๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Dini makale ve yazılar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 07 Temmuz 2010, 14:07:11



Konu Başlığı: Sabır avucumuzun içinde
Gönderen: Sümeyye üzerinde 07 Temmuz 2010, 14:07:11
Sabır avucumuzun içinde

Genç bir adam, değerli taşlara ilgi duyarmış ve mücevher ustası olmaya karar vermiş”Bu mesleği yapacaksam, iyi bir mücevher ustası olmalıyım” diye düşünmüş ve ülkedeki en iyi mücevher ustasını aramaya başlamış Sonunda bulmuş, yanına varmış, bir süre bekledikten sonra usta tarafından kabul edilmiş “Anlat, dinliyorum” demiş usta Genç adam anlatmaya başlamış; taşlara ilgi duyduğunu ve iyi bir mücevher ustası olmaya karar verdiğini heyecanla anlatmış Yaşlı usta sesini çıkarmadan genç adamı dinlemiş, sözleri bitince de ona bir taş uzatmış, “Bu bir yeşim taşıdır,” dedikten sonra genç adamın avucuna taşı bırakmış ve avucunu kapatmış “Avucunu aynen böyle kapalı tut ve bir yıl boyunca hiç açma Bir yıl sonra tekrar gel Haydi şimdi güle güle” demiş ve şaşkın genç adamı öylece bırakıp kalkmış, odadan çıkmış
Genç adam evine dönmüş, kendisini merakla bekleyen annesiyle babasına neler olduğunu anlatmış Anlattıkça da kendisine çok anlamsız gelen bu hareketi ve soğuk konuşması nedeniyle kızdığı ustaya olan öfkesi artıyormuş Günler geçmeye başlamış Genç adam sürekli söyleniyor ama avucunu hiç açmıyormuş“Nasıl böyle budalaca bir şey yapmamı ister Bir de ülkenin en iyi mücevher ustası olacak Bu saçmalığa bir yıl boyunca nasıl katlanacağım, böyle bir eziyetle nasıl yaşarım? Bu ne biçim ustalık? Ustalık kaprisi yapacaksa, bari başından yapmasaydı” diye devamlı söyleniyor, her önüne gelene ustadan yakınıyor ama avucunu hiç açmıyormuş Avucu kapalı uyuyor, bütün işlerini diğer eliyle yapıyormuş Ve bu duruma da giderek alışmaya, diğer elini çok rahat kullanmaya başlamış Uyurken de yanlışlıkla avucu açılıp taş düşmesin diye hep yarı uyanık uyuyormuş Böylece bir yıl geçmiş, her günü zorluklarla dolu, her gecesi de yarım uykuyla yaşanmış bir yılı tamamlamış Ve o gün gelmiş Genç adam tam bir yıl sonra, büyük ustanın karşısına çıkmış Usta bir süre beklettikten sonra yanına gelince, genç adam ne kadar saçma bulursa bulsun, bu sınavı başarıyla tamamlamış olmanın verdiği gururla elini uzatmış, avucunu açmış “İşte taşın” demiş “Bir yıl boyunca avucumda taşıdım, şimdi ne yapacağım?” Yaşlı usta sakin bir sesle cevap vermiş:
“Şimdi sana bir başka taş vereceğim, onu da aynı şekilde bir yıl boyunca avucunda taşıyacaksın”
Bu söz üzerine genç adam bütün sükunetini kaybetmiş, bağırıp çağırmaya başlamış Yaşlı ustayı bunaklıkla, delilikle suçlamış, mücevher ustalığını öğrenmek için gelen genç bir insana böyle eziyet ettiği için, hasta olduğunu bağıra çağıra söylemiş Genç adam bağırıp çağırırken, yaşlı usta ona hissettirmeden bir taşı avucuna sıkıştırmış Öfkeden yüzü kıpkırmızı genç adam, bir yandan kızgınlıkla söylenirken avucundaki taşı hissetmiş Durmuş, taşı biraz daha sıkmış ve heyecanla haykırmış:
“Bu taş yeşim taşı değil, usta!”
Ne zaman sabır konusu açılsa, aklıma bu öykü gelir Sabır, avucunda her dem bir yeşim taşı taşımak gibidir Sabreden ne dişini ne de yumruğunu sıkar; avucunun içinde nazenin bir emaneti taşırcasına bir bilinçle yaşar Taşı avucundan atmak hayattan kaçış, tuttuğu halde onu hissetmemek ise hayata hakkını vermemektir Sabır, ne gerçeklerden kaçma, ne de pollyannavari bir tozpembe gözlük takma anlamına gelir Tam tersine, sabreden gerçeği gerçek olarak görebilen; ama onu o haliyle kabullenebilendir Madem ki, var edilmiştir o hal; madem ki, o hal tesadüfün veya zahirî sebeplerin değil çok şefkatli çok hikmetli birisinin eseridir, o halde insana düşen sabırdır
Sabır, tahammül etmeyi de barındırır içinde ama ondan ibaret değildir Sabreden, kendisine isabet eden taşa sarılı bir mektup olduğunu bilendir Tahammül, o taşın acısına dayanmaksa, sabır taşa sarılı mektubu özenle açıp okumak ve mektuba aracılık ettiği için o taşa gülümseyebilmektir
Sabır, sihirli bir dokunuştur Âdi taşları değerli taşlardan ayırt etmemizi sağlayan, “kötü” görünen olayların sedefinin içindeki inci tanelerini görmemizi sağlayan, bakıştaki mucizedir…


Murat Çiftkaya