> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Sapma Noktası ve Kurtuluş İmkanı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sapma Noktası ve Kurtuluş İmkanı  (Okunma Sayısı 714 defa)
02 Temmuz 2010, 15:37:25
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 02 Temmuz 2010, 15:37:25 »



Sapma Noktası ve Kurtuluş İmkanı

"(Eğer böyleyse,) bu, çok çarpık ( çok insafsız ve çok zalimce)bir taksimdir!.." (Necm suresi, 22)

Bütün insanlar, Rabbimiz tarafından yaratılmış eşit şahsiyetlerdir. İnsanlar arasında bir "üst benlik", bir "alt benlik" ayırımı asla yoktur. Herkes aynı benliğe sahip eşit şahsiyetlerdir. Allah bütün insanların Rabbi efendisidir. Her türlü övgü sadece ve sadece O'na mahsustur. Bütün mülk, saltanat, hâkimiyet, hükümranlık, tasarruf yetkisi O'na aittir ve O, bu yetkisini hiç kimseyle paylaşmış değildir. Bu konuda o'nun veliahdı ve ortağı yoktur? O öyle bir zatı muhteremdir ki, göklerin ve yerin (bütün kâinatın) mülkü (saltanatı, hâkimiyeti, hükümranlığı, tasarruf yetkisi) O'na aittir! O, (bu konuda) hiçbir evlat( Mülkü ve egemenliğini kendisine terk ettiği hiçbir veliahd ya da kendisine böyle bir şeref payesi verdiği kişi/kişiler veya ulûhiyetinden pay taşıyan zatlar) edinmemiştir!


Mülkünde ve egemenliğinde hiçbir ortağı yoktur! O, her şeyi yaratmış ve onların varlığını bir ölçüye göre düzene koymuştur! Hâl böyle iken, (onlar) Allah'tan ayrı olarak bir takım(düzmece) ilahlar edindiler! (öyle ki), o ilahlar hiçbir şey yaratamazlar; (ama) kendileri(insanların hayal ve tasavvur dünyalarında, yalan yere) yaratılıp duruyorlar; (bunlar), kendi kendilerine (bile) ne bir zarar ne de bir yarar sağlayacak güce sahiptirler, ne ölüm üzerinde, ne hayat üzerinde ne de ölmüş varlıkları yeniden diriltip kaldırma konusunda her hangi bir etkileri / yetkileri yoktur! ( Furkan sûresi, 23)

İlahi kural şu:"Rab/efendi, sadece Yüce Allah'tır; insan ise, sadece ve sadece O'nun kuludur!" Bu kuralın bir tek istisnası bile yoktur ve asla olamaz! Mülkün sahibi Allah olduğu için, kural koyma hakkı da O'na aittir. Beşerden biri veya birileri "din va'zetme" hakkına asla sahip değildir. Böyle bir hakka sahip olduğunu düşünenler varsa, bunun, Allah'a ait sınırlara tecâvüz olduğunu bilmeleri gerekir. Bunun ilahi ifadede ki anlamı ilahlaşmaktır. Böyle bir cüret, insanın sergileyebileceği en zalimane cür'ettir.

"Hiç şüphesiz şirk, (Allah'a ortak koşmak, o'na ortak olmaya kalkışmak), gerçekten çok büyük bir zulümdür, ( haksızlıktır, hainliktir)!.. ( Lokman sûresi, 13) Bunun için Yüce Rabbimiz şu kuralı yazmıştır: "Ben'den başka hiçbir "İlah" yoktur; o halde, sadece bana kulluk ediniz!.." (Enbiya suresi, 25) Bu kuralın doğrulanması, gerçek özgürlüğün ve hakikatin onaylanmasıdır. Hayatlarını "Lâ ilahe illallah!" esasına göre konumlandırmayanlar ne özgürlüğün, ne de gerçeğin zevkini duyumsayabilirler.
Hâl böyle iken, bir kısım akıl yoksunu insanlar, mızıkçılık yapıp kuralı değiştirmeye kalkışmışlardır.


Onlar, iğrenç tutkularını tatmin için gerçeği tersyüz etmişler, Yüce Rabbimizin koyduğu kuralı değiştirmişler ve üç günlüğüne misafir olduğumuz şu güzelim evin tapusunu istemeye/almaya kalkışmışlar, efelik taslatıp ortalığı perişan etmişlerdir. Bugün, dünyada bir "bunalım" ortamı varsa, onarılmaz bir "kriz" yaşanıyorsa, dünya halkları "sefil ve perişan"sa, önemli bir kısmı da "aptallaştırılmışsa", bunun tek sorumlusu bu aptal efelerdir. Sorumsuz haydutlardır.

"Dünyaya bakıyorum. Tüylerim diken diken. 1989'da Amerika'da 100, Güney Asya'da 350, Doğu Asya'da 150, Afrika sahrasının güneyinde 300, öteki bölgelerde 100 milyon insan açlıkla savaşmış. (Bugün bu rakamlar daha da artmış durumdadır.) Açlık sorununu çözmek şöyle dursun, gelişmiş ülkelerle gelişmemiş ülkeler arasındaki uçurumlar daha da büyümüş. (ve büyümekte) 1998'de dünyada tüketime harcanan para 1975'tekinin iki katı olmuş.


Bunun %86'sını zengin, %14'ünü yoksul ülkeler tüketmiş. Dünyanın en zengin üç kişisinin varlığı 48(kırk sekiz) yoksul ülkesinin ulusal gelirinden çok. Dünyanın en zengin 15( on beş) adamının varlığı, kara Afrika'nın tüm gelirinin üzerinde. Dünyanın en zengin 225( iki yüz yirmi beş) insanının varlığının yalnızca %4'ü bütün dünyadaki insanların gereksinimlerini karşılayacak ölçekte. Dünyada bilimsel araştırmaların (ki, bunların çoğu askeri amaçlı) %90'ı Kuzey Amerika, Batı Avrupa ve Japonya'da yapılıyor. Oran Latin Amerika'da %1,9; Afrika'da %5'tir. ABD ve Kanada 1994'te bilimsel araştırmalara 178 milyon dolar, Nijerya 20 milyon dolar harcamış. Teknolojiyle doğal değerlerin alt üst edildiği, kültürlerin ve uygarlıkların amansızca çalıştığı, dünya nimetlerinin adil üleşilmediği acımasız ve acınası bir dünya bu." (Doç. Dr. Sami Selçuk, Demokrasiye Doğru, Eylül 1999. Adli yıl açılış konuşması)

Bu bilgilerin verildiği tarihten bu tarafa tam altı yıl daha geçti; ama sorunlar daha da büyüdü. Çağın Firavunları bütün dünyayı alevler içine attı. Kör ve aptal bu zihniyet yüzünden tüm dünya yanıyor…
Bunlar, büyük bir yalan uydurdular ve uydurdukları bu yalanı hakikat diye pazara sürdüler. Sihirbazlık ve kalpazanlık gösterileriyle, yalanlarını ayakta tutmaya çalışıyorlar. Akla hayale gelmeyen hokkabazlık gösterileri sergiliyorlar. Bir yandan ırk esasına dayalı "efendilik", bir yandan dinsel efendilik… v.s.ler uydurdular, kast sistemleri kurdular, birilerini Yüce Rabbimize "oğul" isnat ettiler, ilmi kullandılar, sopayı kullandılar, reklamı kullandılar… Her şey, insanlığı aldatmak için seferber edildi. Tek dava, Allah yerine, efendi biz olalım!..

Gerçeği bütün yönleriyle gözlerimizin önüne seren yüce kitabımız Kur'ân-ı Kerim; Müstekbir yönetici (Firavun), sömürgeci sermayedar (Karun), Zorba bürokrat (Haman) ve sahte aydın/ ilim adamı (Bel'am) dörtlüsünün işbirliği yaparak, tarihin her döneminde, her yerde ve her alanda ortak bir "şebek/çete" oluşturduğunu ve dünyayı perişan ettiklerini bizlere anlatır. Bu şebeke, halktan gasbettiği değerler üzerinde boy verir, güç sahibi olur. Halk adına karar verirler, halkı kendi "renklerine" göre renklendirirler, kendilerine uygun bir benlik oluştururlar. Halk bu şebekenin inisiyatifine göre davranır, onların izin verdiği kadar yaşar; kuralı onlar kor, onlar uygular ve onlar sonuçlandırır.

Halkın desteği olmadan, halktan güç alınmadan "efendilik" sürdürülemez. Peki, bunlar halkı nasıl yedeklerine almakta ya da önlerine katmaktadırlar? Dünyanın bilinen siyasal ve yönetim tarihi göz önüne de bulundurulursa, bu işin şu yöntemlerle halledildiği görülür:


1) Halkın rızasını kazanmak desteğini almak.
Halkın rızasını almak, halkın isteklerini kabullenmekten geçer. Bu durumda şöyle bir sorun oluşmaktadır. Halkın istekleriyle egemen güçlerin istekleri aynı olmamaktadır. Bu durumda sorun nasıl çözülecektir? Çünkü egemenler isteklerinden kolay kolay vazgeçmezler. Çözüm;
2) Baskı, tehdit, sindirme yoluyla halkın rızasını alma yöntemi devreye sokulur. Bununla birlikte;
3) Yalan, hile, aldatma, aptallaştırma yöntemleri her zaman yürürlüktedir.

Gerek tarihte ve gerekse de günümüzde, egemen zorba yönetimler ve anlayışlar, hep halkı/yönetilenleri aldatma, aptallaştırma, uyutma, sindirme ve zavallı hale getirme yönünde gayret sarf ettikleri görülür. Hak ve hakikat temeline dayanmayan mantığın, aldatma ve baskı uygulamanın dışında yapabileceği bir şey yoktur. Çağımız Firavun'u ve onun sihirbazları, bütün dünyayı, "Irakta kimyasal silah var!.." yalanıyla nasıl da aldatmışlardır. İşte onların yaptığı budur. Eline de silahın varsa, sen güçlüsün ve sen haklısın!..


Bütün bu yapılanlar nasıl izah edilebilir? Halkı adam yerine koymak, Firavun'un kendisini inkâr etmesi demektir. Firavun elindeki imkânları, halkı bölmek ve parçalara ayırmak için kullanan adamdır, anlayıştır, yönetimdir. Peygamber Efendimiz(s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "İnsanların hepsi Allah'ın ailesindendir. Onları en hayırlısı, insanlara en hayırlı olandır." İşte, Firavunlar, Allah'ın kullarını sınıflara ayırmışlar, aralarında altüst benlikler oluşturmuşlar… Doğal olarak kendileri "Efendi" olmuşlardır. Böylece tarihin en büyük zulüm hareketi yaşanıyor olmuş. O gün bugün, zulüm çarkı bu minval üzere dönmeye devam etmiştir.

Firavunlar sorumluluktan uzak bir azınlık hâkimiyetine dayalı hile düzenleri ihdas etmişlerdir. Bunlara göre diğer insanlar "sürüden ibarettir", kendileri ise çoban… Bunlar akla, mantığa, ilme ve halkın yararına uygun davrandıklarını söylerler, ama gerçek tam tersidir. Gerçekte bunlar iğrenç çıkarlarının peşindedirler. Ellerindeki yegâne silah "güç" ve "hile" dir.

Dünyanın bilinen siyasal/ yönetim tarihi göz önünde bulundurulursa şöyle bir realite ile karşılaşırız. Toplum idare edenler ve idare edilenler diye ikiye bölünmüştür. Birinciler daima "tayin" edenler, "belirleyenler", "ölçü koyanlar" dır. Bunlar küçük bir azınlıktan oluşurlar. İkinciler ise, çoğunluğu teşkil eder. Bunlar da daima "belirlenirler." Bunlar bütün sistemlerde "mahrum/ mustazaf" konumundadırlar. Yüce yaratıcı bunlara iyilikte bulunmak ister; fakat konumları gereği bu lütfu bir türlü hak edemezler.

"Siyaset esasında daima bir iktidar komplosudur." Çünkü insanlar iktidar sahibi olmaya alabildiğine düşkündürler; daima onu elde etmek için koşuştururlar. " Sahip olmak ve yönetmek, emir vermek" en büyük arzularıdır. Bundan ötürü, sonu gelmeyen komplolar devam edip gider. Fırsatını bulan yönetimi/ efendiliği ele geçirir ve firavunlaşır. Hiç şüphesiz, yönetim sahibi olup da firavunlaşmayan birçok dürüst insan görülmüştür. Konumuz bu olmadığı için, onları anlatmaya çalışmıyoruz. İnsan olmanın esprisi şudur:

İnsanı güzel kılan Yüce Rabbimiz/gerçek. Efendimizdir. İnsan onun yolunda yürüdüğü oranda güzelliğini korur, geliştirir ve mükemmel bir noktaya ulaştırır. Hiç şüphesiz, iman olmanın kaçınılmaz bir "edebi" vardır. İnsan olmanın öncelikli edebi, insan olduğumuzun farkına varmaktır. Firavunlaşmaya kalkışmak, en büyük edepsizliktir.


Firavunlara kul olma zilletine katlanmak ta en büyük edepsizliktir. Şu ilahi mülk'te insan olduğumuzu fark etmemiş o...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sapma Noktası ve Kurtuluş İmkanı
« Posted on: 26 Nisan 2024, 23:51:06 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sapma Noktası ve Kurtuluş İmkanı rüya tabiri,Sapma Noktası ve Kurtuluş İmkanı mekke canlı, Sapma Noktası ve Kurtuluş İmkanı kabe canlı yayın, Sapma Noktası ve Kurtuluş İmkanı Üç boyutlu kuran oku Sapma Noktası ve Kurtuluş İmkanı kuran ı kerim, Sapma Noktası ve Kurtuluş İmkanı peygamber kıssaları,Sapma Noktası ve Kurtuluş İmkanı ilitam ders soruları, Sapma Noktası ve Kurtuluş İmkanı önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes