> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Sünnet in korunmuşluğu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sünnet in korunmuşluğu  (Okunma Sayısı 700 defa)
11 Ekim 2010, 14:00:21
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 11 Ekim 2010, 14:00:21 »



Sünnet'in Korunmuşluğu

Dinin yarısını teşkil eden Sünnet, şek ve şüpheye mahal bırakmayacak ölçüde, en mevsûk kanallardan, olabildiğine hassas ve kılı kırk yaran muhakkik zatlar tarafından, hem de ta sahabe, tâbiûn ve tebe-i tâbiîn döneminden başlayarak kaydedilmiş, ezberlenmiş, muhafazaya alınmış ve sonra da harfi harfine nakledilmiş, kitaplara geçmiş ve bu günlere gelip ulaşmıştır.



Sünnet; Kur’ân’dan sonra İslâm’ın ikinci kaynağı olması itibariyle Müslümanlar nezdinde çok önemli bir konuma sahiptir. İlk dönemlerden itibaren Sünnet’e "din" nazarıyla bakılmış, Sünnet’in muhafazası ve yaşanması için her türlü takdiri aşan gayret ve çalışmalar ortaya konmuştur. Kur’ân’ın kaynağı vahiy olduğu gibi, Sünnet’in kaynağı da vahiydir. Ancak aralarında şöyle bir fark vardır: Kur’ân vahy-i metluv,1 Sünnet ise vahy-i gayri metluvdur.2 Doğduğu andan itibaren ilahî gözetim ve muhafaza altında yaşayan Peygamberimiz'in, bizzat Kur’ân tarafından "O’nun konuşması vahiydir. O, asla kendi hevasından konuşmaz." (Necm sûresi, 3) denilerek sözlerinin ilâhî te’yide mazhar olduğu belirtilmiştir.

Sünnet’in Korunmuşluğunun Zaruri Oluşu

Dini hükümlerin oluşmasında Kur’ân–Sünnet bütünlüğü bilinen bir gerçektir. Fıkıh kitapları sathî bir bakışla bile gözden geçirilse, dini ahkâmın Kur’ân ve Sünnet’in birlikte değerlendirilmesiyle şekillendiği anlaşılacaktır. Sünnet olmadan Kur’ân’ın pratiğe aktarılması mümkün değildir. Bu yönüyle Sünnet, Kur’ân’ın pratize edilmiş şeklidir.

Kur’ân’ın yanında müstakil bir teşrî kaynağı olan Sünnet, Kur’ân’ın mücmelini tafsil, müphemini tefsir, umumunu tahsis ve mutlağını takyid fonksiyonuna sahiptir. Bu çerçevede Sünnet, Kur’ân tefsirinin birinci kaynağı olmuştur. Kur’ân’da emredilen namaz ve hac gibi ibadetlerin keyfiyeti ve yapılış şekilleriyle ilgili tafsilatta bulunmuştur.3 Miras hukukuyla ilgili umumî hüküm ifade eden âyeti4, Peygamberlerin miras bırakmayacağını söyleyerek5 tahsis etmenin yanında, "Mallarınızı aranızda batıl bir surette yemeyin; ancak anlaşma ve karşılıklı rızaya dayalı ticârî mübadeleyle yiyin." (Nisâ sûresi, 29) âyetini de, "Meyveler, tam belirli hale gelinceye kadar satmayın."6 buyurarak Hz. Peygamber (s.a.s.) takyîd etmiştir. Bu misalleri çoğaltmak elbette mümkündür. Ancak biz sadece işaret sadedinde bu meseleye temas ettik.

Kur’ân’ inmeye başladığı andan itibaren Sünnet, Kur’ân’la içli dışlı olarak fonksiyonunu icraya başlamış ve dinin ikinci kaynağı olmuştur. Bu durum bizi, İslâm’ın hakkıyla muhafazasının Sünnet’in de muhafaza edilmiş olduğu sonucuna götürmektedir. Eğer Sünnet korunmamışsa din eksik demektir. Oysa Kur’ân’da Allah (c.c.), "Bugün dininizi kemâle erdirdim, size olan nimetimi tamamladım ve din olarak sizin için İslâm’a razı oldum" (Mâide sûresi, 3) buyurarak İslâm’ın tamama erdirildiği söylemektedir.

Korunmuşluğun İlâhî Unsurları

a. Hz. Peygamber’in Masum Oluşu

Peygamberlerin sıfatlarından biri de ismettir. İsmet, peygamberlerin küçük-büyük bütün günahlardan, Allah’ın inayetiyle, korunmuş olmaları demektir. Yani Allah (c.c.), peygamber göndereceği kuluna günaha giden yolları kapamıştır. Çünkü onlar özel donanımlı insanlardır.

Peygamberler, dinin muhafazası için günahsız olmalıdırlar. Mantıken de böyle olması gerekir. Çünkü peygamberler, aramızda tebliğ vazifesiyle bulunurlar. Onların varlık gayesi sadece tebliğdir. Cenab-ı Hakk’ın emir ve buyruklarına ilk muhatap onlardır. Aldıkları emirleri de insanlara olduğu gibi aktarırlar. Eğer peygamberler, böyle dupduru bir ruh yapısına sahip olmasalardı, gelen ilâhî mesajları, geldiği gibi intikâle muvaffak olamazlardı. Hem de ilâhî vahiy onların saydam olmayan mahiyetlerine, duru olmayan gönüllerine, saf olmayan vicdanlarına çarpar, adeta ışık gibi kırılır ve ışığın kırılıp başkalaşması gibi, bu mat satıh ve bünyeler her şeyi kendi his, duygu ve düşüncelerinin alaca karanlığında değerlendirir, isteyerek veya istemeyerek çarpıtırlardı. Bundan dolayı bu aynanın temiz olması gerekir ki, vicdanlara aksettirdiği hakikatler yanıltıcı olmasın.

İnsan; iman, itikat ve amele ait bütün dini hükümleri peygamberler vasıtasıyla öğrenir. İnsan, onlardan dini en kâmil ve mükemmel halde görmelidir ki, onlara ittiba ile dünya ve ahiret saadetini elde edebilsin.7
Bizler, herhangi bir vazifeye birisini tayin edeceğimiz insanlar için güvenlik araştırması yaptırırız. Bir de o şahsa tevdi edilecek vazife peygamberlik gibi önemli bir vazifeyse, herhalde güvenlik araştırması yedi göbek ötesine kadar uzatılmalıdır. Tamamen dünya ile ilgili ve basit meselelerle alakalı insan seçiminde hassas davranılır da, en önemli vazife olan ve aynı zamanda dünya ve ahireti kuşatan bir vazife için liyakat aranmaması düşünülemez. Cenab-ı Hakk’ın, böyle kudsî bir vazifeyi sıradan ve kusurlu insanlara temsil ettirmeyeceği açıktır.

Bütün peygamberler gibi Efendimiz (s.a.s.)'de masumdur. Allah O’nu hata yapmaktan korumuştur. Hz. Peygamber’in unutması (unutturulması) veya Kur’ân’da yer alan ikazlar, değişik hikmetlere bağlı olup kendisinden sâdır olan bir hatadan dolayı olmamıştır.9 Unutma meselesini de bizzat kendisi, "Ben unutur veya unutturulurum, ta ki Sünnet koyayım."10 buyurarak, İslâmî teşriata vesile olması için böyle bir durumun vâkî olduğunu beyan buyurmuşlardır. Kaldı ki, unutmak dinde bir hata olarak değerlendirilmemiştir.

Allah Resûlü’nün masum oluşu, Sünnet’in kaynak itibariyle, Allah tarafından hata ve yanlışlardan muhafaza edildiğini göstermektedir.

b. Kur’ân Ayetlerinin Delaletleri

Kur’ân’daki bazı ayetler, dolaylı olarak Sünnet’in korunmuşluğuna delalet etmektedir. Yukarıda temas ettiğimiz, "Bugün dininizi kemâle erdirdim, size olan nimetimi tamamladım ve din olarak sizin için İslâm’a razı oldum." (Mâide sûresi, 3) âyeti bu çerçevede değerlendirilebilir. Yine "Şüphesiz Zikri biz indirdik, onu koruyacak olan da biziz." (Hicr sûresi, 9) ayetinde geçen "Zikr" kelimesi Sünnet’i de ihtiva etmektedir. Her ne kadar ilk bakışta, "zikr"den maksat Kur’ân gibi anlaşılıyorsa da, Kur’ân’ın yerine "zikr" denilmesi, daha geniş anlamda bir kavramla karşı karşıya bulunduğumuzu göstermektedir. Allah’ın, "zikr"in korunmasıyla ilgili teminatı, sadece Kur’ân’la sınırlı olmayıp Peygamberimiz vasıtasıyla gönderilen dinin tamamını, dolayısıyla Sünnet’i de kapsamaktadır. Cenab-ı Hak, Kur’ân’ı koruduğu gibi Sünnet’i de korumuştur. Bunun için de ümmetin âlimlerini Sünnet’i ezberlemek, öğrenmek, öğretmek gibi hususlara yönlendirmiştir. Efendimiz’den itibaren, binlerce âlim, hayatını bu yola vakfetmiştir.11 Nitekim başta İmam Şafiî olmak üzere İslâm âlimleri, Sünnet’in tamamının âlimler tarafından bilindiğini belirtmişlerdir. Yani, âlimlerin tamamı bir araya getirilse, Sünnet’in tamamı ortaya çıkmış olacaktır.12 İmam Şafiî’nin yaklaşımından da, namaz, zekat, hac, oruç, muamelat ve feraizden hiçbir şeyin kaybolmadığı sonucunu çıkarabiliriz. Peygamberimiz’in söz, fiil ve takrirleri, geliş yolları ve seviyeleri farklı bile olsa, derlenip toplanmıştır. Ayrıca, Kur’ân’da, Peygamberimiz'e hitaben: "Sana da ey Resulüm bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni insanlara açıklayasın." (Nahl sûresi, 44) denilmektedir ki, eğer Sünnet bizim için güvenilir bir kaynak değilse, Kur’ân’da yer alan namaz, oruç, zekat gibi emirlerin yapılış keyfiyetlerini bilmemiz, dolayısıyla da buna benzer nasslardan istifade etmemiz mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla bize farz kılınan hükümler bâtıl olacaktı. Oysaki Kur’ân, "Bir anlaşmazlığa düştüğünüz zaman onu Allah ve Resulüne götürün..." (Nisa sûresi, 59) ayetiyle, bütün meselelerin Efendimiz’in söz, fiil ve takrirleri ışığında çözülmesi gerektiğine işaret ederken, Peygamberimiz de, "Dikkat ediniz, bana Kur'ân ve onun bir benzeri verildi."13 buyurarak, Sünnet’e müracaat etmeden dini yaşamanınmümkün olmadığını ihtar etmişlerdir. Kur’ân’ın korunması nasıl ilahi teminat altındaysa, Sünnet’in korunması da böyledir ve bir zorunluluktur. Zira, bir usul prensibinde de ifade edildiği gibi, "Vacibin kendisiyle tamamlandığı şey de vaciptir."


c. Sahabenin Allah Tarafından Seçilmiş Bir Topluluk Olması


Sahabenin pek çok faziletinden biri de, İbn Mes’ud’dan nakledilen bir hadiste şöyle belirtilmektedir: "Allah kulların kalbine baktı ve Hz. Muhammed’i seçti ve mahlukatına nebi olarak gönderdi. Sonra insanların kalblerine baktı ve O’nun ashabını seçti. Onları dinin yardımcıları ve peygamberinin vezirleri yaptı."14 Sünnet’in ilk muhatapları olan sahabe, seçilmiş bir topluluktur. Sahabenin Sünnet’in anlaşılması ve muhafazası hususundaki gayretleri takdire şayandır. Onların bu konudaki muvaffakiyetlerinin, ilâhî bir tercih ve takdirin neticesi olduğu görülmektedir.

Korunmuşluğun Beşerî Unsurları

a. Hz. Peygamberin Teşvik ve Tedbirleri

Hz. Peygamber (s.a.s.), Sünnet’in muhafazasına teşvikte bulunduğu gibi, bazı tedbirler de almıştır. Mübelliği olduğu dinin sürekliliğinin Sünnet’in korunması, anlaşılması ve yaşanmasıyla mümkün olacağını çok iyi bilen Peygamberimiz, Sünnet’in öğrenilmesini ve öğretilmesini teşvik etmiş ve bunu yapanlara duacı olmuştur: "Allah bizden bir söz işitip onu muhafaza edenin ve sonra da bir ba...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sünnet in korunmuşluğu
« Posted on: 28 Mart 2024, 13:30:31 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sünnet in korunmuşluğu rüya tabiri,Sünnet in korunmuşluğu mekke canlı, Sünnet in korunmuşluğu kabe canlı yayın, Sünnet in korunmuşluğu Üç boyutlu kuran oku Sünnet in korunmuşluğu kuran ı kerim, Sünnet in korunmuşluğu peygamber kıssaları,Sünnet in korunmuşluğu ilitam ders soruları, Sünnet in korunmuşluğu önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes