๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 11 Eylül 2010, 18:32:03



Konu Başlığı: Satır arasına gizlenenler
Gönderen: Sümeyye üzerinde 11 Eylül 2010, 18:32:03
Satır arasına gizlenenler

Eski ve yeni, taklit ve tahkik, dün ve bugün, durağanlık ve tekamül, gelenek ve yarın. Kendimizle söyleşirken, bu ve bunun gibi daha kaç mukayese ve muhasebeye kapı aralar, etüdler yapar ve bir sonuca varmaya çalışırız. Önceliklerini tesbit ve tayin etmiş bireyler ve oluşumlar bu noktada bir yenilenmeye tabi tutulsalar da, topyekün bir değişim yaşamazlar. Öncelikler önem arzetmekle beraber, hareketler kökleriyle de ilintili olmak zorundadırlar. Kendi köklerinden kopmuş yalnızlıkların bakiyesi yoktur.

       Taklit süreci gerekli midir..? Benzerlikler aramadan, kendi alanındaki öncülerin ortaya koydukları eser veya hareketleri incelemeden , onlar gibi olmadan adım atmak, onların sesi, soluğu, kimliğini edinmeden bir yere varmak mümkün müdür. ? Kendi tarzını oluşturmadan önce, başka tarz ve usulleri denemek, onları taklit ederek ortaya bir şeyler koymak orijinallikten hali olmak mıdır.? Yeni sayılabilecek , yeniden söylenecek ya da yenilenerek ortaya konabilecek eserler de taklit değil midir.? Zirve sayılabilecek eserleri, hareketleri aşmak mümkün müdür.? Bakan göz ve duyan kulağın alıştığı ritimlerin dışına çıkmak, kabul görmemek, benzeri şeylerin olmamasından ötürü yadırganmayı, yakınmayı göze almak kolay mıdır.? Bir eski ve yeni, taklit ve tahkik mukayesesi bizi nereye götürür.?

Durağanlık, gelenek ve dün muhasebesi tahkik için gerekli midir.?


     Taklit sürecinin olması elbette doğaldır. Her insan kendine örnek aldığı şahıs ve eserleri taklit ederek bir şeyler ortaya koyar. Bu noktada dikkat edilmesi gereken, kabiliyetin varlığı ve işlerliğidir. Bu kabiliyet, olma noktasında, olgunlaşma sürecinde farklı parıltılar ve sesler çıkarır, taklitten arınır ve  kendisi olmaya başlarsa, orijinal şeyler ortaya çıkar. Orijinallikten  uzak ama tahkik sürecinde özel ürünler de ortaya konabilir. Kabiliyet birinci derece de önemli olmakla beraber, çaba ve gayretlerin alışılmışın dışında bir tarz ve metotla, mevcudu zorlayan bir ahenk ve yöntemle sunulması gerekir. Zor olan budur ve zoru başaracak olanlar da, kalıcılık ve orijinallik hüviyetine sahip olacaklardır.

   Bir çalışmaya orijinal mantalitasıyla yaklaşmak ayrı şey, onun kendi türleri içinde bir çalışma olduğunu kanıksamak, kabul etmek ayrı şeydir. Kaldı ki, bu onayı verecek olan sırf  o alandaki söz sahibi insanlar, yada ilgi duyanlar değil, gelecek zamanlar ve eserin özüdür. Mantık bu olduğu zaman, yapılacak olan az ama öz, hatasız, kendi imkan ve şartları doğrultusunda bir şeyler ortaya koymak ve tüketime kurban etmemektir. Bugün tüketim mekanizmaları daha da etkin ve yoğundur. Ancak, kabuğunu kırmayı, toprağı çatlatmayı becerecek olanlar bu tuzaklara kolay kolay düşmeyeceklerdir, düşülen tuzak; buralarda dahilerin, yeteneklerin, kabiliyetlerin aranması tuzağıdır. Bu bir beyhude ve olmayanı, olmayacağı yerde arama girişimidir ki, neticesi de yoktur.

    Taklit safhası hem eser hem de insan   için kaçınılmazdır. Bu kaçınılmazlık zaman içinde bir tahkike dönüşecek ve kemale erdirecektir sahibini. Ve kemal noktasında, varsa bir orijinallik zaten görünecektir. Mum ışığı yakıp da, güneş diye tarif etmek mümkün müdür.? Sabır temennisi bir vazgeçilmezliktir ve sabretmeden bir mesafe almak mümkün değildir. Şartlar ve imkansızlıklar yüzünden ertelemek ne kadar abes bir şeyse, mevcudu geliştirme cihetine gitmek yerine oldum havasında tükenmek, sabretmemek de o kadar abestir.             

    Satır aralarına gizlenerek söylenmek istenenler anlaşılmıştır sanırım. Bir nefeslenmek, bir kendimize çekidüzen vermek, göz ardı ettiğimiz hakikatlerle yüzleşmekten kaçınmamamız için söylendi bunlar.   

     Bir aşılmaz nokta da insanın kendini taklid etmesi ve bu çıkmazda harakiriye devam etmesidir. Bu kısırdöngü alan değişimi ile neticelenmezse, bir kabiliyet kendi çıkmazında yok olup gidecektir.

     İnişi ve yokuşu çok  olan bir yolculuk.

     Merdiven yok.


Şeref AKBABA