๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Hadice üzerinde 07 Ocak 2011, 16:19:38



Konu Başlığı: Sabır takdire itiraz etmemektir
Gönderen: Hadice üzerinde 07 Ocak 2011, 16:19:38
Sabır takdire itiraz etmemektir

Sabır, Allahü teâlânın takdirine ve taksimine itiraz etmemektir. Şikâyet kastı olmadan başa gelen musibetleri açıklamak sabırsızlık olmaz.

Sabır; bütün hayırların, iyiliklerin anahtarıdır. Dünyaya geldiğimiz andan itibaren, her menzile sabırla ulaşılmaktadır. Çocuğun büyümesi ve eğitimi, sabretmeye bağlıdır. İyi bir insan, iyi bir Müslüman olmak, sabırla ele geçer. Zaten Din Büyükleri; “Sabır bütün hayırların, Şükür de bereketin anahtarıdır. Kimde bu hasletler bulunursa, o, en yüksek manevi mertebelere kavuşur” buyurmuşlardır.

Abdullah ibni Abbas hazretleri, kızının vefat ettiğini öğrenince önce; "İnna lillah ve inna ileyhi raci'un" der ve akabinde de; "Bu mahrem idi, Allahü teâlâ bunu örttü, yardıma muhtaç idi, himayesine aldı; bizim için de bir mükafat idi onu bizden önce gönderdi" der ve iki rekat namaz kılar. Namazı kıldıktan sonra; “Allahü teâlânın; Bekara suresinin kırk beşinci âyet-i kerimesinde; (Sabır ve namaz ile yardım isteyin) mealindeki emrini yerine getirdik" buyurur.

Sabır, dinin yarısı, Namaz ise dinin direği. Bu ikisine yapışan, hedefine ulaşır, maksadına kavuşur. Peygamber efendimiz; (Sabreden, zafere kavuşur) buyurmuşlardır.

Abdullah Mürteiş hazretleri; "Bütün işlerin neticesinin sıhhatli ve faydalı olabilmesi için iki şart vardır: Sabır ve ihlas" buyurmuştur.

İsmail Fakirullah hazretleri; “Tevekkül etmek, Teslim olmak, Sabretmek ve Rıza göstermek, Allahü teâlâya varan yolun esaslarıdır” buyurmuştur.

Yahya bin Muaz-ı Razi hazretleri ise; “Kıyamet günü fakirlik ve zenginlik tartılmayacak, fakirliğe ne ölçüde sabredilmiş ve zenginliğe ne ölçüde şükredilmiş ise, o hesap edilecek. Mesele çok fakir veya çok zengin olmak değil, çok sabretmek veya çok şükretmektir” buyurmaktadır.

Ebu Ali Dekkak hazretlerine; Sabır nedir? Diye sual edilince cevaben buyurur ki:
“Sabır, ilaç olarak kullanılan tadı acı bir ağacın adıdır. Sabırlılar dünya ve ahiret izzetine konarak kurtuluşa erdiler. Çünkü onlar Allahü teâlâdan Onunla olma şerefine nail olmuşlardır. Allahü teâlâ bunun için Tur suresi dördüncü âyetinde mealen; (Şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir) buyurmuştur.

Sabrın tarifi ve sınırı takdire itiraz etmemektir. Şikâyet yollu olmaksızın başa gelen musibetleri açıklamak sabırsızlık olmaz. Allahü teâlâ, Eyyub aleyhisselam kıssasında; (Biz onu sabırlı bulduk, o ne güzel bir kuldur) buyurmuştur. Halbuki Allahü teâlâ, Enbiya suresinin seksen üçüncü âyetinde mealen, Eyyub aleyhisselamın; (Başıma bu dert geldi) dediğini haber vermiştir. Bu ümmetin zayıfları, ruhsatla, izin verilen şeylerle amel ederek sıkışık kalmasınlar ve nefes alsınlar diye Allahü teâlâ, Eyyub aleyhisselamın; (Başıma bu dert geldi) dediğini bildirmiş ve böyle şeyler söylemeyi haram kılmamıştır."

Abdülkadir Geylani hazretleri buyurdu ki:
"Kulun Allahü teâlâyı sevmesinde samimi olup olmadığı, başına bela ve musibet geldiği zaman ortaya çıkar. Bela ve musibet geldiğinde sabır ve sükun halini muhafaza edebiliyorsa, o gerçekten Allahü teâlâyı seviyor demektir. Musibet ve fakirlik zamanında sebat gösterebilmek bu sevgiye delil ve alamet yapıldı. Birisi Peygamber efendimize; "Ben seni seviyorum" deyince; (Fakirlik için bir elbise hazırla) buyurdu. Bir başkası gelip Peygamber efendimize; "Ben Allahü teâlâyı seviyorum" deyince; (Bela için elbise hazırla) buyurdu.

Halinizden şikâyette bulunmayın. Sabredin, feryat etmeyin. Allahü teâlâya, rızası için yapılan sabırlar ve tahammüller, asla karşılıksız kalmaz. Onun için bir an olsun sabrediniz, mutlaka, senelerce bu sabrın mükafatını görürsünüz. Ömrü boyunca kahraman lakabıyla meşhur olan, bu lakabı, bir anlık cesareti neticesinde kazanmıştır.”

Ahmed Yekdest Cüryani hazretleri; “Dünyanın esası mihnet, sıkıntı üzere kurulmuştur. Sıkıntının ise sabretmekten başka reçetesi, katlanmaktan başka kurtuluş yolu yoktur. Şu üç sabır çok sevgilidir. Bunlar; taatte, hakka kullukta, günah işlememekte, bela ve mihnet anında sabırdır" buyurmaktadır.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
“Her gün insanın karşılaştığı her şey, Allahü teâlânın dilemesi ve yaratması ile var olmaktadır. Bunun için, iradelerimizi Onun iradesine uydurmalıyız! Karşılaştığımız her şeyi, aradığımız şeyler olarak görmeliyiz ve bunlara kavuştuğumuz için sevinmeliyiz! Kulluk böyle olur. Kul isek, böyle olmalıyız! Böyle olmamak, kulluğu kabul etmemek ve sahibine karşı gelmek olur. Allahü teâlâ, hadis-i kudside buyuruyor ki:
(Kaza ve kaderime razı olmayan, beğenmeyen ve gönderdiğim belalara sabretmeyen, benden başka Rab arasın. Yeryüzünde kulum olarak bulunmasın!)
 
 


Osman Ünlü