> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Ne yazayım
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ne yazayım  (Okunma Sayısı 634 defa)
01 Aralık 2010, 19:04:40
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 01 Aralık 2010, 19:04:40 »



Ne Yazayım


Yazmak gelmiyor içimden…

Yaslıyım. Kederliyim. Acım büyük…

Yazmayacağım. Dert yanacağım size:


Bosna, hâlâ kan ve barut kokuyor… Gün yok ki; Filistin’den, Irak’tan, Afganistan’dan, Somali’den ve dünyanın daha birçok yerinden; kardeşlerimizin, büyüklerimizin, çocuklarımızın, bebeklerimizin kurşunlandığı, evlerinin bombalandığı haberleri gelmesin… Duyamadığımız, haberdar olamadığımız daha nice baskılar, işkenceler, katliamlar yapılıyor… Bu haberler, uykularımı kaçırırken; ben ne yazayım?

Onların yanında olamadığım, bir şey yapamadığım için kahroluyorum! Elinden bir şey gelmeyen yaşlı, aciz kadınlar gibi oturmuş ağlıyorum ancak…

Bir serçenin kanadını kırsalar, onun başucunda oturur, gözyaşı dökerim ben. Bir kediye araba çarpsa; benim yüreğim parça parça olur…

Ölenler insan! Müslüman! Benim yakınlarım… Vücudumun birer parçaları onlar…

Yüreğimi yalazlar yalıyor…

Kıbrıs’ı fethetmek için izin isteyen bölge valisine, Halife Hz. Ömer; şu satırları yazıyor: ”Tahkikat yaptırdım. Şu an, bu sefere çıkmak, bizim için çok tehlikeli… Bile bile bir Müslüman’ın hayatını tehlikeye atamam. Benim için bir tek Müslüman’ın hayatı, bütün Akdeniz’den ve Kıbrıs’tan daha değerlidir” diyor.

Tefsir, hadis ve fıkıh ilimlerinde kendisine müracaat edilen büyük âlim Hz. Ömer’in oğlu Abdullah, bir gün Kâbe’nin karşısına geçiyor: “Ey Kâbe, biliyorum ki sen çok yücesin. Ama bir Müslüman, senden daha yücedir” diyor. Bir Müslüman’ın hayatı bu kadar önemli…

Ölen Müslüman’sa; bir serçe, bir kedi, bir martı, balina kadar bile ilgi göstermeyen, ne yaptığını düşünmeyen, cahil, duyarsız insanlara hayıflanmıyoruz. Onlardan merhamet de dilenmiyoruz. İnsanlıktan nasip almamış bu kimseler, hayvanlara da acımıyorlar aslında. İstismar ediyorlar. Kendi ideolojilerinin reklâmı için alet ediyorlar hayvanları. Onların kalpleri, taştan daha hissiz… Biz, onlara da acıyoruz… Duyarsızlaştıkları ve insanlıktan uzaklaştıkları için acıyoruz…

İnsan olan; insana acır, hayvana acır, bitkiye, havaya, suya; bütün kâinata acır… Bu zalimler ve onları destekleyenler, insanlıktan nasibi olmayan kimselerdir… 

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Allah’ın Resulü, ashabı, kızgın çöllerde işkence görürken, yanlarına giderdi. Elinden bir şey gelmezdi de; gözünden yaşlar döker, onları teselli etmeye çalışır, sabırlı olmalarını tavsiye ederdi.

Habil ve Kabille başlayan hak - batıl mücadelesi Kıyamete kadar devam edeceğe benzer… Allah (c.c.), elçilerini, hak - batıl mücadelesinde; hakkı hâkim kılmaya öncülük etsinler diye göndermiştir. Herkes neden, kimden yana olduğunu bilmeli; yerini ve safını belirlemelidir.

O resullerin ve onlara uyan Müslümanların safları belliydi. Onlar boş durmuyordu. “Lâ ilâhe” diyip bütün ilahları reddederek; batıl olan her şeyi ortadan kaldırmaya ve “illâllah” diyerek yalnız Allah’ı Rab tanıyıp Hakkı hâkim kılmak için canlarıyla, mallarıyla azami gayret gösteriyorlardı. Ne işkenceler, ne ambargolar, ne de katliamlar onları durduramamıştı. Kendilerini öldürmek için gelenlerin de dirilişleri için gayret etmişlerdi… Onlar, İslam’ı öyle canlı yaşıyorlardı ki; onları öldürmeye gelenler, onlarda hayat buluyordu.

Müslüman’a çizilen yolda zalimlerden başka düşmanlarının bulunmadığı bildiriliyor.1 

Ve zulme karşı münferit değil; birlikte hareket edilmesi isteniyor:

“(Onlar), bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman, yardımlaşarak birlik içinde kendilerini savunurlar”2 buyruluyor.

Haksızlıklar karşısında nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini, Allah’ın son Resulü, çok veciz bir şekilde ifade buyurmuş:   

“(Haksızlık, zulüm, ahlaksızlık ve bütün kötülüklere karşı) bizzat mücadele eden Mümindir. Onlara karşı diliyle mücadele eden Mü’mindir. Onlara karşı kalbiyle (nefret duyup) mücadele eden de Mü’mindir. Kalp ile mücadelenin ötesinde (cihadı terk edenlerin) hardal tanesi kadar iman(lar)ı yok­tur.”3

Mazeretsiz olarak Ka'b bin Malik, Mürare bin Rebi ve Hilal bin Ümeyye, Tebük Gazasına katılmamışlar­dı. 

Hiçbir Müslüman, bunlarla görüşmedi, konuşmadı, selam vermedi ve selamlarını almadı. Hısım akrabaları bile ilgilerini kesmişlerdi. Hatta hanımları bile onlara yaklaşmıyor ve konuşmuyorlardı.

Memleketleri onlara yabancılaşmış, geniş olan yeryüzü onlara dar olmuştu. Cihada katılmamak için hiçbir mazeretleri yoktu. Tembellik etmişlerdi. Fakat sonucun böyle olacağını tahmin etmemişlerdi. Pişman oldular. Günlerce ağladılar. Allah'tan tevbe dile­diler.

Gassan Kralı, Ka'b bin Malik'e bir mektup yolluyor. Kıymetinin bilinmediğini, hukukunun çiğ­nendiğini yazıyor ve kendi yanına davet ediyordu.

Ka'b, mektuba çok üzüldü. Münafık değildi; Müslüman’dı. Hata etmişti. Hiçbir kastı yoktu. Yalnız Allah'a yalvarmalı ve O'ndan tevbe dilemeli ve yine yalnız Ona sığınmalıydı. Bu, Allah'ın kendisini bir denemesiydi. Biliyordu. Yaktı mektubu. Ha­talı kendisiydi. Sebepsiz yere cihaddan kaçmıştı.

El­li gün sürdü bu hal. Kimsenin kendileriyle konuşmamaları, selamlarını bile almamaları çok ağırlarına gidiyordu. Artık gözyaşları dinmiyor; gece gündüz ağlıyor, Allah’a yalvarıp af diliyorlardı…

Nihayet tevbelerinin kabul ol­duğuna dair Tevbe suresinin (117. 118. ve 119.) ayetleri inip affedildikleri bildirilince; yüzleri güldü ve Müslümanlar da onlarla konuşmaya başladı…4

Cihattan kaçmak şurada kalsın; bir de Müslümanlara zulmedenlere meyledip onların saflarında yer alarak zalimleri destekleyen Müslümanların (!) durumunu düşünün!..

Başta Yahudiler olmak üzere diğer İslam ve Müslüman düşmanlarının mallarını satın alarak onların katliamlarına yardımcı olanlar, ne yaptıklarını hiç düşünmüyorlar mı? Onların mallarını satın almak demek; bir bebeğin kafasına saplanacak kurşunu onlara hediye etmek demektir. Bir bebeğin yetim ve öksüz, bir ananın dul kalmasına yardımcı olmak demektir. Müslümanların evlerini başlarına yıkan bombaların satın alınmasına katkıda bulunmak demektir.   

Kardeşlerinizin yanında olup yaralarını saramıyor, büyük paralar gönderemiyorsanız da, safınız belli olsun; cebinizde bir kurşun parası yok mu? Filistinli kardeşlerimize göndereceğiniz bir kurşun parası, belki dört gündür aç susuz, anasının cesedi başında bekleyip ağlayarak; ana kalk! Ana kalk!” diye sızlanan yavrunun anasını, ona bağışlayacaktır… Belki babasının kucağında, kundağa bürünmüş gibi kanlı kefene bürünmüş, cansız yatan bebeğin kurtuluşuna vesile olacaktır… Belki bir Müslüman’ı ölümden kurtaracaktır… Belki bir yaralının ilaç parası olacaktır…

Elinizle önleyemiyorsanız bu zulmü; para gönderemiyorsanız, yazamıyorsanız, meydanlarda bağıramıyorsanız; evinizin içinde bağırın… Zulme razı olmadığınızı haykırın. “Allah, zalimleri kahretsin” deyin. Samimi gözyaşlarınızla mazlumlara dua edin. Dua Müminin silahıdır. Yeter ki safınızı belli edin… Kişi, ahirette de sevdikleriyle beraber olacaktır; unutmayın!

Zalimlerin, Hakka teslim olanlara baskı, saldırı ve katliamları -Allah bilir- kıyametin kopuşuyla ancak son bulacaktır… Dünyanın şurasında veya burasında mazlum Müslümanların kanlarını öpmeden batan bir güneşi hatırlıyor musunuz siz?

Zalimlerin yaptıkları anlaşmalar da, bir başka oyunlarının ve oyalamalarının sahneye konuşundan başka bir şey değil…

Yahudi’nin Tevrat’ında bakınız ne yazıyor: “Sen onları vuracağın zaman; onları tamamen yok edeceksin. Onlarla anlaşma ve barış yapmayacaksın. Ve onlara acımayacaksın.”5     

Allah’ın, kâfirleri yok edip Müslümanlara zafer vermeye gücü yetmez mi? Yeter elbet. Onun, her şeye gücü yeter. Her iş onun elinde. “Ol” demesi yeter… Ancak o, nimetlerle ve musibetlerle kullarını deniyor. Hem musibete uğrayanları deniyor, hem de nasıl bir tepki gösterecekler diye diğer Müslümanları deniyor.

Rabbimiz söz veriyor: Hakkı hâkim kılmak için cehd ve gayret göstererek Allah’a (Allah’ın dinine) yardım eden Müslümanlara; Allah da yardım edecektir. Ayaklarını kaydırmayacaktır.6 Gökten yardımcı meleklerini gönderecektir inşallah.7

“Allah'a sımsıkı bağlanın. Sizin veliniz odur. O, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcıdır.”8

Yeter ki Allah’ın yardım edeceği kullardan olmaya gayret edelim… Zafer bizim olacaktır…

Zafer, Hakka inananlarındır ve zafer yakındır,9 inşallah!


 1 Bakara: 2/193

2 Şura: 42/39

3 Müslim, İman: 80; İbni Hanbel, 1/458, 461; Mikşatul Mesabih h. 157

4 İmam Nevevi – Riyazü’s Salihin (Diy. İş. Baş. Yay.): 1/27-47  h.21

5 Tevrat, Tesniye Bölümü:7/3

6 Muhammed: 47/7; Hac: 22/40

7 Bakınız: 3/124,125; 8/9

8 Hac: 22/78

9 Bakara: 2/214




Adil Akkoyunlu

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ne yazayım
« Posted on: 25 Nisan 2024, 18:44:08 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ne yazayım rüya tabiri,Ne yazayım mekke canlı, Ne yazayım kabe canlı yayın, Ne yazayım Üç boyutlu kuran oku Ne yazayım kuran ı kerim, Ne yazayım peygamber kıssaları,Ne yazayım ilitam ders soruları, Ne yazayımönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes