> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Ne mutlu o gariplere!
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ne mutlu o gariplere!  (Okunma Sayısı 746 defa)
22 Kasım 2010, 14:24:13
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 22 Kasım 2010, 14:24:13 »



Ne Mutlu O Gariplere!


Gece tüm sessizliği ile şehri kuşatmıştı. Sokaklarda koyu ve ürpertici bir karanlık hâkimdi. Gökyüzü gecenin en koyu rengine bürünmüş,  heybetine heybet katmıştı sanki…

O, yorgun gözlerle göğü izliyor, karanlığın içinde kaybolup gidiyordu. “Yıldızlar da bir garip bu gece” diye düşündü fersiz ışıklarıyla varlıklarını gizlemeye çalışan yıldızlara bakarak… Kendisine eşlik edecek birilerini arar gibi, gökyüzünde de buldu o garipliği,  sokaklarda da. Sanki gece de dâhil her şey onunla dert ortağı olmuş,  yalnızlığını paylaşıyorlardı içten bir şekilde.

Uyku tutmamıştı bir türlü. Ne kadar çabalasa da kendisini teslim edememişti rüyalara. Zihnini bu kadar yoran,  yüreğini bu denli meşgul eden neydi acaba?

O gün yaşadıklarını düşündü. Bir arkadaşı ısrarla davet etmişti evine. Uzun zamandır görüşmediği birkaç arkadaşının da geleceğini söylemişti devamla. Kendini bildi bileli sevmezdi çaylı-pastalı oturmaları. Dertsiz,  tasasız yeme-içmeleri, şen kahkahaları, boş ve anlamsız konuşmaları. Gitmemeye çalışırdı. Zamanın öyle amaçsız oturmalarla kaybedilmeyecek kadar değerli olduğunu düşünürdü. Bu kez birlikte olacağı kimseler aynı yola baş koydukları,  aynı davayı paylaştıkları-en azından öyle zannettiği- kardeşleriydi. Son zamanlarda duygularını,  üzüntülerini,  tasalarını paylaşamamıştı kimseyle. Anlayan pek çıkmazdı zaten.  “Belki anlayabilirler” düşüncesinin verdiği sevinçle kabul etmişti daveti. Ve buluşmuşlardı uzun bir aradan sonra. Özlediğini fark etti sadece Allah için bir araya gelinen buluşmaları. O’nun ayetlerinin tezekkür edildiği, Rasulü’nün (s.a.v) hayat biçiminin konuşulduğu, İslam’ı dert ederek, yaşayan Kur’an’lardan olma çabası ile yapılan toplantılara hasret kalmıştı nicedir. Böyle umuyordu bu seferkini de. Ama ilk baştan büyük hayal kırıklığına uğramıştı. Görüşemedikleri zaman içerisinde neler değişmişti,  zaman arkadaşlarından ne parçalar alıp götürmüştü? Şaşırmıştı. Yeme-içmeler, kıyafetler,  konuşmalar… Hiçbirinin farkı kalmamıştı diğerlerinden. Sarf edilen tüm sözler dünyaya yönelikti. Okul,  iş, ev, gezmek… Arada bir sıkıştırılan namaz, oruç gibi ibadetler… Bunlardan ibaret olmamalıydı hayat. Dava, sevda, İslamî kaygılar, ümmetin sorunu atılamazdı bir kenara. Üzülmüştü…

Ahiret için bir araç mesabesinde olan dünyanın amaç haline gelmesi, toplumun değer yargılarının Yaradanın değer yargısının önüne geçirilmesi, makam-meslek için imandan tavizler verilmesi derinden sarsmıştı onu. Hedeflerinin tamamen farklılaştığını hissetmesi, kişisel geleceğin İslam’ın geleceğinden üstün tutulması fena halde dokunmuştu yüreğine. Çünkü karşısındaki aynı dini, aynı inancı paylaştığı kimselerdi. Aynı şeye sevinmeli, aynı dertten muzdarip olmalıydılar. Oysa çok farklı dille konuşuyordu gönülleri. “Ayet” demişti,  sessizce dinlemekle yetinmişlerdi. Peygamberin (s.a.v) yaşama biçiminden bahsedecek olmuştu, “daha oralarda mısın” gibisinden bakmışlardı yüzüne. Ümmetin durumundan, müslümanların ahvalinden söz açmıştı, garipsemişlerdi. “Filistin, Çeçenistan, Irak, savaş, zulüm…”demişti, ilk defa duymuşçasına şaşırmışlardı. Afrika’ya, açlıktan ölen çocuklara getirmişti sözü, birkaç ah-vahdan sonra devam etmişlerdi yemek tarifi muhabbetlerine. Garip hissetmişti kendisini. Öylesine yalnızlaşmış, öylesine mahzunlaşmıştı. Susmuştu. Amaçsız kalabalıklar içinde garipliğe tutunurdu zaten. Aykırı kaçardı çoğu zaman. Ama  “kardeşim” dediği, bir vücudun azaları gibi olmaları gereken müslümanlar arasında yalnızlığa soyunmak yüreğini dağlamıştı. Esefli bakışlar yüklemişti gözlerine, sitemli sözcükler bozmuştu sükûnetini… Hüznünü, tükenmişliğini, içine attığı yıpranmış duyguları, yüreğini dökmüştü cümlelere… Sessizliğe bürünmüştü arkadaşları. Başlarını öne eğip hak verircesine kaldıramamışlardı bir zaman. Buruk bir gönülle dönmüştü evine.

 

***

Sabah ezanıyla sıyrıldı düşüncelerinden. Ne kadar da zaman geçmişti yüreğinin derinliklerine daldığından beri. Namaz için kalkmaya davranıyordu ki, birkaç gün önce not ettiği bir hadis ilişti gözüne: “İslam garip başlamıştır. Başladığı gibi de garip bitecektir. Ne mutlu o gariplere!”

İçine sıcacık bir şeyler yayıldığını hissetti. Bir daha, bir daha okudu Allah Rasulü (s.a.v)’in buyruğunu. Yüreği ferahlamış, sıkıntıları yok olup gitmişti birden. İslam’ın ilk yiğitlerini, ilk gariplerini düşündü bir an… Zorluklar karşısında Allah’a teslimiyetlerini, Rasul’e tâbi olmaları ile yakınları tarafından terk edilip yalnızlığa itilmelerini hatırladı. Onlara benzemek, onlarla aynı yolu paylaşmış olmak düşüncesi bile ne kadar güzeldi. Ve Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından müjdelenmek ne büyük bir şeref… Hem, aynı mekânlarda farklı iklimlerde olan yürekler olduğu gibi, uzak yerlerde aynı garipliği yaşayan müminler de vardı. Onlarla Cennette buluşma ümidi iyiden iyiye rahatlatmıştı. Abdest almaya giderken dilinden, Rabbinin kendisini razı olduğu gariplerden kılması için dualar dökülüyordu.

***

Güneş heyecanla ilk ışıklarını yayıyordu yeryüzüne. Kuşlar coşkuyla şakıyarak yeni bir sabahın mutluluğunu yansıtıyorlardı insanlara. “Her gecenin bir sabahı vardır” diye mırıldandı umutlu bakışlarını doğan güneşe yönelterek. Güneşle birlikte yeşermişti yüreğindeki soldurulmuş duygular. Sevinci sıcak bir tebessüme dönüştü dudaklarında. Selamladı güneşi, selamladı yeni bir günü, selamladı yeni bir sabahı. Ve hamdetti gecenin, gündüzün, karanlığın, aydınlığın, güneş ve ayın Yaradanına, evrenin sahibine. Yüreğine yerleştirdiği güzel duygular için… Kendisini dünyanın mutlu varlıklarından, gariplerinden, müminlerden kıldığı için… Şükürler etti…


Hamide Hicret Tuna

 

 
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ne mutlu o gariplere!
« Posted on: 29 Mart 2024, 08:59:47 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ne mutlu o gariplere! rüya tabiri,Ne mutlu o gariplere! mekke canlı, Ne mutlu o gariplere! kabe canlı yayın, Ne mutlu o gariplere! Üç boyutlu kuran oku Ne mutlu o gariplere! kuran ı kerim, Ne mutlu o gariplere! peygamber kıssaları,Ne mutlu o gariplere! ilitam ders soruları, Ne mutlu o gariplere!önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes