๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 23 Mayıs 2010, 16:02:33



Konu Başlığı: Sahne
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 23 Mayıs 2010, 16:02:33
Sahne

Kötülüğü kıble edinmişlere ve kötülükten dönmeme adına kendi nefsi isteklerine ram olmuşlara bir barikat, bir engel yansımasıdır şahne… Kötülüğü giderme adına “nehy-i anil münker” farizasını en kamil manada vasfedip pratikte hayata indirgeme yoludur bu. İrşad metodunda söz-fiil ve hâlin kendi derinliği içerisinde vüs’ate erdirilmesi ve bu noktada temsil edilmesidir bir bakıma..

Günümüz anlayışına bakıldığında emniyet memurluğu gibi basit ve kılıfı dar bir anlamı ihraz etse de; mânâ ve heyula (öz) itibariyle şümul arzetmektedir ki; yukarıda da açıklamaya çalıştığımız gibi derin bir anlam kıvamındadır. Lafızların manaya atfedilmesi ve lafızların içtenliğine göre mananın bir değer kazanabilmesi düşünüldüğünde, anlatmak istediğimiz nokta daha da iyi irdelenmiş olacaktır.

Emniyet; sekinet ve itminan gibi kavramların şemsiyesi altında kemâlata ermiş bir vâridattır. Bu varidatın merkezinde şahne gayreti ve buna paralel bir imani vücuh (hadisi şerif yörüngeli) vardır. Efendiler Efendisi (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurmuştur ki: “Bir münkeri gördüğünüz zaman önce onu elinizle düzeltme yoluna gidiniz. Elinizle düzeltemiyorsanız, dilinizle düzeltme yolunu tercih ediniz; dilinizle de düzeltemediyseniz son olarak kalbinizle bertaraf etme yoluna başvurunuz. Ama bu yol (tercih), imanın en zayıf noktasıdır…” Hadiste belirtilen emir ve tavsiyeler, arzetmeye çalıştığımız şahne azminin kaynağı mesabesindedir. Hadisi şerifin açıklamasına baktığımızda görmekteyiz ki; el ile düzeltme işi düzenin sağlayıcısı konumunda olan Devlet’e ait bir vazife-i umumidir. El, erkin temsilcisi konumunda ve düzenin tam temsiliyeti adına bir şahne azmini ifade etmektedir. Dil ise, insanı maddi-manevi, kazanç-kayıp tercih arenasında değişik iklimlere misafir eden bir hilkat yoludur. Kalb ise, el ve dilin yönetim merkezi; hareket-eda-davranışın kontrol mekanizmasıdır.

Kalbe gelen ilhâmat, vesvese ve zararlı okların amel tarzında işlenmesi; dil ile takviye edilebilmesi içten bile değildir. Meselenin müspet manaya irca edilmesi ise, şahne mefhumunun izharına zemin hazırlamaktadır. Hayra vesile olanın hayrı işlemiş gibi hüküm kazanacağı sahib-i din tarafından ifade edildiği gibi; kötülüğü önleme imkanı varken atâlet içerisinde kıvranıp vazifesini yapmayanların, kaybedenler sınıfına ekleneceği de bilinen bir hüccet-i bâliğadır.

İslam Hukuku’nda da yerini bulmuş “mudarâ” kavramı, iyilik yapmakta azimeti (takva yolu) yakalamak demektir. Mudarâ ile şahne kavramının çok yakın bir ilişkisi bulunmaktadır ki; birisi iyiliği tavsiye etmede varını ortaya dökme, diğeri ise kötülüğe giden yolda bir set olabilme.. “Emr-i bil ma’ruf, nehy-i anil münker” vazifesine de rantabl mesned olmuşlardır.

İmam Gazali hazretleri buyururlar ki: “İnsanlar üçe ayrılırlar,
1-Gıda olanlar (Her zaman lazımdır)
2-İlaç olanlar (Gerektiğinde lazım olurlar)
3-Hastalık olanlar (Bunlardan uzak durmak için de mudarâ yapmak gerekir)”

Bazı menfi meselelerden uzak kalıp, onların muzır etkilerinden korunabilme adına gayret gösterebilme bile büyük bir kârdır. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu sebebe binaen –şartlar müvacehesinde- mudarâ yapmayı tavsiye etmişlerdir. Bu tavsiyenin eda ediliş keyfiyeti şahnenin zuhuruna zemin hazırlamıştır. İyiliğin bayraklaştırılması, kötülüğün silinmesine atfedilmiştir -ki aynı rahmetin kurnalarıdır-.

Hakkın tam temsili, teslim boyasıyla boyanmakla gerçekleşmektedir. Zengin kavramların derin ve çaplı manada yaşanabilmesi ve hayata sunulabilmesi ulvi bir çabadır. Manayı yaşamak ise, kavram penceresini aşmakla teşekkül edecektir.

Alıntı