Konu Başlığı: Ruhun bahceleri Gönderen: Sümeyye üzerinde 25 Mayıs 2010, 11:11:24 Ruhun bahceleri Kapının tam önündesiniz Kapıda sağ taraf üstte güzel bir yazı var : Bu bahçeyi sessiz geziniz Kendi kendinize böyle bahçe mümkün mü değil mi diye fikir yürütmeyiniz Olduğunuz gibi, olduğu gibi seyredip çıkınız Yazının altında imza gibi bir yer var Oraya kadar uzanan gül dalları arasından görünen ince yazıları da gül dallarını ayırarak okuyunuz Yalnız dikkat edinGül dikenleri elinize batmasın İbadet etmeyen, inânmayan kimse, ruhunun yurdunu ziyaret etmemiştir (*) Kapının iç tarafında uzun beyaz sakallı, geniş alınlı, nuranî, şeffaf denecek kadar temiz bir İNSAN duruyor Gözlerinde uhrevî bir tatlılık, yüzünde ruhani gülen bir nur, gözlerine bakanlara emniyet ve ferahlık veren bir parlaklık, duruşunda sessiz bir heybet var Sesinde dinleyen, kulağı mest eden bir ton, sözlerinde Kâinâtın mânâsı gizli: Onu gören ve dinleyen cesedinden ayrılmış, seyyal bir şuur, dağlar delen bir kudret hissetmekte Bahçeye her girenin kulağına tatlı bir ahenk halinde fısıldıyor: Kanaatkâr ol, sabırlı ol, şefkatli ol Bu kelimeleri duyan kulak, manâları şuura götürdüğünde, ruhta dağılan mânâ helezonları insanı gaşyediyor Tatlı bir sıcaklık serin bir inşirah duyulmakta Sedef, aza (kanaat) ettiği için Allah içini inci ile doldurdu Buğday tanesi (sabır) ile toprak altında bir kış geçirmeye tahammül ettiğinden en büyük nimet oldu Rasûlullâh (Müşfik) olduğu için, âleme rahmet oldu Ey bahçeye girmek niyetiyle, temiz hislerle ve biraz da merak saikasıyla gelmiş olan insanoğlu: Sana küçük bir el yazması kitap vereceğim Onu şuracıkta otur oku ve sonra da birlikte bahçeyi gezelim Kitabın üstünde titrek sarı renkte bir yazı var : Ey insan oğlu! Cebel-i azamet'e; aklı koy, orada nurdan yapılmış libası giysin Cebel-i kibriyâya ; kalbi bağla, orada nûr-u muhabbet libası kuşansın Cebeli izzete; Nefsi bırak, orada ubudiyet libasına sarılsın Cebel-i ezele; ruhu çıkar, orada nûru'l-nur libasını alsın, sonra aşk narasiyle bağır, bunların derhal toplandığını görürsün O zaman sende fetih başlar ve (Biz)'den olursun Sahifeyi çeviriyoruz! Sonsuz semaları masmavi bir nur ile dolduran Allah'â hamdolsun Ruhu nur âleminin ebediliği içinde aziz olan Allah'ın Rasûlüne ve ona inananlara salât-ü selâm olsun Bunlar boş lâf değil dikkat et Biliyor musun? Uykuda; ilim, akıl, şuur, evlât, mal her şey gider Bahr-ı umman-ı ahadiyete atılır Hiç kimsenin malı, ilmi, aklı diğerine karışmaz Birinin ilmi, diğerinin cehliyle, diğerinin cehli ötekinin ilmi ile karışmaz İyi düşün her uykuya daldığın zaman, vakit vâkit bunlar alınıyor Bir günde bu (Alış veriş) verişsiz kalacak ona ecel deniliyor Dikkat et Hepsi yüzüstü kalırAllah yüz açıklığı versin Kendisine iltifat edecek hükümdarın karşısında titreyen çobanın korkusu gibi ölüm hatırınıza geldikçe, kalbinizin hopladığını hissedersiniz Fakat ölümden korkmayınız Siz ne zaman sessizlik ırmağından su içerseniz o zâman terennüme başlarsınız Toprak sizin gövdenizi geri istediği zâmandır ki, siz hakikaten raksedersiniz Yekdiğerinize ekmeğinizden sununuz Fakat ayni lokmayı yemeyiniz Birbirinizi seviniz; fakat sevginizi zincirlemeyiniz Sevdiğiniz, ruhunuzun kıyılarında kımıldayan bir deniz olsun Beraber terennüm ediniz Eğleniniz, neşeleniniz, fakat tekliğinizi unutmayın Çünkü bu udûn telleri, aynı nağme ile birlikte titrer, fakat her biri ayrı ayrı Caminin direkleri bir birinden uzak durur Meşe ile selvi birbirinin gölgesi altında yetişmez İbadet etmekle öğünme Yalnız ibadet etmek hiç fayda vermez İhsan ve keremi ona arkadaş et Zaten ibadetten maksat ihsan ve kereme kavuşmaktır Kur'an okumak dilin ucundan çıkar İhsan ve kerem için düşmüşe yardım, canın ortasından gelir Bu sözler içinde doğru olanlar Allah'tandır Onun lutf ü inayetidîr Yanlış olanlar varsa, onlar da yazanın uydurmasıdır Rahmet, Rasûlullâh'ın kalbi pâk ve ruhu muâllâlarına mütealliktir: Onun için Cenâb-ı Hak Kitâb-ı Celîlinde, "Ben ve Melâikeler Nebiy’ye selât-u selâm getiriyorlar, ne duruyorsunuz siz de selât-u selâm getirin, acabasız teslim olun" Buyurmuştur Rahmeti ilâhiye bu makamdan tevzi olunur İlâhi Rahmet hakikat-ı Muhammediyeye nâzil olmadıkça anın parçaları olan hakâyıka vasıl olamaz Salât u selâm getirmek herkesin nefsi için rahmet talep etmektir Bunu anlayan insanda basiret başlar Basiret, Evliyaya makam-ı fuaddâ fetih buyrulan ruh gözüdür Onun için bu işlerde yürümek isteyen Allah'a inanır ve mümin olur Kendini Allah'a teslim eder; İslâm olur Hakka teslim olmak demek; kısmeti ezeliyesinden razı ve hoşnut olmaktır Kulun teslimiyetini hâk görünce ünsiyet başlar O vakit âdem “insan" olur Ve derakap dâvet-i ilâhîye vâki olur O davete namaz denir Hak buyuruyor; Namazın yarısı benim için yarısı kulum için marifetullaha bu yoldan sülûk başlar Bundan, bu zevkten , mahrum olan insan, yaradılışındaki güzelliğin zevkinden mahrum, feyzi fıtrisinde de mahcup olur Hayâl ile değil müşahede ile çalış Müşahede denilen tecelli-i ilâhî hayâl âleminin ötesinde zevkî mânâlara delâlet eder Bir hâl-i nûrânîdir Hayâlin burada takatı kesilir Hayal ancak akla mensup olan mânaları hissî kalıplara indirir Asıl hüner, gaflet anında Allah'ı bulmaktadır Bütün nefsanî her türlü arzulardan yok ol Bundan sonra tekrar var olamazsın Bir defa da o yoklukta var olursan artık yok olmanın imkânı yoktur Kavuştun gitti Bu iş, en ince, namütenahî ince, incelikten en ileri derecenin bile yanında çok kaba kalacağı kadar ince bir meseledir Hak ile bâtıl o kadar iç içe ve kucak kucağa tecelli ederler ki, bunları birbirinden ayırd edebilmek için insanda, hem de insan-ı kâmilde Allah vergisi basiret hiddetinin en keskini olması lazım gelir Mânâ helezonları esrar mıntıkasına sokuldukça "Aklın almadığı ve reddettiği mevzular" üzerinde yürünmesi ve dolaşılması çok çetin bir mahiyet alır Niceleri, bu helezonların dönemeç noktalarından düşüp düşüp giderler, hakikatla şeriat arasındaki büyük, ve mutlak ahengin iltisak noktalarını birden kaybediverirler Düşer ve küfre yuvarlanırlar İbadet yapıyorum derken küfre gitmemek çok dikkatli olmak lâzımdır Hayvanlara merhamet et Cenab-ı Hakk tarafından sana emanet edilmiş bir nimettir Emanete hiyanet Cenab-ı Hakk’a hiyanettir Sakın kimseye hakaret gözü ile bakayım deme Unutma ki Allah’ın dostları bin bir şekil, kıyafet ve edâ içinde gizlidirler Hakkın nîmetlerinin şükrünü ifa etNîmet gelir, şükrü görmezse gider, ilmi var, ameli yok, ameli var, ihsanı yok Allah'ın dostlarının yüzünü görmek nimetine erişmiş de, onlara bağlanmasını bilmez Denizin dalgası bazan kabarır da sahile vururken, ben varım diye mırıldanırDeniz de ona: Sen yoksun, ben varım, der Aman gururlanma gönül kırma; tepelenirsin Kıyamete kadar, Hakk'ın bu misafirhanesinde, Allah'ın dostu eksik değildir, unutma Sadaka Allah n-----dır Sadakada nefsin haz duymasın Yuvarlanırsın aman dikkat et Ben şunu yaptırdım, cami yaptırdım, köprü yaptırdım, çeşme yaptırdım Şu kadar fakir besledim, şunu yapıyorum deme Diyenler zaten küfre sapmışlardırİbadetleri de iyilikleri de boşuna Bu âlemde Allah'ın muhatabı insandır zamanın merdivenidir Namaz Allah’a yaklaşmanın merdivenidir Merdivensiz, iki katlı evine bile çıkamazsın Bu merdiveni bırakma, boşlukta, kalırsın O merdiven çıkıldıkça nurlaşır Nurlaştıkça temizlenir Billûr gibi bir ruh, temiz kokulu bir ceset, hikmet dolu bir akıl ile Allah'a kavuşursun Ebedî hayatta nur âlemi içinde haşr olunursun Kulların teâlîsini isteyen Cenâb-ı Allah bundan dolayı namazı kat'î bir emr-i ilâhî ile farz kılmıştır Şekli de tâlim-i ilâhî ile farzdır, Keyf yapmak istersen; helâl hududu keyfe kâfidir Haram kapısını çalayım deme Bâzan bir saatlik zevkin, bir ömre bedel azabı olur Her musîbetin altında, ne büyük nîmetler gizlidir Musibetlere hakikat cephesinden bakılırsa, bir rahmânî ihtar olduğu anlaşılır Sokakta elinden düşürdüğü şekerini yerden tekrar almasını babası çocuğa meneder Çocuk alacağım diye israr eder, babası eline vurur, çocuk şikâyet eder, ağlar, tepinir Halbuki babanın çocuğu himaye ettiği aşikârdır Bu muvakkat hayat yolculuğunda, her insanın bir gayesi vardır Kimi maddî servet ve şöhrete, kimi mânevî huzura kavuşmağa çabâlar Kimisi beşerî perdeleri yıkıp Allah'a kavuşmağa uğraşır İnsan kendi meyline göre ya nefsinin arzularına tâbi olarak kötüye gider Alçalır Yahut ruhun ulviyetine tâbi olup iyiyi ihtiyar eder, yükselir Yüksek ruha sahip insanlar vicdanlarında geniş bir tasfiye yaparak hidayete erişmek yolunu tutmuş ve fani hayatın hudutlarını aşmak istemiştir Konu Başlığı: Ynt: Ruhun bahceleri Gönderen: Sümeyye üzerinde 25 Mayıs 2010, 11:11:44 tekâmülü kendiliğinden sezmekle mümtaz bir insan olur
İnsanın binlerce arzu ve emellerle yüklü nefsiyle mücadele ederek, muhtelif temayüllerini, şehevî ihtiraslarını önleyip onu kötü ve mülevves olan her şeyden ayıklamak, çok güç, bununla beraber çok ulvî ve kutsî bir feragattir Bu suretle elde edilen manevî varlık en yüksek bir mertebeyi ifade eder Mahsusa taallûk etmeyen bu gibi kıymetlerin tâyinini müsbet ilimlerden istemek imkânsızdır Zaten her kıymet, izafî olarak akıllı yoldan idrâk edilecek bir vasfa malik değildir Nitekim bazı kıymetler vardır ki olgunlaşmış ve bir nevi hidayete erişmiş insanlar tarafından kabul edilir ve itikad olunabilir Fakat ispat edilemez İnsanların akla uymayan şeylere karşı mukavemet edilmez bir temayülü bulunduğu da inkar edilemez bir hakikattır Bazı inaanlar bazı kıymetler için yaşar, hatta onun için hayatlarını feda eder, fakat uğrunda can feda edilen şeyin riyazî katiyetle isbatını kim verebilir Namus için, Vatan için Ölümü göze alabiliriz Bunun bir belâgat olduğunu iddia etmek tamamiyle kıymetten âridir Bu kıymetler kudsî arzuların neticesidir Ruhî huzur ve sükûna ermek, ebedî ve sermedî hayata ermek için şahsî menfaate arka çevirmek çok biiyük bir fâzilet eseri ve çok büyük bir ruh başarısıdır İşte çilelerle ömür geçiren evliya mertebesine çıkan mübarek insanlar, gönül deryasının hudutsuz derinliklerine kendilerini atmış, gıbtanın üstünde bir gıbta ile aranılacak büyük ve kutsî şahsiyetlerdir Bunlar, Kur'an âyetlerinde gördükleri ledünnî mâna ve onun derin ve gizli mefhumlarına ermek hususûndaki fikri cehd kahramanlarıdır Müsbet ilim denilen kör ve tek gözle bakış mefhumu insani beş duygunun kuru bir makinesi halinde görüyor; ve insanın şahsiyetini hiçe sayarak onu terkip, tahlil ve tecrübe mezhebine âlet etmiş oluyor Bu zihniyet içinde; Ey ziyaretçi! İçinden geldiğin dünya ve insanlık, madde ve kuvvetin tesir ve hesabı karşısında, bilgisini, tecrübî usullerle bir asla ve bir kanuna bağlamak mecburiyetinde kalmış, tecrübe ve müşahedeye girmeyen metafizik hadise ve kuvvetlerin karşısında, inkâra sapmıştır Bu müsbet ilimler çerçevesinin ortasında mahsur kalanların, iman dünyasına hakaretle arka çevirip, maddî bir uzuv olan gözün göremediği kudreti ilâhiyeyi göremedikleri için inkârâ kalkışması, aczin üstünde bir aczin ve budalalığın ifadesidir Müsbet ilim sancağı altında toplanan bu sınıf calî bir gurur ile münkir daha doğrusu yalnız maddeye bağlı bir dinsiz tipi çıkarmış ve bu nazariye insanı zaruri olarak ye'is ve ümitsizlik çukuruna sürüklemiştir Onların nazarında âkıbet yok, Allah yok, saadet yok, mes'uliyet yok Kalp ve ruh gözü ile kâinatı gören mübarek insanlar bunlara acıyor İnsanlık tabiatın en korkunç taraf ve hâdisesi olan karanlığı gidermek için çok büyük emekler sarfetti Çıra, mum, kandil ve nihayet petrolu buldu En son, nur halinde elektriğe kavuştu, fakat o kandiller, elektrikler ancak onun dışını aydınlattı Müsbet ilim gururlanıyor maddeyi aydınlattı insanlığın iç alemini tenvir edemedi edemez, edemiyecektir de Ey ziyaretçi ! Canın sıkıldıysa geri dön, çünkü sen hala, bahçede ne var diye düşünüyorsun Daha çok laflarımız var Seni temizliye temizliye en sonunda, bahçeye sokacağız İnsanoğlunun Hakk'a vasıl olması, aşk-ı Rabbânî iledir Bu aşkın tedarîki için, pota-yı Muhammediye'de erimek şarttır Bu pota'ya girebilmek için, imandan feyz almak zarurîdir Tuz gölüne düşen en pis hayvanın her zerresi tuza inkılâb eder Memleha-i Muhammediyye'ye düşen insanın her türlü şekaveti saadete, kesafeti letâfete inkılâb eder Bundan dolayı dünyaya, imkân âlemi demişlerdir Hazret-i Rasûl'ün nazar-ı akdesiyle iltifata nail olan mücrim derhal muhterem olur İman aşkı tedariki din ile olur Din; sadece namaz kılmak, oruç tutmak değildir Bu dinin umdeleridir Âlemde aslını esasını bilmek aşkına din derler Müsbet ilimler bu âleme nereden geldiğimizi söyleyemez Fen, hâdiseler arasındaki münasebeti araştırır Fen nasıl, din niçin? sualine cevabı verir Dünyadaki büyük dinlerde vâhdaniyet yalnız İslâmiyet'te vardır Bütün mevcudat onun azameti altında toplanmağa mahkûmdur Dinin muallimlerine enbiyâ derler Bunlar Allah'ı isbata değil ilâhî kelimeleri ilâna gelmişlerdir Allah, muhtac-ı isbat değildir Peygamberin tanıttığı gibi Allah'ı tanımayanların Allah'a îmânları doğru olamaz En kalpazan şöyle anlar: "Ben içinizden biri gibiyim:" Biraz akıllısı : "Ben sizin heyet-i mecmuanız gibiyim İçinizden biriniz gibi değilim:" Bu ne demektir? Bu âleme gelen her ferdin diğer fert üzerine tercih olabilecek bir sıfat-ı âliyesi vardır Bu sıfat dolayısiyle bu âleme gelmesi iktiza-yı hikmet olmuştur Meselâ: Ben sizden iyi görürüm Siz de benden iyi yazarsınız Fakat sizden daha iyi okurum Okuyuş sıfatım size tercihimi sağlıyan sıfattır O halde daha iyi anlıyanlar: Bilimûm sizdekı sıfât-ı kemaliye bende 'vardır Rasûl'ün, "Siz dünyanızı benden iyi bilirsiniz" demesi bir iltifattır Dünyada ümmetine serbesti vermiştir Yoksa bilmek değildir "Ben ahlâkı tamamlamaya geldim" demeleri bunun delilidir Rasûlullâh'ı biraz daha iyi anlayanlarda: “Yâ Muhammed! Onu sen atmadın biz attık" ayetini anlıyanlardır O halde Allah'ı bulmanın yolu Bir Allah dostu bulmakla başlar Bu yola giriş Rasûl'e hakikî bağlanışla başlar Ve bütün akıl çerçevesi içindeki hal ve hadiselerin bulunmadığı ve en mahrem yer olan zât-ı tecellî makamında son bulur Buranın ilmine vukuf vahiy ile gelir, Melek vasıtasiyledir Peygamber’e mahsustur Konu Başlığı: Ynt: Ruhun bahceleri Gönderen: Sümeyye üzerinde 25 Mayıs 2010, 11:12:11 İlham ile gelen ilim, sıddîkıyet makamında başlar Bu makamda sarhoşluk yok gibidir Fakat burada da benlik akıl ve nefisle alâkasını kesmediği için asgarî hatâ mevcuttur
Mânevî saffet, benlik ile başlar Tasavvuf şeriatların mâneviyâtıdır O halde Nübüvvet ve Risâlet ile başlar diye kabul et Dünya ve Ahiret diye söylenen sözlerde bir şey gizlidir O da insanda şerîati gerçekleştirmektir Bu gerçeklesirse insanda Allâh'ın rızâsı karar kılar İşte dünya ve âhirette kıymet bu rızâdadır Bu rızâ da şerîat ile elde edilebilir İnsan şerîata bağlandığı nisbette, ' nefsaniyetten uzaklaşır Şeriata uygun olmayan ve sözde nefsin kırılmasını gaye edinen bâzı mücâhede ve riyâzatlar, nefsi kırmak yerine kuvvetlendirir Birçok Hintliler riyâzat ve mucâhedede hiç kusur yapmazlar, ancak nefislerini kuvvetlendirirler, başka bir şey elde edemezler Bâtn-ı irfâna talip olan şeriata sıkı bağlanacaktır Aksi hakkında söz yürütmek abestir, beyhudedir Münakaşadan bir şey çıkmaz Burası münakaşa yeri değildir Bu iş akıl işi değildir, zevk işidir Onun için mevzuumuzdaki sözlerimiz kitaplarda yoktur Bugünün gafil madde dünyasının sonu olmadığı, bin küsur senedir ortada bulunan ruh imparatorluğunun ebedîliğindeki mânâyı idrâk edenlerin azâlması, dimağlara bir fiske vurup kendilerini toplamağa sessiz bir ihtârdır Bu yazıyı okumak arzusunu merak hissi ile değil eksiklerini tamamlamak maksat ve hevesiyle okursan oku Yoksa kendini yorma, çünkü insanı sıkar Sevmediğin bir filmi seyrederken duyduğun üzüntüyü duyarsın Bu da senin için hayırlı değildir: Anlıyamıyorsan hakîkatı biz gösteririzVazifemizdir Borcumuzdur Tâ ki sen anlayana kadr Her zaman müşkillerini sor İnanmadığını kimya laboratuvarından tüp içinde inanacağın şekilde anlatırız Ateş bilmem falanı yakmıyor, nasıl olurmuş, olur Gel sana da göstereyim, hem de öğreteyim Yakmadığını gör, fakat aklın sarsılmasın Sen, bütün şüunu 300 sahifelik fizik, 400 sahifelik kimya, 70 sahifelik mantık kitabının içinde mi zannediyorsun? Kâinat orkestrasında aklın, ruhun tellerini akort edecek insani bul, akordunu yaptır da nâmütenâhî ebedî konserin içinde gaşyol Kâinati anla Peygamber'i bil, Allâh'ını müşahede et Lâflarım edebiyat değil, zevkle okunsun da diye değil; ihtiyârı zahmet et gel bul, hakikî yolcu isen dermanını bul Bir nazarla bir yakaza içinde gör Ondan sonra git madde âlemine haykır Haykır o budalalara O zavallılara Madde peşinden koşan kudsî âlemi bilemez İnsan ruhu kandil gibidir İlim onun aydınlığıdır İlâhı hikmet, kudsî âlem onun zeytinyağıdır Ruh ve kalbin arzularîyle, bedenin hırçın isteklerine karşı koyup, sabretmeyi kendinde hakikîleştiren insâna semâvîler hizmetçi olur Madde ve dünya için o kadar zahmet çekiyorsun Biraz da HAKK için zahmet çek Allah buyuruyor: “Benim nâmıma zahmet çeken kulun günahlarını izzetim hakkı için mahvederim" Sevinci, feragatte ara Başkalarının mâlik olduğu şeylere göz dikme Kalb arzularının kapısını kapatırsan, insaniyetin en şiddetli şuuruna mâlik olursun O zaman bu hâdiseler, bu tecellîler anlaşılır Hakiki kulluk; ibadet, mücâdele ehlinin işidir İlme’l-yakîn ile başlar UBUDİYYET; yakınlık ehli işidir ki ayne’l- yakîn ile başlar Rasûlullah bile bu sıfat ile kabul buyurulmuştur UBÛDİYYET; müşahede ehlinin işidir ki Hakka’l-yakîn ile başlar Bu mertebe başlamadan evvel insanda hayâ denilen bir sıfatın belirmesi lâzımdır HAYÂ; hukuk-u ilâhiyeyi ve Rabbâni emirleri yerine getirmedikçe Allah'dan bir şey istememektir Bu sıfat, yâni hayâ, kulun kalbi ile Allah arasındaki perdenin azalmasından sonra husule gelir Bunları vehleten anlamak güçtür Şunları evvelâ tefrik etmeğe çalış : Sünnetu'llah nedir? Âyetu'llah nedir? SUNNETU'LLAH; tabiî kanunlardır ÂYETULLAH; kâinatta hüküm süren kanunlardır Bunlardan âyât-ı ilâhiyeyi düşünmek farzdır "Siz sünnetü'llâhı öğrenebildiğiniz kadar bilirsiniz O bildiğiniz miktarda değişiklik bulamazsınız” Ne tebdil ne de tahvil edildiğini göremezsiniz fakat keşfettiğiniz sünnetin zâhir eserleri de zarurî değildir Kâinat Allah'ın ihtiyâr-i ef'alinin eserlerinden ibarettir Bu eserlerin bizzat tegayyür etmesine imkân yoktur Akıl Allah'ın varlığını bildirir Allah'ın varlığını bilmekle Allâh'ı bilmek arasında fark çok büyüktür Allah, akıl ile bilinse idi, bulunsa idi kitâba, nebî'ye hacet kalmazdı Dış âlem üzerinde elde edilen bilgi mahzun ve mükedder anlarda duyulan ahlâkî ve mânevî boşluğu dolduramaz Fakat manevi ve ahlâkî bilgi dış âlem hakkındaki cehaleti daima teselli edecektir Ve böyle kalacaktır Başınızı semalara kaldırınız, durduğunuz yerden ötesini tasavvurdan muhayyileniz yorulacaktır, fakat tabiatın mucizeleri tükenmiyecektirBunlar hep sünnet-i ilâhiyedir Göze görülen bu âlem, kâinatın muazzam sînesinde ancak belirsiz bir izdir Hiçbir fikir aslına yaklaşamaz Anlayış melekeleriniz tasavvurunuzun hududunu aşsa eşyada, saklı olan hakikata kapılsa ancak ufak zerreleri meydana çıkarmış olursunuz Bu da merkezi her yerde olan, yüzü hiçbir tarafta bulunmayan namutenahî bir küredir Muhayyilelerinizin en nihayet bu düşünceler içinde kayboluşu Allah'ın sonsuz kudretinin hissolunan en büyük mümeyyiz vasfıdır İnsan Allâh'a, varlığı hakkındaki delil ve ispatların sayısını artırmakla değil, ruhundaki ihtirasların sayısını azaltmakla, bir îman ve i'tikat sahibi olmağa çalışmakla yaklaşır Bunu bir zamanlar sizin gibi şüpheci olup her türlü dünya, saadetlerini atarak halâsa kavuşmuş olanlardan öğreniniz İlk defa inanmış ve i'tikat etmiş gibi görünerek hareket ediniz, dua ediniz, ibâdet ediniz, bu hal, tabii bir şekilde sizi îman ve i'tikada doğru götürecek ve aklınızı yenecektir O zaman hakikî değerinizin ne olduğunu birbirinizden öğreniniz Allâh'ın sesini dinleyiniz Îman size, beş duygunuza aykırı bir şey göstermez Onların sezemediği şeyleri bildirir İman, beş duygunuza, aklınıza, zıt bir şey değildir onların üstünde bir inanıştır Aklın muhakemesine her şeyi vurmak istersek, o zaman îman saçma ve gülünç gelir sanaAllah'ı hisseden, akıl değil, kalbdir İşte îmânın insana öğrettiği şey de budur Bir insandır, câhildir Muhakeme etmeden Allah'â inanmış diye hayret etmeyiniz Allah onların kalblerine sevgisini indirmiş, onlar da kendi nefislerinden nefret duymuşlar, bu da îman ve i'tikada meyil uyandırmıştır Ne olurdu akıl olmasaydı, insanlar his ve zevk-i tabiî ile hayatlarını sürselerdi? Başlarını secdeden kaldırmayacaklardıAsıl hüner gaflet ânında Allah'ı bulmaktır Gaflete dalanlar için karanlık, aydınlık müsavidir Uyuyan gece ile gündüzün farkında, değildir Karanlık ile aydınlığın müsavi olmadığını anlamağa çalış, elinde fırsat varken Ölüm çattığında pişmanlık çok acı gelir Dünyada iken vakit kaybetmeden; güneşle deryâyı ayırmağa çalış Bunu ayırdığın zaman gözlerin her iki dünyayı da görmeğe başlar Bir an gelir ki geçmiş, gelecek her şey rüya âlemi gibi olur Ölüm : Hikmet âleminden alâkası kesilip kudret âlemine dalış demektir Bunu iyi öğren Küfürden kurtulamazsan, hiç olmazsa zulme gitmeİnsan küfür ile idâme-i hayat edebilir, fakat zulüm ile, asla! Madde âleminde ruhu bunalmış bitkin insanoğlu ! Eğer mânen hasta olduğunu hissediyorsan: Bu da senin için bir müjdedir Mâneviyat hastahanesine git! Bu hastahanenin başhekimi Rasûl-i Ekrem'dir Asistanları Enbiyalar, hastabakıcıları Evliyâlardır O hastahane ücretsizdir Menfaatsizdir, iltimassızdır, vizitesizdir Hastahaneye kapıdan girerken seni memur, kapıcı karşılamaz, bizzat başhekim Rasûl-i Muhterem karşılar Oraya girdikten sonra tedavi olmadan çıkamazsın Şifayı alan saadet yolunu bulur “Allah yolunda tozlanan ayaklara Allah cehennem ateşini haram kılmıştır" Allah yolundaayakları tozlanmak nefsinin hayrını terkederek Allah'ın mahluklarına hizmetle olur Madde âlemi, radyo, telsiz, televizyon, atom, birçok buluşlarıyla bağırıyor, sanki kendileri bunları yarattı Bunlar, Sünnetu'llahda gizli hâdiselerin, zekâ ve akıl ile bulunur, terkip edilmesidir Bunlar bulundukça Cenâb-ı Hakk'ın azameti idrâk ediliyor demektir Bu buluşlarınla gururlanma, inkâra gitme Evvelâ ölümü kaldır, zevâli dünyadan zevâl et! Fakir insanı kaldır Mezar kapısını kapa! Bunları yapabiliyorsan gel konuşalım! Çaresi varsa söyle dinleyelim Yoksa: Mırıltıyı bırak Cırcır etme! Daha beyazlaşan saçının rengini, kırışan yüzünün buruşuğunu gideremiyorsun (*) İnanmanın en sağlamı imandır İman eshabı üçtür: 1 İmani gaybî eshabı, 2 İmanı şuhudî eshabı 3 İmanı zevkî eshabı Bu imanların üçüncü mertebesine gelmiş olanlar bu bahçeye gireceklerdir Yoksa diğerleri bir şey anlayamazlar Zira bahçede görülecek küçük gösteriler hep Hazreti Rasûlû Ekrem'e bağlıdır O mübarek büyük insanı anlamak mutlaka lûtf-u ilâhiye bağlıdır Bu anlamak keyfiyeti: Akıl, Fen, Tarih,Edebiyat, Felsefe, Mantık ile olmaz 4 mübareğe iman ettim diyenler bile hakiki iman edememişlerdir Çünkü onun HALIKİ: (Onlar Bana bakıyorlar, amma göremiyorlar) buyurmuştur. ALINTI |