer insanların önüne
çıkarmış olur. Demek âlimler, Allah’ın izin ve emrine bağlı olarak
peygamberlerin ilimlerine vâris oldukları gibi, Allah’ın dilediği kadar,
peygamberlerin yetkilerine de vâristirler. Yani insanlar üzerinde
şâhitlik yaptıkları gibi, Allah’ın izniyle tasarrufta bulunurlar ve
Allah dilerse şefaat ederler.
7- Bilindiği gibi; Kur’ân bizi,
öldüğünde “diri kalan” bir zümrenin varlığından da haberdâr etmiştir.
Kur’ân’a göre, Allah yolunda öldürülenler “ölü” değillerdir. Onlar
diridirler. Fakat biz hissetmiyoruz.
Yine Kur’ân’a göre, bu dünya
hayatı sadece bir oyun ve eğlenceden ibârettir. Asıl hayat ise âhiret
hayatıdır. Âhiret hayatı bütün varlığıyla ve bütün benliğiyle capcanlı
bir hayattır. Bedîüzzaman Hazretlerine göre bu âyet, hakîkî hayatın
âhiret âlemindeki hayat olduğunu; âhiret âleminde cansız hiçbir maddenin
bulunmadığını, orada hiçbir zerrenin ölü olmadığını îlân etmektedir.
8-
Başta peygamberler olmak üzere bir kısım Allah dostlarının, Allah’ın
vazifeli kıldığı âlimlerin ve şehitlerin öldükten sonra tasarruflarının
devam etmesi demek, Allah’ın şahit kıldığı kimselerin, dipdiri âhiret
hayatına geçtiklerinde de, oyun ve eğlenceden ibâret olan dünya
hayatında “hayra kılavuzluk etme ve yönlendirme” yetkilerini
sürdürmeleri demektir.
Nitekim Bedîüzzaman Hazretleri, bir mektubunda
şöyle der: “Gavs-ı Âzam gibi, memattan (öldükten) sonra hayat-ı
Hızırî’ye yakın bir nevî hayata mazhar olan evliyalar vardır. Gavs’ın
hususî İsm-i Âzamı, ‘Yâ Hayy’ olduğu sırrıyla, sair ehl-i kuburdan fazla
hayata mazhar olduğu gibi, gayet meşhur Mâruf-u Kerhî denilen bir
kutb-u âzam ve Şeyh Hayâtü’l-Harrânî denilen bir kutb-u azîm, Hazret-i
Gavs’tan sonra mematları hayatları gibidir. Beyne’l-evliya (evliya
arasında) meşhur olmuştur.”
Yine Bedîüzzaman Hazretleri, şehitlerin
efendisi olan Hazret-i Hamzâ’nın (ra) kendisine sığınan kimseleri
Allah’ın izniyle muhafaza ettiğini ve dünyevî işlerini gördüğünü, ölümle
melekût âlemine ve ruhlar âlemine geçmiş insanların bizimle alâkadar
olduklarını, bizim duâlarımızın ve mânevî hediyelerimizin onlara
gittiğini, onların da nurânî feyizlerinin bizlere geldiğini, onlarla
aramızda “mânevî âlemdeki mânevî havada çok mânevî elektrikler ve mânevî
radyolar” bulunduğunu, fakat nuranî feyizlerin tenkit ve itirazla
hissedilmeyeceğini ve kaçacağını; Peygamber Efendimiz’in (asm) Hazret-i
Hasan’ın (ra) başını öpmesinde, Hazret-i Hasan’ın (ra) mübârek neslinden
gelen Gavs-ı Azam Şeyh Geylânî gibi çok mehdî-misal peygamber
vârislerinin de hissedâr olduklarını; yine Peygamber Efendimizin (asm)
Hazret-i Hüseyin’e (ra) karşı fevkalâde ehemmiyet göstermekle, Hazret-i
Hüseyin’in (ra) nurânî silsilesinden olan Zeynelâbidin, Câfer-i Sâdık
gibi mehdî-misal Peygamber vârislerini ehemmiyetle kucaklamış
bulunduğunu kaydeder.
Bu tasarruf silsilesinin bir devamı olarak;
Bedîüzzaman Hazretleri küçüklüğünden beri Abdülkadir Geylânî’nin (ks)
ilgi ve yardımına mazhar olmuş, ve Peygamber Efendimizin (asm) kudsî
tasarrufu altında istihdam edilmiştir; Mevlânâ Hâlid Bağdâdî de Bağdad
dâiresinde Şâh-ı Nakşibend ve İmam-ı Rabbânî’den sonra Şâh-ı Geylânî’nin
tasarrufu altında irşad hizmetlerinde bulunmuştur.
Binâenaleyh,
tasarruf meselesi abartılmamak şartıyla tevhid inancına aykırı değil;
tamamen Cenâb-ı Hakka ait bir rahmet tecellîsinden ibârettir.
Hidâyet
edici Cenâb-ı Allah’tır. Gerçek tasarruf sahibi Cenâb-ı Allah’tır.
Allah’ın rızâsına ulaşmış peygamberler, âlimler, şehitler ve Allah
dostları ise ancak Cenâb-ı Hakkın izni çerçevesinde bu yetkiyi
kullanırlar.

Süleyman KÖSMENE

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tasarrufun devam etmesi ne demektir?
« Posted on: 26 Nisan 2024, 07:21:28 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tasarrufun devam etmesi ne demektir? rüya tabiri,Tasarrufun devam etmesi ne demektir? mekke canlı, Tasarrufun devam etmesi ne demektir? kabe canlı yayın, Tasarrufun devam etmesi ne demektir? Üç boyutlu kuran oku Tasarrufun devam etmesi ne demektir? kuran ı kerim, Tasarrufun devam etmesi ne demektir? peygamber kıssaları,Tasarrufun devam etmesi ne demektir? ilitam ders soruları, Tasarrufun devam etmesi ne demektir?önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes