> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Şefaat sofrasına icâbet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Şefaat sofrasına icâbet  (Okunma Sayısı 732 defa)
17 Aralık 2010, 13:21:09
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 17 Aralık 2010, 13:21:09 »



Şefaat sofrasına icâbet


Almanya'da Müslüman olan bir Rus hanımefendi kızı ile geldiği câmide, sık sık getirilen salavatlardan ve Efendimiz'in (sas) ismi anıldıkça gösterilen saygıdan dolayı "Bu yapılanlarla acaba Hz. Muhammed de Allah'tan daha ön plana çıkarılıp Hıristiyanlıkta olduğu gibi bir nevi ilahlaştırılmış olmuyor mu?" diye sormuş...
Elbette öyle bir şey olmuyor. Hıristiyanlardan bazıları Hz. İsa Aleyhisselam'a bizzat "ilâh" diye hitap ediyor ve Allah'tan istenilecekleri doğrudan ilâhlık isnadı içinde ondan istiyorlar. Siz onlara meselâ "Okuduğum Kur'an'ın sevabını Hz. Muhammed'in ruhuna bağışladığım gibi, Hz. Musa ve Hz. İsa'nın da ruhlarına bağışladım" deseniz size hemen "Hz. İsa'nın öyle bir şeye ihtiyacı yok. O artık, aşkın ve müteâl bir varlıktır" derler veya diyebilirler. Halbuki biz, bütün peygamberlerin ve Hz. Muhammed Aleyhisselam'ın Allah'ın kulu olduklarını ifade ediyoruz. Tâ başta şehâdet getirirken "Abdühû ve Resûlühü" diyoruz. Cenab-ı Hak, İsrâ Sûresi'nde Mirac'ın başlangıcı olan Ka'be'den Mescid-i Aksa'ya olan mukaddes yolculuğu anlatırken şöyle buyuruyor: "Bir gece, kendisine bazı delillerimizi gösterelim diye kulu Muhammed'i, Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksâ'ya götüren O Zât'ın şânı ne yücedir. Bütün eksikliklerden uzak ve mukaddestir O!" (İsrâ Sûresi, 17/1)
Mirac'ın anlatıldığı Necm Sûresi'nde de yine; "Sonra yaklaştı ve iyice sarktı. Öyle ki, araları kâb-ı kavseyn (yayın iki ucu arası ile ifade edilen vücub ve imkân arası kadar) veya daha az kaldı. O da kuluna (Muhammed'e) vahyetmek istediği her şeyi vahyetti. Gözlerinin gördüğünü kalbi yalan saymadı." (Necm Sûresi, 53/8-11) buyurularak hep Efendimiz'in (sas) kul olduğuna vurgu yapılmıştır. Risale-i Nur'dan Mektubat risalesinde, Peygamber Efendimiz'e (sas) çok salavat getirmenin hikmeti ve bolca O'na rahmet duasında bulunmanın sırrı şöyle izah ediliyor: "Muhammed Aleyhisselam, bütün ümmetinin saadetleriyle alâkadar ve bütün ümmetinin fertlerinin her nevi saadetlerinden de hissedârdır. Aynı şekilde ümmetinin uğradığı her nevî musibet ile de endişedârdır. Peygamber Efendimiz'in (sas) saadet ve kemâlat mertebeleri hadsiz olmakla beraber; hadsiz ümmetinin, hadsiz bir zamanda her çeşit hadsiz saadetlerini de hararetle arzu etmektedir ve onların karşılaşacakları hadsiz ve türlü türlü bedbahtlıklardan da müteessir olmaktadır. İşte böyle bir durumda bulunan Muhammed Aleyhisselam hadsiz salavâta, duaya ve rahmete lâyıktır ve muhtaçtır." (24. Mektup, 1. Zeyil, 2. Nükte) Ezandan sonra Efendimiz'in (sas) şefaatine hak kazanmak için okuduğumuz duada da şöyle diyoruz: "Allah'ım! Ey bu tam davet ezanın ve kılınmak üzere bulunan namazın mukaddes Rabbi! Peygamberimiz Hz. Muhammed'e vesileyi, fazileti ve yüksek dereceyi ihsan et. Onu, kendisine verdiğin 'Makam-ı Mahmud'a eriştir. Şüphesiz Sen sözünden caymazsın." Makam-ı Mahmud, Efendimiz'in (sas) umum ümmetine şefaat-i kübrasına işarettir. Mesnevi-i Nuriye'de bu hususta şöyle denilmektedir: "Nebi-i Zîşân Efendimiz'in (sas) Makam-ı Mahmud'u İlâhî bir mâide ve Rabbânî bir sofra hükmündedir. Evet, tevzi edilen lütuflar, feyizler, nimetler o sofradan akıyor. Resûl-i Zîşân Efendimiz'e (sas) okunan salavât-ı şerife, o sofraya edilen dâvete icâbettir. Böylece, salavât-ı şerîfeyi getiren adam, Peygamberimiz'in (sas) zâtını bir sıfatla tavsif ettiği zaman, o sıfatın nereye taalluk ettiğini düşünsün ki, tekrar tekrar salavât getirmeye teşvikçisi olsun." Barla Lâhikası'nda da şöyle deniliyor:
"Resûl-i Ekrem, hem abd (kul), hem resûl olduğundan, ubûdiyet (kulluk) cihetiyle 'salât' ister, risâlet (peygamberlik) cihetiyle 'selâm' ister ki: Ubûdiyet halktan Hakk'a gider, mahbubiyet ve rahmete mazhar olur. Bunu 'es-salât' ifade eder. Risâlet, Hak'tan halka bir elçiliktir ki, selâmet, teslim ve memuriyetinin kabul ve vazifesinin icrâsına muvaffakıyet ister ki 'selâm' lâfzı onu ifade ediyor. Hem, biz 'Seyyidinâ' lâfzı ile tabir etmekle diyoruz ki: 'Yâ Rab! Yanımızda elçiniz ve dergâhınızda elçimiz olan reisimize merhamet et ki, bize sirâyet etsin." Efendimiz'e (sas) getirilen salavatlar ve gösterilen saygılar hâşâ onu ilahlaştırmak için değil, bir abd ve resûl olarak, biz ümmeti hakkındaki şefaat sofrasını genişletmek içindir...


ALINTI
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Şefaat sofrasına icâbet
« Posted on: 25 Nisan 2024, 12:11:12 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Şefaat sofrasına icâbet rüya tabiri,Şefaat sofrasına icâbet mekke canlı, Şefaat sofrasına icâbet kabe canlı yayın, Şefaat sofrasına icâbet Üç boyutlu kuran oku Şefaat sofrasına icâbet kuran ı kerim, Şefaat sofrasına icâbet peygamber kıssaları,Şefaat sofrasına icâbet ilitam ders soruları, Şefaat sofrasına icâbetönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes