> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Sabır Ama En Güzel Şekli İle
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sabır Ama En Güzel Şekli İle  (Okunma Sayısı 875 defa)
08 Kasım 2010, 11:29:40
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 08 Kasım 2010, 11:29:40 »



Sabır... Ama En Güzel Şekli İle...

Dr. Zeynep Alpay


Yasemin bir fakülteyi bitirmişti ama imtihana soksalar müslüman olarak pek geçerli not alacağını sanmıyordu. Kocası da onunla uyum içinde adeta yeniden bir tahsil devresine girmişlerdi. İslamın yalnız ibadetler ve bir takım şekillerden ibaret olmadığını onun engin iç dünyasının mesajları ile karşılaştıkça daha da iyi anlıyor, ruhlarına sindiriyor ve Rablerine hamdediyorlardı. Kur'an-hadis-İslamî eserler okuyorlar, sahabî hayatını tetkik ediyorlar, herşeyin ötesinde öğrendiklerini yaşamak için gerçekten büyük bir çaba sarf ediyorlardı. Evleneli epey zaman olmuştu. Ama yuvalarında şu son bir yıldır esen manevî rüzgarın tatlılığı kadar hiç bir şey onlara bu nisbette bir saadet bahşetmemişti.

Geç de olsa 10 yaşına gelmiş oğullarına Peygamber ahlakını anlatmaya, yaşayarak örnek olmaya çalışıyorlardı. Bütün hayatları değişmişti. Sıkıntı gidermek için avuç dolusu para harcadıkları eğlence yerleri, partiler, lüks lokantalar, moda, makyaj tutkuları artık hatırlamak bile istemedikleri kabuslu manzaralardı. Çocukları ile yaptıkları seyahatler, okudukları kitaplarla ruh alemleri tefekkürü, huzur ve sükunu bulmuştu. Ama "dünya hayatı" idi, bu ... imtihanları olmaz mıydı hiç? İşte onlardan biri kapıdaydı bile... Yasemin'in kayınvalidesi telgrafta iki gün sonra İstanbul'da olacağını söylüyordu.

- "O da ana, dört atanın hakkı var. Ne olur Rabbim O'nun da kalbini İslam'ın güzelliklerine aç. Bizim yeni pırıl pırıl hayatımıza karşı sevgi, sempati ver. Kötü huylarını peygamber ahlakına tebdil et." diye dua etti.

İki gün çabucak geçti. Misafirlerini saygı ile karşıladılar ama değil iki ay; iki sene bile geçmiş olmasına rağmen, kayınvalide "sizi eski hayat dolu (!) yaşantınıza döndürmedikçe gitmem" diyordu başka bir şey demiyordu.

Sabır... ama en güzel şekli ile hata etmeden sabır... Doğrusu çok zor işdi... Bütün güçleri ile Allah (c.c.)'e yalvarıyorlar. O'ndan yardım istiyorlardı. Bu konudaki ayet ve hadisleri tamamen ezberlemişlerdi. "Bir diken batmasından, bir "öf..." demeye kadar mü'mine azap veren herşey ya geçmiş günahlarının affına vesile oluyor, ya da derece kazanmalarına bir sebep teşkil ediyor değil miydi? İmtihan büyüdükçe daha parlak not alma imkanı doğuyorsa sıkıntı içinde olmalarına rağmen kazançlı değiller miydi?... Bu düşünce hadiseler karşısında mukavemetlerini arttırıyordu.

Kayınvalide'nin hoş olmayan bir tarafı da fırsat bulduğunda dolapları, sağı-solu karıştırması idi. Kendi hanımlığı ve düzeninin örnek alınmasını öğütlüyordu daima...

O gün lüzumlu bir iş için dışarı çıkmak gerekti. Yasemin yatak odasının dolabını kilitledi. Anahtarı çantasına koyarak emniyete aldı ve evden ayrıldı Gözünün önüne kapalı dolap karşısında kayınvalidesinin hali geldi. "Ne çirkin bir huy. İyi ki beni böyle yaratmamışsın Rabbim" diye hamdetti.

Akşam olmuş, eşi de dönmüştü. Yemekten sonra vergi makbuzlarını getirmesini Yasemin'den rica etti. Üst katta çantasının içindeki anahtarı hatırladı. Bir çırpıda merdivenlerden çıktı. Dolabı açmak için anahtarı kilide sokdu, döndüremedi. Bir tuhaflık vardı. Dikkatle bakınca deliğin içinde zorlanarak bükülmüş ve yarısı kırılmış bir anahtar parçası görünüyordu. Kalbi göğsü yırtarcasına hızla atmaya başladı. Nefesi kesildi. Bir an aşağı inerek:

- "Bu yaptığınız büyük ayıptır. Sizi evimde bir daha görmek istemiyorum" diye kayınvalidesine bağırmayı düşündü. Büyük bir hadise arefesindeydi. Geçen sene okudukları bir ayet birden gözünde ışıklanıverdi: "Onlar o takva sahipleri ki bollukta da darlıkta da verirler, ÖFKELERİNİ YENERLER, İNSANLARIN KUSURUNU AF ile geçerler"...

Allah (c.c.) kelamı idi bu... Ama kin ve nefret içindeki duyguları yüreğini öğlesine tırmalıyordu ki... Şu anda kocasına da kendisine de gösterilecek belgenin, kırık anahtarın ortaya çıkarılması mutlaka gerekliydi. Bunu şiddetle arzuluyordu. Ama şimdi de bir hadisi ile Peygamber (S.A.V.) sesleniyordu. "Kim bir kulun kusurunu örterse, Allah da onun ahiretde bir kusurunu örter."

Ruhunda mücadele devam ediyor, daha bir sakin düşünebiliyordu... öğrendikleri tek tek adeta resmî geçit yapmaya başladı.

"Kendi nefsiniz için istediğinizi başkaları için de istemedikçe olgun mü'min olamazsınız"

" - Öyle ya..." dedi. "Bu kötü huy benim annemde olsa ve bu dolabı gizlice açmaya çabalarken anahtarı kırsa ne yapardım? Hemen gidip kocama haber mi verirdim, yoksa hadiseyi örtmeğe mi çalışırdım?" "Gizlerdim bu suçu" diye itiraf etti. İç dünyası iyice durulmuştu. Oturdu. Yanlış hareket etmemek için kendisine biraz daha vakit tanıdı, öfkeyi yenmede en güzel bir Peygamber metodu da abdest almak değil miydi? Hemen lavaboya koştu. "Rabbim kayınvalidemin bu büyük kusurunu senin rızan için örtüyorum, konu bile etmeyeceğim, sen de benim ayıplarımı, kusurlarımı ört, beni mahşer halkına rüsvay etme" diye dua etti.

Merdivende kocası ile oğlunun gürültüsünü işitince niçin yukarıya çıktığını hatırladı. Anahtarı kaza ile kırdığını dolabı açamadığını söylemeğe iyiden iyiye karar vermişti.

Eşi oğlunu göstererek:

- "Annesi" diye söze başladı. Bu küçük yaramazı nasıl affedeceksin bakalım? "Arkama saklanma oğlum"

- "Dolaptan kumbarasını almak istemiş. Kapağı açmak için eline geçen anahtarı denemiş, üstelik bir de kırılıp içinde kalmış. Senden makbuzları isteyince korkudan ağlamaya başladı. Ben de "Allah, bir daha yapmamak üzere söz verdiğimizde tövbelerimizi kabul ediyor. Sen de söz verirsen ben de annen de affederiz" dedim. "Bağışladın değil mi annesi" dedi.

Yasemin ruhundaki ikinci şokun sarsıntısını atlatmaya çalışıyordu.

- "Affettim, affettim" diye mırıldandı. Başı dönüyordu. içinden kısaca olayın muhasebesini yaptı.

"Nasıl affetmem ki, üç-beş dakika önce ki nefret ve intikam duygularımla hareket etseydim, telafisi mümkün olmayan çirkin olaylara, ömür, boyu kırıklıklara mahcubiyete sebep olacaktım. Rabbim gösterdiğin yolu izlemekle şimdiden ayıplarımı örttün. Sana sonsuz hamd-ü senalar olsun" dedi.

Birlikte aşağı inerken Yasemin, İslamın yaşandıkça hayata yön veren güzelliklerini, imanının tazelendiğini bir kere daha -ama çok kuvvetle- hissediyordu.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sabır Ama En Güzel Şekli İle
« Posted on: 28 Mart 2024, 17:39:25 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sabır Ama En Güzel Şekli İle rüya tabiri,Sabır Ama En Güzel Şekli İle mekke canlı, Sabır Ama En Güzel Şekli İle kabe canlı yayın, Sabır Ama En Güzel Şekli İle Üç boyutlu kuran oku Sabır Ama En Güzel Şekli İle kuran ı kerim, Sabır Ama En Güzel Şekli İle peygamber kıssaları,Sabır Ama En Güzel Şekli İle ilitam ders soruları, Sabır Ama En Güzel Şekli İleönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes