๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 29 Aralık 2010, 19:20:40



Konu Başlığı: Sırat köprüsünden jeeple geçilmez!
Gönderen: Sümeyye üzerinde 29 Aralık 2010, 19:20:40
Sırat Köprüsü'nden jeeple geçilmez!


"Yoksulluğum övüncümdür!" şeklinde çeviregeldiğim "Fakrî fahrî!" hadîsinin derin anlamına itibarla, eğer hatırlanacak olursa, geçenlerde, bir vesileyle yeni bir karşılık önermiştim:

"İyi ki muhtacım!"


* * *
Fakr (fakirlik) hakikaten "muhtaç olmak" demektir.

Bir düşünün bakalım, içimizde muhtaç (fakir) olmayanımız var mı?

Yok!

Çünkü insan, başka bir nedenle değil, bizatihi özü gereği fakir ve muhtaçtır.

İnsan 'gayr' olmaksızın ne varolabilirdi, ne de varlığını sürdürebilirdi. Varolmak ve varlığını sürdürebilmek için insan 'gayr'a muhtaçtır. Kendinden başkasına.

İnsanın toplumsallığının temelinde işbu "gayra muhtaç olmak" meselesi yer alır. İnsanın toplumsallığı, onun özünden ayrılmaz.

İnsanın "toplumsal canlı" olarak yapılan tanımı, Arapça'ya "medeniyyun bi't-tab" şeklinde aktarılmıştır. Yani tabiatı gereği medenîdir insan! Medenî, yani şehirli.

Yalnız kalabilir ama tek başına kalamaz. Sürtüne sürtüne yürümek zorundadır bu yüzden. Ancak bu dünyada. Sadece şehirde. Başkalarıyla.

Trajik olan da bu değil midir zaten?

Her birimiz kendimizle başkalarının arasında sıkışıp kalmış bir hâlde yaşamı tüketiriz.

İstiğna ve istikbar yakışmaz böylesine zavallı olana!

Kimse kendi yatağından taşamaz!


* * *
Peki o hâlde niçin bu kibir? Nedir o tafralar, ne o kurum kurum kurumlanmalar?

Neyiz biz? Kimiz? Ceplerimiz biraz para görürse, başlarımız göğe mi değecek? Hiç mi düşmeyeceğiz, hiç mi ölmeyeceğiz?

Otobandan ayrıl ey talib, hemen arabanı yolun kenarına çek ve biraz düşün!

Biraz nefes al! Birazcık... Varlık'ın kokusunu hisset!

Sen zengin filan değilsin, basbayağı yoksulsun! Muhtaçsın!

Sen de Mustafa (s.a) gibi, "İyi ki muhtacım" de ki kalbin ısınıversin!

Tüm yoksullar gibi.


* * *
Hakkın insana verebileceği en büyük ceza, her hâlde kendisinden minnettarlık duygusunu alıp onun şükretme yetisini köreltmesidir.

Bugünün dindarının başına gelen de bu! Artık kimse aşağıya bakmıyor, gözler hep yukarılarda. Daha fazlasında. Daha çoğunda.

Kanaatkârlık, artık unuttuğumuz, itibar etmediğimiz bir kavram!

"Eldekiyle yetinmek" demek kabaca. "Eh, buna da şükür!" demek! Çaresizlikten değil, yarışa katılmayı bile isteye reddetmekten...

Yoksulluğu bir kader olarak kabullenen zavallılardan değil, bilâkis yoksulluğu kendi iradeleriyle tercih edenlerden söz ediyoruz.

Bakınız, ustalarımız 'kanaat'i nasıl tarif ediyorlardı:

- "Kanaat, kendisine alışılan, yakınlık kesbedilen şeylerin bulunmaması halinde dahî huzur ve sükûnet içinde olmaktır!"

Kanaat, hakikatte, sahip olmaya değil, olmaya çalışmaktır!

Olmaya, yani adam olmaya... insan olmaya...


* * *
Olmazsan, geçemezsin o köprüden ey talib!

İncelmezsen, güçsüzlüğü umursamazsan...

Boğaz Köprüsü'ne benzemez çünkü Sırat Köprüsü. Kıldan ince, kılıçtan keskindir!

Jeeple geçilmez o köprüden.

Mecbursun ey talib, ağırlıklarını atmalısın! Başkalarının sırtına da binemezsin, eteğine de yapışamazsın. Orada tek başınasın! Kendin olacaksın, olmak zorundasın!

Sırat Köprüsü'nden geçebilmek için, senin sen olmaktan başka çaren yok!

Çaren yine sensin!

Kendin yürüyeceksin! Adımlarını tek başına atacaksın!

Köprünün üzerinde kendi gövdenle, kendi ruhunla, kendi ağırlığınla yürümek zorundasın!

Sahip olduklarını tümüyle bu dünyada bırakacaksın, oraya çırılçıplak varacaksın!


* * *
Sırat köprüsünden jeeple geçilmez, adam olana çıplak ayak gerek. Belki yorgun, belki çelimsiz, belki mecalsiz, ve fakat bir ömür boyu hakikat peşinden koşmuş ayaklar...

Eldekiyle kanaat edebilmeyi öğrenmiş, rıza lokmasıyla yetinmiş, insanı insana kulluktan uzak tutmuş ayaklar...

Mahcub bir yüz, güçsüz bir gövde... zayıf ve çelimsiz... yani kıl kadar bir beden... incecik...

Dünyadan perhiz ettiği, gelip geçici zevklerin orucunu tuttuğu için değil sadece, insanın yükünü taşımaktan eridiği için de...

Kalb taşıdığı için....


* * *
Başın ağrıyorsa Sırat Köprüsü'nden geçemezsin ey talib, bilâkis kalbinde ince bir sızı olmalı! Çünkü Köprü'nün üstündeyken bir tek o ince sızıya güvenebilirsin!

Ağrıları boşver de sen bana asıl sızıdan haber ver!

Sızın var mı ey talib?


Dücane Cündioğlu


Konu Başlığı: Ynt: Sırat köprüsünden jeeple geçilmez!
Gönderen: Pelinay üzerinde 27 Kasım 2014, 19:12:28
Allah razı olsun..oldukça anlamlı bir paylaşım.hakikatleri tek tek seriyor önümüze..Rabbim okuduklarımızı tesiri k ılsın inşallah üzerimize..
Rabbim kim olduğumuzu,ne için geldiğimizi bu dünyaya,ne için çabaladığımıız ı bir an bile unutturmasın inşallah....


Konu Başlığı: Ynt: Sırat köprüsünden jeeple geçilmez!
Gönderen: Sümeyye üzerinde 27 Kasım 2014, 19:42:15
s.a.. , amin insaallah Mevlüde kardesim..En ufak bir bas agrisinda bile sabredemeden yapacagimiz bazi hayirli isleri bile erteleyen bizler sirat köprüsünden ne sekilde geçecegimizi düsünemeden yasar olmusuz..! Rabbim c.c düsünce ufkumuzu genisletsin insaallah..


Konu Başlığı: Ynt: Sırat köprüsünden jeeple geçilmez!
Gönderen: ✿ Yağmur ✿ üzerinde 06 Aralık 2014, 22:42:33
Ve aleykum selam
Bende bu makaleyi okuyunca yüreğimde inceden inceye bir burukluk acı oluştu..Biz niye böyleyiz acaba,neden bizi yaratandan kendinizi üstün görüyoruz amacımız ne? Büyük olunca zengin olunca ne olacak?Rabbim hakikatı görmemizi sağlasın..Mevlam nefis körü yapmasın bizleri..Rabbim azze ve celle razı olsun....


Konu Başlığı: Ynt: Sırat köprüsünden jeeple geçilmez!
Gönderen: -merve-7d- üzerinde 06 Aralık 2014, 23:30:20
Bence başlık çok doğru ve havalı olmuş :)

insanın dünyada yaptığı hareketlerine dikkat etmesi gereklidir her yaptığı şeyin hesabını öbür dünyada vereceği düşüncesiyle yaşamalıdırki  ne yapıp ne yapmdığını frkına varabilsin
.
paylaşım için allah razı olsun