> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Son nefes 3
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Son nefes 3  (Okunma Sayısı 651 defa)
31 Ekim 2010, 15:28:26
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 31 Ekim 2010, 15:28:26 »



Son Nefes -3-


Son nefes; buğusuz, berrak bir ayna gibidir. İnsanoğlu kendisini en net olarak son nefesinde tanır. Hayatın muhâsebesi, kalbinin ve gözünün önünde sergilenir. Bu sebeple insanoğlu için ölüm ânından daha ibretli bir manzara yoktur.

Kur’ân-ı Kerîm’de bildirildiği üzere, hayâtı Allâh’a isyân içinde geçen Firavun, ancak Kızıldeniz’de ilâhî kahra dûçâr olurken kendisini ve ziyân ettiği ömrünü gerçek mânâda tanıdı. Dünyadaki nefsânî saltanatının iç yüzünün hakîkatte ne büyük bir sefâlet ve hüsrandan ibâret olduğunu son nefesinde idrâk ederek, içinde müthiş bir pişmanlık duydu. Âyet-i kerîmede bu hâl şöyle bildirilmektedir:

“…Nihâyet su onu boğmaya başlayınca (şöyle) dedi: «–İnandım. Gerçekten İsrâiloğulları’nın îmân ettiğinden başka ilâh yokmuş! Ben de müslümanlardanım!..»” (Yûnus, 90)

Lâkin iş işten geçmişti…

Hâl böyleyken hayatın sürprizleri, med-cezirleri, yâni iniş-çıkışları içinde çalkalanırken ölümün derin ve sessiz çığlığına kulak vermemek ve birgün kendimizin de o kapıdan geçeceğimizi hesâba katmadan yaşamak ne hazin bir tâlihsizliktir.

Dünya hayatında yaşadığımız ibâdet, muâmelât ve ahlâk ile alıp verdiğimiz bütün nefesler, son nefesimizin bir nevî pusulası hükmündedir. Aynı zamanda âhiretteki hâlimizin daha bu dünyadaki tercümânı gibidir.

İmam Gazâlî -rahmetullâhi aleyh- şöyle der:

“Dünyada mârifet zevkine varamayan, âhirette müşâhede tadını alamayacaktır. Kişi dünyâda kazanıp bedelini ödeyemediği bir şeye âhirette sâhip olamaz. Burada herkes neyi ekmişse âhirette onu biçecektir. Herkes yaşadığı gibi ölecek ve öldüğü gibi dirilecektir. İşte dünyada mârifete, yâni Hakk’ı tanıyıp mûcibince amel edebilmeye ne kadar muvaffak olmuş ise, âhirette onun nîmetine o derecede nâil olacaktır.”

Dolayısıyla herkes, alıp verdiği her nefes ile aslında kendisini ilâhî cezâ veya mükâfâta hazırlamaktadır. Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmelerde, biz kullarını şöyle îkâz buyurur:

“Ey îmân edenler! Kendinizi ve âilenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun...” (et-Tahrîm, 6)

“Cehennem tutuşturulduğunda ve cennet yaklaştırıldığında, kişi neler getirdiğini öğrenmiş olacaktır.” (et-Tekvîr, 12-14)

“Hâl böyle iken nereye gidiyorsunuz?” (et-Tekvîr, 26)

Bu bakımdan her insan; gidişâtına ve nereye hazırlandığına dikkat etmek mecbûriyetindedir. Zîrâ toprak üstünde fânî, izâfî, nefsânî saltanat ve câzibelerin aldatmacalarına kananların ve bu sûretle rûhânî vasfını zaafa uğratanların, toprak altında hüsrân ve horluğa dûçâr olacakları muhakkaktır. Üstelik, toprak altındaki ömrümüzün yâni kabir hayatımızın, dünyadaki ömrümüzün kaç misli olacağı da bir meçhûldür. Bu bakımdan, akl-ı selîm sâhibi bir insana düşen asıl vazîfe, uzun kabir hayatı ve ondan sonraki sonsuzluk âlemi için hazırlık yapmaktır.

Diğer taraftan, mümin gönüllerde îmân nûruyla aydınlığa kavuşan ölümün karanlık yüzü, ürpertici bir korku olmaktan çıkmış, ebedî bir diriliş müjdesi hâline gelmiştir. Eş-dost adresleriyle dolu olan kabristanlar, îmân ehli için bir karanlıklar ülkesi değil, sessiz bir îkâz ve irşad beldesidir. Şuur sâhibi bir mümin için hayat, ölümle iç içe yaşanan tabiî bir hakîkattir. Bu bakımdan gerçek bir mümin, ölümle barışık insandır. Zîrâ ona hazırlıklı olarak yaşadığından dolayı gönlü huzurludur. Kısacası son nefesin en güzel ânımız olabilmesi, Hakk’a muhabbetle dolu bir gönle sahip olabilmemize bağlıdır. Aksi takdirde “dünya muhabbeti ve ölümden nefret” ile son bulan bir hayat, hüsran ile neticelenir.

Kâmil bir âhiret hazırlığını; Rabbimizin

Kur’ân-ı Kerîm’de bildirdiği “sevdiği vasıflar”ın şümûlüne girip yâni; takvâ, zühd ve ihsân netîcesinde; merhamet, şefkat, hizmet, affedicilik, fedâkârlık ve sabır gibi cemâlî vasıflarla müzeyyen olup Hakk’ın sevdiği bir kul olabilmek şeklinde hülâsa etmek mümkündür. Buna göre bir mümin, Cenâb-ı Hakk’ın cömertliğinden hisse alarak ikram ve ihsân sahibi olmalıdır. Takvâ ve sadâkati kendisine şiâr edinmelidir. Diğer taraftan, Rabbin sevmediği; gurur, kibir, israf, zulüm, fitne, gıybet, dedikodu, iftirâ, yalan gibi cehennemî vasıflardan kaçınmak da, son nefes hazırlığının mühim bir bölümünü teşkîl eder.

Kulun, son nefesini hüsn-i hâtime, yâni îmân ile verebilmesi için öncelikle kalbini tezkiye etmesi, yâni çirkin temâyüllerden temizleyip, yüce hasletlerle tezyîn etmesi gerekmektedir. Zîrâ, bu sûretle kalbin takvâ kıvamına ulaşması, hayat yolculuğunun en kıymetli hidâyet meş’alesidir. Mevlânâ Hazretleri’nin şu ifâdeleri de, âdetâ tezkiyenin bu mâhiyetini îzâh etmektedir:

“Mezar yapmak; ne taşladır, ne tahta ile, ne de keçe iledir. Lekesiz bir gönülde, kendi iç temizlik âleminde, kendine bir mezar kazman îcâb eder ki onun için Allâh’ın yüce varlığı önünde kendi iddiâ ve benliğini yok etmen gerekir.”

Tezkiyenin kâmil mânâda gerçekleşebilmesi ve kalblerin seviye alabilmesi için de, Allâh ve Rasûlü’ne muhabbet duyguları ile dolu olmak gerekmektedir. Allâh’a muhabbetin en büyük alâmeti O’na itaattir. Allâh’a isyan hâlinde olup da muhabbet iddiâsına kalkışmak, kendini aldatmaktır.

Âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“(Rasûlüm!) De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım-akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allâh’tan, Rasûlünden ve Allâh yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allâh, emrini getirinceye kadar bekleyin. Allâh fâsıklar topluluğunu hidâyete erdirmez.” (et-Tevbe, 24)

Bunun için, Allâh ve Rasûlü’ne âit kudsî muhabbetimizi her şeyin üstünde tutmalı ve son nefesimize kadar bunu devâm ettirme vecdi içinde olmalıyız. Gönüllerin, Allâh ve Rasûlü’ne muhabbette seviye alması, ibâdet ve amellerin îfâsında kendini gösterir. Öyle ki dünyevî sevdâlara takılı, ilâhî muhabbetten uzak bir gönlün yaptığı kulluk ile, aşk-ı ilâhî ile dolu bir gönlün yaptığı kulluk arasında müthiş bir seviye farkı vardır.

Zîrâ Allâh ve Rasûlü’ne hakîkî muhabbetle bağlanan bir müminin hâl ve tavırları, beşerî münâsebetleri, ibâdet ve kulluk hayatı seviye kazanır. Bir müminin son nefesine hazırlıkta en çok dikkat edeceği hususlardan biri de ibâdetlerini huşû ile edâ edebilmektir. Âyet-i kerîmede

Cenâb-ı Hak, kurtuluşa eren müminlerin vasıflarını sayarken:

“Gerçekten müminler felâha ermiştir; onlar ki, namazlarında huşû içindedirler.” (el-Mü’minûn, 1-2) buyurur.

Bunun zıddına namazlarını gâfil bir şekilde kılanlar hakkında da:

“Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar.” (el-Mâûn, 4-5) buyurur.

Görüldüğü üzere Cenâb-ı Hak, kullarının, kalb ve beden âhengi içinde vuslata merhale olacak bir ibâdet hayatı yaşamalarını murâd etmektedir. Bu murâd-ı ilâhî de, hiç şüphesiz sâdece namaz ibâdetine mahsus olmayıp, oruç, hac, infak gibi bütün ibâdetlerin zemînini teşkîl etmektedir.

Bu bakımdan bir oruç ibâdeti, nîmetlerin kadrini bilmemizi, yüreğimizi mâtemlerin civârına yaklaştırmamızı, yoksulluk içinde kıvrananlar karşısında bir duygu derinliği kazanmamızı temin etmelidir. Aynı zamanda oruç; bizleri helâllerden bile sakındırması sebebiyle, şüpheli ve haramlardan ne kadar uzak durmak gerektiğinin bir başka telkînidir. Hacda ise azamet-i ilâhî karşısında kulun hiçliğini hatırlatan âdetâ bir kefen iklîmine girdiğinin tefekkür ve şuuru içinde bir kulluk hayatı yaşanmalıdır. İnfak eden bir mümin ise, mülkün hakîkatte Allâh’a âid olduğu duygusu ile bir emânetçi mevkiinde bulunduğunun şuuru içinde olmalıdır. Ayrıca, infak şuurundaki bir mümin, başkasının malına nasıl kem gözle bakabilir? Ancak, ibâdetlerin temelindeki kulluk şuuru, gönüldeki muhabbet derinliği nisbetindedir. Gönül, kirden-pastan temizlenince, ibâdetler gerçek kıvâmına ulaşır ve orada Hak güneşinin nûru parlar.

İbâdetlerin huşû ile nasıl edâ edilebileceğini, en güzel bir şekilde yine Peygamber Efendimiz

-sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in ve ashâb-ı kirâmın örnek hayatında müşâhede etmekteyiz. Hayâtının hiçbir safhasını âhiret gerçeğinden ayrı mütâlaa etmeyen Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, ibâdetlerde de son nefesteki hâlet-i rûhiyeye bürünmenin lüzûmuna dikkat çekmişlerdir.

Nitekim bir sahâbî, Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-’e geldi ve:

“–Yâ Rasûlallâh! Bana öğüt ver, ancak kısa ve öz olsun!” dedi.

Bunun üzerine Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“–Namazını, (hayata) vedâ eden bir kimsenin namazı gibi kıl! Özür dilemen gereken bir sözü söyleme! İnsanların elindekilerden ümidini kes!” buyurdular. (İbn-i Mâce, Zühd, 15; Ahmed bin Hanbel, Müsned, V, 412)

Bu bakımdan ölüme hazırlanma gayreti içinde bulunan bir mümin olarak, ibâdet hayatımızı olduğu gibi, muâmelâtımızı ve beşerî davranışlarımızı da sünnet-i seniyyeden feyz alarak güzelleştirmek mecbûriyetindeyiz. Elinden dilinden ümmetin istifâde ettiği bir kul olmalı, kendimiz için istediğimiz bir şeyi mümin kardeşimiz için de isteyebilme diğergâmlığına kavuşabilmeliyiz. Netîcede ise, Allâh ve Rasûlü’ne duyduğumuz muhabbet, gönlümüzden bütün mahlûkâtı kuşatacak derecede taşarak, onlara Hakk’ın nazarı ile bakabilmemize medâr olmalıdır.

Son nefese hazırlıkta mühim bir diğer husus da ihsân duygusunu kalbde sâbitleyebilmektir. Yâni Cenâb-ı Hak ile her an kalbî beraberliği sağlamak ve kendini dâimâ ilâhî müşâhede altında hissetmektir. Kulun en büyük saâdeti, Rabbi ile berâber olabilmesidir. Lâkin nefsine mağlup ve kalbe bağlı olmayan akıl, bunu idrakten âcizdir. Yâni en büyük saâdetten gâfildir.

Yine bir mümin, mütevekkil ve sabırlı olmalıdır. Hayatın fırtınaları karşısınd...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Son nefes 3
« Posted on: 28 Mart 2024, 14:24:52 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Son nefes 3 rüya tabiri,Son nefes 3 mekke canlı, Son nefes 3 kabe canlı yayın, Son nefes 3 Üç boyutlu kuran oku Son nefes 3 kuran ı kerim, Son nefes 3 peygamber kıssaları,Son nefes 3 ilitam ders soruları, Son nefes 3önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes