๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 29 Aralık 2010, 16:18:13



Konu Başlığı: Sen unuttun ama unutulmadın
Gönderen: Hadice üzerinde 29 Aralık 2010, 16:18:13
Sen unuttun ama unutulmadın

İnsanlar, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymadıkları ve İslam dininin gösterdiği rahat ve huzur yolundan ayrıldıkları için, dünyada bereket kalmadı. Rızklar azaldı. Tâhâ suresinin yüz yirmi dördüncü âyet-i kerimesinde mealen; (Beni unutursanız rızklarınızı kısarım) buyurulmaktadır.

Bunun için, iman rızkı, sıhhat rızkı, gıda rızkı, insanlık ve merhamet rızkı ve daha nice rızıklar azaldı. “Hâşâ, zulmetmez kuluna hüdâsı, herkesin çektiği kendi cezâsı” sözü Nahl suresinin otuz üçüncü âyetinden alınmıştır. Bugünkü zulmet karanlıkları, Allahü teâlâyı, Peygamberi, İslamiyet’i unutmanın bereketsizlikleri ve sıkıntıları içinde, insan gece gündüz, kadınlı erkekli çalışıp, bir ailenin nafakasını, rahat yaşamasını temin edemez hâle gelmiştir. Allahü teâlâya inanmadıkça, Onun bildirdiği İslam dinine uymadıkça, Onun Peygamberinin güzel ahlakı ile bezenilmedikçe, dalâlet, felaket akıntısını durdurmak imkansızdır.

İslam âlimlerinin büyüklerinden Ahmed Gazâli hazretleri; “Ey insanoğlu! Allahü teâlâ her şeyi senin için yarattı. Seni de kendisi için yarattı. Yer, ikâmet etmeni sağlar. Melekler, seni muhafaza eder. Güneş sana ışık verir. Hepsi senin için yaratılmıştır. Sen ise, Allahü teâlânın senin için yarattığı şey ile meşgul oldun, nimetin sahibini unuttun. Sana gelen bağış ve lütuflarından faydalandın, vereni hatırlamadın. Böylece nimetin şükrünü edâ etmedin. Sana verdiği ihsan ve lütuflarının hürmetine riâyet etmedin. Halbuki sen, sadece Allahü teâlâyı bir bilip, Ona kulluk için yaratılmıştın” buyurmaktadır.

Tabiinin büyüklerinden Hasan-ı Basri hazretleri, Ömer bin Abdülaziz hazretlerine yazdığı mektupta Ona ve bizlere hitaben buyuruyor ki:
"Şüphesiz ki dünya, geçip gidilecek bir konaktır. Ebedi kalacak yer değildir. Dünyada zenginlik ona dalmamaktır. Üzerinde yaşayanlar her an birer birer ölmektedir. Onu üstün tutan zillete, toplayan fakirliğe düşer. Dünya zehir gibidir. Onu bilmeyen yer, o da onu helak eder, öldürür. Dünyada, yaralı olup da yarasını tedavi ile uğraşan kimse gibi ol. Sakın ona dalma, aldanma! Dünya, süslenmiş gelin gibidir. Gözler ona bakmakta, kalbler ona hayran, nefsler ona âşık, o ise âşıklarını helak ediyor. Yaşayanlar, ölenlerden ibret almıyor. Dünyaya düşkün kimse, muradına kavuşamaz. Bir gün olsun rahat nefes alamaz. Her gün, ayrı bir düşünce, keder getirir. Derken dünyaya o kadar dalar, ömür biter de ecel bir gün onu yakalayıverir. Sonunda, azıksız ahiret yolculuğuna çıkmak zorunda kalır. İşte böyle duruma düşmekten sakın!”

İnsanı çevreleyip imanına musallat olan dört düşman vardır; Sağında şeytan, solunda nefs, arkasında kötü arkadaş, önde ise dünyadır. Dünya bu zararda rehber olmuştur.

Hepimiz ahiret yolcusuyuz, bunun inkârı mümkün değildir. Herkes bir sefere giderken yolda ve gittiği yerde kendine lazım olanları alır, diğerlerini almaz. İhtiyaç olmayanı almak ahmaklık olur. Dünyadan da, ahirete lazım olanlar tedarik edilir. En akıllı insan, ölüme hazırlanandır. En ahmak, dünyaya tapandır. Zaten ahmaklar olmasaydı, dünya harap olurdu.

İnsan bir yere gitmek için, bir yerde vasıtaya biner, başka yerde iner, dünya buna benzer. Yalnız, vasıtayı iyi seçmeli. Çünkü son durakta ya Cennet veya Cehennem vardır. Yanlış vasıtaya binen, istediği yere değil, vasıtanın gittiği yere gider. Mesela Paris’e giden uçağa binen Kâbe’ye varamaz.

Şeytan; uzaklaştırıcı demektir. Allahü teâlânın sevgisinden, merhametinden uzaklaştıran şeydir. Üç türlü şeytan vardır. Birinci şeytan, bilinen İblis ve torunlarıdır. İblis; Allah rahimdir affeder diye, günahları vesvese verir. İnsan bunu dinlemezse çeker gider. Bu şeytanın hileleri zayıftır. İkinci şeytan nefstir. Bu daha kuvvetlidir. Şeytan gibi çekip gitmez. Çok inatçıdır, tekrar tekrar aldatıncaya kadar uğraşır. Üçüncüsü ise, daha da kuvvetlidir. Bu kötü arkadaştır. Dünyada rezil eder, ahirette Cehenneme götürür. İnsanın imanını öyle çalar ki, o şahsın ruhu bile duymaz. Her türlü bozuk yayınlar da kötü arkadaştır. İnsanlar düşmanı dışarıda arıyorlar, halbuki düşman kendi içimizdedir. Bu düşman da nefstir.

İbadetlerin faydası Allahü teâlâya değil, herkesin kendinedir. Maaşla çalışan bir doktor, bir hastaya ilaç verse, ilacın doktora faydası yok diye o ilacı kullanmamak akla uygun değildir. Zehir içsem doktora ne zararı olur diyerek zehir içmesi de ahmaklıktır. İşte, günahlarımın Allah’a bir zararı yok diyerek, her çeşit günahı işlemek akıl işi değildir. Öldükten sonra başına gelecekleri düşünmeyen kimse akıllı olabilir mi? Kur’an-ı kerimde sık sık, (Hiç mi düşünmüyorsunuz?) diye ikaz edilmektedir.

Din Büyüklerinden bir zat, gafletten kendini kurtaramayan talebesine nasihat olarak:
“Evladım, insanların çokluğu, dilediklerini yapmaları, gaflet içinde yaşamaları, sakın seni de gaflete düşürmesin. Zira sen tek olarak öleceksin, tek olarak kabre gireceksin, tek olarak hesabını vereceksin. Sen dini, imanı, Allah’ın emir ve yasaklarını unuttun. Sen unuttun ama unutulmadın” buyurur.

Yâ Rabbi! Unuttuğumuz ve yanıldığımız şeyler için bizleri hesaba çekme!
 
 


OSMAN ÜNLÜ


Konu Başlığı: Ynt: Sen unuttun ama unutulmadın
Gönderen: Nursima üzerinde 18 Mart 2011, 21:11:41



      Allah razı olsun..güzel bir hatırlatma oldu..