๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 08 Aralık 2010, 16:06:09



Konu Başlığı: Su Kaynağından Uzaklaştıkça Bulanır
Gönderen: Ekvan üzerinde 08 Aralık 2010, 16:06:09
      Su Kaynağından Uzaklaştıkça Bulanır

Anlamak o kadar zor ki akıl cidarlarınızı yırtmak değil parçalamanız lazım Hadiseyi görünce nerede hata yaptılar ve yaptık diye derinden derine düşünmeye başladım Nihayet yıllardan beri düşünen dimağlar, ehliyetli ağızlar, söz sahibi uzmanlar tarafından dile getirilen ‘kendi değerlerimizden uzaklaşma'nın bizi bu noktaya getirdiği/sürüklediği kanaatı ağır bastı bende Mevzu alabildiğine basit ama o basit mevzudan hareketle başlayan tartışmanın aldığı boyut, karı-kocayı o tartışmaya sürükleyen zihniyetleri katiyyen basit değil İşte bu, benim kendi değerlerimizden uzaklaşma dediğim şey Zira biliyoruz ki, su kaynağından/yatağından uzaklaştıkça bulanır Bizler de müslümanlar olarak yatağımızdan uzaklaştıkça bulanıyoruz vesselam Bu gidişle, -Allah korusun- bir gün gelecek kendimiz dahi kendimizi tanıyamayacağız


Kur'an “Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbise gibisiniz” (Bakara, 2/187) ayeti ile karı-kocanın birbirlerine karşı konumunu nazara vermektedir Aslında şöyle demek daha uygun, Allah'ın karı-kocaya bakışı budur Yani karı kocaya, koca da karısına karşı elbisenin eda ettiği fonksiyonu eda etmektedirler, eda etmekle mükelleftirler Pekala elbisenin insan hayatındaki fonksiyonu nedir? Yüzlercedir ama en önemlisi insanın ayıp mahallerini, çıplaklığını kapatması, varsa bedeni eksik, gedik ve kusurlarını örtmesidir İşin özü bu Siz elbiseyi başka maksatlarla kullandığınızda işin özünden ayrılmış olursunuz Nitekim modern (!) dünyada elbise başka gayelerle de kullanılabilmektedir Kadınlar için güzelliğini gösterme, daha çekici ve cazibedar hale gelebilme, erkekler için seçtiği model ve kalite ile sosyal statüsüne ima ve işarette bulunma vs Ama tahmin edeceğiniz gibi bunların hepsi ana çizgiden, işin özünden uzak olduğu için sosyal hayatta derin yaralar açmıştır Elbiseye bu tür fonksiyonların biçilmesinin İlahi ve Nebevi nasslarla yasaklanmasının altında da bu vardır Nasreddin Hoca'nın “ye kürküm” fıkrasını hatırlayın lütfen


Gördüğüm hadise; kadının halk tabiriyle arz edeceğim müsadenizle ‘bulunmaz Hint kumaşı' imiş gibi üstünlüklerini kocasına hem de ‘başına vura vura' anlatması ile başladı, ardından kocanın Cemaziye'l evvelinden ahirine kadar bütün eksik, gedik, kusur ve hatalarını sayılıp dökmesi ile devam etti Çarşaf çarşaf üçüncü şahısların gözleri ve kulakları önünde ortaya serilen bu hatalar/kusurlar -ki hem hatasız insan olmaz, hem de onların hata ve kusur olduğu bakış açısına göre değişebilir- karşısında koca boş durur mu; o da başladı aynı istikamette üstünlük ve faziletlerini anlatmaya, karısının eksik, gedik, hata ve kusurlarını sayıp dökmeye
İki yanlış var burada Birincisi; gerçek üstünlük halkın yanında değil Hakkın yanındaki üstünlüktür Hak katında gerçek üstünlük vesilesi ise tek kelime ile takvadır Allah'tan korkma, Allah haşyeti, marifeti, muhabbeti ve saygısı ile yanma, tutuşma, adeta ateşten bir kor/öz haline gelme ve dünyada yapageldiği dünyevi, uhrevi herşeyi doğru-dürüst ve tastamam yapma demektir İnsanın Allah'ın verdiği kabiliyetlerle ve imkanlarla kendini yetiştirip dünyada onu başkalarından üstün kılacak hasletlere sahip olması ve onları insanlık yararına kullanması tabii ki takdirle karşılanacak bir şeydir Ama o imkanları kendisine sunan Zatı unutup neticeye takılıp kalma ve örneğimizde olduğu gibi ‘ben şöyleyim, ben böyleyim' deme kim bilir belki de insanın kendine tapması demektir Kur'an'ın: “Baksana şu kendi heva ve heveslerini tanrı edinen kimseye!” (Furkan, 25/43) ayeti ile anlatıp bizleri uyardığı ve ardından: “Kalbini Bizi zikretmekten gafil bıraktığımız, heva ve hevesine uyan ve işi hep aşırılık olan kimselere itaat etme” (Kehf, 18/28), “Eğer senin bu dâvetini kabul etmezlerse, bil ki onlar sadece heva ve heveslerine uymaktadırlar Halbuki Allah tarafından bir delil olmaksızın kendi heva ve hevesine tâbi olandan daha şaşkın ve sapkın kimse olabilir mi? Allah, zulmü kendine meslek edinen kimseleri hidâyet etmez, emellerine ulaştırmaz” (Kasas, 28/50) ayetleri ile de direkt ve dolaylı üslupla münasebet tarzımızın olması gereken şeklini nazara verdiği insanlar, hep bu türlü düşünce sapmaları ile bu yola giren insanlardır

İkinci yanlış ise ayetin ifadesiyle birbirlerine karşı elbise olan/olması gereken iki insanın, birbirlerinin kusur ve hatalarını af etme, düzeltme, iyiye, güzele ve doğruya giden istikamete yönlendirme yerine onları faş etmeleridir Bakış açısı bu olunca insanlar birbirlerinin kurdu olur, kusur avcılığı yapmaya başlarlar Tüm mesailerini ona sarfederler  ‘Bir hata yapsa da bir kenara yazsam, yeri gelince kullanırım' mantığı ile hareket ederler Bu ise, tarafları birbirine yakınlaştırmaz, aksine uzaklaştırır Halbuki yapılacak şey, Allahın ‘lihikmetin' kadın ve erkeğe verdiği farklı ve üstün özellikleri kabullenme, onlardan istifade yolunu tercih etmedir Zayıf yönleri abartmayıp kapatma cihetine gitmedir Aksi takdirde küçücük, daracık bir ev içinde, aynı yatakta yatan iki kişi arasında bile olsa kamplaşma meydana gelecektir Bu sürecin uzayıp gitmesi de anlaşma, uzlaşma zemini yok edecektir Nitekim ettiği gibi Görüyorsunuz ne hale gelmişler Üçüncü şahısların önünde ‘Vur Abalıya!' Aman Allahım! Siz Allah'in rahmet ve bereketinin bu hane halkı üzerine olacağına ihtimal verir misiniz?
Hasılı bu iki yanlış müslümanın, İslami değerlere, emirler ve yasaklar manzumesine inanan, inandığını söyleyen kişilerin hali, tavrı ve vasfı olamaz, olmamalı Unutmayın bu dünya bir imtihan yurdudur Kur'an bunu ‘fitne' kelimesi ile anlatır Mal, mülk, es, çocuk, ilim, makam, şöhret vs aklınıza gelen her şey fitne yurdunda yani dünyada fitne yanı imtihan vesilesidir İmtihan ise iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, başarılıyı başarısızdan ayırmak için yapılan şeye verilen isim ve unvan değil midir? “Biz elbette kendilerinden önce yaşamış olanları denedik”(Ankebut, 29/3) diyen Allah “ O amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek içın ölümü ve hayatı yarattı" (67/Mülk,2) demek suretiyle bizi de imtihan ettiğini açıkça beyan etmektedir Bu imtihanın gereği olarak O, insan denilen madeni ateş potasında eritmektedir Ta ki cevher ile posa birbirinden ayrışsın Sonuçta cevher cennetin, posa da cehennemin yolunu tutacak


Ne güzel der İnsanlığın İftihar Tablosu: “ Allah'ım bana Hakkı Hak olarak göster ve ona uymayı nasib et, batılı batıl olarak göster ve ondan kaçınmayı bana nasib et” Amin…


 
 Ahmet kurucan